Son dönemde yaşadığımız afetler, toplumsal sigorta bilincinin yüksek olmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. Sigortalı Toplum Derneği Başkanı Selcen Gür’e göre sigorta bilincinin artmasında kadınlar ve gençlerin kilit bir role sahip. Gür, “Daha çok genç sigortaya aşina olur ve daha çok kadın sigortayı kullanırsa bilinç de yükselir” açıklamasını yaptı.
Şubat ayında yaşanan deprem felaketinin ardından sigortanın önemi bir kez daha ortaya çıkarken düşük sigortalılık oranları da bu konudaki bilincin yetersizliğini gözler önüne serdi. Her ne kadar deprem sonrası zorunlu deprem sigortasına talep arttıysa da sigorta ürünlerinin bir ihtiyaç olarak kabul edilmesi konusunda alınacak daha fazla yol var gibi görünüyor.
Sigorta Ekranı’nda Damla Özafşar’ın konuğu olan Sigortalı Toplum Derneği Başkanı Selcen Gür, sigorta penetrasyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, bu konuda yapılması gerekenlere dikkat çekti.
Gür, sigortanın sadece ekonomi kanallarında, erkekler arasında konuşulan bir konu ve sektör olmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Sigorta sektöründe yüzde 55 oranında kadın çalışan var. Ne kadar daha çok genç sigortaya aşina olur ve ne kadar daha çok kadın sigortayı kullanırsa o zaman bilincin yaygınlaşacağına inanıyorum. Çünkü erkek kullanıcıların genelde kasko dışında sigortayla fazla bir bağlantıları olmuyor ama baktığınız zaman bir kadın bireysel emeklilik konusunda, sağlık sigortaları konusunda daha hassas. Gençler için cep telefonları kıymetli. Gençler cep telefonu sigortalarıyla daha haşır neşirler. Sadece kasko ve trafikle sigorta sektörü büyümez. Sektörün büyümesi, genişlemesi ve bilincin artması için diğer ürünlere daha çok yoğunlaşmamız lazım. Daha yeterince tanınmamış çok fazla ürün var” dedi.
Sigorta teşvik edilmeli
Deprem felaketinin ciddi bir ekonomik kayba neden olduğunu söyleyen Gür, bölgede 50’nin üzerinde OSB’nin faaliyet gösterdiğini söyleyerek, “Türkiye’nin önde gelen bin sanayi kuruluşlarının en az 150 tanesi oradaydı. Türkiye’deki üretim kaynaklarının da önemli bir kısmı bu bölgedeydi. Hem üretim hem de sanayi tesisleri olduğu için ekonominin yüzde 10’nu vurduğunu tahmin edebiliyoruz. Bölgenin yeniden ayağa kalkması için siyasi otorite tarafından sigortayı teşvik edici bazı uygulamalar yapılabilir. Sigortalarla ilgili olarak vergilerde bazı teşvikler yaratılabilir. Onun haricinde bölgeden diğer illere ciddi bir göç yaşandı. Can kayıpları ve göçler gerçekten zorlayıcı unsurlar. Makineler yerine konsa da, binalar yeniden dikilse de orada çalışacak insana ihtiyaç var. Bir zaman sonra deprem bölgesine geri dönüşler olacağını düşünüyorum ama bunların hepsi tabii ki zaman alacaktır” dedi.
100 milyar dolar zararın 5 milyar doları sigortalı
99 Depreminde konutlara kıyasla Marmara’daki sanayi tesislerinin çok fazla zarar gördüğünü hatırlatan Gür, “6 Şubat depremlerinde daha çok konutlar zarar gördü. Toplam zararın 100 milyar dolar olduğu söyleniyor ama bunun sadece 5 milyar doları sigortalı. Yüzde 50’lerde olan DASK oranı şimdi artmaya başladı. DASK zorunlu bir poliçe olmasına rağmen Türkiye’de hala yüzde 50’nin üzerine geçebilmiş değildik. Deprem bölgesindeki konutlarda da sigortalılık oranı çok düşük bu nedenle zararların büyük bir kısmı tazminatlarla karşılanamaz durumda” diye konuştu.
DASK’la birlikte konut poliçesi de alınmalı
DASK’ın hasar ödeme anlamında rüştünü ispat ettiğini belirten Gür, “Depremden 24 saat sonra DASK ödemeleri başladı ve normalde 15 gün olan hasar bildirim süresi kaldırıldı. Şu anda DASK tarafında 1 milyar doların üzerinde hasar ödemesi var. Fakat DASK’la konut sigortasının farkı çok bilinmiyor. DASK poliçesinin deprem kaynaklı zararın tamamını karşıladığını sanıyorlar. Halbuki öyle bir şey yok. DASK’ın limitleri var. 2023 için bu limit 640 bin lira olarak belirlenmişti. Bunları sigortalılarımıza anlatmamız gerekiyor. DASK’ın üzerine mutlaka ihtiyari bir konut poliçesi alınmalı. Orada bir deprem teminatı alınmalı ki gerçekten yaşadığınız mağduriyet giderilsin. DASK şart ama tek başına yeterli değil. DASK sadece binanın duvarlarını, ortak alandaki yerleri ödüyor ama eşyaya gelen hasarları karşılamıyor. O yüzden DASK ve konut birbirini tamamlaması gereken poliçelerdir” değerlendirmesini yaptı.
