Bain & Company tarafından yayınlanan yeni rapor, sürdürülemez prim artışlarının ve düşük sigortalılık oranlarının 2030’a kadar derinleşeceğini ortaya koyarken dijitalleşme, yapay zekâ ve yeni iş modelleriyle dönüşümün kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Bain & Company’nin yayımladığı yeni araştırma, küresel sigorta sektörünün karşı karşıya olduğu riskleri ve dönüşüm ihtiyacını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. “Koruma Açığını Kapatmak: Karşılanabilirlik, Erişim ve Risk Önleme” başlıklı rapora göre, sigorta şirketlerinin sürdürülebilir olmayan prim artışlarına dayalı büyüme modelleri, 2030 yılına kadar koruma açıklarının tüm branşlarda daha da kötüleşmesine yol açacak.
Raporda, sigorta sektörünün risklere uyumlu fiyatlama yaparken aynı zamanda kârlılığını korumakta ciddi zorluk yaşadığı vurgulanıyor. Artan doğal afetler, siber saldırıların yükselişi, hızla tırmanan konut sigortası primleri ve özellikle genç kuşaklar arasında hayat sigortasına olan ilginin azalması, bu zorlukların başlıca nedenleri arasında sıralanıyor.
Bain’in tahminlerine göre, 2030 yılına gelindiğinde doğal afetlerden kaynaklanan zararların yalnızca yüzde 25 ila yüzde 33’ü sigorta kapsamında olacak. Hayat sigortasında ise ölüm oranlarına ilişkin teminatların yüzde 50’nin altına düşmesi bekleniyor. Bu durum, dünya genelinde bireylerin ve kurumların önemli bir kısmının sigorta koruması dışında kalacağına işaret ediyor.
Yatırımcılar kârlılık konusunda temkinli
Bain & Company raporuna göre, yatırımcılar ABD’li sigorta şirketlerinin uzun vadeli büyüme potansiyeline karşı ihtiyatlı bir yaklaşım sergiliyor. Hayat sigortacılarına yönelik değerlemelerde “negatif beyaz alanlar” bulunması, ya kârlılığın düşeceğine ya da henüz fark edilmemiş portföy zararlarına işaret ediyor. Mal ve kaza sigortası (P&C) tarafında da benzer sorunlar söz konusu. Özellikle son yıllarda yapılan fiyat artışlarının sürdürülebilirliği ve potansiyel tazminat taleplerindeki artış riski yatırımcılar açısından soru işareti yaratıyor.
Türkiye’de fırsatlar ve riskler birlikte büyüyor
Türkiye özelinde değerlendirmelerde bulunan Bain İstanbul Ortaklarından Onur Kayahan, sigorta penetrasyonunun artırılmasının hâlâ sektör için en kritik önceliklerden biri olduğunu belirtti. Kayahan, “Özellikle zorunlu sigortalar dışındaki bireysel ve ticari branşlar, Türkiye’de sigorta sektörü için büyük bir büyüme potansiyeli taşıyor. Ancak bu büyümenin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi için kârlılık da en az büyüme kadar önemli. Bu noktada dijitalleşme, otomasyon ve yapay zekâ uygulamaları elementer branşlarda fark yaratacak” dedi.
Yapay zekânın özellikle risk ölçüm, fiyatlama, satış destek algoritmaları ve hasar yönetimi süreçlerinde büyük değer yaratma potansiyeli taşıdığını kaydeden Kayahan, şirketlerin bu alanlarda hızlı adaptasyonla rekabet avantajı elde edebileceğini vurguladı.
Siber tehditler, sigortacılığın geleceğini şekillendiriyor
Raporda öne çıkan bir diğer tehdit alanı ise siber riskler. Dijitalleşmenin hız kazanması ve veri hacminin olağanüstü seviyelere ulaşması, sigorta şirketlerini daha önce karşılaşmadıkları türde tehditlerle yüz yüze getiriyor. Bain, fidye yazılımı (ransomware) kaynaklı küresel zararların 2030 yılına kadar 250 milyar doları aşabileceğini öngörüyor. Bu tehditlere karşı bireysel şirket çabalarının yeterli olmayacağının altı çiziliyor.
Yapay zekâ, operasyonları yeniden tanımlıyor
Bain & Company Ortaklarından Armando Guastella, yapay zekânın sektöre etkilerine ilişkin değerlendirmesinde, “Yapay zekâ sadece otomasyon aracı değil, aynı zamanda stratejik bir değer unsuru. Yapay zekâ sayesinde yapılandırılmamış veriler daha etkin analiz edilebiliyor ve bu sayede erişilebilirlik ile fiyatlandırmada önemli iyileştirmeler sağlanabiliyor. Bu teknolojik dönüşüm, şirketlerin gelirlerinde yüzde 10-15 arasında artış, operasyonel giderlerde yüzde 30’a varan azalma ve hasar sızıntılarında yüzde 50’ye kadar düşüş potansiyeli sunuyor” ifadelerini kullandı.
Yeni trendler: Elektrikli araçlar, iklim çözümleri, emeklilik açığı
Raporda dikkat çeken bir diğer unsur ise sektörü dönüştüren yapısal trendler. Elektrikli ve otonom araçların yaygınlaşması, sigorta modellerinde yeni risk ve sorumluluk dengeleri doğururken iklim çözümleri pazarının büyümesi de risk modellemeleri üzerinde etkili oluyor. Öte yandan, giderek büyüyen küresel emeklilik geliri açığı, hayat ve emeklilik sigortası branşlarında daha yaratıcı çözümlere ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.