Sigorta şirketlerinin ifade ettiği dijitalleşmenin, sektörde penetrasyonu artıracağı konusunda ciddi şüpheler olduğunu vurgulayan TÜSAF Başkanı Murat Büyükçelebi, “2020’de sektörde dijital satışların toplam üretim içindeki payı binde 2.5’ta kaldı. Vatandaş yine gidip acentesinden poliçe yaptırdı” dedi.
SİGORTAMEDYA ÖZEL
Türk sigorta sektöründe dağıtım kanalları, son günlerde en çok gündemde olan konuların başında geliyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) 24 Şubat’ta düzenlediği “Dağıtım Kanalları” Paneli’nde de başta acenteler olmak üzere satış kanallarının sorunları masaya yatırıldı. Biz de Sigortamedya olarak, YouTube kanalımız Sigorta Ekranı’nda Türkiye Sigorta Acenteleri Federasyonu (TÜSAF) Başkanı Murat Büyükçelebi’yi konuk ettik. Programda, Sigortamedya Genel Yayın Yönetmeni Can Kantar’ın soruları yanıtlayan Büyükçelebi, panelin yanı sıra, dijitalleşme, sektörün dağıtım kanallarına bakış açısı ve daha birçok konuda düşüncelerini açıkladı. Dijitalleşmenin, sigorta sektöründe penetrasyonu artıracağı konusunda ciddi şüpheler olduğunu vurgulayan Büyükçelebi, pandemi döneminde bile dijital satışların sınırlı kaldığı düşüncesinde.
Dijitalleşmeye karşı bir yapı değiliz
2020 yılının, pandeminin en yoğun yaşandığı dönem olduğunu ifade eden Büyükçelebi, “Sigorta dışındaki bazı sektörler dijitalleşmenin avantajıyla satışlarını katladı. Sigorta sektörüne baktığımızda dijital satışların toplam üretim içindeki payı binde 2.5’ta kaldı; 167 milyon TL‘lik bir üretim oldu. 2019’da da binde 2’ydi zaten. Çok fazla bir artış yok. Telefonla satış da binde 1.5 civarında. Vatandaş yine gidip bilgisine ve hizmetine güvendiği acentesinden poliçe yaptırdı” dedi. Sektörün, ‘dijitalleşme’ adı altında acenteler ile olan ilişkilerini bozmaya devam ettiğini kaydeden Büyükçelebi, şu görüşleri savundu: “Dijitalleşmeye karşı bir yapı değiliz. Teknolojiyi en iyi şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Dijital tarafta daha fazlasını yapmak için olabildiğince çaba sarf ediyoruz. Ama, önümüze çok fazla engel geliyor. Acente bir web sitesi kurup, karşılaştırmalı teklif sunmaya kalkınca, sigorta şirketlerinden web servisi alamıyor. Eğer dijitalleşme, sadece ekran üzerinden herkesin birden fazla şirketin fiyatına ulaşıp istediği gibi seçim sağlamaksa ki değil, burada bile engel olunuyor. Dijitalleşmenin yöntemlerini acenteler şu anda en iyi şekilde yapıyor zaten.”
Panele TÜSAF da davet edilmeliydi
TSB’nin düzenlediği dağıtım kanalları ile ilgili paneli izlediğini belirten Büyükçelebi, paneli çok olumlu bulmakla birlikte, TÜSAF gibi konunun muhataplarının orada olmamasını eleştiriyor. Panelde, SEDDK Başkanı Türker Gürsoy’un ifade ettiği ‘güven’ konusunda görüşlerini dile getiren
Büyükçelebi, “SEDDK’ya, Başkanımız Türker Bey’e ve ekibine güveniyoruz. SEDDK Başkanı çok haklı. Bu sektörün ileri gitmesi için güven ve itibara önem verilmeli. Vatandaşımızı bilgilendirmek anlamında olabildiğince yeterli hizmet vermek gerekiyor. Biz sahada olan acenteler olarak vatandaşlara anlattığımızı dinletemezken, anlatmakta zorlanırken, vatandaşın dijital ortamda yazılanları okuması söz konusu olabilir mi?” diye konuştu.
