29 Nisan 2024, Pazartesi
spot_img

‘Sigortacılık Sektörü Ekonomik Etki Analizi’ üzerine

ÖZER ŞİMŞEK / GAZETE SİGORTA

Türkiye Sigorta birliği tarafından Boğaziçi Üniversitesi ile yapılan işbirliği sonucu hazırlanan “Türkiye sigortacılık sektör ekonomik etki analizi” raporunu okudum.

Akademik nitelik taşıyan her türlü çalışmaya derin saygı duyarım. Nitekim, söz konusu rapor akademik açıdan doyurucu, analize dayalı, önemli analitik çıktıları ortaya koyan bir içeriğe sahip.

Ancak, TSB tarafından verilen ön bilgiye dair (brief), ortaya konan çıktının nasıl aksiyona ve katma değere dönüştürüleceğine ilişkin ciddi soru işaretleri var.

Öncelikle raporu en kısa şekli ile özetlemeye çalışayım.

Çalışmada muhtemel büyüme senaryoları üzerinden “Hesaplanabilir Denge Modeli (HDM)” yaklaşımı ile doğrudan/direkt etki ve dolaylı/endirekt etki bağlamında, hesaplanması ve bir toplam etkiye ulaşmayı amaçlıyor. Potansiyel büyümeler dolayısıyla sektörün ilişki içerisinde olduğu tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi 8 ana sektör ile girdi-çıktı ilişkileri üzerinden doğrudan etki hesabı yapıyor. Öte yandan, ödenecek hasar tazminatlarından kaynaklanan iş sürekliliği bağlamındaki katma değer ve hasar tazminatlarının ödenmesi ile yeniden imalat, inşaat, montaj, satış gibi diğer sektörlerin beslenmesi, ayrıca toplanan primlerin finansal piyasalar yolu ile değerlendirilmesi gibi endirekt etkileri hesaplıyor. Bunu yaparken de tüm vergi kalemlerinde matrah ve tahsilat artışları, bunun sonucunda merkezi bütçe gelirlerinde ortaya çıkan artışı da hesaba katıyor. 

Sonuç olarak, potansiyel senaryo başlığı altında sigortacılık sektör penetrasyon oranının mevcut % 2,2’den % 3.2 seviyesine çıkması halinde toplamda 197.8 milyar TL toplam etki yaratacağı öngörülüyor. Öte yandan pozitif ayrışan ülkelerin seviyesine yaklaşarak penetrasyonun % 4.5’e çıkması durumunda da toplamda 421 milyar TL’lik toplam etki yarattığı ifade ediliyor.

Çalışmada HDM modelinin aslında OECD, Dünya Bankası, Avrupa Komisyonu gibi uluslararası kuruluşlar tarafından kullanılan bir düzenleyici etki analizi yöntemi olduğuna ve en doğru yöntemin bu olduğuna vurgu yapılıyor.

Bu çıktı ve analiz sonuçları üzerinden bazı SORULAR sormak ve yorumlar yapmak istiyorum.

  • Düzenleyici etki analizi yaklaşımında, adından da belli olduğu gibi aslında düzenleyici ve karar alıcı otoriteler, yeni bir yatırıma girerken bunun ekonomi üzerindeki direk, endirekt ve hatta tetiklenen etkileri hesaplayarak kamunun ya da AB Komisyonu gibi bir otoritenin yapacağı yatırımın potansiyel çıktılarını anlamaya çalışır. Bu aslında bir taraftan da bir yatırımın çok boyutlu fizibilitesi anlamına gelir. Başka bir anlatımla örneğin, İstanbul uluslararası havalimanı gibi dev bir projenin yapılmasının, ekonomik etki analizini çok boyutlu ve belirli bir termin sonuna kadar yapar ve ortaya koyarsınız. (Nitekim Edam tarafından yapılan ekonomik etki analizinde, 2025 yılında 30 Milyar $ üzerinde bir etkiden söz edilmektedir.) Ardından yapım maliyeti yani yatırım ile bir kıyaslama olanağına sahip olursunuz. Ancak 100 yıldan fazla var olan bir sektörün büyütülmesinin ekonomik etkisini araştırırken, bunun katma değerinin ve nasıl yapılacağının yönteminin de ortaya konması gerekmez mi? Eğer raporu GSYİH hasıla üzerinde % 46 büyümede % 3,51 ve % 104 büyümede % 7,46 toplam etkiyi hesaplayıp bu şekilde bırakırsanız, altı boş kalır. İşte bu nedenle, raporu hazırlayan akademisyenlere verilen “brief” oldukça eksik görünüyor.
  • Her iki büyüme senaryosu için Birlik yetkilileri kamudan bir sübvansiyon ya da düzenleme mi talep edeceklerdir? Bu ayrı bir rapor konusu mudur?
  • Bu soruların daha iyi anlaşılması için, rapor öncesi üzerinde çalışılması için verilebilecek çok sayıda potansiyel senaryo için 2 somut örnek vereyim.
    • Türkiye’deki aktif 3.800.000’a yakın KOBİ’deki sigorta penetrasyon oranının %60’lar seviyesinden % 90 seviyesine getirilmesi için ticari işletmelerin zorunlu sigorta yaptırmasına ilişkin bir yasal düzenleme senaryosu çalışabilir.
    • Kamu’da çalışan kadrolu 3 milyon memurun tamamlayıcı sigorta priminin yarısının devlet tarafından karşılanması senaryosu analiz edilebilir. Bu yöntemde “SGK anlaşması olan özel hastanelerdeki atıl yatak kapasite kullanımını yükseltirken, kamu hastanelerindeki yükü hafifleterek, yeni şehir hastaneleri açmanın mali yükü azaltılabilir mi?” sorusuna verilecek olumlu yanıt, aynı zamanda sigorta sektörüne girecek 10 milyarlarca TL ilave prim anlamına gelir.
  • Sigorta sektörünün özellikle tüm endüstriler üzerindeki sürdürülebilirlik etkisi de analiz edilmeli idi. Yani, sigorta olmasa idi, endüstriyel faaliyetin ve tedarik zincirinin bundan nasıl etkileneceği de ortaya konabilirdi.
  • Rapor hazırlayan akademisyenlerin 2021 yılı GSYİH rakamları Ağustos ayında 7,24 Trilyon TL olarak açıklanmasına rağmen, çalışmadaki rakamları üstelik oldukça hatalı bir tahmin ile 5,64 Trilyon TL olarak almaları ve tüm hesapları bu rakam üzerinden yaparak, düzeltme yapmamaları oldukça enteresan.
  • Raporda, bir gelecek perspektifi ve projeksiyonu yer almıyor.
  • Penetrasyon öngörülerine dayalı büyüme tahminlerinde bu denli yüksek enflasyon yaşayan bir ülkede reel büyümeden hiç söz edilmiyor. Dolayısı ile yapılan büyüme tahminlerine karşılık penetrasyon oranının tutturulması mümkün değil.

TÜRKİYE SİGORTACILIK SEKTÖRÜ EKONOMİK ETKİ ANALİZİ

YAZININ YAYIN TARİHİ : 17 OCAK 2023

1 Yorum

  1. Sigorta Şirketleri batıyormu acaba? MAPFRE SİGORTA ‘nın son dönemde, exper raporlarına rağmen , çok fazla haksız olarak Kasko ödemesi yapmadığı , telefonlara dönüş yapmadığı bilgisi var.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER