22 Aralık 2024, Pazar
spot_img

“Sigorta sektörünün en önemli sorunu sahtecilik”

Sigorta sahteciliğinin tüm dünyada sigorta sektörün en büyük sorunlarının başında geldiğini belirten Ekol Sigorta Ekspertiz Genel Müdürü Mustafa Nazlıer, “İletişim olanakları genişledikçe internette sayıca artan hikâyeler insanları yanlış yapma konusunda eğitiyor. Denetim mekanizması olmayınca bu özgürlük dışına çıkıyor ve usulsüz işlem yapma mesleğine dönüşüyor. Sigorta sektörü olarak bunu konuşmamız ve öz eleştiri yapmamız lazım” dedi.

SİGORTAMEDYA

Her sektör pandemi sonrası değişen ve dönüşen düzene uyumlanmaya çalışırken ekonomik, çevresel ve siyasi krizlerin öne çıktığı dünya gündemi bu süreci olumsuz etkiliyor. Öte yandan odağında teknoloji ve dijitalleşme olan yeni düzende tüm iş kolları artan sahtecilikle de mücadele ediyor. Sigorta sektörü de bu durumdan nasibini alıyor.            

Sigorta Ekranı’nda Damla Özafşar’a konuk olan Ekol Ekspertiz Genel Müdürü Mustafa Nazlıer, başta sahtecilik olmak üzere sigorta sektörünün sorunlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Sektördeki insan kaynağı problemlerinden ilişki yönetimine farklı başlıklarda görüşlerini aktaran Mustafa Nazlıer, dijitalleşme süreci ve yapay zekâ kullanımı ile ilgili değerlendirmelerde de bulundu.

Sektördeki toplam zarar içindeki payın yüzde 40’ı fraud

Programda sigorta sahteciliği (fraud) hakkında önemli bilgiler veren Nazlıer, fraud konusunun tüm dünya ülkelerinde sektörün büyük sorunlarının başında geldiğini aktararak, “İletişim olanakları genişledikçe internette bu hikâyelerin sayısı artmaya başlıyor. Sayı artınca da bu hikâyeler insanları yanlış yapma konusunda eğitiyor. Ahlaksızlık yapma konusunda yüksek bilgiye sahip bir kitle olabiliyor. Denetim mekanizması olmayınca o zaman bu özgürlük dışına çıkıyor ve usulsüz işlem yapma mesleğine dönüşüyor. Sigorta sektörü olarak bunu konuşmamız ve öz eleştiri yapmamız lazım. Toplam zarar içindeki payının ne olduğunu ölçemem ama yaklaşık olarak yüzde 40’ı fraud. Yani 1 katrilyonun 400 milyarı eder bu. Dolayısıyla çok büyük bir para” diye konuştu. 

Sigorta şirketlerinin fraud departmanları yok

Sigorta şirketlerinin fraud departmanı olmadığına dikkat çeken Nazlıer, pandemi sonrası herkesin yeni yapılanma sürecinde olduğunu aktararak “Dijitalleşme artık daha ön planda. Fraud departmanı yapay zekâ ve Big Data’nın etkin olacağı bir yapıya bürünmek zorunda. Sektör bir metot belirlemeli. Uzmanlara, araştırmacılara çok fazla ihtiyacımız var. Fraudla ilgili mesleğe kendisini adamış insanlar var. Danışmanın en büyük özelliği tecrübeli olmasıdır. Bir polisin emekli olduktan sonra araştırma konusundaki saha bilgisini sigortacılıktaki sahtekârlık bilgisiyle örtüştürüp önsezi geliştirmesi lazım. O da deneyim ve tecrübeyle olabilecek bir şey. Sahadakilerle daha fazla koordinasyona ihtiyaç var. Benim eksper olarak sigorta şirketinde fraud uzmanlarıyla daha sık görüşmem lazım. Bu sadece hasar servisinde yıkılacak bir yük değil” diye konuştu.

Fraud ve yozlaşma yerine bilimi konuşmalıyız

Nazlıer, bilgiyi faydalı bir sonuca dönüştürecek yapılanmaları koordine eden merkezlere ihtiyaç olduğunu dile getirerek, “Belki birlik çatısı altında bunlar koordine edilebilir. Yeniden yapılandırılabilir. TSEV’i faydalı buluyorum. Sektörün en büyük değerlerinden biri. Belli laboratuarlar kuruldu. Örneğin Allianz Teknik kesinlikle gözden kaçırılmamalı. Yerinde inceledim. Bunu ülkede ilk yapan onlar. Bu, sigortacılığın asıl konuşulması gereken yönü. Fraud ve yozlaşma yerine bilimi konuşmalıyız. Bu ikisinin yer değiştirmesi lazım. Bu Türkiye’nin en büyük sorunu. O yüzden uzmanların daha çok sektör içine girdiği yapıya ihtiyacımız var.” şeklinde konuştu.

Avrupa’daki üretim merkezleri Türkiye’ye kayabilir

Tüm dünyada savaşlar, enerji krizi, politik riskler, enflasyon, resesyon, küresel ısınma olmak üzere aynı başlıklar olduğunu söyleyen Nazlıer, Türkiye’nin jeopolitik konum itibariyle politik riski en çok yaşayan ülke olduğuna dikkat çekti. Nazlıer, Avrupa’ya yansıyan enerji krizinin tüm Avrupa ülkelerini büyük oranda tedirgin ettiğini hatırlatarak, “Savaşların dünyaya dağılacağını görüyoruz ve herkes kritik bir on yıla başlandığını dile getiriyor. Ülkelerin kendi aralarındaki çatışmalar artık silahlarla yapılmadığı için bize ekonomi, enerji, sağlık, iş sürekliliği, tedarik zinciri kopmaları şeklinde yansıyacak. Avrupa’daki üretim firmalarının birçoğu artan enerji maliyetleriyle başa çıkamadığı için kapanma noktasında. Avrupa’daki üretim merkezlerinin Türkiye’ye kayacağı öngörülüyor. Nüfus yoğunluğu ve iş gücü bakımından Türkiye potansiyel bir cazibe merkezi” değerlendirmesinde bulundu.

Sektörde insan kaynağı konusunda sıkıntılar yaşanıyor

Sigorta sektöründe ciddi sorunlar olduğunun altını çizen Nazlıer, bunlardan birinin insan kaynağı alanında yaşanan sıkıntılar olduğunu söyledi. Nazlıer, “Sigorta sektöründe sıklıkla iş yeri değiştiren insanların sayısı arttı. Aynı kişiyi bir yıl içinde sektörde farklı yerlerde görebiliyoruz. Sigorta sektöründe bir insan havuzu var. O havuzun içindeki insanların tamamı yer değiştiriyor. Bu yer değiştirme sigorta şirketi, broker, acente, eksper, hasar gidericiler, asistans firmaları şeklinde oluyor. Sektör dışarıdan içeriye yeni insan kaynağını alamadığı gibi içerdekilerin de yer değiştirmesi tehlikeli bir durumu ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.

Yeni bir sigortacılık kanununa ihtiyacımız var

Nazlıer, içeriden bilginin farklı kanallara gitmesiyle bu bilginin kullanılmasına yönelik bir dezenformasyon ve bunun sonucunda da hukuk dışı yapılanmalara yönelik birçok artış olduğunun altını çizerek, “Her şeyden önemlisi denetim ve yasal yaptırımlar konusunda biz ikincil düzenlemeleri yapamadık. 5684 sayılı kanun 2007 yılında çıktı. Türk Ticaret Kanunu 2012 yılında çıktı. Amir kanunun altında ve gerisinde kalan bir sigortacılık kanunu, sigorta sektörünün kaoslarının en büyüğü. Bu kaosun içinde süreçleri hukukla yönetmeye ihtiyacımız var. Reform olarak ilk yapılması gereken şey belki yeni bir sigortacılık kanunu yapılması. Genel ve özel şartların hızlıca değişmesi lazım” diye konuştu.

İçerik değil şekil sigortacılığı yapılıyor

Sigorta sektörünün en büyük sorununun ilişki yönetimi olduğunu vurgulayan Nazlıer, bunun sektörde içerik değil şekil sigortacılığı yapılmasına yol açtığını dile getirerek, “Bilgiye sahip insanlar poliçenin içeriğini düzenliyorlar. Bilmeyen insanlar bunu şeklen ilişkiyle yönetiyorlar. Sektörde fiyat rekabeti ve aşırı bir satış hırsı var. Kovayı suyla doldurmak için bütün hortumları kovanın içine koyuyorsunuz ama dibi delik. Dolayısıyla içinde bir şey birikmiyor. Hasar yönetimi yapmadığınız sürece kovada bir birikme olmayacak” dedi.

Sektörden çıkanlar ve birleşenler olabilir

Sektörde çalışıyormuş gibi yapan ama aynı zamanda fırsatları kollayan bir kitle oluştuğuna dikkat çeken Nazlıer, şunları söyledi: “Bu kitlenin sessiz istifası fırsatı ilk bulduğu anda değerlendirmeye dönüştü. Sigorta şirketleri arasındaki transferler bilgi zenginliği değil bilgi kirliliği yaratıyor. Bu transferlerde yetenek transferi olmuyor. Bunlar, günü geçiştirecek çözümler olarak planlanıyor. Şirketlerin kısa, orta, uzun vadeli planlarında çalışanla ilgili politikalarının hatalı olduğunu düşünüyorum. Özellikle ekspertiz şirketlerinde çalışan personeller alınıyor veya tam tersi sigorta şirketi hasar servisinde çalışanlar ekspertiz şirketlerine geçiyor. Bu, yasal olarak da bazı sorunlara yol açıyor. Teknik, satış, risk ve hasar yönetimi politikalarının sonuçlarının olumsuz yansıdığı dönemin başındayız. Henüz kötü senaryoyla karşılaşmadık ama yılın ilk altı ayında önemli zararlar vardı. Dokuzuncu ay sonu itibariyle üçüncü çeyrek sonuçları çıkacak ve çok büyük zararlar açıklanacak. Yılsonu tüm yılların rekor zararıyla kapanacağına eminim. Sigorta şirketleri arasında sektörden çıkanlar ve birleşenler olabilir.”

Kazan-kazan ilkesinin boyutu rahatsızlık verici

Nazlıer, kazan-kazan ilkesinin rahatsızlık verici bir boyutta olduğunu dile getirerek “Hasar yönetim faaliyetinin Türk sigortacılık yasasında yeri yoktur. Avrupa’,da, İngiltere, Amerika’da yaygındır. Eğer ülkemize de yapılacaksa düzenleme yapıp buraya evrilmek zorundayız.

O yüzden SEDDK’ya büyük iş düşüyor. Şu an incelenmesi gereken konu, poliçenin tarafı olmayan bir başka faktörün, danışman sıfatı her ne olursa olsun hasar dosyasına girmesidir. O zaman bir levha yapılması lazım. Buradaki sorunu legal hale dönüştürmeye çabası aslında sigorta sektörünün kendisini bozuyor. Bir yerde de tabii sigorta şirketlerin buna izin verdiğini düşünüyorum. Gerçekten mücadele etmek istiyorlarsa buna izin vermemeleri gerekir” ifadelerini kullandı.

