22 Kasım 2024, Cuma
spot_img

Can Kantar: “Medya ile iletişimde “Adabı-Muaşeret” kuralları!”

Sigorta sektörü gelişecekse, büyüyecekse bunu öncelikle doğru iletişim stratejileriyle yapmalı. Bu konuda herkes kendini eğitmeli. Uzman akademisyenler veya bu konuda yetişmiş uzman olmuş kişi ve şirketler var piyasada. Duayen iletişim uzmanlar geçmişte de vardı şimdi de var. Son günlerde şirketlere önerilen PR şirketlerinin yöneticilerinin, anlaşma yapılırken ortada olup bir daha da görülmeyip işleri 20-22 yaşındaki junior tecrübesiz gençlere aktarıldığını görüyorum. Konumuz bu değil elbet…

Sigortalı neredeyse biz orada olmalıyız

Sigorta sektörünün hızlıca bir iletişim politikası belirlemesi şart. Şirketler gelen kuşaklara göre iletişim planlamalarını hazırlamalı. Dijital ise dijital, sosyal medya ise sosyal medya, sigorta tüketicisi neredeyse biz orada olmalıyız. Dizi seyrediyorsa içinde olmalıyız, maç seyrediyorsa statta olmalıyız. Oyun oynuyorsa oyunun içinde olmalıyız, sosyal medyada vakit geçiriyorsa yoğunlukla orada olmalıyız. Sektörün özellikle son dönemde sporda biraz olsun ön plana çıktığını söyleyebilirim.

Sektör “pısırık” iletişimden vazgeçmeli

Diğer taraftan şu ürkek “pısırık iletişim”den vazgeçmeliyiz. Sürekli savunmada kaldığında top sürekli senin kalenin önünde oynanır. Bizim sektör olarak ne kaçağımız ne koçağımız var. Neden korkak yaklaşıyoruz her konuya. Sürekli suçlu gibi, “aman şimdi buna cevap verirsek üzerimize gelinir” diyen iletişim stratejisini rafa kaldırmalıyız. Neden korkuyoruz? Biz kaçakçı mıyız, gayri meşru bir iş mi yapıyoruz, saklayacak neyimiz var? Aslanlar gibi insanların mağduriyetlerini önleyen bir sektörden bahsediyorum. Sermayedarlar bu sektöre milyarlarca Türk Lirası ceplerinden çıkarıp koyuyorlar. Sonuna tadar vergi ödüyor tüm sektör paydaşları .  Oto kazasında, yangında, depremde, selde, fırtına da ne kadar olumsuz bir durum varsa biz oradayız. İnsanların mağduriyetlerini önlüyoruz. Ama biz olay oldu mu hep kapı deliğinden bakıyoruz. Olası suçlamalarda sektörü genelde ulusal medyada ya Noyan Doğan ya ben ya da diğer arkadaşlar savunmak zorunda kılıyoruz.

Bu konu üzerinde satırlarca yazabilirim. İsteyen herkes ile tartışabilirim. Ama özetini söyleyeyim: “Sayın Bendevi Palandöken‘in taksicileri koruduğu kadar, sektörde hiç bir yönetici ne sektörünü, ne şirketini ne acentesini ne de eksperini koruyabilmiştir. Bu kadar açık net söylüyorum.

Sektörden haber çıkarmak zorlaştı

Çok uzatmadan yazmak istiyorum ama… bir an evvel başlık konusuna girmek istiyorum. Sektörün en üst kurumları ya da şirketlerin iletişiminde henüz bir orta yol bulabilmiş değil. Sektörün acilen şeffaf, sürdürülebilir, samimi bir iletişim yapmaya ihtiyacı var. Biz Sigortamedya olarak artık haber içeriği üretmekte sıkıntılar yaşamaya başladık. Günlük gazete çıkarıyoruz üstelik GAZETE SİGORTA…Şirket yöneticileri ve kurumsal iletişim yöneticilerinden arkadaşlarım geri dönüş alamamaya başladı. Sosyal medya paylaşımlarından haber yapmaya başladık. Sineğin yağını çıkarır olduk. O zaman ne oluyor? Yönetici ne yazıyorsa hangi bülten geliyorsa ona razıyız. Soru sorma, haberi genişletme şansımız yok. O zaman ortaya çiğ ve okunmaz bir haber çıkıyor.

Önce toplantılarda karşılıklı saygı

Bir medya mensubu hızlı ulaşabildiği haber kaynağını sever. Bizler için vakit sınırlıdır. Ulusal medyada çalışan meslektaşlarım için söylüyorum bunu. Bir de bu ilişki de karşılıklı saygı ve samimiyet de önemli elbet. Bu samimiyet yanlış anlaşılmasın. Birebir röportajlarda samimi sohbette ifadeler farklı olabilir ama topluluk içinde basın toplantısında veya televizyonda en samimi dostum bile olsa “bey” “hanım” ve “siz” diye hitap etmeye gayret gösteririm. “Bey-Hanım” diyememişsem Sevgili Mehmet, Sevgili Nalan demişimdir. Basın toplantısında birden fazla yönetici varsa da toplantı sırasında birbirlerine “bey-hanım” diye hitap etmeleri bence en doğru olanıdır.

