CAN KANTAR / POSTA GAZETESİ
Reasürans için ‘sigortanın sigortası’ denilebilir. Biz tüketici olarak nasıl risklerimizi sigorta şirketlerine devrediyorsak, sigorta şirketleri de risklerinin bir kısmını Reasürans şirketlerine devrediyor. Kolay anlaşılabilmesi için şöyle bir örnek daha verebilirim. 1000 TL prim ile yapılan bir poliçeye gerektiğinde 2 milyon TL tazminat ödenebiliyor. 1000 TL’lik bu poliçeden bir tane hasar gelirse ödenmesi sigorta şirketi için sıkıntı değil. Ama aynı anda 100 tane geldiğinde şirketin mali yapısını sıkıntıya sokabilir. Sigorta şirketleri bu risklerin bir kısmını kendi üstlerinde tutarak, geri kalanı topladığı primi de paylaşarak reasürans şirketlerine plase ediyorlar. O risklerden 100 tane gerçekleştiğinde tazminatı reasürans şirketi hemen ödüyor. Bir nevi garanti diyebiliriz.
Riskler niye aynı sepette olsun!
Dünyada dev reasürans şirketleri var. Onlar dünyanın çeşitli bölgelerinde böyle risk üstleniyorlar. Riskleri aynı sepete koymuyorlar, çünkü o zaman reasürans mantığına ters düşmüş olur. Dünyanın farklı on bölgesinde aynı anda sel, aynı anda deprem olmayacağı için bu ödemeleri rahatça yapabiliyorlar. Riski dağıtmak önemli. Bizim ise Türkiye İş Bankası’nın Milli Reasürans isimli bir şirketi var. Mesela o da yıllardır, ülkemizdeki riski üstlenmelerine rağmen yurtdışında farklı ülkelerden de risk kabul ederek riski dağıtmış oluyorlar. Hazine ve Maliye’den Sorumlu Bakanımız Berat Albayrak, çeşitli defalar üç kamu bankası ile bir araya gelerek bir Milli Reasürans şirketi kurulacağı mesajını kamuoyu ile paylaştı. Sanırım bir bürokratımız, “Bizim paramız yabancı reasürans şirketlerine gidiyor. Milli bir reasürans şirketi kurarak parayı ülkemizde tutabiliriz” demiş olmalı. Öncelikle Türkiye’de sigorta şirketlerinin yüzde 80’inin yabancı olduğunu ve bu şirketlerin bağlı olduğu dünyanın dev reasürans şirketleri olduğunu sanırım kimse sayın Bakanımıza anlatmamış. Son yıllarda katastrofik risklerin ve iklim değişiminden dolayı artan risklerin arttığını, ülke dışına para gitmesin derken risklerin mali açıdan ülkemiz içinde tutulması ne kadar mantıklı bilemedim. Ayrıca DASK‘da toplanan ciddi bir fon var. Buna rağmen yurtdışından edindiği bir reasürans kapasitesi de söz konusu. DASK’ın kapsamı ve yapısı değiştirilebilir. Alın size daha da ‘Milli’ olsun istiyorsanız reasürans şirketi.
sigortanın millisi olmaz. Reasüransın hiç olmaz. Olsa olsa şirketlerin sermaye ve mali yapılarını iyileştirici güçlendirici tedbir alırsınız ve daha fazla riskleri Üzerlerinde tutacak yeterlilikleri olur. Aksi halde prim milli olsun dahilde kalsın demek risk d milli olsun dahilde kalsın demektir. Oysa risk paylaşıldıkça azalır. Ülke içindeki kalan risk; kümül risk gibi sektörün genel riski olarak kalır ve sektörün külliyen gerektiğinde ödemelerin yapabilme yeterliliğini olumsuz yönde etkiler. Kaldı ki yerli sermayeli reasürans şirketleri de var.