Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SDDK) resmen kuruldu. SDDK için çok personel alınacak.
Böyle bir yapı içerisinde bulunmak herkesin isteği olmalı. SDDK için personel alınacaksa tabii ki Sigorta Denetleme Kurulu ve Sigortacılık Genel Müdürlüğü personelinden faydalanılacak. Fakat sektör kulağına gelen duyumlara göre aynı zamanda Tahkim’de değer kaybı dosyalarına bakarak yüksek kazanç elde eden bu bürokratların SDDK içinde yer alma istekleri yokmuş. İddialara göre bunun sebebinin SDDK içerisinde yer alacakların Tahkim’de dosya bakamayacak olması bu kişilerin emekliliklerini istemelerine neden olacakmış. Neredeyse hepsinin dışarıda kurdukları ofisleri ile dosya bakarak ciddi bir kazanç elde ettikleri biliniyor. Tahkim dosyaları azalırsa… Geçtiğimiz senelerde SDK ve SGM arasındaki hakem sınavı tartışmaları sonrasında bilindiği gibi mevzuat gereği bu bürokratların dosya bakmasına engel getirilmişti. Bir “bürokrat denetlediği bir kurumdan kazanç elde edemez” kanunu gereği dosyalardan el çektirilmişti. Sonrasında TSB devreye girerek bu bürokratların dosya bakmalarının yolu açılmıştı. Şimdi ise SDDK’nın kurulması ile birlikte bu bürokratların seçim yapması gerekecek. Bir tarafta 8-10 bin TL maaş, diğer tarafta 50-60 bin TL maaş olduğundan bu bürokratların istifa edip Hakemliğe devam etmek istedikleri sektör kulislerinde dolaşıyor. Ama özellikle değer kaybı sorunu sektör şirketlerinin üzerinde durduğu en önemli konu. SDDK’nın kuruluşu ile birlikte muhtemelen üzerinde ilk çalışılacak konulardan birinin bu olacağı iddia ediliyor. Öyle olduğunda dosya sayısı azaldığında ve artık hakem sınavını bu kurumlar müdahil olamayacağından yeni hakemler sisteme girdiğinde geçmişte kazanılan bu tatlı paraların pek olamayacağını ihtimali bile dikkate alınması gerekir. Bekleyip göreceğiz.
Sigorta tahkim komisyonu çiftlik gibiydi. 2007 de kurulan Tahkimde personel için bir barem, kariyer ve terfi sistemi yoktu. İlkokul mezunu dahi personel olarak alınabiliyordu.2022 temmuz-2023 kasım arasındaki dönemde; Tahkim personel rejimi ve organizasyon şeması yeniden oluşturuldu. Personel iç yönetmeliği çıkarıldı. Geçmişe dönük personelin hak kayıpları giderildi. Personel alımında üniversite mezuniyet şartı getirildi. Önceleri bir yıllık personel ile on -onbeş yıllık personel terfi almadan aynı maaşı alıyordu. Tahkimdeki çalışma süresine uygun olarak geriye dönük terfiler ve hak kayıpları giderildi. Bu sebeple bazı personele tahkimdeki görev süresine uygun olarak iki, üç veya dört vb gibi bir kezlik düzeltme terfileri yapıldı. Yine bahse konu dönemde tahkim dava dosyalarına yapıştırılan fiziki baro pulları kaldırıldı. Çünkü işi biten dosyaların pulları sökülüp yeni dosyalara konularak suiistimal yapılıyordu. Bu dönemden önceki müdür döneminde eski baro pulları sökülüp yeni dosyalara yapıştırıldığı, dolayısıyla baro pulu ücretinin cebe atıldığı ile ilgili şikâyet vardı. Bunun üzerine bu dönemde gidildi. Barolar birliğiyle ortak bir proje yürüterek suiistimali imkânsız olan dijital baro pulu sistemine geçildi. Havva hanımında içinde bulunduğu çaycı ve hizmetliler dört veya beş kişi taşeron şirket üzerinden çalıştırılıyordu bu dönemde taşeron şirket ücret farkı da bu çalışanlara gitsin diye taşeron şirkete sağlanan rant kapısı kapatılarak bu işçiler kadroya alındı. Böylece tahkime maliyet artışı olmadan bu beş kişinin maaşı artırılmış oldu. İç denetime bir kişi daha alınarak güçlendirildi. İlk defa hakemlere dosya sınırlaması getirilerek hukuk bürolarının hakem olmayan çalışanlarına hakem gibi dosya yaptırmasının önüne geçildi. İlk kez bu dönemde kanuni süresinde tamamlanmayan dosyaların hakemlerinin hakemlikleri bir yıl süresince askıya alındı. Hakemlere bir disiplin getirilmeye çalışıldı. Hem İstanbul hem de Ankara barosu temsilcisi olmadıkları tahkim hakemleri için bildiri yayınladılar. Avukatlık teşkilatı olan baroların hakemler için ayağa kalkmasının garipliğini sizlere bırakıyorum.
Tahkime dosya getiren avukatlardan sadece on tanesi tahkim dava dosyalarının yüzde yetmişini getiriyor. Türkiye de 200 bin avukat olduğu düşünüldüğünde bu baroların sadece on veya yirmi kişinin menfaati için tepki gösterdikleri açıktır. Avukatlık kanununa göre avukatların birbirine dava dosyası göndermesi bile yasakken yaklaşık yedi yüz bin tahkim dava dosyasının yüzde yetmişini getiren bu avukatlar için baroların hiçbir işlem ve araştırma yapmadığı görülecektir.
Tahkimde elektronik başvuruya geçmeden iki gün önce yüz elli bin, bundan üç ay öncede yüz otuz bin fiziki başvuru dosyası alan ve bu kalitesiz dosyaların değeri, ilgili tarihte üç lira iken 12 liraya alan toplamda 7 milyon TL menfaat sağlanan ve elektronik başvuruya geçildiği için kullanılmayan bu dosyaları alan kişiler hakkında o dönemde SEDDK başkanı Kurum soruşturmasına izin vermemesine rağmen iç soruşturma başlatılmıştır.
Bu dönemde görevden uzaklaştırılan kişilerden bazıları dışarıdaki avukatlara bilgi sattığı tespit edildiği için işten çıkarılmış olup bu kişiler neredeyse Tahkimin kuruluşundan beri çalışıyorlardı. Bu dönemdeki Tahkim müdürü idari işler müdürlüğüne eskisini kovarak yeni bir yönetici getirdi. Bunun sebebi tahkim fiziki başvuru dosyalarını elektronik başvuruya geçilmesine rağmen fahiş fiyatla satın alan Cengiz BAYER‘in aniden görevden uzaklaştırılması olup, yerine kısa sürede muhasebeden anlayan, yöneticilik yapmış ve başka şirkette yöneticilik yapmakta olan Murat Öz’ü getirmiştir. Murat Öz Tahkim komisyonunun önerisi ve tahkim yönetim kurulunun onayıyla atanmıştır. Bu dönemde SEDDK Başkanı Tahkim müdüründen şoförünün karısının ve bir yakınının işe almasını istemiş ve o dönem Tahkim komisyon müdürü bu talebi reddetmiştir. Söz konusu Tahkim müdürü ancak dört ay görev yapabilmiştir. Kendini göreve getiren SEDDK Başkanının işe alım talebini kabul etmeyen Tahkim müdürü SEDDK Başkan yardımcısının talebini de dikkate almadı. Murat bey biraz katı bir yönetici olmasına rağmen işini ciddiyetle yapan dürüst bir yöneticiydi. Bir ay kadar önce ayrıldı.
Bunun yanında bu dönemde geriye dönük beş yıllık harcama denetimi başlatıldı. İç denetçi Aslıhan hanımın gönderilme sebebi Tahkime gelen bazı hakemlere ve bilirkişilere fazla dosya atandığı ile ilgili şikayetleri, pandemi döneminde tahkimin üçüncü katı bile yüzde elli boşken ikinci katın fahiş fiyata kiralanması ve mefruşatı ve bu bedelin peşin ödenmesi, fahiş fiyata alınan başvuru dosyası vb ile ilgili şikayetlerin soruşturma talimatını savsaklamasıdır. Aslıhan hanımın raporunda Tahkim komisyon Başkan ve üyelerinin harcaması ile ilgili bir tespit bulunmamaktadır. Sadece SEDDK Başkanı Mehmet Akif Eroğlu’nun basın danışmanının ücretinin ve tahsis edilen aracının masrafının Tahkim den ödenmesi ve bazı tahkim personelinin personel yetersizliği sebebiyle SEDDK da çalıştırılması ile ilgilidir. Bu işlemlerin talimatı SEDDK Başkanı Mehmet Akif Eroğlu tarafından verilmiş olmasına rağmen sanki Tahkim komisyonu başkanı ve müdürü tarafından yapılmış gibi Aslıhan hanımın raporuna yansıtılmıştır. Aslıhan hanımın raporunda Murat Öz’le ilgili de hiçbir tespit bulunmamaktadır. Hakkında sosyal medyada dram yazılan Çaycı Havva Hanım ise Tahkimdeki dört kişi hakkında da ilişki iddiasında bulunmuş, hepsinin iftira olduğu tespit edilmiştir. Bu hanım o zamanın SEDDK Başkanının talimatıyla SEDDK’ya çağrılmış başkanla ortak çalışan başkan yardımcısı bir kadın SEDDK’da karşılamış, Başkan yardımcısı Mehmet beyle Kurumda asansör çıkışında karşılaşma tehlikesi oluştuğu için Havva hanımı Mehmet beyden saklamışlardır. Havva hanıma vaatlerle şikâyet dilekçesi yazdırılıp “Korkma bizim amacımız Mehmet beyi görevden almak, seni koruyacağız” diyerek kadına güvence vermişlerdir. Bu iftira dilekçesi aynı zamanda ilgili yönetici tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığına gönderilmiştir. Hazine ve maliye Bakanlığı Mehmet Bey hakkında yapılan soruşturma raporunda bu iftiraların gerçek olmadığı kanaati sonucuna ulaşmıştır. Bu raporun bir nüshası ilgili kuruma gönderilmiştir.
Fatih Bilir ve avanesi, onu oluşturan kişiler bu gerçekleri bilmiyor olabilir mi? Dürüstlük maskesine sığınarak kurgu yalanlar söylemek, Gri Sigorta AŞ taifesine hizmet etmek bunlardan sağlanan menfaat karşılığı uydurma isimle iftira atmak zaten itibar suikastıyla kazanç sağlamanın en adi yöntemidir.
Bir zamanlar FETÖ’nün bir FUAT AVNİ’si vardı. O da Fatih Bilir gibi sahte isimle yurt dışından iftira atardı. Fatih Bilir de tıpkı onun gibi yurt dışından iftira atan biri olup, aynı merkezden yönetilen ve aşağı yukarı aynı tarihlerde iftiraya başlayan bir FETÖ organizasyonudur. Fatih Bilirin hangi ülkeden sosyal medya yayını yaptığı, telefonu, kaç kişiden oluştuğu, haber ağı, ticari ilişkileri, para akışı takip edilmekte olup, yakında gerçek kimlikleriyle yargılandıklarını göreceksiniz. Onu takip edenler, abone olanlar yakında bu FÖTÖ’cü ekiple beraber tıpkı Adnan Oktar ve avanesi gibi takibe uğradıklarında hiç şikâyet etmesinler.
Bunlar şantajcı menfaat grubu olmasa elimde dekont var diyerek SEDDK Başkanı Davut Menteşe iftira atarlar mıydı? Her türlü hakaretle, küfürle iftira atmak yerine, iddia ettikleri rüşvet dekontunu savcılıklara gönderirlerdi. Neyin karşılığını bekliyorsunuz. Çünkü yok. Onlar beslendikleri kaynak adına GRİ Dosyasını engellemek için ileri gidersen iftiranın dozunu artırırım diyerek sahiplerine yal parasının karşılığı hizmeti yerine getirmekteler.