28 Nisan 2024, Pazar
spot_img

‘Hiçbir şey apaçık ortada göründüğü kadar aldatıcı değildir’

Yazarımız Mustafa Nazlıer, Bozkurt Selleri ile ilgili yazı dizisinin 3’üncü bölümünde, Bozkurt ilçesinde yaşananları aydınlatıyor ve hukuki olarak sorumlu tarafları ortaya koyuyor.

11 Ağustos 2021 tarihinde Kastamonu ili Bozkurt ilçesinde meydana gelen sel tanımlı olayların ön değerlendirilmesi konulu 1’inci yazıda; hadisenin doğal tanımlı sel afeti olmadığı, gerçekleşen hadisede kamusal sorumlulukların bulunduğunu açıklamış, siyasetin afetlerin yaratıcısı olduğunu belirterek ne şekilde başladığına açıklık getirmiştik. 2’inci yazımızda ise bilimsel olarak gerçekleşme gerekçelerinin incelendiği, somut olarak sorumluların belirlenmesine yönelik akademik çalışmaların sürdürüldüğünü teknik yönleriyle açıklayarak Forensic şirketi IGC Global Consulting firmasının Kök Sebep tespiti ve sorumlulukların belirlenmesine yönelik akademik çalışmaları yürüttüğünü ve sonucunda hukuki sorumlu tarafların somut biçimde ortaya konulacağını belirterek 3’üncü ve son yazımızı hazırlayacağımız bildirmiştim.

Bilgi ve belge temini zorluklarına rağmen çalışmalarımız nihayet tamamlanmış, sorumlu tüm taraflar bilimsel ve hukuki yönleriyle tespit edilmiş durumdadır. Yakın sebebin ve illiyet bağının kurulabilmesi için kök sebebin tespiti önem taşımaktadır. Bu doğrultuda IGC Global Consulting firmasından teknik ve hukuki açıdan destek alınmıştır. Süreç içerisinde bilgi edinme kanunu gereği; sorumluların tespiti amacıyla Bozkurt ili Uygulama İmar Planları, Kurum Görüşleri, Dere Islah Projeleri, AGİ (Akım Gözlem İstasyonu) Verileri, Ezine Çayı Doğal Yatak Haritaları, Nazım Planı, jeolojik etüt raporları, yağış tekerrür eğrileri gibi teknik dokümanlar talep edilmiş ancak dokümanların yalnızca bir bölümü temin edilebilmiştir.

Çalışmalar kapsamında; akademisyenler, alanında uzman mühendisler, kamu görevlileri, meslek örgütler ile görüşülerek gerçekleşen hadise tüm boyutları ile ele alınmıştır.

Yapılan çalışmalar sonucunda diğer yazılarımızda belirtmiş olduğumuz gibi gerçekleşen hadisenin ve yaşanan hasarların kusur ve ihmaller zinciri sonucunda meydana geldiği belirlenmiştir. Yapılan disiplinler arası çalışmalar neticesinde oluşturulan raporun içerisinde yer alan bilimsel ve hukuki gerekçeleri ile sorumlular bölümleri aşağıda yer almaktadır.

03.3.2. 5393 Sayılı Belediye Kanunu:

“Belediyenin Görev ve Sorumlulukları” başlıklı 14.maddesinde;

“..Belediye, mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla;

a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafi ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık…”

“Belediyenin giderleri” başlıklı 60.maddesinde;

“…Belediyenin giderleri şunlardır: …..

c) Her türlü alt yapı, yapım, onarım ve bakım giderleri..” belediyenin giderleri arasında sayılmıştır.

“Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri” başlıklı 67.maddesinde;

“…baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı…” hükümleri yer almaktadır.

03.3.4. 6107 sayılı İller Bankası A.Ş Kanunu:

“İller Bankasının Amacı ve Faaliyet Konuları” başlıklı 3. Maddesinde;

“Bankanın amacı; il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile münhasıran bunların üye oldukları mahalli idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahalli müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek, bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına yardımcı olmak ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlevlerini yerine getirmektir.”

Bozkurt ilçesinde gerçekleşen hadise açısından önemli olan; İller Bankasının ihtiyaç duyan yerel yönetimlere teknik sorumluluğunu üstlenerek içinde imar plan hazırlamak da olan bir dizi proje hazırlama desteği vermesidir. Bozkurt yerleşmesinde bugüne kadar hazırlanan 4 imar planı da Bozkurt Belediyesinin verdiği yetki kullanılarak ya ihale yoluyla yada emaneten İB tarafından hazırlanmış, uygun bulunarak Bozkurt Belediyesine gönderilmiş ve Bozkurt Belediyesi tarafından onaylanmıştır.

Doğal olarak İller Bankası imar planlarının hazırlanması aşamasında yukarıda belirtilen ilkelere uymak zorundadır.

03.3.5. 6200 Sayılı DSİ Kanunu

Yürürlükteki 2006/27 sayılı “Dere Yatakları ve Taşkınlar” ile 2010/5 sayılı “Akarsu ve Dere Yataklarının Islahı” konulu mülga Başbakanlık Genelgeleri kapsamında üst havza ve alt havzada taşkın ve sellere karşı önleyici ve koruyucu projeler geliştirilmektedir. Bu kapsamda bütüncül yaklaşımla havza bazlı taşkın önleyici ve koruyucu projeler yatırım programına teklif edilmektedir.

Benzer şekilde 09.09.2006 tarih ve 26284 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2006/27 sayılı “Dere Yatakları ve Taşkınlar” konulu Başbakanlık Genelgesinin 1. maddesine göre il, ilçe ve belde gibi büyük ve orta ölçekteki planlı yerleşim yerleri ile mevzii planlara göre yapılan küçük ölçekteki her türlü yerleşim birimlerine ait imar planlarının düzenlenmesi esnasında DSİ’nin tedbir ve tavsiyelerine uyulması gerektiği; genelgenin 14. maddesine göre kadastro çalışmaları sırasında, dere yataklarında doğal akışa imkân verecek ve kendiliğinden oluşmuş dere yatağı kesitinin tescil dışı bırakılarak, derenin tabii akışına tahsis edilmesi gerektiği, dere yatak genişliğinin tespitinde DSİ’nin bilgisi ve görüşü doğrultusunda uygulama gerçekleştirileceği, kadastro çalışması tamamlanmış olan sahalarda münferit tescil müracaatları halinde de aynı usul ve esasların uygulanacağı belirtilmektedir.

Sonuç Bozkurt ilçesinde gerçekleşen hadise açısından DSİ’nin önemi 2 konuda özetlenebilmektedir. Bunların ilki imar planlarının yapım aşamasında kendisinden talep edilmesi halinde görüş bildirmek ve özellikle Bozkurt yerleşmesi gibi içinden akarsu geçen ve taşkın riski olan durumlarda akarsuyun memba kısmında taşkın önleyici tedbirlerin belirlenmesi ve bunların hayata geçirilmesi için ilgili kuruluşlarla işbirliği yapılması ve teknik görüş vererek bu çalışmaları yönlendirmesidir.

Sonuç olarak;

Bu hasara sebep uygulama olan “taşkın alanlarının yerleşime açılması”nı sağlayan imar planlarının onay makamı Bozkurt Belediyesi’dir ve birincil derecede sorumluluğu ve hizmet kusuru olduğu açıktır. Ezine çayının Bozkurt belediyesi sınırları içinden geçen bölümlerinde güzergahı boyunca temizlik bakım onarım çalışmalarının yeterince yapılmaması, Ezine çayı üzerindeki köprülerin standartlara uygun yapılmaması hasarın oluşumunda değil ancak derecesinin artmasında etkili olmuştur ve Bozkurt Belediyesi’nin birincil derece sorumluluğunu daha da artırmaktadır. Bunun yanı sıra imar planlarının hazırlanması, taşkın yapılarının kontrolü ve değerlendirilmesi aşamasında görüş ve çalışma yapması gereken diğer kurumların da sorumluluklarının bulunduğu tespit edilmiştir.

