Fatih Kaya, Hayatımız Sigortalı Dergisi’nde ‘Sigortacılığın Dünü’ adlı köşesinde bu ay Osmanlı’nın sigorta ile tanışmasına yer verdi. Özellikle 19. Yüzyılın ortalarından itibaren ülkeye girmeye başlayan yabancı sermayenin sigorta fikri ve faaliyetleri ile yakından ilgili olduğuna yazısında yer veren Kaya, sigorta ile ilgili ilk örneklerinde deniz taşımacılığında kullanıldığını vurguladı.
19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin ekonomi politikalarını siyasal, askerî ve malî öncelikler belirliyordu. Vergi gelirlerinin arttırılması, güçlü bir ordunun kurulması, sarayın ve kentlerin iaşesinin sağlanması merkezî devlet açısından en önemli amaçlardandı. 19. yüzyılın ilk yarısındaki devletin başlattığı sanayileşme girişimleri, ordu ve devletin ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyordu. Mısır’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın başlattığı sanayileşme girişimleri ve bu girişimlerin Osmanlı Devleti’ne kazandırdığı askerî başarılar Osmanlı yöneticilerini etkilemişti. 1830 ve 40’larda Osmanlı yöneticileri, Avrupa’dan son teknolojiyi kullanan makineler ithal ederek ordunun, donanmanın ve sarayın taleplerini karşılamak üzere fabrikalar kurdurdular. Bu fabrikalarda çalışmak ve üretim yapmak için Avrupa’dan mühendisler, teknisyenler hatta işçiler getirtildi. Fakat bu fabrikaların büyük bir bölümü işletilemedi ve 1850’lere gelindiğinde bu sanayiden geriye fazla bir şey kalmadı.
Osmanlı Devleti, ıslahatlar /reformlar yoluyla güçlenme ve toprak bütünlüğünü koruma yolunda Avrupalı devletlerden destek aldı. Avrupalı devletler, sağladıkları destek karşılığında Osmanlı ekonomisinin dışa daha fazla açılması konusunda baskı yaptılar. Böylece reformlar Avrupa devletlerine ve özellikle İngiltere’ye, ekonominin dış ticarete ve yabancı sermayeye açılması yönünde verilen ödünlerle el ele yürüdü. Ekonomi dışa açıldıkça Avrupa sermayesinin Osmanlı Devleti içindeki gücü arttı ve bu reform girişimleri, merkezî devletin ekonomi üzerindeki denetiminin azalmasına yol açtı.
Osmanlı’nın ilk firması Şirket-i Hayriye’ydi
Osmanlı topraklarında 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren şirketler kurulmaya başlandı. Osmanlı Devleti’nin ilk anonim nitelikteki şirketi, Şirket-i Hayriye’ydi. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde faaliyet gösteren anonim şirketlerin çoğunluğu, imtiyazlı yabancı şirketlerdi. Bu şirketler, genellikle Londra ve Paris gibi Avrupa başkentlerinden yönetiliyorlardı. II. Meşrutiyet’e kadar Şirket-i Hayriye ve Ziraat Bankası dışında yabancı sermayeye başvurulmaksızın kurulmuş Osmanlı anonim şirketi yoktu. Ekonominin dışa açılması ve Osmanlı maliyesinin Avrupa sermayesinin denetimine girmesi sürecinde 1838 Baltalimanı Ticaret Antlaşması, Kırım Savaşı sırasında başlayan dış borçlanma ve 1850 sonrasında demiryolu yapımında yabancı sermayeye verilen imtiyazlar en önemli dönüm noktalarıdır.
1838–1846 yıllarında yürürlüğe giren ticaret sözleşmeleriyle Osmanlı Devleti, dış ticarette tekel düzenini kaldırdı, olağanüstü vergiler ya da sınırlamalar uygulama hakkından vazgeçti. Böylece hammaddelerin ihracı kolaylaşmış, malî bunalım dönemlerinde devletin başvurduğu ek gelir kaynağı kaybedilmiş oluyordu. Ticaret sözleşmelerinde tarafların yedi yılda bir sözleşmeleri yenileme önerisinde bulunabilecekleri belirtilmiş olsa da mevzuat, 1860’a kadar yürürlükte kaldı. 1860–1861 yıllarında yeni ticaret sözleşmeleri imzalandı. Bu anlaşmaların süresi, 28 yıl olarak belirlendi. Bu süre içinde taraflar, gerekli gördükleri değişiklikleri yedinci, on dördüncü, yirmi birinci yıllar sonunda önerebilecekti. Bâbıâli, çeşitli tarihlerde tarifeleri yükseltmek istedi ancak 1907’ye kadar sonuç alınamadı.
Osmanlı’nın sigorta fikriyle tanışması
Buharlı gemiciliğin başlaması, bu antlaşmaların etkisini hissedilir hale getirdi. Serbest ticaret antlaşmalarıyla dış ticaretin artması, her türden tüketim malının ülkeye girmesi, devlet yapısındaki reformlar Batı tarzı bir hayat ve tüketim alışkanlığının en azından varlıklı ticaret kesimleri ve saray üst düzey bürokrasisi arasında yaygınlaşmasını getirdi. İşte bu gelişmelerle 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı devleti, sigorta fikri ve faaliyetleriyle tanıştı. Dış ticaretle uğraşan kesimler, Avrupa örneğini izleyerek deniz taşımacılığında nakliye sigortası talebine başladı. Bu talep, daha çok liman şehirlerinde etkiliydi. Sonraları yabancı nüfus ve gayrimüslim kesimin olduğu illerde, başta İstanbul ve İzmir’de yangın ve hayat sigortaları da şirketlerin faaliyetleri arasına girdi. Osmanlı Devleti’nde yabancı sermayenin etkili olma süreci ve yabancı sermayenin yöneldiği alanlar, sigortacılık konusuyla doğrudan ilgilidir. Osmanlı piyasasında 19. yüzyılda görülen birçok yeni faaliyet alanı, yabancı sermaye tarafından işletilmekteydi. Bu yeni faaliyet alanları içerisinde bulunan sigortacılık için de aynı durum geçerliydi. Sigortacılık, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar yerli sermayenin ilgilendiği bir alan olamadı. Millî iktisat döneminde (1908-1918) her ne kadar millî süsü verilmiş şirketler kurulduysa da bu şirketler de sermayelerinin menşei olarak diğerlerinden farklı değildi.