Gazeteciden dost olabilir mi?

Gazeteci ile dostluk sınırlıdır. Gazeteciden gazeteciye değişir bir durum da söz konusu elbet.. Gazeteci işini yapmakla sorumludur. Gazeteciye sohbet sırasında “bunu yazmamak kaydıyla söylüyorum” demediğin sürece gazeteci her şeyi haberleştirir. Söylenen her şeyi yazar. Elinde belgesi olduğu sürece her haberi hazırlar. Saygı konusuna gelince bu saygı karşılıklı olmalıdır. Hele hele basın toplantısı veya şirkette yapılan görüşmelerde gazeteciler bir davetlidir. Davet eden de ev sahibidir. Geçmişte Milli Reasürans Genel Müdürü Cahit Nomer ve TSB Başkanı ve Eureko Sigorta Genel Müdürü Can Akın Çağlar ile bir öğle yemeği yemiştik. Şirketten ayrılışımda beni bütün ısrarlarıma rağmen aracıma binene kadar eşlik ederek uğurladılar. Ben bu durumdan dolayı çok mahcup olduğumu söylediğimde Cahit Bey; “Ben gazeteciyi bu binada yalnız bırakmam. Arabası ile gittiğini görmeliyim. Neme lazım” diye takıldığı hala hafızamdadır.

Gazetecinin olduğu ortamda ‘sır’ olmaz

Basın toplantısı düzenlenecekse öncelikle şunu belirteyim ki gazetecilerle bir araya gelinen her ortam bir basın toplantısıdır. Eskiden küçük not defterlerimiz vardı çıkarır not tutardık, şimdi cep telefonu ile ses kaydı alıyoruz. Toplantı ortamı değilse izin alarak kayıt yaparız. Bir toplantıya gazeteciler davet edilmişse “basına kapalı bir toplantı” olmaz. Açık ve şeffaf iletişim her şeyi ile şeffaftır ya da şeffaf değildir. Bir basın toplantısı veya bir gazetecilerle yapılan toplantı ses kaydı alınmasına not tutulmasına izin verilecek bir ortamsa burada canlı yayın da yapılabilir, kayıt da yapılabilir. Özel bir nedeni varsa “canlı yayın” yapılmaması istenebilir ama… Haberleştirilen bir toplantının bant kaydının yayına verilmesine neden izin verilmez?

Gazetecilerin olduğu yerde “gizli” olmaz

Bu toplantıların “tasarımı” ve “buluşma nedeni” neden farklı olabilir ki? Bu toplantılarda yeni bir buluş mu açıklanacak. Gazetecilerin bir arada bulunduğu ortamda ne gizli kalabilir ki? Bu adına ne denilirse denilsin bu toplantıların adı ne olursa olsun her zaman gazeteciler davetli statüsündedir. Ve nezaket ile ağırlanmaları gerekir. Gazeteciler bu toplantılarda aşağılanmamalı veya davet eden kişiler tarafından saygısız ifadeler kullanılmamalı. Gazeteci yanlış bir soru sorabilir, belki haber çıkarmak için saygı sınırları içerisinde kışkırtıcı bir ifade ile sorusunu sorabilir. Bunlar olabilecek şeyler. Toplantıyı düzenleyen kişi veya kişiler buna hazırlıklı olmalılar. Sabırla soğukkanlılığını koruyarak gazeteciyi doğru bilgilendirmek toplantıyı düzenleyenin sorumluluğudur. Yapması gerekendir.

Yönetici en “zor” soruya hazırlanmalı

Sigorta şirketlerimizin bir çoğunun kurumsal iletişim birimi yöneticisi ve dışarıdan hizmet aldığı PR şirketi var. Hatta bazılarının Basın Danışmanı bile var. Gazetecilerle bir araya gelinecekse öncelikle Kurumsal İletişimcisi, Basın Danışmanı ve PR şirket yöneticisinin bir araya gelip toplantıyı düzenleyecek yöneticiden hangi konuya vurgu yapılacağı not alınır. Bu konular yanında güncel farklı gelişmeler ile ilgili de soru gelebileceği söylenmelidir. Bu 3’lü gelebilecek “kontra” sorular için hazırlığını yapar ve yöneticinin önüne toplantının çok öncesinde koyar. Yönetici hazırlığını yapar. Ve toplantıya öyle başlar.

Gazetecinin sorusu yöneticinin cevabından uzun olmamalı!

