“2021 yılını insan eliyle yaratılan iklim değişikliğinin etkilerini iliklerimize kadar hissederek tamamladık” diyen Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, iklim değişikliğinin iklim değişikliği ile ilgili mücadelenin yavaş bir tempoda ilerliyor olmasının önümüzdeki yıllarda doğal felaketlerin artarak devam edeceğini işaret ettiğini söyledi.
Gülen’in, Linkedin hesabından paylaştığı makalesinde değerlendirmeleri şöyle:
Kasırgalar, sıcak veya soğuk hava dalgaları, orman yangınları ve seller gibi doğal felaketler can ve mal kaybı açısından dünyaya yüklü bir fatura bıraktı. Önde gelen reasürans şirketi Swiss Re’nin yaptığı hesaplamaya göre meydana gelen hasarın sigorta şirketlerine maliyeti 105 milyar dolar oldu. Bu şimdiye kadar kaydedilen dördüncü en yüksek yıllık maliyet ve aralık ayında başta Kentucky olmak üzere ABD’nin bazı eyaletlerini silip süpüren kasırgaların bedeli burada yok.
İklim değişikliğine karşı uluslararası mücadelenin yavaş bir tempoda ilerlemesi doğal felaketlerin önümüzdeki yıllarda da artarak süreceğini gösteriyor bize. Bu kapsamda gelişmiş olanlar da dâhil bütün ülkelerin bu felaketlerin etkisini azaltacak altyapı yatırımları yapması, eskiyen altyapılarını yenilemeleri bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor. Örneğin, Swiss Re Grubu Baş Ekonomisti Jérôme Jean Haegeli’ye göre sadece ABD’nin 2040 yılına kadar yılda ortalama 500 milyar dolar altyapı yatırımı gerçekleştirmesi gerekiyor. Elbette bu sürecin başarılı olması için sigorta sektörünün sağlayacağı destek ve güvence hayati önem taşıyor.
Doğal afetlerin bir yandan küresel sigorta sektörünü zorladığını bir yandan da önemli bir kazanç kalemi oluşturmaya başladığını söyleyebiliriz. Artık ortalama bir doğal felaketin maliyeti 1,5 milyar doları geçiyor ve sektöre ciddi bir yük getiriyor. Ayrıca sıcak hava dalgalarında ortaya çıkan orman yangınları veya kasırgalar sonucunda yaşanan seller gibi ikincil felaketlerin riskini tespit etmek, yönetmek ve fiyatlandırmak hayli zor. Ancak bu zorluklar doğal olarak poliçe fiyatlarına yansıyor ve hasar sigortalarının sektör cirosundaki payı artıyor. Elbette altyapı yatırımları ilerledikçe sektörün risk yönetimi de güçlenecek.
Bu alanda kaynak yaratmak açısından afet tahvillerinin önemine değişik vesilelerle değiniyorum. Özellikle reasürans şirketlerinin, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların üzerinde düşünmesi gereken bir enstrüman olarak öne çıkıyor bu tahviller. Bu konuda 2021’de Dünya Bankası’nın attığı adım önemli bir örnek oluşturdu.
Dünya Bankası temmuz ayında Jamaika Hükümeti için 185 milyon dolar tutarında afet tahvili çıkardı. Jamaika bir doğal felaketin ardından, vadesi 29 Aralık 2023’te dolacak olan tahvil satışlarından oluşan fona ihtiyacı olduğu ölçüde erişebilecek. Üstelik bu para Jamaika’nın dış borç stokuna eklenmiyor. İklim değişikliğinin etkilerini en fazla yaşayan küçük ada ülkelerinde yapılabilecekler konusunda güzel bir örnek sunuyor bu gelişme.
Türkiye de iklim değişikliğinin sonuçlarını yaşayan ve ayrıca deprem kuşaklarının üstünde bulunan bir ülke. Bizim sektör olarak doğal felaketlere karşı güvence ve korunma, risk yönetimi konusunda yetkinliklerimizi artırmamız gerekiyor. Halen altyapıların güçlenmesine katkıda bulunarak doğal felaketler karşısında bireysel ve kurumsal risklerin azalmasını destekliyoruz. Aynı zamanda yeni teknolojilerden de yararlanarak bu alanda yeni hizmet ve ürünler geliştirebiliriz. Türkiye sigorta sektörü olarak üzerinde daha fazla çalışmamız gereken bir alan bu.