Türkiye genelinde ve 6 Şubat depremlerinin etkili olduğu 11 ilde sigorta penetrasyonun çok düşük olduğuna dikkat çeken AXA Sigorta CEO’su Yavuz Ölken, “Penetrasyonun düşük olduğu illerde tam penetrasyona gidebilmiş olsaydık sektör sigorta hasarlarının 3-4 mislini ödeyebilirdi. Sektörün bu gücü var. Kim kusurlu diye bakmak yerine geleceği düşünmemiz lazım. Durum tespitini çok iyi yapmamız gerekiyor” dedi.
Deprem felaketinin ardından can ve mal güvenliğini korumak adına sigortanın ne denli önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkarken zorunlu sigortalarda bile sigortalı oranlarının düşük seviyelerde olması bu konudaki bilinç yetersizliğini gözler önüne serdi. Bu noktada hem kişisel varlıkların güvence altına alınabilmesi hem de ülke ekonomisinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için sektörün ve otoritenin sigorta konusundaki bilinç seviyesini yukarı taşımak adına atacağı adımlar önem taşıyor.
6 Nisan 2023 tarihinde Nart Sigorta tarafından düzenlenen “Deprem Risklerinin Yönetimi, Sigorta Sözleşmelerinin İşleyişi ve Sürdürülebilirliği” başlıklı webinarda konuşan AXA Sigorta CEO’su Yavuz Ölken, deprem sonrası daha da açığa çıkan düşük sigorta penetrasyonuna dikkat çekti. Sigorta-ekonomi ilişkisini de değinen Ölken, bu kapsamda acilen yapılması gerekenleri de paylaştı.
Deprem bölgesinde sigortalanan varlıkların hasarlarına ilişkin bilgiler paylaşan Ölken, “Adıyaman’da yangın sigortası çatısında sigortalanan varlıkların yüzde 41’inde hasar tespiti yapıldı. Hatay’da yüzde 49.37, Maraş’ta yüzde 35, Malatya’da yüzde 36, Adana’da yüzde 4,9, Elazığ ve Diyarbakır’da yüzde 4, Antep’te yüzde 9, Kilis’te yüzde 7’leri görüyoruz. Penetrasyonun düşük olduğu illerde bizler tam penetrasyona gidebilmiş olsaydık sigorta hasarlarının 3-4 mislini ödeyebilirdi sektör. Sektörün gücü var. Kim kusurlu diye bakmak yerine geleceği düşünmemiz lazım. Durum tespitini çok iyi yapmamız gerekiyor. Odağımız DASK’ta ama DASK her şeyi kapsamıyor. Bunu tamamlayıcı sigortalarla desteklememiz gerek” açıklamalarında bulundu.
Sektör 3,2 milyar TL tazminat ödedi ve daha da ödeyecek
Depremin sigorta sisteminin tabana yayılması sorununu ortaya koyduğunu söyleyen Ölken, “Bireylerin bu konuda farkındalığını canlı tutma sorumluluğumuz var. Penetrasyon ağır hızla yukarı çıkıyor. Sektörde 4 milyar euroları göreceğimiz bir hasar dönemindeyiz. Bugüne kadar sektörde açılan toplam dosya sayısı kaskoda 5 bin, yangında 60 binin üzerinde. Sigorta sektörü 3,2 milyar TL tazminat ödedi ve daha fazla da ödeyeceğiz. Ekspertiz süreci her alanda devam ediyor ve hala önemli bir muallak var. Kaskoda bugüne kadar 350 milyonun üzerinde bir hasar tazminatı ödendi ve yaklaşık bunun 10 misli kadar daha hasar ödeneceğini görüyoruz” dedi.
Deprem sonrası sektörün ekonomiye verdiği katkı yüzde 5
Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan raporda 100 milyar dolarlık bir ekonomik zarardan bahsedildiğini aktaran Ölken, “100 milyar doların içinde biz sigorta sistemi olarak bunun ancak yüzde 4’ünü ya da 5’ini karşılayabiliriz. DASK bu rakamların dışında. Uluslararası örneklere bakarsak ortaya çıkan ekonomik kayıpların yüzde 10’u ile 20’si arasındaki rakam sigorta sistemine tazminat yükümlülüğü doğuruyor, geriye kalan hep devletlerin üstüne kalıyor. Biz Türkiye olarak deprem sonrasında ekonomiye yüzde 5 katkı verebiliyoruz. Tüm sigorta paydaşları olarak bu oranı daha yukarıya götürmek zorunda olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor” diye konuştu.
