Sigorta Eksperi Mustafa Nazlıer, terörün yoğun yaşandığı bölgelerde operasyonlar sonrası birçok hasarın meydana geldiğini belirterek, bu bölgelerdeki sigortalılar için bir karar alınması gerektiğini belirtti.
Doğu’daki terör eylemleri nedeniyle birçok araç ve işyeri zarar görüyor. Türkiye güvenlik güçleri, terör örgütlerinin Doğu ve Güneydoğu’daki eylemleri ile başa çıkarken, sigorta eksperleri de kimi zaman patlayıcı riski ile karşılaşsalar da bölge halkının maddi zararını gidermek için hasar tespit çalışmalarına devam ediyor.
Sigorta şirketleri, bölgeden yapılan hasar ihbarlarını tespit etmek için hemen harekete geçiyor. Eksperler, sigortalıların hasar ödemelerinin hızla gerçekleşmesi için hızlı aksiyon alsa da terörün ceremesini onlar çekiyor diyebiliriz. Hasarın boyutunu sigorta şirketine bildirmek için bölgeye hareket eden birçok eksper çeşitli zorluklarla başa çıkmak durumunda kalıyor.
Sigorta Eksperi Mustafa Nazlıer: 2016 yılında yaşanan terör tüm zamanlardan farklı içeriklere sahip. Kamu otoritesinin önceki dönemlerden farklı olarak stratejisi değişti. Terörün yoğun yaşandığı bölgelerde operasyon yapılacağı, halkın gereken tedbirleri alması bildiriliyor. Operasyonlardan sonra ise birbirinden farklı hadiseler sonucu birçok hasar oluşuyor. Hal böyle olunca sigortalılar için bir karar alınması gerekiyor.
- Olaylar ve sonuçları terör kapsamında değerlendirilmeli mi?
- Neden ve nasıl?
- Uygulama süreçler nasıl olmalı?
- Tüm sigorta şirketleri, brokerler, acenteler ve eksperler bir bütün olarak ne şekilde hareket etmeli?
- Sektör, devlet ile beraber çalışamaz mı? Engel mi var?
- Tüm tarafların amacı bölgeye hizmet sunmak değil mi?
- Süreç kimler tarafından hangi yol ve yöntemler ile yönetilmeli? gibi birçok soru kendisine cevap arıyor.
Devlet, bölge halkının zararlarını karşılıyor
Bazı sigorta şirketleri tazminat öderken bir kısmı çekimser kalıyor. Hasar tespitleri tam bitti derken aynı il/ilçede tekrar operasyon başlıyor. Bu defa yaşananlar çok farklı. Bu sebeple erken hareket etmek veya geç hareket etmek, bu konuda rekabet etmek doğru olmaz. Sektör her zaman tüm kurum ve kuruluşlardan önce her soruna poliçesi kapsamında en hızlı yardım ve desteği sağladı. Ancak bu defa bazı güçlükler var. Özellikle kamu otoritesi bölgeye düzenlediği operasyonlar sonucu bölge halkını mağdur etmemek için birbirinden önemli ve faydalı girişimlerde bulundu. Bu stratejisi ve planlarını da duyurarak gereğini sağladı. Özellikle; hasar gören binaları yıkarak yenilerini yapmayı taahhüt etti, çok büyük bir
hızla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aracılığıyla inceleme ve hasar tespit sürecini tamamlayarak yıkılacak konutları, binaları askılarda listeleriyle açıkladı. (17.07.2004 tarihli 5233 Sayılı Kanun ve 20.10.2004 tarihli 25619 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik hükümleri gereğince… ) Yani, devlet “ayni tazmin” yoluna gitti. Hatta çok daha iyi konutlar ile sektör tanımlamasıyla “iyileştirme” yaparak maliyetini de üstlendi.
Diğer taraftan Valilikler aracılığıyla eşya zararları dahil diğer yardım türlerini açıklayarak sağlayacağı destek ve faydaları duyurdu. Terör nedeniyle oluşan zararların bir kısmının
karşılandığı dikkate alınırsa poliçe teminatlarının bir kısmının da işletilemeyeceği ifade edilebilir.
Sektörün iş birliği şart
Her şeyden önce sigorta sektörü artık kamu işle beraber hareket edebileceği bir ilişki kurgulamak zorunda. Her olay sonrasında sürekli aynı süreçleri tartışmak sorun yaratıyor. Uygulama ve fikir birliği önemli. Zaman maliyeti artıran ve sorunları çoğaltan bir faktör. Her olay bir hukuki süreç ve tanım ile son bulacak ise hukuk müessesi ve yönetim kararları
hızlı sonuçlanmalı. Bu tür bir modelleme için TSB çatısı altında toplanmak en uygun sonuç olur. Diğer taraftan hasar sürecini yönetmedikçe maliyet artığı gibi sonuçlarından kimse
memnun da olmuyor. Bu sebeple tam zamanında doğru yerde doğru işi yapabilmek için sektörün iş birliği şart. Birlik çatısı altındaki hasar komitelerini tek aday olarak görüyorum.