Hayatımız Sigortalı yazarı Fatih Kahya, derginin Temmuz ayındaki köşesinde “Kimler sigortalı olmalıdır?” sorusuna cevap veriyor. Kahya’nın tarihten örneklerle anlattığı makalesi şöyle…
İttihadı Milli Türk Anonim Sigorta Şirketi (İMTAŞ) 1930 yılında “Hayat Kısmı Acentalarına Mahsus Talimatname ve Tarifeler” adı ile bir kitapçık yayınlamış. Kendisi de sigortacılık yapan ve aynı zamanda koleksiyoner olan Ümran Polat; bu kitapçıktan yararlanmamı sağladı ve bu yazıyı sizinle paylaşmama destek oldu. Teşekkürü borç bilirim. Ümran Hanım sadece mesleği ile değil sigortacılık tarihi ile ilgili gerek bilgi gerekse belge birikimi ile bence sektöre katkı verenlerden biri. Bu kitapçıkta “Kimler Sigorta Olmalıdır?” başlıklı bir bölüm var. Bu yazımızda o bölümü paylaşacağız.
Hayat sigortası genellikle, gelir seviyesi ne olursa olsun çalışarak hayatını sürdürmeye çalışan herkese lazımdır. Herkesin kıymetli bir sermayesi vardır. Bu sermaye avukat, doktor, öğretmen, memur için bilgi birikimi ve aklın işlemesi, zanaat sahipleri ve işçiler için de bedenen emek vermektir. Bu kıymetli sermaye şahsın ölümüyle son bulacağından herkes bu son bulma ve kayıp karşısında ailesini gelecek zararlardan korumakla yükümlüdür.
Hayat sigortası önemli bir ihtiyaç
Birçok kişi için hiç gerçekleşmemesi mümkün olan yangın tehlikesine karşı evlerini; mallarını sigorta ettirirler de er ya da geç gerçekleşecek olan ölümlerinin sonuçlarına karşı sigorta yaptırmayı hatırlarından bile geçirmezler. Bu düşüncemizi yangın sigortalarının lüzumunu ve önemini küçümsemek maksadıyla değil. Fakat hayat sigortalarının da yangın sigortasından daha önemli bir ihtiyaç olduğunu izah etmek ve kıyas yapmak için arz ediyoruz.
Özellikle, sadece çalışmalarının getirisi ile geçinebilen ve vaktinden önce vefat ettikleri takdirde ailelerini hayat ihtiyaçlarının hücumuna karşı dayanaksız bırakacak olan kimseler için; hayat sigortası medeni bir zorunluluktur. Çünkü ölüm en tedbirli, ince düşünülmüş hesapları bile alt üst eder. Bugün bedeni kuvvet veya zekâsı sayesinde ailesine müreffeh bir hayat temin eden; çocuklarına mesut bir gelecek hazırlayan bir kimse ailesine ve çocuklarına dayanak noktası olacak bir servet temin etmeden vakitsiz vefat ettiği takdirde arkada kalacakların sefalete düşmeleri kaçınılmazdır. Bu yüzden her erkek, eşi ve çocuklarının menfaati adına hayatını sigorta ettirmelidir. Her kadın da eşini bu konuda teşvik etmelidir. Zira ölüm gerçekleşsin veya gerçekleşmesin her iki takdirde de sigorta kendisinin gelecekte refahını ve çocukları varsa onların en güzel şekilde eğitimlerini temin edebilir.
Sigorta ve tasarruf
Öngörülü bir aile reisi sigortadan başka daha iyi olabilecek ne yapabilir? Farz edelim ki her günkü kazancının bir miktarını ayırarak bunları en faydalı şekilde işletmek istesin. Bir kere güçlükle biriktirilen bu paralar tecrübe ile sabittir ki her zaman ailenin daimi ihtiyaçları dolayısıyla harcanabilme tehlikesine maruzdur. Böyle olmasa bile aile reisinin vefatı halinde eşi ile çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olacak sermayenin toplanması için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Fakat insanın bu kadar uzun bir zaman yaşayacağından emin miyiz? Ölüm bugün veya yarın gerçekleşemez mi? Bu takdirde bütün hesaplar altüst olmaz mı? Onun için sadece tasarruf hiçbir zaman kuvvetli bir güvence değildir.
Halbuki bu aile reisi bir hayat sigortası yaptırır ve tasarruf edebileceği paralarını sigortanın yıllık taksidine yatırmak suretiyle kullanırsa; hatta ilk taksiti ödemeyi müteakiben vefat etse dahi ölümünden hemen sonra sigorta edilen tutarın şirket tarafından ailesine ödenmesi sağlanır ve bu şekilde ailesinin geleceğini kurtarmış olur. Bu emniyet, bu fırsat başka hangi uygulamada vardır? Bu adam sadece tasarruf ile yetinmiş olsaydı; ailesine yalnızca öldüğü güne kadar toplayabildiği kadar para bırakmış olacaktı. Buna binaen yalnız cüzi bir kısmın ödenmesi halinde dahi önemli bir sermaye temin edebilmek için tek vasıta, tek yol hayat sigortasıdır.