Sigorta Acenteleri Derneği (SAB), Nisan ayında yürürlüğe giren Acenteler Yönetmeliği’ndeki eksikliklere ve yanlışlara ilişkin bir değerlendirmede bulundu. Sigorta şirketleri ve acentelerin hesap planlarına standart getirilmemesinin acenteler açısından problem yarattığına değinilen yazıda, sorunun Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün hazırlayacağı bir yazıyla çözülebileceği belirtildi
Sigorta Acenteleri Derneği (SAB), Nisan ayında yürürlüğe giren Acenteler Yönetmeliği’ndeki eksikliklere ve yanlışlara ilişkin bir değerlendirmede bulundu. Değerlendirmede, sigorta şirketleri ve acenteler arasındaki hesap planlama farklılığının acenteler açısından sorun yarattığına dikkat çekilirken, sorunun Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün hazırlayacağı bir yazıyla çözülebileceği belirtildi.
“Acenteler tarafından tahsil edilen primler, çalıştıkları şirketler bazında ayrı kayıtlarda takip edilir” ifadesinin yer aldığı 18. maddenin 2. fıkrası için “Bu cümleden tahsil edilen primlerin ayrı hesaplarda takip edilmesi gerekir gibi bir anlam çıkmaktadır ki, muhasebe tekniği açısından mümkün değildir” değerlendirmesinde de bulunan SAB, ifadenin hatalı olduğunun vurgusunu yaptı.
SAB’ın Acenteler Yönetmeliği’ne ilişkin değerlendirmesi şöyle:
“ACENTENİN MUTABAKAT SORUNU
Acentelik Yönetmeliği 22.04.2014 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Durumu yönetmelik hususlarına uygun olmayanların durumlarını, 6 ay içinde yani 22.10.2014 tarihine kadar uygun hale getirmeleri için süre verilmiştir.
Yönetmeliğin 18. Maddesi ise 01.01.2015 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Daha önceki yazılarım da ifade ettiğim gibi 2008 yılında yayınlanan Acentelik yönetmeliği değişen, gelişen şartlara yetmediği için yeni bir yönetmeliğe ihtiyaç duyulmuş ve yeni yönetmelik taslağı birkaç kez değişik versiyonlarda sigorta sektörüne sunulmuş, Sivil Toplum Kuruluşları’ndan (STK), Ticaret Odası meslek komitelerinden görüş istenmişti. SAB olarak her defasında görüşlerimizi Sigortacılık Genel Müdürlüğü’ne sunmuştuk. 26.03.2014 tarihinde Ankara’da TOBB binasında yapılan, Sigorta Acenteleri İcra Komitesi Sivil Toplum Kuruluşları İstişare Toplantısı’na, Sayın Ender Yorgancılar, Dr. Ahmet Genç, Mevlüt Söylemez ve Türkiye ‘deki tüm sigorta acente dernek başkanları katılarak acentelerin sorun ve sıkıntıları paylaşılmış, Acenteler Yönetmeliği’nin bir an önce çıkartılması Sayın Ahmet Genç’ten talep edilmişti. Yönetmelik taslağı ile ilgili sadece 3- 4 madde üzerinde görüş alış verişinde bulunulmuş, herhangi bir mutabakata varılamamıştı. Bu nedenle Yönetmelik, biz acentelerin arzu ettiği şekilde çıkmamıştır.
Bu toplantının ardından 3 hafta sonra yayınlanan Yönetmeliğin mimarı olarak STK başkanlarının gösterilmeye çalışılması üzüntü verici ve maksatlıdır. Özellikle STK dışında kaldıkları için toplantıya katılamayan bazı meslektaşlarımız tarafından, acentelere kasıtlı olarak STK başkanlarını hedef göstermeleri, esef ve hayret vericidir.
Özellikle Yönetmeliğin hesap planı ve hesap mutabakatı konulu 18. maddesinin çıkmasında derneğimiz SAB’ı müsebbip göstermeye çalışmaları tamamen bilgi yetersizliğindendir.
Bakın, bu yönetmelik çıkmadan önce 3 kere taslak halinde kamuoyuna duyuruldu, bu taslakların hepsinde hesap planı ve mutabakatı yer almıştır.
20.02.2013 tarihinde SAB olarak düzenlediğimiz panelde 2013 Ocak tarihli görüşe açılan taslak yönetmelik, panelde görüşüldü. Bugünkü Yönetmelikte 18. maddede yerini alan “hesap planı ve hesap mutabakatı “ konulu husus taslakta da aynı madde numarası ile ve aynı metinle yerini almıştı. Neden bu taslaklara o zaman itiraz etmediniz, görüşlerinizi sunmadınız ve bu görüşlerinizi sektörle paylaşmadınız diye, bu acenteler size sormazlar mı?
Kaldı ki, 2008 tarihli eski yönetmelikte de hesap mutabakatı:
“MADDE 14 – (1) Acentelerin hesap ve kayıt düzeninin, şirketler ile ilgili hesaplarda üçer aylık dönemler itibariyle mutabakat sağlayacak şekilde oluşturulması gerekir.
(2) Acenteler ve sigorta şirketleri kendi aralarındaki ilgili hesaplarda, üçer aylık dönemler itibariyle hesap mutabakatlarını sağlamak zorundadırlar.”
Şeklinde yer almaktaydı.
Demek ki gerçekten böyle bir sorun var ve bu sorunun çözümü için Sigortacılık Genel Müdürlüğü eski ve yeni yönetmelikte bu hususa yer vermiştir.
Emek verenleri, çalışanları rencide etmeye çalışan, sektöre zarar veren birkaç kişiyi dikkate alarak zaman kaybetme lüksümüz yok. O nedenle, bilgilendirmek ve sorun çözmek için yolumuza devam edeceğiz.
Yönetmelikte madde aynen şöyle yazılmıştır:
Hesap planı ve hesap mutabakatı
MADDE 18 – (1) Sigorta şirketleri ve acentelerin hesap ve kayıt düzenlerini poliçe bazında takibe ve üçer aylık dönemler itibariyle mutabakat çalışmasına uygun olacak şekilde oluşturmaları ve en geç ilgili dönemi takiben bir ay içinde mutabakat sağlamaları gereklidir.
(2) Acenteler tarafından tahsil edilen primler, çalıştıkları şirketler bazında ayrı kayıtlarda takip edilir.
(3) Acenteler, hesaplarını ve mali tablolarını Müsteşarlıkça belirlenecek Tek Düzen Hesap Planına uygun olarak tutmak zorundadır.
Acenteler ile sigorta şirketleri arasında mutabakat yapmak bazı nedenlerden dolayı imkânsız hale gelebilmektedir. Özellikle kapalı ödeme tipi ( Blokeli kredi kart ile tahsilât yapmadan poliçe kesilmeyen yöntemler) ile çalışan acentelerde böyle bir sorun olmamakla beraber, toplu kapama yöntemiyle çalışan acentelerde bu sorun mutlaka yaşanmaktadır.
Bu sorunun birkaç nedeni vardır.
Öncelikle şunu açıklamak isterim 2014 yılı için komisyon gelirleri 80.000.TL altında olan gerçek kişi acenteler 2. Sınıf usulde defter tutabilirler, aşağıdaki açıklamalarımız, 1. sınıf defter tutmak zorunda olan acenteler için verilmiştir.
1-) Acenteler Ticari işletmeler için uygulanması zorunlu tek düzen hesap planı ile muhasebe kayıtlarını tutarlarken, sigorta şirketleri ise kendileri için tanımlanmış özel hesap planları ile muhasebe kayıtlarını tutmaktadırlar.
Bir poliçe kaydı yaratıldığında
……………………………………………………../…………………………………………………………………..
120-SİGORTA ALICISI ……… 1.000.TL BORÇLU
320.01.01 ABC SİGORTA ŞİRKETİ ……..1.000.TL ALACAKLI
320.01.02 ABC SİGORTA ŞİRKETİ KOMSYON HS 150. TL BORÇLU
600.01 ABC SİGORTA ŞİRKETİNDEN KOMİSYON GELİRLERİ HS 150. TL ALACAKLI
………………………………………………………/…………………………………………………………………..
Bu poliçeye ilişkin sigorta acentesi tahsilât yaptığında (peşinat için 100tl nakit +100tlx9 taksitli kredi kart talimatı aldığını varsayalım )
100 KASA HS ……….100.TL BORÇLU
108 DİĞER HAZIR DEĞERLER 900.TL BORÇLU
120 MÜŞTERİ HESABI ……… 1.000.TL ALACAKLI
Acente nezdinde Müşteri ödemesini yapmış hesabı kapanmıştır. Ta ki kredi kart talimatı karşılıksız çıkana kadar.
………………………………………………………../…………………………………………………………………
Acente aldığı kredi kart talimatını ABC şirketinin sistemi üzerinden girdiği için şirkete karşı ödeme muhasebesi şu şekilde oluşur.
320.01 ABC ŞİRKETİ HS… 900.TL BORÇLU
108 DİĞER HAZIR DEĞERLER ………..900.TL ALACAKLI
…………………………………………………/…………………………………………………………………………
Bu kayıtlara göre acentenin mizanı şu şekilde neticelenir.
HESAP ADI | BORÇ | ALACAK | BORÇ BAKİYESİ | ALACAK BAKİYESİ |
KASA HESABI | 100 | 100 | ||
HAZIR DEĞERLR | 900 | 900 | 0 | 0 |
MÜŞTERİLER | 1.000 | 1.000 | 0 | 0 |
ABC ŞİRKETİ | 900 | 1.000 | 100 | |
ABC ŞİRKETİ KOMİSYON HS | 150 | 0 | 150 | 0 |
KOMİSYON GELİRLERİ | 150 | 150 |
Bu sonuca göre ay sonu acente Sigorta şirketine 100 TL ödeme yapar, 150 TL komisyonunu alır.
Ya da dâhilde mahsup ederek sigorta şirketinden 50 TL alır.
Oysa sigorta şirketleri, kredi kartı talimatlarını taksit bazında tahsil ettikçe acentenin müşterileri hesabına alacak kaydettiği için ay sonu acenteden 100 TL istemekte ve acenteyi 900 TL borçlu göstermektedir.
Bu da acente ile sigorta şirketi arasında mutabakatsızlığa neden olmaktadır. Üstelik adetlerin fazla olması ve yıllarca süren ilişkide mutabakat yapmak imkânsız hale gelmektedir.
Bilindiği üzere acenteler sigorta şirketine aracılık ettikleri için bir poliçenin kesilmesinden itibaren, müşterinin borcuna kefil değildirler ve vadesi gelmemiş prim tutarından dolayı borçlu olamazlar. Acenteler sigorta şirketine karşı tahsil ettikleri miktar kadar borçlu olurlar. Tahsil edilmemiş primler acentenin borcu sayılmaz.
Yönetmelik gereği acente ile sigorta şirketi 3 ayda bir hesap mutabakatı imzalamaktadırlar, birçok acente meslektaşım önüne konulan hesap mutabakatını, kendi hesapları ile karşılaştırmadan imzalamaktadırlar, bu da bir ihtilaf durumunda acente aleyhine gelişebilmektedir.
Bu nedenle, acente ile sigorta şirketinin aynı dilde konuşmayan hesap planlarının, vadeli çekler, kredi kart talimatları ya da otomatik ödeme talimatları bazında işlem ve uygulama standardı getirilmesi gerekmektedir. Acenteler için çok ciddi bir sorun Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün hazırlayacağı bir genelge ile çözülebilir.