Depremden sonra daha çok kişinin DASK’a başvurduğunu aktaran Gür, DASK’ta günlük artışın yüzde 112 seviyesine ulaştığını belirterek, “Depremden önce insanlar DASK poliçelerini sadece elektrik ve suyu açtırmak için kullanıyorlardı ve yenilemiyorlardı. Şimdi mutlaka bu poliçeye sahip olmaları ve yenilemeleri gerektiğinin bilincine vardılar” dedi.
Eksik sigorta sektörün önemli bir yarası
Eksik sigorta konusuna dikkat çeken Gür, sektörün her alanında bu sıkıntının yaşandığını söyledi. 25 Kasım’da zeyilnamelerin yapılması ve bedellerin güncellenmesi gerektiğini fakat pek çok kişinin bunu atladığını aktaran Gür, “Bu sektörün önemli bir yarası. Eksik sigorta hadisesi sektörün her alanında yaşanıyor, çünkü biz yüksek enflasyonlara maruz kalıyoruz. Kurumsal sigortalarda eksik sigorta hasar olduğunda ortaya çıkıyor. Müşteri mutabakatlı kıymet takdir raporu yaptırdığını söylüyor ama o mesela rayiç bedele göre yaptırıldıysa başka, ikame bedele göre yaptırıldıysa başka oluyor. Çoğu sigortalı sigorta bedellerini güncellemiyor” şeklinde konuştu.
Banka sigortacılığı düzenlenmeli
Bankaların eksik sigortanın güncellenmesi konunda bir bilgilendirme yapmadığını aktaran Gür, “Bankaların böyle bir gayesi yok, çünkü bankaların esas işi sigortacılık değil. Bankaların belli bir müşteri hedefi var. O müşteri hedefine ve o prim hedefine ulaştığı zaman bankanın sigortalıyla hiçbir ilişki kalmıyor ama hasar olunca müşteri eksik sigorta nedeniyle mağdur oluyor. Müşterinin sigortaya olan inancı zedeleniyor. Bu konuda bazı düzenlemeler getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Ekonomik koşullar sektörü zorlu bir dönemece getirdi
Mevcut koşullarda sektörün giderek sıkıştığını belirten Gür, “Örneğin kaskoda 1 lira prim almışsanız neredeyse onun 2 katına yakın hasar ödüyorsunuz. Bütün bunlar sektörümüzü çok zorlu bir dönemece getirdi. Bazı sigorta şirketlerinden deprem öncesi dönemde kapasite daralması nedeniyle pay veremeyeceklerine dair dönüşler aldık. Böyle olunca da yüzde 100 kapasite sağlanamıyor. Kapasiteyi bulmak gerçekten çok zor hale geldi. Biz yıllarca birbirimizle rekabet edebilmek için dünya ortalamasının çok altında fiyatlarla sigortacılık yaptık. Şimdi rekabet ekerken fiyatı düşürmenin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Toplanması gereken toplanamadı. Öyle olunca da biz daha çok etkilendik. Zaten düşük fiyatlarla gidiyorduk. Şimdi piyasada daha da sıkışmış bir vaziyette” dedi.
Yenilemelerde hisse bulmakta zorluklar yaşıyoruz
Deprem bölgesinde yeni poliçe üretimiyle ilgili sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Gür, “Hasarlarını ödediğimiz sanayi işletmelerinde yenileme dönemine geldik. Yenilemelerde hisse bulmakta çok ciddi zorluklar yaşıyoruz. Hatta bazı sigorta şirketleri deprem teminatı hariç ancak kapasite sağlayabileceklerinden bahsediyorlar. Deprem teminatı olmayan bazı poliçelere bile razı olmak durumunda kalabiliriz. Bu da gerçekten çok can sıkıcı bir durum. 2023’ün bu aylarıyla birlikte çok farklı bir döneme giriyoruz” diye konuştu.
Brokerler birlik vasfı altında daha güçlü bir yapıya dönüşebilir
Sigorta brokerlerinin birlik vasfı altında hareket etmeleri halinde daha güçlü bir yapıya dönüşeceğini söyleyen Gür, şunları söyledi: “Bu sektöre fayda sağlayacak bir oluşumdur. Nasıl ki sigorta şirketleri birliği var ve belli bir yaptırım ve denetim güçleri var, bizler de brokerler olarak bu güce sahip olursak daha düzgün iş yapılır. Öte yandan acentelerin katkıları da çok kıymetli. Acenteler TOBB çatısı altındalar ve onların da kendilerince örgütlenmeleri var. Burada eksik örgütlenmesi olan brokerler. Brokerler Derneği halen hukuksal anlamda ve yaptırım gücü anlamında diğer paydaşlardan daha zayıf. Biz güçlü olursak sektöre fayda sağlayabiliriz. O yüzden sektörün bütününe hizmet edecek bir oluşumdur. Acente hukuken sigorta şirketinin temsilcisi, bizler ise hukuken müşterilerimizin temsilcisiyiz. Bu anlamda zıt menfaatleri temsil ediyoruz ve zıt menfaatleri temsil eden yapıların aynı çatı altında olması kimseye bir fayda sağlamaz.”
Yayının tamamı Sigorta Ekranı’nda…