Hayatımız Sigortalı Dergisi Yazarı ve Avukat Özlem Hökenek, sigorta şirketlerinin, suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yıkılan günah keçisi departmanını açıkladı.
Günah keçisi, suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isimdir. Şimdi gelelim sigorta şirketlerinin organizasyonunda günah keçisi departmanına… Tabii ki teknik değil, satış ise hiç değil, hasar zaten olamaz. Ben söyleyeyim elbette ki HUKUK!
Çok değil bundan yaklaşık 6-7 yıl önce sigorta şirketlerinde en önemsenmeyen departmandı hukuk. Şirketin ana bir departmanı değil, hizmet sağlayıcı olarak görülüyordu. Genellikle şirketlerin en alt katında ya da ağır operasyonun olduğu gürültülü yerlerde açık ofislerde çalıştırılıyorlardı. Şirketlerin hukuk ve hukukçuya verdiği kıymet o kadar ki bodrum katta güneş görmeyen havasız bir yerde çalıştığım dönemler bile oldu.
O zamanlar şirket nezdinde çalışan hukukçular şirketin hedeflerinden haberdar değillerdi. Sırf önlerine gelen belirli davaları kazanmak, şirket adına iyi savunma yapabilmek, sorulan sorulara hukuksal görüş vermek ve yargılaması süren binlerce dosyadan gelen süreli işleri yetiştirmekle meşgullerdi. Sigorta şirketinde çalışan bir hukukçu, şirketin işletme veya satış stratejisine müdahale etmek istese dahi ya iş yoğunluğundan fırsat bulamıyor ya da üst yöneticiler tarafından engelleniyordu.
Sonra bir gün bir şey değişti… Mevzuat… Evet artık şirketler açık olan hasar ve hukuk dosyalarına Hazine’nin belirlediği şartlarda karşılık ayırıyordu. İşte bu muğlak durum, muallak olarak şirketlerin karşısına çıkıverdi.
Değişiklikle beraber ilk olarak şirket muhasebesinde karşılık olarak büyük yer kaplayan hukuk dosyaları sorgulandı. O güne kadar şirketi savunma adına hukukçuluk yapan ağdalı üslupları ile konuşan üstatlarımız neye uğradıklarını şaşırdı. Kimse bu dosyaların birikmesinin nedenini iyi risk analizi yapılmadan oluşan poliçelerden kaynaklandığını ya da rekabetçi satış politikası sonucu alınan yetersiz primi, ek rezerv ihtiyacını sorgulamadı. Söylenen, hukuk servisinin sulhun en kısa yoldan sonuçlandırabileceği bir süreci uzatmasıydı. Oysa ki o güne kadar şirket için sadece hukukçuluk yapması beklenen bir departman birden rezerv kontrolü yapmadığı, aktüer süreçleri analiz etmediği dosyaların eritilmesi adına projeler üretmediği için suçlanan bir departman olmuştu.
Bugün ise iyi bir hukukçunun, yöneticilerinin hizmet ettikleri ‘iş’i diğer yöneticilerle aynı seviyede hatta onlardan daha iyi bilmeleri, şirketin yönetimine aktif olarak katılabilecek bilgiye sahip olmaları gerekiyor. Bununla birlikte, ideal olan, hukuk müşavirliğinin, şirketin tüm hukuki faaliyetleri üzerinde, tutarlılığı ve istikrarı sağlayabilmesi, maliyetleri kontrol altında tutabilmesi için merkezi bir otoriteye sahip olmasıdır. Hukuk müdürlüğünün başı, kısmen hukukçu kısmen yönetici olmalı.
Zira; son günlerde kanun ve genel şartların değişikliği ile bir kısım sorunlar çözülmeye çalışılıyor. Bu değişiklikler şirketlerin, işletmelerin, faaliyetlerini yürütürken hukuk hizmetlerine duydukları “günlük” ihtiyaçlar, artık “anlık” ihtiyaca dönüştürdü.
Belirtilen nedenlerle şirketlerin yönetim ekiplerine hukukçuların dâhil edilmesi, bir an önce “önleyici hukuk hizmeti” alınmaya başlanması rasyonel bir seçimdir. Başka bir söyleyişle, “önleyici hukuk hizmeti”, “telafi edici hukuk hizmeti”nden daha ucuzdur. Önleyici hukuk hizmetlerinden yararlanılabilmesi için, hukukçuların, yönetim ekiplerine dâhil edilmesi gerekir.
Ancak özellikle sigorta şirketlerinde çoğu hukuk müşavirliğinin organizasyonu “yatay”dır. Dolayısıyla, hukuk müşavirliğinde çalışan avukatların müşavirlik içerisinde “yukarı” terfi etme imkânları kısıtlıdır. Böyle olunca, avukatlar, mesleklerinde ilerleyebilmek için hukuk müşavirlikleri dışında bir kariyer planlaması yapmak zorunda olduklarını düşünürler. Bu da verimliliği azaltır. Bu nedenle, müşavirlikte çalışan avukatların şirket içerisinde veya uygun işletme birimlerine atanmalarının mümkün olduğu bir atama yöntemi benimsenmeli; atama yapılabilecek pozisyonlar görmeleri ve değerlendirmeleri için belirli dönemlerde avukatlara bildirilmelidir. Aksi halde şirketler yetişmiş avukatlarını sektördeki diğer şirketlere kaptırırlar.
Hukuk müşavirliğinin verimli çalışmasını sağlamak elbette önemlidir ve gereklidir; ancak yeterli değildir. Verimliliğinin sürdürülebilmesi de gerekir. Bunun için, müşavirlik içerisinde finansal kavramları, işletme terimlerini bilen, yöneticilik vasfına sahip, şirket için bir hukuk stratejisi belirleyebilen ve bunun uygulanmasını sağlayabilen bir avukat ekibi oluşturulmakla birlikte şirket üst yönetimlerin hukuk servislerine gereken önemi ve hassasiyeti göstermeleri gerekmektedir. Mesela buna, avukatların vekalet ilişkisi nedeni ile hak ettikleri vekalet ücretine göz koymamakla başlayabilirler…