Yine aynı maddenin 2. fıkradaki “Acenteler tarafından tahsil edilen primler, çalıştıkları şirketler bazında ayrı kayıtlarda takip edilir” cümlesi tedirginliğe neden olmaktadır.
Bu cümleden tahsil edilen primlerin ayrı hesaplarda takip edilmesi gerekir gibi bir anlam çıkmaktadır ki, muhasebe tekniği açısından mümkün değildir.
Bilançonun aktif tarafında yer alan KASA hesabı veya BANKA hesaplarının her bir sigorta şirket için ayrı ayrı tutulması mümkün değildir.
2. fıkrayı pratiğe tatbik ettiğimizde, bir acentenin 3 ayrı sigorta şirketi ile çalıştığını varsayalım ve müşterisine 3 ayrı şirketten 100 TL’lik poliçe kestiğini varsayalım. 100TL * 3 = 300 TL müşteri borcuna karşılık acente x banka hesabına toplu havale yapıyor. 18. maddenin 2. fıkrasına göre acente oturup x bankası nezdinde ayrı ayrı (a) şirketinin banka hesabı (b) şirketinin banka hesabı (c) şirketinin banka hesabı diye muhasebe yapamaz.
Kaldı ki bu kadar teferruatlı muhasebe işlemleri acenteye yeni yükler getirmekte, personel maliyetlerini arttırmakta ve acentenin asıl işi olan sahaya çıkarak yeni istihsal yaratma zamanını elinden almakta masaya mahkûm hale getirmektedir. Zaten acente operasyonel yükler nedeniyle, tabiri caizse, ayakkabı eskiten değil koltuk ve pantolon eskiten durumuna gelmiştir.
Bence 2. fıkra’yı yazan bunu bilançonun pasif tarafında yer alan sigorta şirketlerinin alacağı ayrı ayrı hesaplarda tutulmalı demek istemiştir, ama ifade hatalı olmuştur.
Bu konularla ilgili dernek olarak, SAİK ve Sigortacılık Genel Müdürlüğümüz ile görüşmeler yaptık, pek yakında bu yanlış anlamanın düzeltilmesini beklemekteyiz.
Kısacası “doğru yol kılavuz istemez” ama yeter ki başka maksat içinde olan birkaç kişi, dönen tekerimize çomak sokmasın, bir koyundan iki post çıkarma sevdasına kapılıp acente camiasına zarar vermesinler.
Biz SAB olarak çalışıyoruz, nalıncı keseri gibi hep kendimize taraf olan konularda değil tüm sektörün, tüm tarafların kazanacağı modeller oluşturmak için çalışıyoruz. Diğer derneklerde çok ciddi çalışmalar yapıyorlar, özellikle tüm STK’lar olarak birlikte çok güzel netice veren çalışmalar yapıyoruz. Bunun en güzel örneğini tüm STK’lar olarak imzalayıp Sigortacılık Genel Müdürlüğü’ne ulaştırdığımız DASK sorunları konulu çalışma gösterilebilir.
Bilindiği üzere trafik poliçeleri kısa dönem içinde iptal edildiğinde, acente aldığı komisyonun nerdeyse tamamını iade etmek zorunda kalıyordu. Poliçe üretilmesi ve iptalinde acente birçok masraf yapıyordu. Acentenin bu zararının karşılanması için maktu bir ücret olması gerekliliğinin mücadelesini SAB, tüm STK’lar ve SAİK olarak verdik ve neticesini acente komisyonu 10 TL den az olamaz şeklinde aldık. Israrla sektörümüzün güzel günler göreceği günler yakındır diyoruz. Amacımız her zaman sektörün kazanması üzerine olmuştur. Bağcıyı dövmek değil üzüm yemek istiyoruz.
Saygılarımızla,
SAB YÖNETİM KURULU BAŞKANI
DOĞAN ŞEN”