22 Kasım 2024, Cuma
spot_img

Yenilenebilir enerji santrallerinde risk ve hasar yönetimi

MUSTAFA NAZLIER / HAYATIMIZ SİGORTALI

Son 30 yılda Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımları hızla artmıştır. Ülkemizde öncelikli olarak Hidroelektrik Santraller (HES) ile başlayan bu süreç sırasıyla Jeotermal Enerji Santralleri(JES), Rüzgar Enerji Santralleri (RES), Güneş Enerji Santralleri (GES) ve şimdi de Biyo Enerji Santralleri’nin (BES) kurulması ile devam etmektedir. Ülkemizde HES, JES, RES ve GES yatırımları belirli bir doyum noktasına ulaşmış durumdadır. Bu, yatırımların tamamlandığı anlamına gelmese de güncel koşullar için daha az sayıda yeni proje anlamına gelmektedir. Ancak, son 3-4 yıllık süre içerisinde BES yatırım teşviklerinin ve yatırımlarının hızla arttığı ve bu sürecin halen devam ettiği görülmektedir.

Santral tiplerine ve çalışma sürelerine göre risk unsurları değişiklik göstermektedir. Aşağıda bir enerji santrali için tehlike risklerinin zamana bağlı değişimi gösterilmektedir. Ayrıca ülkemizde güncel durum için genelleme yapılır ise santral tiplerinin bulundukları dönem de grafik üzerinde belirtilmiştir.

Güncel Riskler:

Tedarik zincirinin kırılması sebebiyle onarım süresi ve maliyetleri artmıştır; artmaya devam etmektedir.

Artan bakım maliyetleri, bakımsızlık problemlerine ve bu nedenle hasar frekansının artmasına sebep olmaktadır.

Son 4 yıl içerisinde kurulan santrallerin sert kış koşulları ile henüz karşılaşmamış olması sebebiyle gizli ayıplar ortaya çıkmamıştır. İlk yoğun kış döneminde başta GES’ler için kar yükü, RES’ler için buz yükünün tetikleyeceği gizli ayıplar ortaya çıkabilir.

Kalifiye personel eksikliği ve ekonomik koşullar, sigortalıların enerji üretim iştahının artmasına ve bu nedenle risk almalarına neden olmaktadır. Kritik durumlarda enerji üretimini tercih eden sigortalılar hasar frekanslarının artmasına neden olmaktadır. Özellikle operatörlerin etkin olduğu BES (aşırı katı yakıt alımı vb.) ve HES’ler (aşırı yağışlı dönemlerde geç su tahliyesi yapılması vb.) bu yönüyle yüksek risk taşımaktadır.

Yeni kurulan santrallerde (özellikle RES’ler için türbin üreticilerinin pazarda tek el olması sebebiyle sıklıkla karşılaşılmaktadır) garanti problemleri, finansal kayıplara garanti verilmemesi, bu nedenle artan onarım süreleri ve tazminat tutarları risk yaratmaktadır. Makul durma süreleri poliçe aşamasında belirlenmelidir. Ancak, son dönemde RES işletmecileri bu durumu dikkate alarak emre amadelik süreleri belirlemekte ve garanti kapsamında olan hasarlarda bu sürelerin altında üretim yapılması durumunda, üretici firmalardan finansal kayıplarını da tazmin edebilmektedir. Bu nedenle bir RES işletmesine teminat sağlanırken sigortalılar ile üretici firmalar arasındaki sözleşmelerin incelenmesi önem arz etmektedir.

10 yıl süre ile YEKDEM kapsamında olan santrallerin bu süreyi doldurduktan sonra enerji üretim maliyeti–gelir optimizasyonu bozulmaktadır. Bu nedenle maliyet yönetimine başlanılması, riskin artmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan kâr kaybı hasar miktarları da azalmaktadır.

Küresel iklim değişikliği sebebiyle öngörülemeyen katastrofik risk unsurları artmaktadır. Özellikle HES’ler için beklenmedik yağış rejimleri ciddi hasarlara neden olabilmektedir. HES’lere teminat verilmeden önce arazi koşulları, coğrafi şartlar ile plan ve projeler dikkatlice değerlendirilmelidir.

