Sigorta sektörünün yakından tanıdığı bir isim olan Selcen Gür, 2021 yılında yayınladığı “Sır ve Gölge” adlı romandan sonra bu defa kişisel gelişim, felsefe, psikoloji ve tasavvuf konularına yer veren yeni kitabı “Plaza Sufisi” ile okurlarının karşısına çıkıyor. Gür ile yeni romanını ve yazarlık kariyerini konuştuk.
Selcen Gür… Sigorta sektörünün yakından tanıdığı bir isim. Tam 20 yıldır sigorta sektörünün içerisinde. Hem sektörün önde gelen bir brokerlik şirketinin yöneticiliğini yapan Gür’ü, hem de sektördeki Sivil Toplum Kuruluşları’nda (STK) üstlendiği önemli görevler nedeniyle tanıyoruz. Fakat Selcen Gür, tam anlamıyla bir koltuğa farklı kariyerler sığdırmış bir yönetici. Özellikle pandemi sonrasında bu kariyerler içerisine ‘yazarlık’ı da ekledi Selcen Gür.
Gerçi Selcen Gür’ün yazı hayatı yazdığı kitaplardan önce başlıyor. Yazı hayatına Almancadan iki kitap çevirerek ve bir kadın dergisinde makaleler yazarak başlayan Gür, sonrasında da Posta Gazetesi’ne altı yıl boyunca köşe yazarlığı yaptı. İlk roman deneyimi ise pandemiden sonra gerçekleşti. 2021 yılında ‘Sır ve Gölge’ isimli ilk romanını yayınlayan Gür, aradan geçen üç yıllık süreçte ise ağırlığını tasavvuf ve pozitif psikoloji okumalarına verdi. Bunun sonucunda ise ikinci kitabı ‘Plaza Sufisi’ raflardaki yerini aldı.
Bugüne kadar kendisiyle hep sigorta sektörünü ve sorunlarını konuştuğumuz Selcen Gür ile şimdi farklı konuları ve yeni kitabını konuşuyoruz. Plaza Sufisi’nin nasıl doğduğunu sorduğumuz Gür, bu sorumuzu, “Üç yıl süren tasavvuf ve pozitif psikoloji okumalarım ‘Plaza Sufisi’ni getirdi” diye cevaplıyor.
Yazdıkça kendimi ve hayatı daha iyi anlıyorum
Gür için bu kitabın yazım süreci de pek çoğumuzun bu dönemde yaptığı gibi hayatı sorgulamakla başlıyor. “Pandemide pek çokları gibi ben de hayatı sorguladım. Dışarıda geçirdiğim, oyalandığım vakitler azalınca, belirsizliğin getirdiği kaygılar da eklenince kendimle yüzleşmek zorunda kaldım. Kayıplar ve yaslar yaşadım. Kendimi tamir etmek için okuduğum kitaplardan notlar alırken başladı aslında bu kitabın yazım süreci” diyen Gür, bu dönemde okuduğu kitaplardan aldığı notların da kitabın temelini oluşturduğunu söylüyor. Gür, “Geçmişte sıkı sıkı tutunduğum bazı şeyleri artık daha hafif bir şekilde tuttuğumu fark ediyorum. Yazmak tüm bunların neresinde dersek, neredeyse 30 yıldır farklı türlerde yazan biri olarak temel duygumun anlama ve paylaşma ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim. Yazdıkça kendimi ve hayatı daha iyi anlıyor, bunları paylaştıkça da kendimi daha iyi hissediyorum.
Tecrübelerimin yazı hayatıma empati anlamında katkısı oluyor
Selcen Gür, 20 yılını sigorta sektöründe geçiren birisi olarak özellikle buradaki tecrübelerinin yazdığı kitaplara nasıl bir katkısı olduğunu ise şöyle açıklıyor: “Bizler büyük şehirlerde çoğunlukla plazalarda çalışan insanlar olarak kendimizi zaman zaman sıkışmış hissedebiliyoruz. Hepimizin pek çok sorumluluğu ve kendimize ayırabileceğimiz pek az zamanı var. Kitaplarımla ulaşmak istediğim kitle de hayatı bu şekilde yaşayan insanlar olduğu için, iş hayatındaki tecrübelerimin empati anlamında katkısı olduğunu söyleyebilirim. İçeriden biri olarak hayatlarımıza dışardan bakmaya çalışıyorum ve bunu kitaplarıma yansıtmaya gayret ediyorum.”
Yazarak kendimi yenileyip besliyorum
Gür, özellikle bu yoğun çalışma temposuna iki kitap sığdırmış bir yönetici. Bunun sırrını ve nasıl bir zaman paylaşımı yaptığını ise şöyle anlatıyor: “Sigorta sektöründe yirmi yılı geride bıraktım. Sektörde hepimiz yoğun bir tempoda çalışıyoruz ve her birimiz farklı şekillerde kendimizi yenilemeye, beslenmeye çalışıyoruz. Benim beslendiğim kanal, ilgimi çeken konularda okuma ve yazma olduğu için hayatımı buna göre planlamaya alıştım. Gündüzleri mesleğimi icra ederken akşamları ve hafta sonları ailemden arta kalan zamanları okuma ve yazmaya ayırmaya çalışıyorum.
Plaza insanı günümüz insanını temsil ediyor
Gür, Tara Kitap etiketiyle raflardaki yerini alan kitabında, günümüz insanının “hakikat”e dair sorularını, tasavvuf ve pozitif psikolojinin bakış açılarıyla ele alıyor. Gür’ün yeni kitabı için değerlendirmeleri ise şöyle: “Kitapta ‘plaza insanı’, günümüz insanını temsil ediyor. Bu baş döndüren yeniliklerden geri kaldığımızda fobiler geliştiriyor, mutluluğu tüketim ve hazlardan elde edebileceğimizi sanıyor, bu yüzden kısır döngülerden çıkamıyoruz. Mutluluğu hem yanlış anlıyor hem de yanlış yerlerde arıyoruz. Ben tam da bu sebeplerden, “Yüzyıllar önce yeşermiş olan tasavvuf öğretisi günümüz insanına nasıl ilham verir” sorusunun peşine düştüm ve kitabımda bunları anlatmaya çalıştım.” Gür, kitabını kimlerin okumasını istediğini ise şöyle açıklıyor: “Kendini şımart, toksik ilişkilerden özgürleş, anın tadını çıkar” gibi mottolardan sıkılmış, daha anlamlı ve tatmin edici bir hayat yaşamak isteyen, kendini bulma yolculuğuna heves eden kişilerin kitabımı okumasını isterim.
Yeni kitap bana da sürpriz olacak
Peki yeni kitap ne zaman? Gür, bu sorumuzu ise şöyle cevapladı:
“Bu süreçlerin hepsi hayatın doğal akışında geliştiği için bundan sonrasında ne tür bir kitabın geleceğini ben de bilmiyorum açıkçası. Özel olarak planladığım bir konu veya tür yok. Bana da sürpriz olacak. Diyebilirim ki böylesi benim için daha keyifli.”