Şemsiye Dergisi, Ağustos sayısında Marmara depreminin 20. seneyi devriyesi nedeniyle deprem sigortalarını kapağına taşıdı. Aslında deprem içinde bulunduğumuz ayda Ege başta olmak üzere Akdeniz ve Marmara’da kendini yeniden hatırlattı.
Depremin ne zaman, hangi şiddette geleceğini hiçbir zaman bilemiyoruz. 1999’da yaşanan Marmara depreminden bu yana 20 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ gerekli önlemler alınmıyor ve kayıplar yaşanabiliyor. Depremin yarattığı maddi ve manevi hasarın etkisi çok uzun bir zaman dilimi boyunca sürüyor. Ülkemizde 17 Ağustos 1999’da yaşanan Gölcük depremi gibi birçok büyük deprem ile bu acı gerçeği maalesef yaşadık. Enkaz görüntüleri, yardım çağrıları aradan geçen onca yıla rağmen gözlerimizin önünde ve o acı çığlıklar kulaklarımızda çınlıyor. “Sesimi duyan var mı?” şeklindeki bağırmaları unutmamız mümkün mü? Deprem, tüm boyutlarıyla yalnızca afet yaşayan bireylerin ya da ailelerin değil, tüm ülkeyi etkileyen bir doğa olayı…
Sigortacılık nasıl bir meslek?
Sigorta Medya Genel Yayın Yönetmeni Can Kantar, Şemsiye Dergisi’ndeki Editör köşesinde sigortacılığın nasıl bir meslek olduğunu işliyor. Kantar’ın makalesinde şunlara dikkat çekiyor:
“Gençlerimiz üniversite için tercihlerini yaptılar. Evet yeni moda meslekler var. Ülkemizdeki popüler meslekler her geçen gün değişiyor. Mesela 80’li yıllarda bilgisayar mühendisliği çok popülerdi. Bütün okullar onun bölümünü açtılar. Sonrasında yıllar geçtikçe bilgisayar mühendisleri istedikleri gibi iş bulamadıkları için ara sokaklarda bilgisayar tamircisi açar oldular. Bir dönem iletişim fakültesi, gazetecilik çok popülerdi. Yüzlerce İletişim Fakültesi kuruldu. Sonra bizim tarafta istihdam olanakları daraldıkça, mezun arkadaşlar iş bulamayıp başka sektörlere dağıldılar. Ne iş olsa yapar oldular. Sigortacılık denildiğinde ne yazık ki, kaytan bıyıklı elinde çantalı, elini verdiğinde kolunu alamayacağın tipler hep akıllarda.”
“Belki de hâlâ öyle. Sonra kanunlar çıktı ve sektör kendine çeki düzen verdi. Ama sigorta sektöründeki istihdam olanakları çok farklılaştı. Konuşma yapmak için birçok üniversiteye gidiyorum. Öğrencilerin hedefi bir sigorta şirketine kapak atıp, masa başı bir iş ile neredeyse asgari ücretle çalışmak. Ama sektörün ihtiyacıbu değil, sahada sigortayı anlatacak, pazarlamasını ve satışını yapacak donanımlı gençler lazım. Şimdiki gençler, sahada olduğunda çok daha fazla kazanabilecekken, kendisini zorlamadan masa başında asgari ücret almaya razı.”
Üreticinin can dostu: Nakliyat Sigortaları
Şemsiye Dergisi’nin Ağustos ayındaki dikkat çeken haberlerinden biri de “Üreticinin can dostu: Nakliyat Sigortaları” başlığını taşıyor. Nakliyat Sigortalarının birey veya şirketler için önemi her geçen gün daha da artıyor. Şirketler; fabrikalarını, araçlarını, makinelerini sigortaladıktan sonra sıra ürünlerin nakliyesine geliyor. Ancak nakliye esnasındaki riskler de sayılamayacak kadar çok. Gemi, uçak, kamyon ya da tren gibi araçlarla taşınan mallar; bir kaza ya da bir olaya bağlı olarak fiziken zarar görmesi durumunda nakliyat sigortasıyla teminat altına alınıyor.
Geçen ay basına yansıyan bir haber dikkatimizi çekmişti. Haberde Suudi Arabistan’ın 23 Haziran’da Türkiye’den çıkan, 1 Temmuz’da Cidde Limanı’na varan TIR’ların 24gündür bekletildiği yazıyordu. Bu araçların yaş kayısı, üzüm, nektar, karpuz, domates, gibi yaş sebze, meyve taşıdığı ve hepsinin çürüdüğü belirtilmişti. Yaş sebze ve meyvelerin yaklaşık 7 bin ton olduğunu ve çürütülen 1 ton malın ihracatçıya maliyetinin 25-35 bin dolar olduğu vurgulanmıştı. Yine benzer haberde Türkiye’den Suudi Arabistan’a ihraç edilen tekstil ürünlerinin ise 15 gündür ülkeye giriş yapmak için beklediği dile getiriliyordu. İşte bu ve benzeri risklere nakliyat sigortaları teminat sağlıyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) verilerine göre nakliyat sigortaları; Emtea Nakliyat Sigortası ve Kıymet Sigortası olarak da ikiye ayrılıyor.
Sitenizi yangın ve sel riskine karşı koruyun
Modern hayatın gereklerinden biri de toplu yaşam alanları. Artan nüfus oranı ve gelişen şehircilik anlayışıyla gün geçtikçe insanlar daha güvende olabilecekleri apartman, site ve toplu konutları tercih ediyor. Yaşam alanlarımız, iş yerimize veya evimizin bahçesine girince ya da sitemize adım atar atmaz başlıyor. Site veya apartman sakinlerinin kullanmak zorunda oldukları ve ortak alan diye tabir edilen site girişi, koridorlar, merdivenler, oyun alanları; kalorifer daireleri, su depoları, yürüyüş yolları, dinlenme alanları, kafeler, yüzme havuzları, bisiklet yolları, yangın emniyet merdivenleri; sığınaklar, genel tuvalet ve lavabolar, garajlar birbirinden farklı riskler barındırıyor.
Ortak kullanım alanlarını su basabiliyor, yangın çıkabiliyor, terör, ayaklanma ve halk hareketleri gibi beklenmedik olaylar hasara neden olabiliyor. Bu da site yöneticilerine ortak alanların güvenliği açısından önemli sorumluluklar yüklüyor.