HES’ler için en belirgin maliyet, sel hasarlarından sonra iletim kanalları boyunca meydana gelebilecek yer kayması hasarları sebebiyle oluşmaktadır. İletim kanalında meydana gelen bir hadise durumunda santralin enerji üretimi tamamen durmakta bu nedenle kâr kaybı, iş durması hasarları belirgin bir maliyet oluşturmaktadır. Bu durum için teminatların sınırlandırılması, makul durma sürelerinin belirlenmesi, güncel özel şartların oluşturulması tavsiye edilmektedir.

Döviz bazlı onarım maliyetlerinin belirgin olarak artması, tazminat tutarlarının da belirgin artmasına neden olmuştur. PML senaryoları, hasar-prim dengesi mutlaka gözden geçirilmelidir.

Artan maliyetler sebebiyle yeni yatırımlar için kalitesiz malzeme kullanımı risk oluşturmaktadır. Özellikle Çin menşeili 3’üncü sınıf kaliteye sahip makine elemanlarının kullanılması, santral tasarımlarının yapılması güvenlik zafiyeti oluşturmaktadır. Bu durum biyokütle tesislerinde bulunan akışkan yataklı kazanlar için belirgin bir risk unsuru yaratmaktadır.

Bakım giderleri, poliçeye şarj edilmek istenmektedir. Hasar yönetimi tüm santral tipleri için daha çok önem arz edecektir. Özellikle RES ve JES’ler için bu durum önem arz etmektedir. Yüksek vibrasyonla çalışmaları ve sistemlerinde görece daha teknolojik elektromekanik ekipmanları barındırmaları bu durumda ana etkendir. HES’ler için teknoloji standarttır ve onarım yöntemleri çeşitlidir. Ancak, JES ve RES gibi daha kompleks mühendislik yapılarında bu durum üretici firmaya bağımlılık yarattığı gibi yüksek genel giderlerin poliçeye şarj edilmesi isteğini artırmaktadır.

RES’ler için yıldırım muafiyetleri gözden geçirilmelidir. Bilindiği üzere kanatlarda veya nacell çevresinde oluşan yıldırım hasarları, hem fiziki hasar hem de kâr kaybı için ciddi maliyetlerin oluşmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan geç müdahale koşulları maliyetleri artıran ana etkenlerdir. Bu durumu önlemek üzere poliçe şartlarının gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Revizyonlu T-G setlerin ülkemize ‘yeni’ olarak getirilmesi ve kullanılması özellikle RES’ler de karşılaşılan bir durumdur. Ülkemizde kurulu RES’ler için hem ilk kurulum aşamasında hem de hasar durumunda revizyonlu nacell kullanımı riski artırmaktadır. Sözleşme mühendisliğinin en sıkı yapıldığı sektörlerden biri RES’ler olup bu durumun teminat sağlanmadan önce incelenmesi önerilmektedir.

JES–RES’ler için belirgin bir eskime– yıpranma dönemine girilmiş durumdadır. Bu nedenle poliçe yaş sınırlamaları, muafiyet uygulamaları ile hasar durumunda kök neden tespiti önem kazanmıştır.

BES’lerde çevre izinlerinin alınmaması, açık alan depolama problemleri, kanun ve yönetmeliklere aykırı depolama faaliyetlerinin yapılması, yangın ve sorumluluk riskleri açısından belirgin bir risk unsuru yaratmaktadır. BES’ler için yangın/ infilak güvenliği ise kapsamlı değerlendirilmesi gereken konular arasında yer almaktadır.

Biyogaz tesislerinde kullanılan gaz motorları için üretici firmaların garanti koşulları değişkenlik göstermektedir. Kullanılan gazın içeriği sebebiyle (oksijen ve azot miktarları belirleyicidir) gaz motorları sık, dur-kalk şeklinde çalışmakta ve daha hızlı aşınma–yıpranma durumları ile karşılaşılmaktadır. Bir biyogaz tesisine teminat sağlanırken gaz analizleri, düzenli yağ analizleri, bakım periyotları, motorların dur-kalk ve çalışma süreleri incelenmeli, mutlaka poliçeye not edilmelidir.