Dağıtım kanalları arasında haksız rekabet yaşanıyor
Acentelerin en büyük probleminin dağıtım kanalları arasında yaşanan ‘haksız rekabet’ olduğunu belirten TÜSAF Başkanı, şu değerlendirmelerde bulundu: “Önce bankadan başlayalım. Kredi işlemleri konusunda bankaların sigortalamada seçme hakkı vermediğini hepimiz biliyoruz. Bunun içinde maalesef kamu bankaları da var. Mesela, tarımla ilgili konularda çiftçinin poliçesini kendisi yapmak istiyor. Zorlamayla ‘krediyi biz veriyoruz, poliçeyi de biz yapacağız’ baskısı çok yanlış. Ama vatandaş bankadan aldığı poliçenin ne olduğunu bilmiyor. Mağdurlar çok fazla, bu bize, sektörümüze çok zarar veriyor. Oysa acente vatandaşı hem bilgilendiriyor hem de bilinçlendiriyor. Hem de hizmet veriyor.
Vatandaşın hakkını kollayan, güvenle hizmet veren tek dağıtım kanalının acente olduğunu ifade eden Büyükçelebi, “Acentenin sistemin dışına itilmesi vatandaşa dolayısıyla ülkemize sektöre çok zarar verir. Yaşanmış tecrübelerle sabittir. Acentenin merkezinde sigortalısını iyi hizmeti en makul rakamlarla almasını sağlamak, hasarlarını tazmin etmesi vardır. Bu sektöre güven anlamında yapılmış en iyi hizmettir” dedi.
Kurallarla ilgili olarak oturup konuşalım
SDDK Başkanı Türker Bey’in yaklaşım tarzının çok doğru olduğunu vurgulayan Büyükçelebi, şunları söyledi: “Bizim için de önemli olan 5684 sayılı yasanın yeniden değerlendirilmesidir. Ne brokerler ne de acenteler kanunda yazdığı gibi görev yapıyor! Brokerler parayı, sigorta şirketinden alıyorlar. Hani bu danışmanlıktı. Müşteri lehine çalışacaklardı. Dünyadaki brokerlik ile ne alakası var bu işin? Türkiye’de kaç tane broker, gerçek anlamda brokerlik yapıyor? Reasürans brokerliği yapan kaç tane broker var? Toplasanız bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az brokerden bahsediyoruz. Çoğu, acenteden brokere dönüyor veya yaşadığı problemleri ortadan kaldırmak için brokerliği seçiyor. Ya da acentelikteki kurallara uymayıp, brokerlikteki açıklardan faydalanmak için broker oluyor. Son yıllarda kaç tane acentenin broker olduğuna bir baksınlar. Brokerlerin, trafik ve DASK ile ne işleri var? Ama bu denetleniyor mu? Hayır. İş paylaşımı yasak, ancak, yapılıyor.”
‘Acenteci şirketiz’ diyen bunu kanıtlamalı
Sözde “acenteci şirketiz” diyen şirketlere de bunu kanıtlamaları gerektiğini söyleyen Büyükçelebi, “Dijital platformlarda acentenizi ezdirip zor duruma düşüremezsiniz. Hem acenteciyiz deyip hem de online satış yapanlara yetki veremezsiniz. Hem acenteciyim deyip bankalar karşısında bizi ezdiremezsiniz. Hem acenteciyim deyip acente işini direkt kendiniz yapamazsınız. Acenteyle çalışırken acenteyi haksız rekabetle zora sokamazsınız. Acenteciyim demeyip, eşit şartlarda rekabet etmemizi sağlayacaksınız doğru olanı bu” diye konuştu.
Personel mi yoksa iş ortağı mıyız?
Sigorta şirketleri ve TSB’nin sektörle ilgili birtakım konuları belirleyip, bürokrasiye gönderdiğini hatırlatan Büyükçelebi, şu görüşleri dile getirdi: “Bizimle alakalı konuların çok konuşulduğunu zannetmiyorum. Bu konuyla ilgili yaşadığımız örnekleri anlattım. Sahanın içinde olan bir yapıyı dinlemeden birtakım kararlar almanın doğru olduğu kanaatinde değilim. Temsil ile ilgili problem olduğu gibi asıl problem bence sigorta şirketlerinin yani TSB tarafının, büyük bir çoğunluk sigorta şirketinin acentelere yaklaşımı ile ilgili. Bizi nereye koyacaklarını bir türlü karar veremediler. Bazıları bizi personelleri zannediyor, iş ortağı mıyız? Bir türlü anlayamadık.”
