Sigorta sektörünün iklim değişikliğiyle mücadele ve net sıfır emisyonlu bir ekonomiye geçişi hızlandırma konusunda muazzam bir potansiyele sahip olduğunu belirten IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi, “Sigorta sektöründe yeni kriterler belirlendikçe, sürdürülebilir olmayan hiçbir proje ve işletme kalmayacak” dedi.
Küresel iklim değişikliğine bağlı yansımalar yaşantımızda olumsuz etkiler bırakmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda yapılan bir araştırmaya göre; yüzde 98’i buzla kaplı Antarktika kıtasının küresel ısınma etkisiyle erimeye devam ettiği, bu şekilde ilerlediği takdirde dünya genelinde deniz seviyesinin 5 metre kadar yükselebileceği belirtildi. Bu yükselme deniz kenarında kurulan birçok şehrin de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor.
Fosil yakıtlar ve kömür sigorta portföyünden çıkıyor
İklim kriziyle mücadelenin sigorta sektöründe de önemli gündem konularından biri haline geldiğini ve günümüzde herkese büyük görevler düştüğünü belirten IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi, “Küresel olarak 6,3 trilyon doların üzerinde primi olan sigorta sektörü, iklim değişikliğiyle mücadele ve net sıfır emisyonlu bir ekonomiye geçişi hızlandırma konusunda muazzam bir potansiyele sahip. Sektör yavaş yavaş fosil yakıtları ve kömürü portföylerinden çıkarırken, Türkiye de benzer aşamalardan geçiyor. Portföy düzenlemeleri, poliçe içerikleri sıfır karbon ekonomisini destekleyip, iklim krizinin getirdiği afetleri koruma altına almayı amaçlıyor. Tüm bu gelişmeler karşısında sektör genelinde yapılan hazırlıklar, kamuoyunun farkındalığını artırmakta ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltma konusunda örnek teşkil etmekte diyebiliriz. Yapılan zirveler ve imzalanan ittifaklar da bu konuda yapılan çalışmaların önemli göstergeleri” dedi.
Her kriter önemli olacak
Özellikle sigorta sektöründeki kriterlerin yeniden belirlenmeye başlamasıyla, konut ve proje yapımında da büyük değişimler olacağını belirten Murat Çiftçi, şunları söyledi: “Malzemeden işçiliğe, kullanılan makinelerden coğrafi konuma ve yerleşimine çok geniş bir spektrumda bakılacak. İklim krizi gerekliliklerine uygunluk elbette fiziki olarak ölçebildiğimiz alanlardaki değişimlerden gelecek. 2050’ye kadar karbon sıfır ekonomisine geçişte aşama aşama bu süreçlerin hepsini ele alacağız. Önümüzdeki yıllarda sürdürülebilirliğe yapılan yatırım daha da artacak, sürdürülebilir olmayan hiçbir proje ve işletme kalmayacak. Riski öngörmek durumunda olduğumuzdan toplumsal sorumluluk olarak da iklim ve sürdürülebilirlik konularını gündemde tutmakla yükümlüyüz.”