SİGORTAMEDYA / ÖZER ŞİMŞEK
Ünlü Japon fütürist Michio Kaku’yu Türkiye’de izleme fırsatı bulmuştum. 2014 deki sunumunda muhteşem bir gelecek perspektifi ortaya koymuştu. Doktor Kaku, özetle dijital teknolojinin inovasyon bağlamında, insanlık için en büyük katkısının sağlık teknolojileri ve yazılımları alanında olacağından söz etmişti. 7 yıl önce izlediğim ünlü düşünür ve fütürist büyük ölçüde haklı çıktı.
Dünyada insan sağlığı alanına odaklanan startupların (HealthTech) sayıları her geçen gün artıyor. Hatta, servis sunan yazılımlar (SaaS) ya da E-ticaret ile aynı ligde yarışıyorlar. Türkiye’de de durum genel olarak benzer. Startup Watch’un 2020 yılı verilerine göre, startup girişimleri içinde sağlık sürekli ilk 5’te yer alıyor. Sadece sağlık alanında çalışan startupların sayısı 450’nin üzerinde.
COVID-19 süreci sağlık alanındaki bilimsel araştırmalara ve startup şeklindeki yenilikçi girişimlere inanılmaz bir ivme kazandırdı. Marcom Capital Group’un yaptığı bir araştırmaya göre girişim sermayesi tarafından fonlanan sağlık alanındaki girişim sayısı 2015’te 4637 iken 2020 yılında bu sayı 14.821’e çıktı.
Sadece teknoloji girişimleri ile sınırlı olmaksızın hükümetler de sağlık alanında dijital teknolojinin gelişiminde başta rol oynamaya soyundular. Bunlardan ilki Covid-19 pandemisinde vatandaşına sunulan sağlık hizmetinin yeterliliği açısından Avrupa Birliği üyeleri ve Birleşik Krallık’tan belirgin şekilde ayrışan Almanya oldu. Almanya, 2020 yılının Ekim ayında yürürlüğe giren yasa (digitale – Versorgung- Gesetz veya DVG) ile, sağlık alanında dijital teknolojinin tüm olanaklarından tam anlamıyla yararlanmayı amaçladı. Böylelikle, hastalara ait verinin pürüzsüz şekilde hekimlere ulaşmasından, uzaktan doktor muayenesine, reçete yazımına ve bu alanda çalışan tüm yenilikçi girişimlerin önünün açılması ve desteklenmesini sağlamış oldu.
Covid-19 pandemisinde yeterince iyi sınav veremeyen Amerikan sağlık sistemini neredeyse sigorta şirketleri fonluyor. Akla şöyle bir soru geliyor. Acaba, sigorta şirketlerinin yönlendiriciliği ile sistem daha dijital olabilir miydi? Böylelikle Covid-19 gibi bir pandemide daha iyi bir sonuç alınabilir miydi?
Ülkemizdeki duruma bakalım. 2020 Yılındaki toplam sağlık harcamalarının 250 Milyar TL olduğu tahmin ediliyor. Bunun % 78’ini yani 195 Milyar TL’sini devlet karşılıyor. Kalan 55 Milyar’ın 46,2 Milyar TL’sı bireyler tarafından doğrudan karşılanırken, 7,2 Milyar TL Sigorta şirketleri tarafından, 1,6 Milyar TL’sı ise, vakıf ve sandıklar karşılıyor. Yani, tamamlayıcı sağlık sigortasındaki umut verici büyüme ivmesine rağmen sistem içerisinde % 3 gibi küçük bir paya sahip. Oysa, sağlık hizmetlerini kendi cebinden karşılayan kitlenin ödediği 46,2 Milyar TL gibi bir potansiyele yeterince odaklanılmadığını görüyoruz. Bunun 2 temel nedeni olarak, pazar payı konsantrasyonu ve özel sağlık sigortası primlerinin geniş kitlelere hitap edemeyecek kadar yüksek olmasını sayabiliriz.
Oysa, sigorta sektörü, bu küçük payına rağmen, uzaktan muayene dahil, çok sayıda alanda dijital teknolojiye yönelik adımları atmak üzere mevzuat düzenlemesine birlik üzerinden ön ayak olabilir. Ayrıca ülkemizdeki sağlık alanında çalışan çok sayıda startup girişimi ile işbirliği ve satın alma gerçekleştirerek, buradan sağlanan çevik şirket-hastane devlet(e-nabız) entegrasyonları, giyilebilir cihazlar, erken tanı ve benzer çok sayıda alanda daha uygun maliyetli yeni ürünler geliştirilebilir.