İş sürekliliği planlarına ihtiyaç var
Ekonominin canlanması için sınai ve ticari tesislerin hayata dönmesinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Ölken, “Maraş tekstil, Malatya sanayi, Antakya turizm, Adıyaman hayvancılık açısından çok önemli iller. Sanayide sigortalılık oranı daha yüksek ancak işletme zarar olmasa bile faaliyete dönemiyor. Çünkü iş sürekliliği planları yok. İnsan faktörünü ıskaladık. Büyük bir afet sonrasında bireylerin önce aile buluşmalarını yapmaları lazım. Yani ilk haftalar ailelerin kendilerini güvenli bölgelere almaları ile geçiyor. İş sürekliliği planlarında bunlara bakmak zorundayız. Ticari ve kurumsal sigortaları yaparken rizikoya göre poliçe dizayn etmemiz gerek. Risk yönetimi desteği vermemiz gerek” dedi.
Sigorta iş sahipleri için gider değil güvencedir
Sigortanın sanayici için bir gider olmadığını vurgulayan Ölken, “Sigorta iş sürekliliğini temin eden bir güvencedir ve tüm iş sahiplerine tavsiyemizdir. Ancak doğru poliçeler yapılmadığında sisteme güven kalmıyor. Sigortalıların da soru sormaları, varlıklarını korurken aldıkları sigortaya sadece bir satın alma olarak bakmamaları lazım. Poliçelerini okumaları ve teminatlarını kontrol etmeleri gerek. Teminatlarını kontrol etmeleri lazım. Yenileme poliçelerinde daha fazla prim ödememek adına deprem teminatını çıkaran sigortalılar var. Mevcut ekonomik koşullarda daha az prim ödemek adına poliçe daraltmayı doğru bulmuyorum” ifadelerini kullandı.
Düşük penetrasyon hasar ödemelerini etkiliyor
Toplantıda depremin etkilediği 11 ildeki poliçe sayısının 5 milyon civarında, vermiş oldukları toplam teminatın ise 1,6 trilyon olduğunu aktaran SEDDK Başkanı Mehmet Akif Eroğlu, “Söz konusu bölgeden sektörün üzerindeki konservasyon rakamı 797 milyar. Penetrasyon tarafına baktığımızda özellikle “Anadolu Kaplanları” dediğimiz üretim ve ticarette faydası olan bir bölgede sigortalılık oranı konutta yüzde 20, kaskoda yüzde 17. DASK da Türkiye ortalamasının altında. Bizim o bölgeden beklediğimiz hasar 76 milyar lira. Bunun 73 milyar lirasını reasürörlere devredebiliyoruz. Burada sektöre vuracak rakam 3 milyar lira. Özetle 76 milyar lira gibi büyük bir rakamın beklendiği hasar ortamında sektörümüz olumsuz olarak etkilenmedi. Burada üzücü olan penetrasyonun çok düşük olması nedeniyle konut ve kaskoda hasarların büyük çoğunluğu ödenemeyecek olması” açıklamalarında bulundu.
Sigortayı her yerde tartışmamız ve konuşmamız lazım
Türkiye’de penetrasyon oranının mutlak surette arttırılması gerektiğinin altını çizen Eroğlu, “Türkiye’nin ihracat ve üretimde can damarı olan yerlerde sigorta mekanizmasını devreye sokmalıyız. Aksi takdirde ülkemiz en az 50 yıl geriye gider. Özellikle ticari segmentte durum daha kötü. Ülke genelinde her iki KOBİ’den birinde yangın sigortası yok, üçte ikisinde KOBİ paket poliçesi yok. Devlet çok büyük bir güç, hepimizin vergileriyle toplanan bir bütçesi olan bir mekanizma ancak bu tip mağduriyet zamanlarında her şeyi devletten beklemek doğru değil. Devletin de bir gelir gider dengesi var. Bu yükü bizim özel sektöre ve kişilere transfer etmememiz lazım. Bunun da yegâne yolu sigorta. Bizim bu vesile ile sigortayı artık her yerde, her ortamda tartışmamız ve konuşmamız lazım. Bu anlamda bu deprem bizim için bir fırsattır. Sigorta farkındalığının zirve olduğu bir dönemde hem sektör olarak kendi derslerimizi çıkarmak hem de vatandaş nezdinde diğer tüm paydaşlarla bir bilinçlendirme ve farkındalık hareketini başlatmamız gerekiyor” diye konuştu.
DASK ile ilgili bilinç sorunu var
DASK’ın ödediği tazminat tutarının 12 milyar TL’yi geçtiğini belirten Eroğlu, “Özellikle bu kadar geniş bir alanda etkili olan bir felakette, bu denli büyük bir tutarda ödemeyi hızla gerçekleştirmek büyük bir başarı. Buna karşın DASK teminatlarının düşük olduğuna ilişkin şikâyetler alıyoruz. DASK bir havuz sistemi. Burada bir zeyil mekanizması var. Teminatları artırıyoruz ve bilgilendirme yapıyoruz. Teminatını artırmamış vatandaşa tavandan ödeyin demek sigortayı, sistemi istismar etmek demektir. Metrekare birimi 3000 TL, gönül ister bunu 6000 TL yapalım ama deprem olmadığı bir ortamda zorunlu sigortayı bu kadar yüksek tutarsak hangi sigortalıya, hangi vatandaşa satacağız? Biraz iğneyi kendimize batıralım. DASK için düşük metrekare beyan ediliyor. Bilinç konusunda çok büyük bir problem var” ifadelerini kullandı.
Nisan sonuna kadar hasar ödemelerini tamamlayacağız
Deprem sonrası DASK’ın çalışmalarına ilişkin bilgiler veren Türk Resürans Genel Müdür Yardımcısı Erdal Turgut, DASK’ın yönetimini devralmalarının ardından depreme karşı ciddi hazırlıklar yaptıklarını aktararak, “Geçtiğimiz kasım ayında Ankara’da olağanüstü yönetim merkezini açtık. Açılışın hemen ertesi günü Düzce Depremi, 2 ay sonrasında da Maraş depremleri meydana geldi. Başlangıçta 29 kişi olan çalışma ekibinin sayısı şu an 150 kişiye ulaştı. Şu ana kadar 440 bini geçen bir dosya adedimiz var. Depremin ardından ilk 24 saat içinde de ekspertiz süreçlerini bile çalıştırmadan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan gelen tespitler doğrultusunda ödemeleri yapmaya başladık ve hala devam ediyoruz. Bugüne kadar ödediğimiz toplam tutar 12 milyar TL’yi geçti. 20 senede ödenen toplam tazminatın 10 katını iki ay içinde ödedik. Tahminlerimiz toplam ödemenin 24-25 milyara ulaşacağı yönünde. Nisan sonuna kadar bütün hasarları ödemeyi hedefliyoruz” dedi.
Birçok kanaldan sigortalılarımıza ulaşmaya çalışıyoruz
Sigortalıların iletişim bilgileri olmamasının deprem sonrası ciddi bir sorun oluşturduğuna dikkat çeken Turgut, “Ödediğimiz 12 milyar TL’nin şu an için 7.5 milyar TL’si alınmış durumda. Sigortalıların bankada parası duruyor ancak haberi olmadığı için parasını alamıyor. Tüm GSM operatörleri ile sigortalıların bilgilendirilmesi adına bir anlaşma yaptık. Yine e-Devlet üzerinden bir platform aracılığıyla mesaj gönderiyoruz. Vatandaşların bilgilendirilmeleri için bölgedeki tüm kaymakamlıklara yazılar da yazdık. Bölgede hasar ilişkisi olan sigortalılarımız herhangi bir kanaldan bize, bankalara ulaşabilirler. İletişim bilgilerini güncellemek için acentelerini arayabilirler. E-devlet hesaplarını kontrol edebilirler” diye konuştu.
Hafif hasarlarda yüzde 2’lik muafiyeti uygulamıyoruz
Hafif hasarları hızlıca tanzim edebilmek adına sigorta bedelinin yüzde 15’ini ödeme uygulaması başlattıklarını hatırlatan Turgut, “Bu kapsamda yüzde 2’lik muafiyeti de uygulamıyoruz ve hasar ödemelerini 72 saat içinde gerçekleştiriyoruz. Hafif hasarlarda kredi ilişkili sigortalar için bankalarla bir anlaşma yaptık. 50 bin TL’ye kadar olan hasarları doğrudan sigortalılarımıza yapıyor, diğerlerini bankalara gönderiyoruz. Son dönemde sigortalılardan bankaların paraya el koyduğuna ilişkin duyumlar alıyoruz ancak hukuki olarak krediniz varsa alacaklı tarafın krediyi mahsup etmesi gerekiyor. Bu noktada bankaların da iyi niyet gösterdiğini belirtelim çünkü 50 bine kadar olan alacaklardan vazgeçtiler” açıklamalarında bulundu.
Risk yönetiminde brokerlere önemli görevler düşüyor
Risk yönetiminde brokerlerin rolü hakkında konuşan Nart Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Levent Nart, her girişimcinin, her yeni kurulan şirketin birincil amacının kara yönelik itibarlı büyümeyi sağlamak olduğuna dikkat çekerek, “Bizim görevimiz ise kara yönelik büyüme hedefiyle bağlantılı faaliyetler sırasında o işletme hangi rizikolar altında olduğunu belirlemek, bu rizikoları listelemek, her birinin gerçekleşmesi senaryosunda doğabilecek en muhtemel yüksek hasarı tespit etmek ve bu en yüksek hasar senaryosunda ortaya çıkacak meblağın işletmenin ticari faaliyetindeki ekonomik ağırlığını ortaya koymak. Buna göre riskleri öldürücü, yaralayıcı ve hafif riskler olarak üçe ayırıyoruz. İkinci aşamada işletmenin teknik, sigorta ve hukuksal anlamda bu risklerden nasıl korunduğuna bakıyoruz. Üçüncü aşamada da sanayicin alacağı tedbirler, hasar önleme programlarının yönetimi kararlaştırılıyor. Tüm bu çalışmaların ardından emniyet tedbirlerinin gerçekleştirilmesi, kontrolü ve doğru sözleşmelerle sigorta poliçesinin satın alınması gerekiyor” açıklamalarında bulundu.
İşletmelerde risk yönetim sistemine ihtiyaç var
İşletmelerde kurumsal risk yönetim sisteminin kurulması gerektiğine dikkat çeken Nart, “Birçok sanayi kuruluşunda risk kompleksi yok. Her zaman olası finansal problemlere odaklanılıyor. Şirketin büyük felaketlere karşı nasıl korunduğuna ilişkin yönetim kuruluna hatta CEO’ya danışmanlık yapan kesimler çok az. İşletmelerde iç denetim ve şirketin CFO kanadıyla birlikte çalışan ve bütün gruba hizmet veren bir risk sistemin yer almasını hararetle öneriyorum. Çünkü kuşaklar ötesi kazanılmış bir serveti muhafaza etmekten daha kutsal bir şey yok. Kutsal, çünkü her bir şirket çalışanın hayatlarını sürdürebilmeleri için şirketlerin sürdürülebilirliği çok önemli” dedi.
Nart Sigorta’da hukukçuların, mühendislerin, sağlıkçıların, bilgi işlem uzmanlarının, sanat tarihçilerinin ve risk yöneticilerinin istihdam edildiğini aktaran Nart, “İş sürekliliği planları hazırlayıp tedarik zinciri danışmanlığı yapıyoruz. Sadece tek şirketle değil Türkiye’de 63, dünyada 120 şirketle çalışıp global ve yerel hareket eden bir sanayicinin kendi sahasındaki global rekabette aynı eşit koşullarda satın alma yapabilmesi için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Acil eylem, kriz çözümü, iş sürekliliği planlarının yanı sıra siber saldırılarla ilgili sızdırmazlık testlerinden sağlık, hayat, BES, esnek yan hak danışmanlığından alacak risklerinin yönetimine kadar farklı rolleri üstleniyoruz” diye konuştu.
Kurumsal sigortaların öncelikleri iyi belirlenmeli
Sigortacılıkta sanayiciler ve satın almacılar tarafından yapılan çok önemli hatalar olduğunu söyleyen Nart, doğru sigorta bedeli, doğru sigorta tanımları, doğru sigorta meblağları ve doğru dalınmanla çalışmaya dikkat edilmeli diyerek, “Kurumsal sigortalarda öncelikler yanlış belirleniyor. Sanayiciler iş durması sigortası satın almıyorlar. Eksik sigorta konusu tasarruf adı altında çok sık karşımıza çıkıyor. Birçok sanayici inşaat işleri yapıyor. İlave yatırımlar yapıyor ve burada inşaat all risk, iş durması sigortalarını yaptırmıyor, mesuliyet risklerini önemsemiyorlar. Yanlış danışmanlarla çalışıyorlar. Yenileme dönemlerinde bedeller doğru tespit edilmiyor. Sigorta şirketi ile sanayici satın almanın yanlış yapılmasından kaynaklı karşı karşıya gelebiliyor” açıklamalarında bulundu.
Yangın sigortası çok önemli
Yangın sigortasının önemini vurgulayan Nart, söz konusu poliçenin ticari faaliyetin durması neticesinde devan edegelen bütün sabit masrafları ve kaybolan karı ödediğini aktararak, “Bu da sanayi tesisinin cirosunun yüzde 30-40’ına denk geliyor. İşçilik ücretlerini, kaybolan karı ve diğer sabit masrafları ödüyor. Değişken masrafları çıkardığınızda bu toplam maliyetin yüzde 40’ına kadar olan kısmını kapsıyor. Bunun mutlaka teminat altına alınması lazım” ifadelerini kullandı.
Yağmalama teminatına dikkat
Deprem sırasında gündeme gelen bazı konulara da değinen Nart, bunlarla ilgili şunları söyledi: “Hasar sonrası kurtarma masrafları çok konuşuldu. Bina hasarlı yıkılması gerekiyor ama makine parkında hasar yok ve buranın korunmaya alınması lazım. Piyasa rayiç, yeni değer klozu gibi müzakereler var. Bir de yine depremle birlikte konuşulan yağmalama konusu var. Hırsızlık sigortasında yağmalama teminatı eklenmeli. Çünkü poliçede bu yer almıyor.”
Yayının tamamı Sigorta Ekranı’nda…