Prodüktörlük sistemi asıl sektöre büyük zarar verir
Programda, son günlerde tartışma konusu olan prodüktörlük sistemi ile ilgili düşüncelerini açıklayan Büyükçelebi, şu değerlendirmelerde bulundu: “Prodüktöre ihtiyaç yok. Zaten şu anda milyonlarca olmasa bile yetkisiz kişilere yetki devirlerinden dolayı inanılmaz bir sıkıntı var. Bugün mali müşavirler de emlakçılar da muhasebeciler de bu işe girmiş durumda. Evlere ekranlar açılıyor artık. Servislere ekranlar açılıyor. Prodüktörlük sistemi çıkarsa 80’li 90’lı yıllardaki güven kaybına geri döneriz ki, bu sektörün bunu kaldırabilecek gücü yok, toparladığımız, düzeltmek üzere olduğumuz itibarı yerle bir eder, O yıllardaki hayat sigortacılığını hatırlatmak isterim. Bu durumda iş toptancıların elinde yürür. Rezalet bir duruma geliriz. Evlere vatandaşın ayağına gitmeniz lazım diyorlar, sahada bulunmayanların komik duruma düştüğünü düşünüyorum, çünkü biz bunların yıllardır yapıyoruz, yoksa bu sigortalılık oranı nasıl sağlanırdı. Meslektaşlarımızın ve sektörün hakkını sonuna kadar korumaya çalışacağız. Ancak, bu işi birlik ve beraberlik içerisinde yürütmemiz lâzım.”
Sigortacı ordusu istemiyoruz; doğru yapıların desteklenmesi lâzım
Programda, bazı sigortacıların, “Sektörde sigortacı ordusu olmalı” önerilerini de masaya yatıran Büyükçelebi, şu görüşleri savundu: “Kapıyı açtıklarında mevcutların dışında ordu zaten içeri girecek. Bu yaklaşım tarzı ile itibarlı bir meslek ortaya çıkaramayız. Güveni sağlayamayız. Müşterilerimizin karşısına geçip, komisyon pazarlığı yapacağı bir ‘prodüktör ordusu’ istemiyoruz. Bu işi emek ve gönül veren zaten yapabiliyor. Acentelerin oluşturduğu rantı başkalarına vermek doğru değil. İşimiz güven. Can ve mal güvenini tesis eden sektörü yerle bir ederler, yanlış bilgi, komisyon almak için yapılan yanlış satışlar çok zarar verir, geçmişte verdiği gibi. Bize bir katkı vermek istiyorlarsa sadece gelirlerimizi arttırsınlar. Bu maliyetlerle nasıl satış ekibi kuralım? Acenteleri bakkala döndürdüler. Mal satmıyoruz. Hizmet ve danışmanlık gerektiren bir şey satıyoruz. Canı ve malı güvence altına alıyoruz. Televizyonlara çıkıp ‘en ucuzu ben de’ derseniz bu iş olmaz. Bizim hizmette yarışıyor olmamız lazım. Mesafeli satış yönetmeliğiyle, GSM operatörleri, dijital satış platformları gibi 5684 Sigortacılık Kanunu’na aykırı olarak yetkisiz kurumlara yetki verilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu durum kabul edilemez; ayrıca bu yapılara oluşan rantın verilmesi doğru değil. ‘Penetrasyonu arttıracağız’ diye yapılan dağıtım kanallarının çeşitliliğinin sektöre bir şey getirmediği, bu iddia ile gelen yapıların acentelerin oluşturduğu portföyü sigorta şirketlerinin katkısıyla aldığını görüyoruz. Eğer illa bu yöntem kullanılacaksa, mevcut ürünler dışında yeni ürünleri satsınlar da görelim. Trafik, DASK, konut, kasko, sağlık gibi ürünlere bunlara kesinlikle girmemeliler. Oluşan haklı yapımızı çalmalarına imkân verilmemeli.”
keçi ve benzeri oluşumlar sektöre zarar veriyor hani sigorta promosyon olarak kullanılamazdı yada sigortanın yanında promosyon verilemezdi. müşteri acente olarak bize soruyor televizyondaki firma hem ucuz yapıyor hem de hediye veriyor sen ne vereceksin diye? sigorta yı anlamının dışına çıkaran zihniyeti ve bu oluşuma destek verenleri kınıyorum. ve bu oluşum tamamı ile incelemeye alınmalı gider kalemlerine ne yazabiliyorlar da bu kadar promosyon dağıtıyorlar ve kesilen poliçenin komisyonunun bir kısmını müşteriye iade yapıyorlar. televizyon reklam giderleri gider olarak yazılabiliyormu tamamen muamma.