İdarenin sorumluluğunun anayasal dayanağı 2709 sayılı Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğuna ilişkin hüküm olmakla birlikte, idarenin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk hali hariç eylem ve işlemlerindeki kusuruna dayandırılması gereklidir. Bir başka ifade ile, idarenin yürütmekle görevlendirildiği kamu hizmetinin kurulması ve/veya işletilmesinden kaynaklanan kusurlar nedeniyle doğacak zararların idarece karşılanması gerekmektedir denilmektedir.

Ekol Ekspertiz İnşaat ve Mühendislik Bölümü ve IGC Global Consulting firmasının ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar neticesinde gerçekleşen hadisede “Hizmet Kusuru” nun var olduğu somut ve bilimsel olarak tespit edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. Maddesine göre gerçekleşen hadisede kusuru olan idare tarafının gerçekleşen hadiseden doğacak zararları karşılamakla mükellef olacağı belirlenmiştir. Çalışmalar neticesinde oluşturulan raporun sınırlı bir bölümü bu yazıda değerlendirilmiş, gerçekleşen hadisenin tüm etki faktörleri, gerekçeleri ve bilimsel delilleri hazırlanan akademik çalışma raporu ve IGC raporunda detaylı olarak incelenmiştir.

Sonuç olarak ; depremler, aşırı yağışlar gibi iklim olayları dahil bir çok katastrofik etkili hadise her zaman olacaktır. Olaylar sonucunda ortaya çıkan can ve mal kayıplarını en aza indirmek yerine artıran zincirleme etkileri bilim her zaman açıklayacaktır. Yaşanan her hadise sonrası bir ders çıkararak sonrakileri önlemek veya etkilerini azaltmak için bir şeyler yapabiliyor isek bilginin etkisinden bahsedebiliriz.

8. Şiddetinde deprem olan Japonya da can kaybı olmuyor hatta hayat rutininde akarken Japon halkı bir tepkide göstermiyor ise daha düşük etkili depremlerde çok fazla can ve mal kaybı yaşanmasını nasıl yorumlamalıyız? Binalar için otorite kendi koyduğu yasaları uygulamaz veya göz ardı eder ise deprem dahil sayısız bahane üretmek mümkün. İstanbul sellerinde de durum aynı idi Bozkurt ilçesinde de .. İdarenin Hizmette Kusuru en büyük afettir, felakettir. Bu ve benzer olaylar incelenerek bilimsel yönleriyle ortaya konulmalıdır. Bir daha aynısı ve benzerlerini yaşamamak için ne yapmalı nasıl yapmalıyı henüz konuşmaya başlamadık bile. Bu günde ölmedik çok şükür diye yaşanmaz ki. Her an her şeyin olabileceği bir durumdayız.

Dolayısıyla yaşanan her olayın gerçek gerekçelerini inceleyip bilimsel, somut ve objektif ortaya koymak çok değerli ve önemli. Hiçbir şey apaçık ortada göründüğü kadar aldatıcı değildir der iken Bozkurt ilçesindeki olayları sel olarak tanımlamak aldanmaktır. Sel sonuçtur sebep değil. Sebep siyasetin tüm bilimi yok saymasıdır. Böyle olduğu sürece afet adı altında daha çok olaylar yaşayacağız.

Son olarak, Atatürk’ün “Eğer bir gün benim sözlerim bilim ile ters düşerse, bilimi seçin” sözü ile 3’üncü yazımı tamamlarken Bozkurt ilçesinde yaşananları aydınlatmak için yoğun emek harcayan akademisyenler ile IGC Consulting firmasına teşekkür ediyorum.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER