Sigorta sektörü zor günler geçiriyor. Trafik sigortalarında tavan fiyat uygulamasının sonrasında sektörün tüm oyuncuları sıkıntı yaşamaya başladı. Acente komisyonlarına getirilen taban komisyon ve tavan fiyatlarla acenteler yüzde 40’a yakın bir gelir kaybı ile karşı karşıya. Şirketlerin hesabı ile Hazine’nin hesabı tutmadığı için son uygulama şirketler için tehlike çanları çaldırıyor. Şirketler bu sıkıntıları yaşarken bu tabii ki eksperlere giden işlere de sekte vuracağı aşikar. Bu son yaşananlardan kimsenin mutlu olduğu söylenemez.
GENEL KURUL ÇIRAĞAN’DA
Geçtiğimiz hafta içerisinde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in TSB’nin Genel Kurulu’nu katılacağı sektöre TSB tarafından duyurulmuştu. Sayın Şimşek’in toplantıya katılabilmesi için programına uysun diye 26 Nisan’da yapılacağı açıklanan TSB Genel Kurulu 28 Nisan’a alındı. Hatta muhtemelen Çırağan’a bir başka toplantı için gelecek olan Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in toplantıya katılabilmesi için TSB Genel Kurulu Çırağan’a alındı.
KAOSTAN ÇIKIŞ MASADA
Böyle bir dönemde Sayın Şimşek’in sigorta şirketlerinin tüm yetkilileri ile ilk kez bir arada bulunması tabii ki bir fırsat. TSB yöneticileri geçtiğimiz perşembe günü bir araya gelerek kendi aralarında bu durumdan çıkış yollarını tartıştıklarını duyduk. Yapılması gereken de buydu tabii ki. Ve edindiğimiz bilgilere göre bu toplantıda birkaç öneri üzerinde fikir birliğine varmış TSB yetkilileri.
TSB TOPLUCA HAZİNE’de
Sektöre tekrar nefes aldırabilecek birkaç öneriyi Sayın Şimşek’e sunmadan önce Hazine Sigortacılık Genel Müdürü Şerif Çakırsoy’a götürmek üzerinde anlaşmaya varılmış. Hemen randevu istenmiş. Ve bugün öğleden sonra sigorta şirketlerinin yöneticileri hep birlikte Sayın Çakırsoy’u ziyaret edeceklermiş. Burada nasıl bir mutabakat sağlanır ve Cuma günü yapılack TSB Genel Kurul’na katılacak Mehmet Şimşek’in önüne neler götürülecek bugün belli olacakmış. Bekleyelim görelim.
Bir ülke için sigortacılık sektörünün zayıflaması tehlikelidir. Sigorta veya adına ne derseniz deyin, böyle bir sistemin olmadığını varsayalım. Tüketici olarak düşünün, kredi ile bir araç alıyorsunuz ve bir kaza anında arabanız pert oluyor, bir anda arabanıza ödediğiniz peşinat buharlaşıyor, ayrıca bankaya da yıllarca kredi ödemeye devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir daha kredi ile araç alır mısınız veya çocuğunuza aldırır mısınız? Yıllarınızın birikimi ile bir atölye veya bir lokanta açmaya çalışıyorsunuz ve bir anda çıkan yangın tüm birikiminizi götürüyor. Üstelik krediyi yapacağınız iş sayesinde ödeyeceğinizi planladınız ama işiniz kalmadığı için aldığınız krediyi ödeyemediniz ve şimdi borcu kapatabilmek için evinizi de satmanız ve ailenizle kiraya çıkmanız gerekiyor. Çocuğunuz ileride kredi ile iş kurmak istese ne dersiniz? Çok güzel bir iş planınız var ve kısıtlı sermayeniz ile 3 kamyon alarak lojistik sektörüne giriyorsunuz, bir şöförünüzün hatası sonucu ortaya çıkan masrafı trafik poliçesi diye bir kavram olmadığı için karşılamak adına kamyonlarını satmak zorunda kalıyorsunuz. Halbuki o kaza olmasa ileride belki çok büyük bir filonuz olacaktı? Bunlar en basit örnekler.
Türkiye’de sigortacılık sektörü ne durumda? Sektörün yöneticileri başarılı mı? Tüketicilerin bakış açısı nasıl? Sigortacılık ülkemize nasıl bir katma değer sağlıyor? Bunları tartışabiliyor muyuz?
Benim kendi dar bakış açımdan bakacak olursak sektör yöneticileri eksperler ile ekspertiz ücretleri konusunda bir anlaşma sağlayamadılar, kendileri bir çözüm üretemediler ve bürokratların devreye girmesi ile bir ücret tarifesi ortaya çıktı.
Trafik poliçelerinde acentelerin komisyonlarını kıstılar, acenteler ile bir anlaşma sağlayamadılar, kendileri bir çözüm üretemediler ve bürokratların devreye girmesi ile asgari komisyon oranı belirlendi.
Trafik poliçelerinde alınması gereken primleri hesaplayamadılar, yıllarca zarara katlandılar, bıçak kemiğe dayanınca primleri bir anda arttırmaya kalktılar, düştükleri durumu bürokratlara bile tam olarak izah edemediler ki kendi ürünlerinin fiyatlarını kendileri değil, bürokratlar hesaplar oldu.
Geçmişte tüketicilerine kendilerini geliştirme adına yeterince bilgi vermediler, alınması gereken önlemleri anlatmadılar, sadece poliçe yapma telaşına düştüler, yıllar sonra da bu tesisleri aşırı riskli diye sınıflandırıp birden bire sigortalamaz oldular. Sonrasında ortaya çıkan tüketici memnuniyetsizliği yine bürokratlara kadar ulaştı, bürokratların desteği ile risk analizi yaparak bu tesisleri tekrar sigortalamayı denediler.
Benim dar bakış açıma göre yöneticiler sorunları göremeyip, öteleyip, çözümü bürokratlara bırakıyorlar.
Bana göre ne zaman gelir de, bir yatırımcı iş kuracağı zaman önce sigortacıları arayıp danışmanlık almak isterse işte o zaman sigortacılık hak ettiği seviyeye gelmiştir. Yani bir atölye, bir otel, bir lokanta, bir mağaza açmak isteyen kişi önce sigortacımı arayayım, nasıl bir inşaat, nasıl bir dekorasyon yapmalıyım, nasıl bir iş planı oluşturmalıyım, hangi iş güvenliği önlemleri almalıyım diye sigortacısını arıyorsa demek ki bu sektör hak ettiği yerdedir ve bu sektörde çalışanlar da hem işlerinden gurur duyuyordur hem de gelecek kaygısı da yaşamıyorlardır.
Aksi takdirde biz sorunları çözemeyip bürokratlardan çözüm beklemeye alışırsak hem birbirimize hem de tüketicilere zarar vermeye devam ederiz.
Ben hatalı düşünüyor olabilirim, hatam veya hatalarım var ise lütfen beni uyarın ki bilgi kirliliği yaratmayayım.
Çok doğru bir yorum ama düzenleyici ve denetleyici kurum olan Hazine’de bu geçmişte çok parlak bir sicile sahip değil, acentelerde , eksperlerde hatta sigortalılar da çok masum değil kısacası tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş bir sistem herkes kendi cebini düşünür sonra hep beraber ağlarlar