Denetimsizlik sektör yapısını olumsuz etkiliyor

Talep Hazırlık Klozu hakkında da bilgiler veren Nazlıer, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu kloz şöyle diyor: ‘Oluşan hasarın yüzde 2,5 nispetinde 100 bin Euro limitli talep hazırlama maliyeti olarak nokta nokta hasar danışmanlığı tarafından poliçe karşısında bir talebin araştırılması, hazırlanması, tutarının belirlenmesi sunulması, değerlenmiş, doğrulanması, müzakeresi için sigortalı tarafından ve adına mağdur olarak yapılan tüm ücretler masrafı harcamalar anlamına gelmektedir.’ Yani diyor ki ben bu kılavuzu satın aldım. Hasar dosyasının hazırlanması için hasarın yüzde 2,5’u. Tazminatın değil. 100 milyon liraya çıkan hasarın yüzde 2,5’u 2,5 milyon liradır. Sigorta şirketleri bu klozu ürettikten sonra bu parayı vermek zorunda. Fakat bir eksper veremez bunu, çünkü o zaman eksper görevini yapmamış anlamına gelir. Hasar dosyasının hazırlayacak kişi eksperdir. Bu süreç geçmişten bugüne tüm dünyada böyleyken talep hazırlama adı altında ek geliri yaratan faktör cezbedici. Burada hukukun tartışmalı olduğu durum şu, partajında olmayan bir poliçeye bir başkasının bu danışmanlık hizmetini veriyor olması Insider Trading ile birlikte KVKK’yı da aşar ve hukuksuzluğu yaratır. Bir acentenin veya bir brokerin emekle on yıl yönettiği bir sigortalı da bir hasar olduğunda bir başkası ona danışmanlık olarak girdiğinde sadece hasarı yönetmiyor. Poliçesini de alıyor, üretimini de alıyor, partajını da alıyor. Böyle bir şey hem suç hem de yasalarımızda yürürken denetlenmiyor. Burada ilk denetlenecek şey partajda gelirlerin ne olduğu. Her acente bu klozu koyduğunda sadece poliçe satmak yerine hasardan da yüzde 2,5 alacaksa niye uğraşsın ki? O zaman sigorta şirketlerinin teknik departmana dönüp bu Talep Hazırlama Klozu’nun niçin koyulduğunu veya niye verildiğini tartışması gerekiyor. Sektör aslında bu tür hukuka uygun olmayan sözleşme maddeleriyle kendisine zarar vermek için bir yol bulmuş ve bunun da farkında değil. Denetimsizlik ve bu kötü örnekler sektörü bu yapıya dönüştürdü.”

SEDDK ile iş birliği içinde olunmalı

SEDDK’nın piyasa düzenleme ve denetleme rolünü etkinleştirmesi gerektiğini vurgulayan Nazlıer, “Sigorta şirketleri çok zor durumdalar çünkü pandemi sonrası kendi yapılarını değişen dünyaya uyumlu hale getirirken sorunlar yaşıyorlar. Şirketlerin kendi içindeki ve birlik çatısı altındaki hasar komiteleri buna bir çözüm bulacaktır veya SEDDK‘yla iş birliğiyle bu konular konuşulmalı. Fraud için bir çalıştay yapılarak sektör taraflarıyla konuşulabilir. Ekspertiz sınavı açılsaydı ve nitelikli insanlar sektöre kazandırılmış olsaydı bu olayla karşılaşır mıydık? Bunu önlemenin yolu aslında daha nitelikli, daha kaliteli, daha başarılı yeni nesli sektöre kazandırmak. Eksperlik sınavını ısrarla istedik, bekledik. Sınav düzenli olarak senede en az iki kez açılmalı. Ekspertiz bürosunda çalışanlara ve mesleğe yönelik sınav olması lazım” diye konuştu.

Çoğu kişi teminat bulmakta zorlanıyor

Çoğu kişinin şu an teminat bulamadığını belirten Nazlıer, şunları söyledi: “Son dönemde yaşanan fabrika yangınlarından dolayı şu an sigorta şirketleri yangın riskine girmiyor. Verilen teminatların içinde 70/30, 80/20, 50/50 koasüranslar var. Bunun sebebi reasürans pazarında bu teminatlara kısıtlama getirilmesi. Benim hizmet ettiğim yurt dışındaki reasürörlerden talep edilen fraud konulu çalışma sayısında artış var. Bir yabancı sermayenin bir ülkede bulunabilmesi için o ülkenin yasalarının güvenilir olması, ortamının güvenli olması, kendini güvende hissetmesi lazım. Yabancı sermaye kendisini sigortalı yapmadan asla yatırıma girmez. Dolayısıyla bugün dünya ne kadar evrilirse evrilsin, önümüzdeki on yıl ne kadar kötü olursa olsun dünya ticaretinin dönmesi ve hayatının normal sağlıklı sürdürülmesi için sigortacılar daha çok destek verecekler. Sigortacılardan beklentiler daha fazla. Tüm dünyanın gündeminde en ön sırada ve değerli buldukları bir konu. Reasürörlerin de bu yapı içerisinde büyük teminatlara güvence vermelerine yol açan şey güven unsuru ve şeffaflıktır. Bir reasürör riskle ilgili tüm bilgilere sahip olmak ister. Bazı yasalar değişmek zorunda ama şunu kaybetmemeliyiz. Bu kredi notu dediğimiz not aslında bizim için daha önemli. Türkiye’de her hasara yönelik reasürörler ciddi incelemelere başlarlarsa o zaman dosyalar geç kapanır. Sigortacılar zarar görmeye başlar. Teminatlar daralmaya başlar. Dolayısıyla kısa vadede Covid ve sonrasında yüksek oranda fraud yaşanmış olsa da bunlar incelenip ileriki günlerde geri dönüşler olabilir. Bu bizim ülkemize ülke sigortasından önemli ölçüde zarar verir.”

Dijitalleşme süreci insansız olamaz

Programda yapay zeka ve dijitalleşme ile ilgili de bilgi veren Nazlıer, “Artık Big Data, Web 3.0 ve yapay zekanın içinde yaşıyoruz. Geçen hafta Hindistan 5G’ye geçti. Şimdi çok değerli çalışmalar yapıyor yapay zekâyla ilgili. Doktor kıtlığı sebebiyle Uzak Doğu’da belli ameliyat ve operasyonlar yapay zekâya devredildi ama bir beyin ameliyatı ve teknik bir ameliyat için Uzak Doğu’dan bir doktorun başka bir kıtaya yapay zekâyla bağlanarak ameliyat yaptığı haber de ilgi çekiciydi. Fakat yapay zeka insanın yerine mi yoksa insanın yapacağı işlerin niteliğini, kalitesini ve güvenliğini artırmak için mi tasarlandı? Bana göre şu an verdiğim örneklerde de o var. İçinde bir doktor gene var. Yapay zeka sadece o doktora zaman ve maliyet kazandırdı. Çin’den veya Japonya’dan Amerika’ya gitmedi. Sadece yapay zekâyı kullanarak sanal gözlükle orada operatör aletleriyle ameliyatını gerçekleştirebildi. Yine doktor lazım. İnsan hep içinde olacak. İnsansız bir sistem olmaz. Sigorta sektörü ve paydaşlarının hepsi kişisel çabayla yapılan meslekler. Bu meslekler kaldırılamaz, nitelikleri artar. Tam bu noktada eksperler yapay zekaya inanılmaz büyük faydalar sağlayacak, çünkü yapay zekanın Big Data’yla birlikte ürettiği veriyi değerlendirecek, analiz edecek kişi eksper. Sigortacılık bir kök sebep kavramı ve yakın sebep analizi var. Kök sebebi Big Data, yapay zekâ ile tespit edebiliyorsanız yakın sebebi eksper mesleki bilgisiyle belirleyip bir hesaplama, tazminat hesabı yapmak zorunda. Bu sürecin içinden eksperi, acenteyi, brokeri çekemezsiniz.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER