SİGORTAMEDYA ÖZEL
Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği (SBRD) Başkanı Ateş Çeber, brokerliğin pazar payının büyümesi için farklı bir öneri getiriyor. Çeber, “Brokerlerin pazar paylarını artırması için çoklu acentelerin belki bir kısmı broker tarafına geçmeli” diyor.
Sigorta şirketlerinde veya sektör temsilcilerinde üst düzey değişiklik olduğunda, göreve yeni gelenlerle kapak röportajı yaptığımız gözünüzden kaçmaamıştır. Bu anlamda Mart ayında göreve gelen Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği (SBRD) Başkanı Ateş Çeber ile de röportaj yapmak istedik ancak sektörde yaşanan hızlı gelişmeler nedeniyle Çeber ile röportajımız Eylül ayına sarktı. “Geç olsun, güç olmasın” atasözünden hareketle, Çeber’den randevu talep ettik. Verilen gün ve saatte foto muhabiri arkadaşım Cihan Mutlu ile hazır bulunduk. Bize sorarsanız yaklaşık 1.5 saat süren röportajımız oldukça verimli geçti. Çeber, görüşmemizde sektörün hemen hemen her noktasına değindi.
Brokerliğin farkı
Röportajımızda Çeber’den ilk olarak brokerlerin pazar payını artırmak için neler yapılması gerektiğini öğrenmek istedik. “Brokerlerin pazar payı uzun yıllardır yüzde 11-12’ler civarında” diyerek sözlerine başlayan Çeber, şöyle devam etti: “Bunun anlamı broker pazarı da sigorta sektörüyle eş zamanlı büyüyor. Acente sayısı 16 bin civarında. Bunun içerisinde yarısından fazlası yeterli prim üretimine sahip değil. Ancak büyük olan acentelerin çalışma yapılarına baktığımızda aslında brokerlere çok benziyor.
Brokerliğin şöyle bir farklılığı var: Sigorta şirketinin temsilcisi değilsiniz, müşterinin temsilcisisiniz ve sigortalının ihtiyaçlarını belirlemek üzere yapılan risk analizinden sonra piyasa koşullarındaki en uygun fiyat/risk sigorta satın almasını müşteri adına yapıyorsunuz. Ayrıca hizmet süresince her türlü hasar danışmanlığını ve operasyonel hizmetlerinizi sunuyorsunuz. Ekonomik, iklim, politik koşullardaki her türlü değişiklik sigortalanabilir risklerde de değişiklik yaratıyor. İşte bunlarla ilgili yeni ürünlerin çıkarılması, geliştirilmesi ve tanıtılması da brokerlik faaliyetinin bir parçasıdır. Gelişmiş ülke sigorta pazarlarına entegre olarak kullanılan yeni ürünler pazar payını artıracaktır.”
Yeni şirketler katılmalı
Çeber’in, broker pazar payının büyümesi için önemli bir önerisi de var. Çeber, “Brokerlerin pazar paylarını artırması için çoklu acentelerin belki bir kısmının broker tarafına geçmesi gerekebilir. Ekonomide kurumsal şirketlerin hem adet hem sermaye olarak büyümesinin sağlanması lazım, oysa pazara son zamanda yeterli yeni sermayenin ve şirketin katılmadığını görüyoruz. Dolayısıyla rekabet mevcut pazar payı üzerinde dönüyor ve maalesef rekabet hizmet kalitesinden ziyade fiyat odaklı” diyor.
Büyüme sorgulanır düzeyde
Sigorta sektörünün gerçek büyümesinin bulunması için enflasyondan arındırılması gerektiğine dikkat çeken Çeber, şunları söyledi: “Hele ki büyümeler enflasyondan arındırılmamış olduğu için gerçekten büyüme ne kadar? O şüpheli… Yani enflasyonu ve kur artışını düştüğünüzde piyasanın büyümesi biraz sorgulanır düzeyde. Dolayısıyla piyasa yeterli büyümeyince aracılar da sigorta şirketleri de mevcut pazar payları üzerinden rekabet edip stratejilerini belirliyorlar.”
Verginin vergisi alınıyor
“Birçok durumda aracıların ortak çalışma ihtiyacı doğuyor” diyen Çeber, “Şu an regülasyonda bir eksiklik gözleniyor. Bu eksikliklerin giderilmesi için çeşitli başvurularımız var. Bu başvurular hem derneğimiz tarafından hem de acenteler tarafından Gelir İdaresi Başkanlığı’na yapılmış durumda. Poliçe ile gider vergisi ödenmiş sigorta komisyon geliri KDV’den muaf. Ancak bu hizmet birden fazla aracı kurum tarafından verildiğinde gelirin paylaşımında KDV söz konusu oluyor. Yani gider vergisi ödenmiş bir gelirden üstüne KDV alınarak verginin vergisi ödeniyor oysa KDV’den muaf olan bir hizmet gelirinin paylaşımı söz konusu. Zaten sigorta aracılarının yasal olarak sigortacılık dışında başka bir gelir elde etme imkânları yok. Dolayısıyla biz bunun düzeltilmesini talep ettik. Gelir İdaresi Başkanlığı bunları inceliyor” ifadesini kullandı.
Belirsizlikler giderilmeli
Soracağımız soruları hazırlamamıza rağmen, sohbet ortamında doğaçlama ilerleyen röportajımızda Çeber’e SBRD’nin projelerini de sorduk. Başkanlık süresinin iki sene olduğunu belirten Çeber, şunları söyledi: “Başkan olmadan önce de uzun süre yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım. Uzun yıllardır takip ettiğimiz birtakım projeler var. Bunların içerisinde sözünü ettiğimiz KDV meselesini çözümlemeye çalışıyoruz. Bunun dışında sigortada, sigortanın kıymetli evrakı ve iş akışı tanımlanmış durumda, ancak reasürans tarafında bir belirsizlik var. ‘Reasürans için hangi evrak alınır, hangi evrak verilir? Komisyonu kim verir, hangi evrakla verir?’ belirsiz. Türkiye Sigorta Birliği ile bu konuda ortak bir çalışmamız var ve bunu sürdürüyoruz. Ayrıca sektöre yeni giren sigorta ürünlerini üyelerimize tanıtmak üzere her yıl bir panel düzenlemeye gayret ediyoruz. Bu sene bitmeden de böyle bir panel planımız var. Dernek yönetim kurulu dışında çeşitli komitelerimiz var ve bu komitelerde birçok üyemiz farklı konularda çalışmalarını sürdürüyorlar.”
Nerede başlayıp, nerede bitiyor?
Söyleşimizde konuyla ilgili dernek içerisinde bir Reasürans Komitesi kurduklarına da dikkat Çeken Çeber, Türkiye Sigorta Birliği’nde de bir Reasürans Komitesi olduğunu ve konunun iki tarafı da çok ciddi ilgilendirdiğini belirtti. Çeber, “Sigorta Kanunu’nda açık ve net olan bir şey var. O da şu: Aracılık yapan bir kurumun burada mukim olması lazım. Oysa yurt dışındaki birtakım aracı kurumların buraya gelip sigorta şirketlerine reasürans pazarladığını biliyoruz. Bu büyük bir vergi kaybına sebep oluyor. Buradaki bir reasürans brokeri bu işi yapıyor olsa kazancını burada elde etmiş ve vergisini burada ödemiş olacak. Sisteme gireceği için hem regülatör tarafından denetlenecek ve yönetmeliklere uyacak hem de vergi kaybı oluşmayacak” ifadelerini kullanıyor.
Pazarın iki sorunu var
SBRD Başkanı Ateş Çeber, sigorta pazarının iki önemli sorunu olduğunu söylüyor. Çeber, “Birisi kârlılık, diğeri de güven… Güven sorunu dediğinizde bu sigortalının güvenini sağlamak. Sigortalıya da en fazla dokunan baktığınızda aracılar (brokerler, acenteler) oluyor. Dolayısıyla bir sürü konuda ortak projeler geliştirme düşüncemiz var. 16 bin acente içerisinde çok verimsiz bir kesim var. Onların verimli bir hale dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sigortalanmamış bir sürü kıymet var ve sigorta yeteri kadar anlatılamamış. Özellikle küçük sigorta aracıları mesaisinin yüzde 60-65’ini operasyon-tahsilat gibi konulara harcıyor. Pazarlama ve sigortayı tanıtmaya ancak zamanının yüzde 30 gibi bir kısmını ayırabiliyor. Dolayısıyla burada bir şekilde verimliliği yakalayıp, müşterileri anlayarak daha fazla ve doğru sigorta ürünü satmaya ve tanıtmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Acente temsilcileriyle bu konularda ve birçok konuda hemfikiriz. Ve zaman içerisinde birtakım ortak projeleri geliştirme düşüncelerimiz var. Kârlılık için rekabeti fiyattan hizmet kalitesine kaydırmak gerekiyor. Riski kuralına göre yöneten sigortalının doğru fiyattan sigortalanması, riskli sektörde olsa dahi sigorta bulmakta zorlanmıyor olması lazım. Sigorta şirketlerinin daha fazla ‘insurtech’ yatırımlarına hız vererek aracıların da bunlardan yararlandırılması verimlilik ve kârlılık için gerekli” vurgusu yapıyor.
Herkes sigortalıya hizmet ediyor
Sigorta piyasasının içten dışa yayılan bir halka gibi olduğunu belirten Çeber, şunları söyledi: “En içeride, merkezde sigortalı var. Sigortalının dışında aracılar var. Aracıları ayırdığınızda acenteler, brokerler ve bankalar var. Bunun bir üst sıralamasında, dış halkasında sigorta şirketleri var. Sigorta şirketlerinin dışında reasürans brokerleri var. Onun dışında reasörler var. Baktığınızda bütün mekanizmada herkes merkezdeki sigortalıya hizmet ediyor. Bu sistemin sağlıklı çalışması için piyasa oyuncularının aralarındaki ilişkilerin çok düzgün bir şekilde yürümesi, çizgilerin çok net olması gerekiyor. Onun dışında aracılar özellikle brokerler piyasasına baktığınızda, çok ciddi bir bağımsız denetim unsurunun olması gerektiği inancındayım. Özellikle kurumsal yapıda olan brokerler zaten birtakım bağımsız denetçiler tarafından denetleniyor. Bunlar vergi kanunları, mali tablolar, yönetmelikler, sigorta kanunu, kişisel bilgilerin korunması ve MASAK gibi her kanuna uygunluğunu, gelirini beyan etmesiyle gerekli konuları bu denetimden geçiyorlar. Ama denetimler standart ve herkes için zorunlu olmadığında rekabet de haksız rekabete dönüşebiliyor. Çünkü biliyoruz ki sistemin sağlıklı ve adil çalışması için kanuni zorunlulukları belirlemek yeterli değil, eş düzeyli denetim standartlarını ve denetim organlarını da oluşturmak gerekli.”
Bankacılık tarafında haksız rekabet var
Türkiye’deki sigorta pazarında bankaların durumunu değerlendiren Çeber, bu durumun ABD ve Avrupa’ya göre biraz farklılık gösterdiğine dikkat çekti. Çeber, konuyla ilgili şu yorumu yaptı: “Birçok banka ile sigorta şirketinin organik bağı var, bir kısmının da eski bağlarından kaynaklanan özel anlaşmaları. Dünya sigorta pazarında ise bu derece hâkim bir yapı fazla rastlanan bir durum değil. Bunun dışında yine yurtdışından birtakım örnekler verirsek; bankalar İngiltere’de sadece hayat sigortasında aktif. Fransa’da hayat sigortaları lider ve sadece oto ev sigortalarında aktif… Amerika’da bankalar sadece hayat sigortasında aktif. Türkiye’de ise farklı bir durum var. 2007-2017 arasında bankaların pazar payında yüzde 557 artış var. Bankalar en fazla büyüyen aracı kurum. Hayat dışı toplam prim üretiminde yüzde 15’e yakın pazar payına ulaşmış. Acentelerin hayat dışında pazar payı yüzde 59’dan yüzde 45’e düşüyor. Bankaların pazar payı yüzde 15’ten yüzde 29’a çıkıyor. Tüm dünyada banka sigortacılığı sınırlandırılmış, bunun nedeni hem kredi ile bağlı olan sigortalının sigorta satın alması yaparken rekabet koşullarından alabildiğince yararlanmasını sağlamak hem de çok ciddi bir uzmanlık gerektiren risk yönetimi ve hasar danışmanlığı konusunda uzman bir aracı kurum ile çalışmanın imkânlarını özgürce açık tutmak.”
Aracıların görevi satış ile bitmiyor
Brokerler Derneği olarak 2014 yılında hazırlattıkları ‘2023 Türkiye Sigorta Sektörü Araştırma Raporu’na da değinen Çeber, “Raporda; dünyada ve Türkiye’deki mevzuatlar, uygulamalar karşılaştırmalı olarak belirtilmişti. Tabii Türkiye’de birtakım değişiklikler oldu. Özellikle bilgilendirme yönetmeliğinde… Oradaki piyasanın ihtiyaçları neler ve o doğrultuda kimlere ihtiyaç var? Mesela orada mutlu müşteri, ürünü hakkında en geniş bilgiye sahip olan müşteri çıktı. Burada satış yaptıktan sonra iş bitmiyor, ürün sonrası değişiklikler ile ilgili de müşterinin devamlı bilgilendirilmesi gerekli. İşletmenin riskini iyi yöneterek hasardan koruma sağlayıp sigorta fiyatının kontrol altında tutulması yönünde her türlü danışmanlık verilmesi lazım” diye konuştu.
30 yılın 30’u da Marsh’ta geçti
Çeber’e “Biraz da kendinizi anlatır mısınız?” dediğimizde, bakın neler söyledi: “Şubat ayı itibarıyla sektörde 30 yılım doldu. İşin enteresan tarafı bu şirkette de 30 yıl oldu. Daha önce başka sektördeydim. 1988 yılında başladım. Başladığımda burası bir aile şirketiydi. 12 kişilik bir kadrosu vardı. Ama Türkiye’nin en büyük acentesiydi. O zaman brokerlik müessesesi yoktu zaten. Daha sonra yüzde 40’ı Fransız olan bir ortaklığa geçti. 1998 yılında da MMC grubu satın aldı. Marsh çok dinamik bir şirket. Dünya devi olan şirket, bir sürü yeni şey öğreniyorsunuz. Özellikle yönetsel anlamda, planlama anlamında, sigorta aracılık sektörü anlamında hep bir adım önde olduğunu düşünüyorum. Şirket, hem kişisel anlamda hem sektör anlamında önemli bir oyuncu… Sektöre de çok faydası dokunduğunu düşünüyorum. Dernekte ise 15 yıldır aktif olarak çalışıyorum. Bizim dernekte şöyle bir uygulama var: Yönetime girenler, 4 yıl görev sonrası ara verirler böylece farklı kişiler görev alarak bu bayrak yarışını sürdürürler. Ben de geçen 2 yıl yönetimdeydim, üzerine 2 yıllık başkanlık sürem dolduğunda bir başka arkadaşıma görevi teslim edeceğim.”
Sigortacılıkta da EĞİTİM ŞART
Günlük hayatımızda sıkça kullandığımız “Eğitim şart” şeklinde bir slogan var. İşte SBRD Başkanı Ateş Çeber de sigorta sektöründeki eğitime özellikle dikkat çekiyor. Sigortacılıkla ilgili eğitimin artırılması gerektiğini söyleyen Çeber, “Eğitimlerin kalitesini yükseltmemiz önemli. Uzmanlık bazında eğitimler olması lazım. Yani ürün bazında uzman, profesyonel sigortacı yetiştirilmeli. Üniversitelerle bir araya gelerek işletme, pazarlama gibi konularda yönetsel becerileri kazandıracak ayrı eğitimlere de yer verilmeli. Doğru sigortayı müşteriyle buluşturmak adına sektörün yetişmiş ve bilgili insana ihtiyacı var. Genelde müşterinin ihtiyaçlarını anlamak, sigortalının çalıştığı sektörün ihtiyaçlarını, risklerini ve bunları kontrol altında tutacak ürünleri tanıyor ve biliyor olup ihtiyaca göre ürün sunmak lazım. Bir fikir üretmek için bilgi zeminini oluşturmak şart. Aksi takdirde nasıl çözüm gerektiren fikir üretebilirsiniz, müşterinin ihtiyaçlarını nasıl bilebilirsiniz? Mevcut ürünleri biliyor olmanız lazım. Onlarla ilgili eğitimden geçmeniz lazım. Yani eğitimin biraz daha ciddi olarak ele alınması gerek” dedi.
Tam bir kitap kurdu
Gazetecilikte röportaj yapacağınız kişi hakkında önceden araştırma yapmalısınız. SBRD Başkanı Ateş Çeber ile röportaja gitmeden önce de aynısını yaptık ve gördük ki Çeber de bir koltukta birkaç karpuzu hiç düşürmeden taşıyan insanlardan. Şu anda Marsh’ta Operasyon ve Teknoloji Türkiye Liderliği ile Satın Alma, Nakit Yönetimi ve İdari İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Çeber, aynı zamanda Marsh Türkiye İcra Kurulu Üyesi ve Mercer Türkiye’de Yönetim Kurulu Üyesi görevlerini sürdürüyor.
Çeber, iş dışında yaptıklarını anlatınca ise “Bir insan, bunca iş yoğunluğunun arasına bunları nasıl sığdırır?” diye sormaktan kendimizi alamadık. Çeber, sorumuzu şöyle yanıtladı: “Ben edebiyata çok meraklıyım. Aslında kendimle bazen çelişiyorum ne zaman bu kadar vakit buluyorum diye.
İyi bir kitap okuyucusuyum. Geçen yıl aynı kitabı satın almayayım diye okuduklarımı kaydetmiştim. Saydım, 50 kitap olmuş. Kitap okumadan geçirdiğim gün yoktur. Film izlemeyi de, dizi seyretmeyi de seviyorum.
Müziğe çok meraklıyım. Klasik müzik ve caz özellikle ilgi alanım. Zamanında aldığım bir sürü klasik ve caz CD’lerim vardı şimdi onları ayrı bir zaman ayırıp sindire sindire dinliyorum.
Fotoğraf hep başından beri vardı ama tatilde çekmek ile sınırlıydı. Babam zamanında çok fotoğraf çekerdi. Bazen benim için ızdırap haline gelirdi. Şöyle dur, kafanı kaldır, gözünü aç gülümse, olmadı o tarafa geç… Pozometreden ayarlar yapılır, net çıksın diye. Güneş yüzüne gelecek gözünü kapamayacaksın, bittiğinde derin bir ‘offf’ çekersin. Şimdi hatırlayınca gülüyorum tabii… Ama işte fotoğrafa ilgim de o zamanlar başladı. Geçen yıl profesyonel derslere başladım ve bu yıl birtakım projelerde çalışmalarım olacak.”