Türkiye’de sigorta satışları ancak yaşanan bir hasar ve zarar sonrasında artış gösteriyor. Genel Sigortacılar Derneği (GESİD) Başkanı ve aynı zamanda öğretim üyesi ve eğitimci de olan Dr. Hakan Özcan , “Toplum ihtiyaç duyduğu zaman sigortaya sarılıyor” dedi.
SİGORTAMEDYA ÖZEL
Türkiye’de bireyler belli bir hasar durumu yaşadıkları zaman sigortaya daha fazla ilgi gösteriyor. Pandemiden sonra artan sağlık sigortası satışları ve depremden sonra patlayan DASK satışları bunun en güzel örneği. Genel Sigortacılar Derneği (GESİD) Başkanı ve aynı zamanda öğretim üyesi ve eğitimci Dr. Hakan Özcan da bu bilgiyi doğruluyor ve “Toplum ihtiyaç duyduğu zaman sigortaya sarılıyor” yorumunu yapıyor.
Sağlık sigortası büyüyor
YouTube’da yayın yapan sigorta sektörünün kanalı Sigorta Ekranı’nda Damla Özafşar’ın konuğu Genel Sigortacılar Derneği (GESİD) Başkanı Dr. Hakan Özcan ve Marmara Üniversitesi Sigortacılık Bölümü son sınıf öğrencisi Ezgi Nur Kaya oldu. Programda geçen yıl pandemi döneminde sigorta sektörünün yüzde 18-19 büyürken sağlık sektörünün ise yüzde 25 büyüdüğüne dikkat çeken Özcan, “Sağlık branşının içerisinde 2 branş var ki onların büyümesi mümkün değil. Özel sağlık ve yabancı sağlık. Bu ikisini çıkardığımızda tamamlayıcı sağlık yüzde 50 büyümüş durumda. Bu yılın ilk üç ayında tamamlayıcı sağlık yüzde 73 büyümüş. Yani toplumumuz ihtiyaç gördüğü zaman sigortaya sarılıyor. Aynısını İzmir depremi sonrasında da yaşadık. İzmir ve çevre illerinde deprem sigortası satışlarında inanılmaz artışlar oldu. Şu anda Türkiye genelinde konutlarda deprem sigortası oranı yüzde 56 civarındadır. Bu oran pek çok ülkeye göre yüksektir ancak zarar gördükten sonra sigortaya ihtiyaç duyduğumuz gerçeğini değiştirmiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Dijitalleşme satışa yansımıyor
Sigorta sektörü için dijitalleşmenin önemine de değinen Özcan, “Sektörde dijitalleşme çok yaygın ve başarılı bir şekilde kullanılıyor. Ama bu dijitalleşme Türkiye’de poliçe satışına yansımıyor. 2019 yılında Türkiye’de üretilen sigorta priminin yaklaşık yüzde 1.6’sı dijital satışla yapılmış. 2020 yılı sonunda yüzde 50 artışla yüzde 2.4 olmuş. Yani poliçelerin 40’ta biri dijital üzerinden satılıyor. Telefonla satış daha da az. Geleneksel satış ise yüzde 97. Yani acente, broker, banka ve merkez satışları. İngiltere’de satılan poliçelerin ise yaklaşık yüzde 53’ü dijital kanallardan satılıyor. Bu rakamla kıyasladığınızda dijital satışlarda gidilecek önemli bir yolumuz var. Türk toplumunun kendi özelliklerinden ve sigortaya bakış açısından dolayı uzunca bir süre bu satışlar sigorta aracıları ile yürüyecek. Çünkü sigortalı hatırlatılmak istiyor, sevgi ve ikna edilmek istiyor. Birinin ona yol gösterecek sesini duymak istiyor” diye konuştu.
Türkiye’deki sigorta prim üretimi yeterli değil
Özcan, programda Türkiye ve dünya sigortacılığı arasında bir kıyaslama yaparak şu rakamlara dikkat çekiyor: “OECD rakamlarına göre milli gelirdeki sigortanın payı ortalama yüzde 6 civarlarında. Amerika ve kıta Avrupa’sında milli gelirdeki sigortalılık payı yüzde 12-13’ü geçen ülkeler var. Türkiye’de ise yüzde 1.5 civarında. Kişi başı sigorta prim üretimi Türkiye’de 150 dolar, Avrupa ise ortalama 1000 dolarlara yakın. Kişi başı sigorta prim üretimi ve milli gelirdeki payda da yaklaşık olarak 11 milyar dolarlık bir prim üretimimiz var. Bu yeterli mi? Tabii ki değil. Türkiye’deki sağlık sigortası primleri ile Amerika’daki sağlık sigortası primleri arasında korkunç bir uçurum var. Türkiye’deki kasko primi ile Avrupa’daki kasko primi arasında da inanılmaz farklılıklar var. Yani yurt dışında primler yüksek ama maliyetler de o oranda yüksek. Pandemi sürecinde Amerika’da insanlardan istenen ücreti gördükten sonra bunu çok iyi fark ettik.”
Sektör yeni ürünlerle büyüyecek
Özcan, Türkiye’deki araçların yüzde 25’inin kaskosu, konutların ise yüzde 23’ünün konut sigortası yaptırdığını söyledi. Sektörde mevcudun dışında ulaşılamayan kısımların hedef alınması gerektiğinin altını çizen Özcan, “Türkiye’de her evi her arabayı sigortalasanız bile gelişmiş ülkelerin rakamlarına gelemiyoruz. Batıda çok kullanılan fakat bizim kullanmadığımız ürünlerle sektör büyüyecek. Burada yabancı şirketlerin etkisi olacak. Önce pasta büyütülecek sonra pazarda olmayan yeni ürünler gelecek. Bu nedenle acentelerin işlerini kaybedeceği gibi bir durum yok” diye konuştu.
Pandemi döneminin özellikle eğitimler için bir fırsat olduğunu dile getiren Özcan, bir akademisyen gözüyle bu eğitimlerin katılımcılara büyük faydası olacağını söyledi ve ekledi: “Çünkü çalışma saatleri değişti. Gece 22.00’da bile toplantı yapılıyor. Sigorta şirketlerinin bu anlamda düzenlediği eğitimler, paydaşlara büyük katkı sağlıyor. Quick Sigorta bir sınıf açtı. Aksigorta’nın başlatmış olduğu eğitimi etkinliği de sonbahara kadar sürecek. Hem Aksigorta’nın kendi acenteleri hem acente olmayanlar ve öğrencilere açık bir eğitim.”
Sektörde çalışan sayısı hiç azalmadı
Özcan, programda sektör çalışan sayısına da dikkat çekti. Sektörde bu süreçte çalışan sayısının hiç azalmadığını belirten Özcan, “Bu yıl içerisinde 2-3 yeni şirket kuruldu. Hatta iki şirketin daha kurulması bekleniyor. Bir yandan yeni şirketler geliyor öte yandan Türkiye’de sigortalanma oranı hala çok düşük. Dolayısıyla insanlar sektörünün her alanında görev alabiliyor. Bu nedenle sigortacılık okuyan öğrenciler açısından karamsar değilim. Fakat yeni okulların açılmasına taraftar değilim. Var olan okullar sektör için yeterli. Mezun olan ve olacaklar sektörün içerisinde çok rahat çalışabilir. 4 yıllık sigortacılık eğitimi veren okulların mezunları şirketlerce tercih sebebi oluyor. Çünkü donanımlı geliyorlar. İyi bir staj yaparlarsa da rahatlıkla iş bulabiliyorlar” yorumunu yaptı.
Sigortacılık hep olacak
Programa Özcan ile birlikte katılan sigortacılık bölümü öğrencisi Ezgi Nur Kaya da kendi tecrübelerini ekranda paylaştı. Sigortacılık bölümünü tercih ederken geniş bir araştırma yaptığına dikkat çeken Kaya, “Bu araştırmalarım sonucunda sigortacılık sektörünün hiçbir zaman yok olmayacağı ve giderek gelişeceği kanaatine vardım. Birinci sınıftan itibaren sadece okuldan aldığım eğitimle yetinmeyerek kendimi geliştiriyorum. Tüm bunları bir sertifika almak için değil, insanların hayatına daha iyi etki edebilmek için yapıyorum. Öğrenci arkadaşlarıma sigortacılığı seçmelerini rahatlıkla öneririm. Özellikle 4 yıllık mezunlar kolay iş bulabiliyor” dedi.