Arazi tipi GES’ler için eskime-yıpranma riskleri başlamıştır. Poliçelerde özellikle bu durum dikkate alınarak inverter ve fotovoltaik paneller için özel amortisman notlarının bulunması, performans kaybının net olarak açıklanması önem arz edecektir.

Çatı Tipi GES yatırımının artması öngörülmektedir. Çatı Tipi GES’lerin yarattığı en büyük risk unsuru bina yapı özellikleri sebebiyle yangın ve taşıyıcı sistem üzerindeki plansız ekstra yükler olup, endüstriyel tesislerin tamamen kaybedilmesi durumu ile karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle YAPIŞIK RİSK – YAPIŞIK HASAR kavramının ön plana çıkacağı durumlar ile sıklıkla karşılaşılabilir. Özellikle yeni kurulumu yapılan çatı tipi GES’lerin bulunduğu binalarda EPC firması ile sigortalı firma arasındaki sözleşmelerin incelenmesi, olası hasar durumunda sorumlu tarafların tespiti, kök neden analizi ve rücu analizi yapılması önem arz etmektedir.

İşletmede olan GES’ler için hırsızlık hasarları belirgin bir artış göstermektedir.

Kar yükü, buz yükü ve rüzgar yükü gibi TS 498 standartlarının sağlanması ve hatta hesaplarda güvenlik kat sayılarının artırılarak kullanılması mutlak gereken önemli bir ayrıntı. Küresel ısınmayan bağlı iklim değişikliklerinin en etkili sonuçlarını enerji santrallerinde ve dağıtım hatlarında göreceğiz.

BES’ler de risk çok yüksek

Tüm santraller için tipi, çalışma süresi, teknolojisi fark etmeksizin hasar durumunda KÖK SEBEBİN TESPİTİ, RÜCU VE SORUMLULUK ANALİZLERİNİN YAPILMASI, HUKUK DEPARTMANLARI İLE EŞ ZAMANLI TAKİP SAĞLANMASI en önemli aşama olarak değerlendirilmektedir. Diğer taraftan RİSK ANALİZİ yaklaşımlarının değiştirilmesi, hasar durumunda BEYAN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN kontrolü ve rücu– kusur analizlerinin yapılması için kapsamlı SORU FORMLARININ hazırlanması ile RİSK ÖNLEME RAPORLARININ hazırlanması önerilmektedir.

Güncel koşullar yakalanarak pazar belirleyicisi olunacak ise artan BES ve ÇATI TİPİ GES, yatırımlarının yakından takip edilmesi, özel poliçe wordingleri ve risk yönetim programlarının oluşturulması önerilmektedir. Ancak, santral tiplerine göre tehlike riskleri açısından bulunduğu dönem itibariyle en yüksek risk oranına sahip enerji santralleri BES’lerdir.

Santral tipine göre teknik risk ve hasar analizleri gözden geçirilerek süreç yönetilecek olsa da söz konusu süreç yönetimi 2022 yılında öne çıkacak Ayrıca; enerji dağıtım hatlarına özel bir yer açarak incelemek gerek. Enerji temin ve tedariklerinde güçlükler varken dağıtımı çok daha yüksek risk taşıyor. EPDK ve diğer amir kanunların dağıtım şirketlerine yüklediği sorumluluklar oldukça dikkat çekici.

Enerji konusu sigorta sektörünün baştan sona önemle ele alması gereken bir konu. Yakın gelecekte ve orta vadede en önemli sorun enerji tedariği olarak görülüyor. Enerji sektörünün sağlıklı ve sürdürülebilir olabilmesi, sigorta sektörünün desteğiyle doğrudan ilişkilidir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile başa çıkmaya çalışan enerji sektörünün risk yönetimindeki en etkin ve doğru çözüm ortağı sigorta sektörü olacaktır.

HAYATIMIZ SİGORTALI / MART 2022

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER