SİGORTAMEDYA / CAN KANTAR
Sektör yöneticileri geçtiğimiz sene için “Fırtına gibi bir yıldı” değerlendirmesini yaptılar. Gerçekten de fırtına gibi geldi geçti. Mali gelirler bakımından da son şans senesiydi denilebilir. Bence 2019’da büyük bir çalkantı olmaması da ayrı bir şanstı. Bu arada 2019’da neler oldu? Öncelikle Sigortacılık, Özel Emeklilik Düzenleme Denetleme Kurumu’nun (SEDDK) kurulmuş olması önemli bir adım. Arkasından faaliyete geçen Türk Re‘nin reasürans piyasamız için bir umut olacağı düşüncesindeyim. En önemli gelişmelerden birisi de kamu sigorta şirketlerinin Türkiye Varlık Fonu çatısı altında birleşmesi için düğmeye basılması oldu.
SEDDK‘nın kuruluşu, sigorta sektörünün beklediği ve desteklediği bir gelişme. Sektör bundan çok umutlu. Doğru atamalar yapıldığında da sektörün önünü açacağı kesin. Türk Re‘nin kurulması ise yıllardır sigorta sektörünün yükünü üstlenen Milli Re için de önemli bir gelişme. Gerek Türk Re gerekse Milli Re sektörün dışarıya giden dövizinin bir kısmını ülkemizde tutacak olması açısından önemli. Türk Re‘nin başına atanan Selva Eren‘in ise sektöre değişik bir bakış açısı getireceğine inanıyorum. Kendisini tanıdım dobra, dürüst ve doğru bildiğini sonuna kadar savunan biri. Sektöre böyle bir Karadeniz kadını ya da bir ‘Demir Leydi’ gerekliydi.
Birleşmeler umarım faydalı olur
Ardından yıl bitmeden kamu tarafında bir fırtına koptu. Kamuya ait 6 tane sigorta şirketi TVF çatısı altında birleştirilmesine karar verildi. “Devletimiz düşünmüşse doğru düşünmüştür, ülkemize bir fayda sağlayacaksa da söyleyecek sözümüz olmaz” derim. Ama diğer taraftan sektörün nabzını yokladığımda gördüğüm manzara şöyle. Ya da akıllardaki sorular şöyle; “Bu şirketlerin hepsinin birer marka değeri var. Ayrı ayrı satılamaz mıydı? Ya da markalar korunarak TVF çatısı altına alınamaz mıydı? Bu birleşme sonrasında kurulacak şirket gerek elementer, gerekse emeklilik hayat tarafında sektör lideri olduğunda sektörün fotoğrafı zarar görmez mi? Nedeni ise; Reasürans tarafında da bir hâkimiyet gerçekleşirse… Yabancı şirketlerin sermayedarları Türkiye sigorta pazarı için ‘Denetleyen kamu, pazarın hâkimi kamu şirketleri biz bu pazarda figüran mıyız demez mi?’ Ya da Türkiye’ye yatırım yapacak bir yatırımcı kamunun genelini domine ettiği bir sektöre yatırım yapar mı?”
İşte tüm bunlar bir soru işareti. İşin en önemli tarafı denetim kısmı. Bir sektör yetkilisi bankalara sigortacılık faaliyetleri için cezalara gönderme yaparak bana, “Sadece 8 özel banka mı yanlış yaptı? Kamu tarafında denetim yapılmış mı acaba?” diye bir soru ve ekledi: “Böyle bir bakış açısı varsa TVF çatısı altında kurulacak bir şirketin de denetime tabi olup olmaması ayrıca tartışılır bir konu olarak önümüze gelecek.” İşte bu gelişmeler pazarın gelişmesine ne kadar katkı sağlayacak hep birlikte göreceğiz. Umutlu olmaktan başka bir şey düşünmüyorum.
İletişim stratejisi değişmeli
Bu arada beni de ilgilendiren diğer bir konu Türkiye Sigorta Birliği‘nin hala doğru bir iletişim strateji oluşturamaması. Daha ne gördünüz de böyle söylüyorsun Can bey dediğinizi duyar gibiyim. Fakat yaşanan gelişmeler bana bunu gösteriyor. Geçmişte geri kalmış anlayışı hortlatarak sigorta bilincinin oluşturulmasını beklemek hayal. Aynı şeyleri yapmayı tekrar ederek farklı sonuç beklemek zaten anlamsız. Türkiye’de okunan ve satın alınan 4 gazete kaldı. Bunlar Hürriyet, Sabah, Posta ve Sözcü. Görüyorum ki bu gazeteler dışında kalan ve okunmayan gazetelerde sayfa satın alarak geri kalmış iletişim stratejisini TSB de benimsemiş. Yani okunmayan gazetelerde sektörün prim üretimi, karlılığı ile ilgili haber çıksa ne olur. Bu stratejiler artık çok geride kaldı. Sektör ne yapmalı mı? Öncelikle şeffaf bir söylem oluşturmalı ki güvenilirliği artsın. Gençlere yönelik dijital mecralara ve sosyal medyaya yatırım yapılmalı. Bunların yanında gazetelere yapılacak içerik üretimine dikkat edilmeli. Bakınız Posta Gazetesi.
TSB ne yaptı? Kocaman Birlik basında haber yayınlatamayacağını düşündü ve bu kiralık sayfalardan köşe satın aldı. Siz kaliteli içerik üretin, tüm medya kullanır emin olun. Bunlarda yetmez gibi sayfa kiralayan bu yapının bir yöneticisi TSB’ye danışman olarak atandı! Yani bu neye benziyor biliyor musunuz? Devlet ihalelerine girin inşaat firmasının genel müdürünün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na danışman atanmasına. Baştan sona tuhaf. Ayrıca sektör medyası tarafında da rekabeti bozacak bir yaklaşım. Bunun ayrıntılarını merak edene anlatırım. Danışman kişinin halen görev yaptığı dergiden ayrılması bile kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Çünkü aynı durumun geçmişte yaşandığına herkes şahit olmuştu. Benzer bir ortam Dünya Gazetesi’nde oluşmuş fakat gazete yönetimi buna izin vermemişti. Umarım yanlıştan kısa zamanda dönülür.
TSB Başkanı ve aynı zamanda Güneş Sigorta Genel Müdürü, TVF çatısı altında birleşmenin de koordinatörü Sayın Atilla Benli çok zor bir görev yürütüyor. Sorumluluğu çok fazla Allah kolaylık versin. Tüm sektör paydaşları olarak kendisine destek olmak gibi bir sorumluluğumuz var. Anladığım Sayın Benli’yi bu konuda kim yönlendirdiyse çok büyük bir hata yapmasına vesile olmuş. Bu arada TSB yönetim kademesinde bulunan Genel Müdürlerin de özellikle iletişim konusundaki gelişmelerden yeterince bilgilendirilmediğini tahmin ediyorum.
Yeni senenin sektörümüze sağlık, mutluluk ve bol kazanç getirmesini dilerim.