Basın buluşmalarında gazetecilerin de dikkatli olması gereken konular da var elbet. Asgari saygı konusu elbet dikkat edilmesi gereken bir konu. Bunun yanı sıra son yıllarda çok karşılaştığım bir konu, gazeteci sorusuna başladığında öncelikle genel yorumunu yapıp uzattıkça uzatıp, “bak ben konuyu en az sizler kadar biliyorum” edası ile sonuna bir soru beklersin “boş” bir soru çıkar. Bu meslektaşlarım en az iki arkadaşının soru hakkını gasp etmiş olur. Diğer son günlerin modası art arda iki-üç soru sormak ki…bu da meslektaşlarının hakkına gasp etmektir. Bu duruma daha toleranslı yaklaşıyorum. Çünkü suç gazetecilerde değil, bu kadar uzun ara verilmese bu bir araya gelmelere “bulmuşken, yakalamışken bunu da sorayım” durumuna düşülmez.

Toplantılarda yöneticiler ev sahibidir

Bir diğer konu ona da yeni tanık oluyorum. Basın toplantıları otellerde düzenlendiğinde genelde ev sahibi yani toplantıyı düzenleyenler gazetecilerden çok önce toplantı salonuna gelir davetlileri karşılar. Burada ayaküstü kısa sohbetler yapılır. Sonrasında toplantıya geçilir. Toplantı sonrasında da en son gazeteci gidene kadar orada şirketi temsilen bir yönetici kalırdı. Şimdi bakıyorum gazeteciler oturuyor. Yönetici salona geç geliyor ve gazetecilere selam veriyor, toplantısını yapıyor gazetecilerle fotoğraf çektirip ekibi ile 5 dk ortadan kayboluyor. Bu da yeni moda çıktı. Toplantılardan sonra Gazetecilerle poz… ::)) Sanırım Sayın Cumhurbaşkanımızın seyahatlerinde uçakta gazetecilerle çektirdiği fotoğraftan feyz alınmışa benziyor. Bu arada bazıları “Bir selfi çekebilir miyiz “::))

Yazıyı hazırladıktan sonra göreyim!

“Son olarak” diyeceğim ama çok uzadığı için son… Gerisi başka yazıya… Gazeteci ile röportaj yapmaya karar verilmişse o gazeteciye bir güven duyulduğu düşünülür. “Yazıyı yazdıktan sonra görebilir miyim?” Ne demek ? Allah aşkına::)) Ben sektörel yayıncılığa geçtikten sonra karşılaştığım en tuhaf şeydi bu. Geçmişte bu sektörde sayfalar advertorial olarak satın alındığı ve reklam yerine geçtiği için ise reklam verenin son halini görmek istemesini anlarım. Ama ilanınız yayınlanıyor, bunun dışında hazırlanan haberi size neden onaylatılsın ki ? . Veya kayda aldığım bir videoyu yayınlamak için sizden neden onay alayım? Biz advertorial ve kapak röportajları haricinde onay almamaya gayret ediyoruz ama… Ama diyorum. Bana bu amayı dedirtecek çok faktör var. Ne yazık ki dirensek de sektör yayıncılığı oldukça yorucu. Değil biz de ulusal basında bile ilkeli yayıncılık kalmamış olmasına rağmen biz en azından kendi açımızdan sonuna kadar direnmeye gayret edenlerdeniz.

Gazeteci kasıtlı haber yapmamalı

İşini iyi yapan, sektöre katkısı olan her mecraya sektörün ihtiyacı var.
Sigorta pastası büyüyecekse bu işi üstlenenlerin başında biz medya mensupları da geliyor. Küçük büyük fark etmez. Burada sektöre bir fayda sağlıyorsan diye altını çiziyorum. Pandemi döneminde şirketlerin zarar analizlerini bir siteden alıntı yaparken kendine ilan verenin zarar analizini değil, kendine ilan vermeyen şirketin zararını haber yapanlardan bahsediyorum. Onların derdi başka. Bunların sektöre ne katkısı olabilir ki?

Sektör el ele verirsek büyür

Özetle sektörün doğru iletişim stratejilerine, özel tasarım değil gerçek basın toplantılarına, şeffaf ve samimi bir iletişime ihtiyacı var. Hızlı, kendisi hakkında olumsuz, yanlış enformasyonlara hızlıca reaksiyon gösteren bir sektör iletişimine ihtiyaç var. Ve tabii ki gazetecilere saygılı, doğru bir haber değilse haberi yapan meslektaşıma sabırla doğrusunu bir araya gelerek anlatmakla bu sektörde iletişimi bir çizgi üzerine çıkartabiliriz… Sektör basını o sektör için önemlidir, aynı dili konuştuğumuz için önemli. “Bırakın işimizi yapalım” diyorum . Yoksa havanda su dövmeye devam…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER