Sosyal medya mecralarındaki hızlı gelişme ve takipçi sayılarının milyonlara ulaşması diğer medya mecralarına adeta nal toplatıyor. Hayatımız Sigortalı Yazarlarından Dr. Erhan Ayberk de bu konuya dikkat çekiyor.
Hayatımız Sigortalı Yazarlarından Dr. Erhan Ayberk’in “Sosyal medya tüm kalıpları değiştirdi” başlıkla makalesi şöyle:
Seçim kampanyalarını izlediniz mi? Ama durun, soruyu değiştirerek tekrar sorayım… Siz seçim kampanyalarını hangi mecrada izliyorsunuz?
Eğer televizyonlarda yayın aralarında denk geldiyseniz, yeterince aklınızda kaldı mı? Sevdiğiniz bir dizinin sezon finali bölümünü beklerken, bir siyasi kampanyaya denk gelmek size nasıl hissettiriyor? Artık özellikle televizyon mecralarında karşılaştığınız kampanyaların sizi otomatik reflekslere yönelttiğinin farkına vardınız mı hiç? Sanki zihnimiz bir tür otomatik korunma duvarı açmış gibi; onca merakla diziyi beklerken bile, televizyonda dönenin bir tek zerresini zihnimizin içine almıyor ve siliyoruz.
Otomatik Korunma Duvarı
Diğer yandan, gelin billboardlara bakalım… Mesela şimdi size bir soru soracağım. Hiç düşünmeden bir çırpıda kendi kendinize cevap verebilecek misiniz?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir önceki başkanı Kadir Topbaş… Peki şimdiki kim?
Valla onun ismini vermeyeceğim, biraz düşünün bakalım. Nereye varmak istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Ya Ankara’da? Melih Gökçek’in yerine kim geldi?
Cevap vermekte zorlanıyorsunuz değil mi? Oysa her iki Belediye Başkanı da 1 yıldan uzun süredir, kentin tüm meydanlarına, köprülerine, geçitlerine reklamlarını veriyorlar.
Hatırlayamamanız size tuhaf gelmiyor mu? Devasa bütçelerle yapılıyor o reklamlar. Oysa bize bir belediye başkanının adını bile hatırlatamıyor. Mutlaka görmüşüz, isimlerini okumuşuz ama hızla silmişiz. Hem de kalıcı bir şey bırakmadan. İşte bahsettiğim otomatik zihin koruma mekanizması bu…
Peki İletişimciler bu otomatik zihin mekanizmasını bugünlerde neyle aşıyor?
Sosyal medya ile…
Pazarlama iletişimi sosyal medyaya dayanıyor
Youtube’da rast geldiniz mi? Mesela her videosu milyonlarca kez izlenen fenomenler türedi. Oturuyor, kendi küçük stüdyolarında bir şeyler üretiyorlar. Biraz “zıpır” olabiliyorlar, çoğunlukla gerçekliği kendi dünyalarından yansıtıyorlar ama kurgusal değiller. Yani önceden düşünüp taşınma yok. Doğaçlama gelişiyor. Elbette, hepsinin güzel bir hikâyesi var. Onların takipçileri o hikâyeyi iyi biliyor. Kendi hikâyelerini böyle doğaçlama videolarla oluşturmuşlar ve ilgi çekmişler.
Bu sosyal medya videolarının televizyon kanallarındaki yayın akışlarından ne farkı var derseniz, birinde sevdiği dizinin sezon finalini mecburen beklerken, bir dolu reklamla taciz edilen insanlar var; öbür tarafta ise, kendi bireysel tercihleri ile bir video seçen kitleler var.
İsterlerse videodaki reklamı imleci azıcık öteye kaydırarak geçebiliyorlar. Ama iyi kotarılmış reklamlara da denk gelince hepsini izlemeden geçmiyorlar. Özetle; artık pazarlama iletişimi giderek daha fazla sosyal medyaya dayanıyor.
Bilginiz olsun.
