Sigorta sektörü, 100 milyonlarca poliçe yoluyla topluma ulaşma noktasındaki genişliği ve ekonomide oynadığı rol bakımından sürdürülebilirliğin sağlanmasında güçlü bir kaldıraç oluyor
DÜNYA
Sigortacılık ekonomi için kaçınılmazdır. O olmadan, kişiler ve şirketler risk alamazlar ve varlıklarını koruyamazlar. İşte bu gerçekten yola çıkarak her yıl içinde bulunduğumuz haftayı “Sigorta Haftası” olarak kutluyoruz. Söz konusu hafta boyunca başta Türkiye Sigorta Birliği (TSB) olmak üzere sektör şirketleri ve kurumları birçok etkinliğe imza atıyor. Buradaki en önde gelen amaç ise ülkemizin gelişmiş ülke olma yolundaki en önemli parametrelerden biri olan ve henüz dünya ortalamasının çok altında kalmış olan sigortalılık oranını artırmak. Türkiye sigorta sektörünün Cumhuriyetin 100’üncü yılı olan 2023’teki hedefi toplamda yıllık 79 milyar TL’lik üretime ulaşıp dünya sıralamasında 28’inci sıradan 16’ncı basamağa tırmanmak.
Dünya genelinde sigorta sektörü prim üretimi 2012 yılı sonu verilerine göre 4.6 trilyon dolar ile Türkiye’nin milli gelirinin 5.5 katına ulaştı. ABD’de kişi başı yıllık prim üretimi 4 bin 350 dolar olurken, bu rakam Türkiye’de 146 dolar seviyelerinde kaldı. İşte bu fark sigortacılığın 100 yılı aşkın süredir faaliyet gösterdiği ülkemizde daha gidilecek ne kadar uzun bir yol olduğunun önemli bir göstergesi.
Sektör, Cumhuriyetin 100’üncü yılı olan 2023’te dünya genelindeki yerini 28’inci sıradan 16’ncı sıraya taşımayı hedefliyor. Sektörün 2023 yılındaki rakamsal hedefleri hayat dışı prim üretiminde 63 milyar lira, hayat sigortasında 16 milyar lira prim üretimine ulaşılması; hayat ve bireysel emeklilik sisteminde de toplanan fonların büyüklüğünün 400 milyar TL olması şeklinde çiziliyor. Öte yandan sigorta sektörü 2009-2013 yılları arasında 1.6 milyar TL kâr elde ederken, şirketler aynı dönemde sektör kârlılığının 31 katına denk gelen 49.9 milyar TL tazminat ödedi.
İlk çeyrekte primler yüzde 6.5 arttı
TSB verilerine göre 2013 sonunda Türkiye’de faaliyet gösteren 64 sigorta şirketi 24 milyar TL prim üretirken, bir önceki yıla oranla reel prim artışı yüzde 13.8 oldu. 2013 yılında hayat dışı sigortada prim üretiminin 2012 yılına oranla yüzde 22 artışla 20.8 milyar TL’ye hayat sigortasında ise yüzde 25 artışla 3.4 milyar TL’ye yükseldiği sigorta sektörünün 2014 yılı ilk çeyrekteki prim üretimi ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6.5 artarak 7 milyar 24 milyon lira oldu. Üretimin 6 milyar 223 milyon liralık bölümü elementer branşlardan 800 milyon liralık bölümüyse hayat sigortalarından elde edildi. Hayat dışı branşlarda üretim yüzde 10.7 oranında artarken, hayat sigortalarında yüzde 17.6 oranında azalma görüldü.
2014 yılı Mart ayı sonu verilerine göre; yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 8.39, ÜFE’de 12.31 olarak gerçekleşirken sektörün büyüme oranı enflasyonun gerisinde kaldı. Hayat dışı branşlarda reel büyüme sürmesine rağmen hayat sigortasındaki büyük daralma sektörde bir miktar endişe yarattı.
Türkiye’de sigorta prim üretiminin lokomotifini oluşturan kara araçlarında (kasko) prim üretimi yüzde 1.3 gerilerken kara araçları sorumluluk branşında (trafik) artış yüzde 8.3’te kaldı. Branşlara göre büyüme oranları; kazada yüzde 17.6, hastalık-sağlıkta 15, yangın ve doğal afetlerde 19.5, nakliyatta 17.3, genel zararlarda 9.7 ve genel sorumluluk sigortalarında yüzde 27.3 olarak gerçekleşti.
Sektörde memnuniyet verici gelişmeler oluyor
Sigorta Haftası III. Ulusal Sigorta Sempozyumu ile başladı. Sempozyumun açılışında konuşan Hazine Müsteşar Yardımcısı Burhanettin Aktaş, Türkiye’deki prim üretiminin yüzde 70’ini gerçekleştiren acentelerin kurumsallaşmasını desteklemek amacıyla nisan ayı sonunda yürürlüğe giren yönetmeliğe dikkat çekerek, “Yeni yönetmelik ile sigorta acenteliği faaliyetlerinin sigortacılık sektörüne olan güveni artırıcı bir biçimde sürdürmesi ve sözleşme taraflarının hak ve menfaatlerinin korunması hedefleniyor” dedi. Aktaş, toplumdaki sigorta algısının mimarının dağıtım kanalları olduğunun altını çizerek, “Mayısta yürürlüğe giren yeni bir yönetmelikle de teknolojik gelişmelere paralel olarak satışların, internet, çağrı merkezi ve benzeri satış yöntemleri ile yapılabilmesinin önü açıldı” diye konuştu. Aktaş, BES ve DASK ile ilgili gelişmelere de değinerek, BES’teki devlet katkısı ile memnuniyet verici bir artış sağlandığını, DASK’ın ise tapu işlemleri, elektrik ve su aboneliği için zorunlu hale getirilmesi ile 2017’de 10 milyon konutun sigortalanmasının hedeflendiğini söyledi.
“Doğru adımlar atarsak her şey mümkün”
TSB Başkanı ve Groupama Türkiye Genel Müdürü Ramazan Ülger, ülkemizde bireylerin, sektörün ve kamu kurumlarının birlikte doğru adımlar atması durumunda dünyadaki gelişmiş ekonomilerin sigorta ve bireysel emeklilik sistemi büyüklüğüne ulaşılmasının mümkün olduğunu söyledi. Sigorta Haftası’na yönelik açıklamalarda bulunan Ramazan Ülger, sektörün 2013 yılında, geçen senelerle karşılaştırıldığında olumlu bir seyir içerisinde faaliyetlerini sürdürdüğünü ve primlerini artırmaktan ziyade hasarın efektif ve standart prosedürlerle yönetilmesinden yana bir tavır sergilediğini belirtti. Ülger, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bununla birlikte kârlılığın sürdürülebilmesi, sigortacılığın ana kurallarından olan risk seçiminin doğru yapılması ve aktüeryal prim hesaplamalardan uzaklaşılmaması ile mümkündür. Şirketler de her geçen dönem bu konularda iyiye gitmektedirler.”
Bilinç arttıkça yükselecek
2023 yolunda öngörülen hedeflerin gerçekleşmesi ile birlikte sigorta sektörünün GSYH içindeki payının gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmasının amaçlandığının altını çizen Ülger, “Ülkemizde bireylerin, sektörün ve kamu kurumlarının birlikte doğru adımlar atması durumunda dünyadaki gelişmiş ekonomilerin sigorta ve bireysel emeklilik sistemi büyüklüğüne ulaşılması mümkündür” dedi. Türk halkının demografik yapısına uygun ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik her ürünün sektörü belirli bir oranda büyüteceği öngörüsünde bulunan Ramazan Ülger sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğru zamanda ve doğru pazarlama teknikleri ile riske yönelik fiyatlandırma yapılarak sektöre sunulan her yeni ürünün geri dönüşü muhakkak ki olumlu olacaktır. Öte yandan TSB olarak yürüttüğümüz iletişim çalışmalarıyla doğru sigorta sahipliği bilincini geliştirmeye yönelik çabalar gösteriyoruz. Bu bilinç geliştikçe genel anlamda sigorta sahipliği de yükselecek.”