HAYATIMIZ SİGORTALI / CAN KANTAR
Evet, sektör için sessiz geçen bir ay oldu denilebilir. Genel bir değerlendirme yapacak olursak, fiyatlarda gevşeme beklentisinin had safhada olduğu bir aydı. Her taraftan baskı gören sektör de ‘fiyatlar düşüyor, şu kadar düştü, düşecek’ şeklinde avutma haberlerle bir ayı geride bıraktı. Altı aylık teknik sonuçların yorumunu bu sayımızda Kontra Sigortacı köşemizde okuyabilirsiniz. Anladığım şu, Hazine’nin şirketlere tanıdığı finansal rahatlama olmasa, zarar devam edecek. Bu önlemlerle biraz olsun fiyatlar gerilemiş gözükse de teknik karlılıkta iyileşme Hazine’nin nefes aldırmasıyla sağlanmış görünüyor. Bu şartlarda fiyatların gerilemesini beklemek pek mümkün değil. Geçtiğimiz ay içerisinde yazdığım bir yazıda ‘et fiyatları düşerse, trafik sigortalarında da fiyatlar düşer’ benzetmesini yapmıştım. Gerçek de öyle. Ne zaman Borçlar Kanunu’nda zaman aşım süresinde değişiklik yapılır, geriye dönük hak arama 10 yıldan 5 hatta 2 yıla indirilir, o zaman fiyatlarda ciddi bir gerileme gerçekleşebilir.
Acenteler fiyatların düşmesini istiyor mu gerçekten?
Bence istemiyorlar. İstememeleri de kendi menfaatlerine. Çünkü fiyatlar gerilediğinde düşük komisyonların yükseleceğinin pek garantisi yok. O zaman gelirlerde azalma da kaçınılmaz olacaktır. Sektör kulisinde okuyabilirsiniz, komisyonlar düştüğü için yaşanan polemik sonunda, acentelerin “komisyonlarıma dokunma” kampanyalarını hatırlıyoruz. Ama son rakamlara bakıldığında acentelerin net kazançları 2015’in ilk altı ayı baz alındığında yüzde 53 artmış. Diğer taraftan sektörün duayen ismi Cemal Ererdi bu rakamları gördükten sonra Facebook hesabından sanırım acentelere “rehavete kapılmayın, müşteri sayısını kontrol edemeyen ya da aynı tutamayan acenteler gelecek sene sıkıntı yaşayabilir” dedi. Yani Türkçe meali “Şimdi para kazanıyoruz iki müşteri gitse ne olur” diyen acente gelecek sene fiyatlar gerilediğinde zor durumda kalacak.
Sözleşme tartışmalarında gözler SAİK Başkanı’nı aradı
Konu acentelerden açılmışken bir konuya değinmeden edemeyeceğim. Sigorta şirketi ve acente arasındaki sözleşmeler konusunda geçtiğimiz dönem tartışmalar yaşanmıştı. “Kölelik sözleşmelerine hayır” diyen SAİK Başkanı Hüseyin Kasap’ın özellikle orta ve küçük boy acentelerin “şirketlerin sözleşme dayatmalarına karşı koyamıyoruz, SAİK bize sahip çıksın” feryatlarını bile dikkate almayıp hiç ortada görünmemesi ilginçti. O sıralarda TÜSAF Başkanı’nın “sözleşmeleri imzalamayın” söylemi sonrası, SAİK Yönetiminin ve STK başkanlarının kişisel sözleşmelerini açıklamaya davet etmesi çok manidar değil mi? Buradan benim anladığım SAİK Başkanı ve Yönetimi hatta STK Başkanları makamlarının gücünü arkalarına alarak şirketlerle pazarlık gücüne sahip ve bu nedenle bu tartışmalar olduğunda ortaya çıkmıyorlar.
SAİK Başkanı böyle sıkıntılı günlerde acentelerin arkasında olmayacaksa ne zaman olacak?
STK başkanları acente olmasın !
Acente STK başkanlarının iki ay sonra ortaya çıkıp beylik iki laf ederek konudan sıyrılmaya çalıştıklarına tanık oldum. Özellikle STK başkanlarının mevkilerini ve kartvizitlerini kendi menfaatleri için kullandıklarını konu ettiğim bir yazım sonrası bir acente okurum Yavuz Önen Bey’den bir mesaj aldım. Kendisi özetle ‘Bu STK’lar bir iş yapamaz’ diyerek SAİK Başkanı’nın bile acente olmaması gerektiğini belirtmiş. Evet gerçekten çok haklı, kendisine teşekkür ederim. Sonrasında öğrendim ki TÜSAF Başkanı Murat Büyükçelebi de ‘Acente, acenteyi cezalandıramaz’ diyormuş. Evet o zaman bu konu tekrar tartışılmalı. TOBB bünyesinde böyle etkisiz bir yapı mı, yoksa tekrar birlik olma çabası mı? İşin başı,TSB’de olduğu gibi bir genel sekreter. Bütün işler bu kişi üzerinden yürüyerek daha etkili bir yönetim tarzı sergilenemez mi? Acenteler diyor ki ‘Şirketler tarafından komisyonlarına dokunulmayan, sözleşmelerinde müzakere olanağı sağlanan hangi STK Başkanı başını derde sokup şirketlerle bir hak arayış tartışmasına girsin?’Evet, artık sektör içerisinde bunlar tartışılmalı.
