22 Kasım 2024, Cuma
spot_img

Salgın hastalıklar iş kazası kapsamında mı?

Hayatımız Sigortalı yazarı, uzman eksper Mustafa Nazlıer oldukça detaylı COVID 19 makalesi kaleme aldı. “Salgın hastalıklar iş kazası kapsamında mı?” sorusunu cevaplayan Nazlıer; “Borç ödeme sigortasında ek teminat ile Pandemik hastalıklar sigorta kapsamında” diyor. 

Mustafa Nazlıer’in makalesi şu şekilde…


mustafa nazlıer
Mustafa Nazlıer

Bir süredir yaşantımızın en önemli gündemini oluşturan COVID 19 salgın hastalığı; uzun bir süre daha hayatımızda kalacak. Risk açısından henüz sürecin başındayız. Risk başladı ve devam ediyor. ‘Esnasındayız’ dediğimiz dönemi takiben riskin direk etkilerinde pik noktasına çıkacağız. Sonrasındaki süreç deneyimlenen ve belirginleşen hali ile kendiliğinden yol gösterici olacaktır. Bu aşama için yeni başlayan riskin ‘etkileme evresi’ denilebilir.

Diğer taraftan; ‘risk yönetimi’ denildiğinde hiçbir zaman tüm dünyaya bu kadar etkili ve yoğun anlatım olanağı olmadığına tanık olacağımız bir dönem yaşıyoruz. Tüm dünya risk altında iken her bir toplum birbirini, ne yaptıklarını, neler yaşadıklarını gözlemleyerek takip etme gayretinde. Bu aşamada tüm dünya riski en iyi yöneten ülkeyi heyecanla bekleyip can kulağı ile dinliyor.

Çünkü karşılığında kaybedilecek olan şey can sağılığı veya yaşam konforu olacak. Sonucun bu kadar ciddi oluşu, risk yönetiminin önemini anlamayı sağlıyor.

Her kriz ve kaos kendi fırsatlarını da yaratır. Kriz ve kaosun direk ve dolaylı etkileri henüz ölçülemez durumda. Koşullar ağırlaştıkça tüm dünyada her bir birey; ‘Ne yapacağım? Nasıl yapacağım? Kimden destek sağlarım?” sorularını her an sorgulatacak.

Az veya çok bilgili olmasının hiçbir önemi yok. Her bir bireyin ilk aklına gelen elbette sigorta sözcüğü olacaktır. ‘Keşke’ denildiği gibi ‘Bir dahaki sefere’ diyenler de olacaktır.

Her kriz ve kaosun sigorta sektörü için yaratacağı etkiyi iyi anlamak gerek.   Bu ve benzer durumlarda herkes devletlerin davranışsallığını ölçerek medet umarken; iyi bir risk yönetimi ile sigorta programına sahip olan kişi ve kuruluşların en konforlu taraf olduğunu unutmamak gerek.

Kötü günlerden geçerken ülkemizin de dikkate aldığı en önemli gündem konuları “Covid 19 Riskinin Yönetimi ve Sonuçları”… Sabah kalkarken ve akşam yatarken önemini yitirmeden uzun bir süre bu riskle uğraşacağız. Bu gün herkesi rahatlatacak en iyi enstrüman SİGORTA POLİÇESİDİR. Koşulları kapsamında en iyi dayanak ve kaldıracımız poliçemiz.

Salgın hastalık riskini fırsata çevirmesi için tüm bireylerin risk ve sonuçları konusunda düşünmeye çok zamanları olacak. Hem risk altında iken hem de tedirgin bekleyiş ile geleceği sorgulayacağız. Maalesef şunu da yazmadan edemeyeceğim ‘Gerektiğinde satın alamayacağınız tek şey SİGORTA POLİÇESİDİR’. Mutlaka önceden alınmış olması gerekir.

İçinden geçtiğimiz şu günlerden sonra her kişi ve kuruluşlun kendi olanakları nispetinde risk yönetimi ve sigorta programı yapması şart ve kaçınılmaz. Devletlerin destekleri her zaman sınırlı olacaktır.  Her şeyi kamudan beklemek te iyi bir seçenek değil.

Son günlerde sık sorgulanan konu ‘Salgın Hastalıkların İşveren Mali Mesuliyet Poliçesindeki durumu?’ Konu tamamen hukuki içerik taşıyor. Olayı geniş perspektif ile değerlendirmek gerekecek.

Öncelikle tüm dünyayı eşit koşullar ve zamanda etkilediğinden salgın hastalığın tanımı değişmektedir. PANDEMİ olarak tanımlanan süreci anlamamız gerek. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ilan edilmedikçe Pandemi tanımı genel olarak kullanılamaz.

PANDEMİ NEDİR?

Pandemi, dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir. Pandemi durumu virüslerde karşılaşılabilmektedir. Virüsün yayılması ve tutunması pandemik olarak yorumlanmaktadır. DSÖ, en son 2009 yılında İnfluenza (H1N1) virüsü nedeniyle pandemi ilan etmişti. Türkiye’de de ilk vaka 2009 yılında çıkmış ve toplam 14 bine yakın vaka görülmüştü.

DSÖ açıklamasını takiben tüm devletlerin bunu dikkat ederek, alacağı aksiyonlar var. Küresel ölçekte kabul görmesi hukuki sonucunu da etkileyecektir. Riski doğru yöneten ülkelerin alacağı kararlar ile salgının değişen dinamik durumu her zaman ve her durum için anlık karar almayı gerektirecektir.

Ülkemizin bu gün içinde bulunduğu durum tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte değerlendirerek Bilim Kurulu Kararlarıyla kamu iradesi olarak açıklandığından sürecin yönetilmekte olduğunu anlıyoruz. Yönetilebilen durumda olduğunu da kabul ediyoruz. Ayrıca bunu destekleyen anlık değişken kararlar yönetim iradesi olarak yansıyor.

Bu kararlardan birisi iş hayatı. Kamu otoritesi olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı ilan etmedikçe; ekonomi çarkları için iş hayatının sürdürülebilir kalmasına özen gösteriyor. Kesin olan şu ki gerekçeleriyle planlanan ve yönetilen süreç bu aşamada çalışmaya devam edilebileceğini gösteriyor. Faaliyet türüne veya çalışan pozisyonuna göre evden çalışma seçeneğine geçişler oldu. Bu koşullarda evden çalışma olanağı olmayan iş kollarında işe devam ediliyor. Bu durumda; ‘İşe devam ederken Covid 19’a yakalanan çalışan için İşveren sorumluluğu nedir? İşveren sorumlu mudur? Bu tür bir durumun tespiti nasıl yapılır? Hangi aşamada hastalık bulaşmıştır? İş ile olan ilgisi nasıl kanıtlanacak?’ gibi bir çok soru var.

Öncelikle iş kanunu kapsamında değerlendirmek için İş ve Sosyal Güvenlik  Uzmanı Sayın Sadettin Orhan’ın görüşünü sorduğumda; şunları söyledi:

“Covid-19’un bir çalışana bulaşması iş kazası veya meslek hastalığı kapsamına girmez. Zira 5510 Sayılı Kanundaki ne iş kazası tanımı ne de meslek hastalığı tanımı Covid-19 salgını ile uyuşmuyor. Fakat Yargıtay 21. Dairesi geçtiğimiz yıllarda H1N1 salgın vakası sonucu vefat eden bir işçi ile ilgili verdiği kararda; bu olayı iş kazası olarak değerlendirdi ve işvereni kusurlu saydı. Gerçi söz konusu karar İçtihadı Birleştirme Kararı olmadığı için işverenler açısından bağlayıcı değil.”

“Fakat yine de Covid-19 ile ilgili olarak da yargı sürecinde bu tür kararlarla karşılaşmak mümkündür. İhtiyatlı olmak adına, -Yargıtay görüşüne katılmamakla birlikte- işverenlerin ve sigorta şirketlerinin bu türden kararlara hazırlıklı olmalarında fayda görüyorum.”

“Kısaca hukuki ve teknik açıdan İş Kazası ve Meslek Hastalığı olarak kabul edilmedikçe iş veren sorumlu olmayacaktır.”

Benzer bir hastalık olan Domuz Gribi (H1N1) salgınında yaşanan her ne kadar örnek gösterilse de alınan kararın her bir ayrıntısı ayrıca incelenerek değerlendirilmelidir.

Konuya ilişkin Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Kararı

Ukrayna’da domuz gribine yakalanan şoförün ölümü iş kazası sayıldı. Yeni tip koronavirüs tüm dünyayı tehdit ederken, Yargıtay’dan 2009 yılında yaşanan domuz gribi salgınında ölen kişiyle ilgili emsal teşkil edecek iş kazası kararı çıktı. Yargıtay, bir TIR şoförünün 2009 yılında yük götürdüğü Ukrayna’dan döndükten sonra; domuz gribine yol açan H1N1 virüsünün kuluçka süresi içinde hastalığa yakalanıp; daha sonra ölümünü iş kazası olarak değerlendirdi.

Karar aşağıdaki gibidir.

T.C. YARGITAY YİRMİBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ

Esas : 2018/5018
Karar : 2019/2931
Tarih : 15.04.2019
  • İŞ KAZASININ TANIMI
  • UYGUN İLLİYET BAĞI


(5510 s. Sosyal ve Genel Sağlık Sigortası K m. 13)

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, murisi …’un, 26/12/2009 tarihinde iş kazası sonucu öldüğünün tespitine, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

KARAR

Davacılar; murislerinin iş kazası sonucu vefat ettiğinin tespitini istemişlerdir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacılar murisinin davalı şirkette 01.05.1996 tarihinden itibaren TIR şoförü olarak çalıştığı; murisin en son 26.11.2009 tarihinde … Limanı’ndan çıkış yapıp Ukrayna’ya gittiği; yine aynı limandan 11.12.2009 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, işyerinin bulunduğu Trabzon iline dönerken kendisini iyi hissetmediği için …Devlet Hastanesi’ne 13.12.2009 tarihinde müracaat ettiği ve söz konusu hastanede muayene edilerek raporun tanı kısmına; “akut üst solunum yolu enfeksiyonu, tanımlanmamış” yazıldığı, murise iğne yapılıp ilaç verildiği; daha sonra murisin Trabzon iline gittiği, 15.12.2009 tarihinde ise işveren tarafından yine Ukrayna’ya gitmek üzere görevlendirildiği; ancak Çarşamba İlçesi’nde trafik kazası geçirdiği ve bu kaza nedeni ile götürüldüğü Çarşamba Devlet Hastanesi’nde muayene edildiği, düzenlenen raporda; trafik kazası nedeni ile başvuran murisin tüm bulgularının normal olduğunun belirtildiği; ancak murise “devaljin ampul” isimli ilaç verildiği, kazadan sonra murisin tekrar Trabzon İlin’e döndüğü ve iki gün sonra 17.12.2009 tarihinde KTÜ … Hastanesi’ne “bir haftadır öksürük, balgam, halsizlik, 2 gündür 40 derece ateş” şikayetleri ile başvurduğu; hastane tarafından H1N1 (domuz gribi), pnömani (zatürre) ve ARDS  (akut solunum sıkıntısı sendromu) tanısıyla tedavi altına alındığı; on gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 26.12.2009 tarihinde vefat ettiği; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişi tarafından düzenlenen raporda; murisin 15.12.2009 tarihinde geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun; ancak 26.12.2009 tarihinde vefat etmesi sonucu hastane raporunda ölüm tanısı olarak H1N1 (domuz gribi) pnömoni, akut böbrek yetmezliği… belirtilmesi nedeni ile ölümünün geçirmiş olduğu iş kazası ile ilişkilendirilemeyeceğinin belirtildiği; Adli Tıp Kurumu … Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 16.04.2014 tarihli raporunda; murisin ölümünün H1N1 (domuz gribi) enfeksiyonu ve gelişen komplikasyonlarından meydana gelmiş olduğu; 13.12.2009 tarihinde …Devlet Hastanesi’ne başvurusundaki şikayetlerin H1N1 enfeksiyonunun başlangıç belirtileri olabileceğinin; H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiğinin, 13.12.2009 tarihindeki şikayetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu taktirde H1N1 enfeksiyonunun bulaşımının 13.12.2009 tarihinden önceki 1-4 günlük zaman dilimi içerisinde gerçekleşmiş olacağının; 15.12.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hastalığın etkisi olduğunu gösterir tıbbi bulgu olmadığının bildirildiği; Adli Tıp Genel Kurulu’nun 26.03.2015 tarihli raporunda da; Birinci İhtisas Kurulu gibi görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı Kanunun 13. maddesinde iş kazasının unsurları;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olay…”

olarak belirtilmiştir.

Açıklanan madde hükmüne göre, iş kazası; maddede sayılı olarak belirtilmiş hal ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen veya ruhen zarara uğratan olaydır.

Yasada iş kazası, sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay olarak tanımlandığından; olayın etkilerinin bir süre devam ederek zaman içinde artması ve buna bağlı olarak sonucun daha sonra gerçekleşmesi mümkündür. Yani, iş kazası ani bir olay şeklinde ortaya çıkıp; buna bağlı olarak zarar, derhal gerçekleşebileceği gibi, gazdan zehirlenme olayında olduğu şekilde etkileri daha sonra da ortaya çıkabilir. Sonradan oluşan zarar ile olay arasında uygun illiyet bağı bulunması koşuluyla olay iş kazası kabul edilmelidir.

Yasanın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup; bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır.

Kısacası; anılan yasal düzenleme, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir. (HGK 2009/21-400 Esas,432 Karar )

Somut olayda, TIR şoförü olan davacı murisinin 26.11.2009 tarihinde davalı işveren tarafından Ukrayna’ya sefere gönderildiği,11.12.2009 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin 13.12.2009 tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikayetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu taktirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği; buna göre davacı murisinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak; daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.

O halde, davacı ve davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:

Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15/04/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dosyadaki yazılara, hükmün yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; kararın onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.

Not: Corpus’da yer alan içtihat metinlerinin basılı yayında ve ticari olmayan elektronik ortamda kullanılması referans gösterilmek şartıyla (www.corpus.com.tr) serbesttir.

Bu karar COVİD 19 için esas teşkil edemez görüşündeyim. DSÖ’nün açıklamasıyla Pandemi ilanı kamu otoritelerinin alacağı karar ile şekil alacaktır. Kamu iş hayatına devam edilmesine engel durum olduğunu açıklamadıkça koşulları nispetinde her kişi iş hayatını sürdürecektir. Bu sebeple COVİD 19 salgın hastalığının İşveren Sorumluluğunda olduğu iddia edilemez. İş kazası ve Meslek hastalığı olarak da dikkate alınmadıkça bu hastalık sebebiyle ilgili poliçeler devreye girmeyecektir. Teminat ve kapsam dışındadır.

Polis, asker, doktor v.b bir çok kamu çalışanı da işinin başındadır. Kamu otoritesi riski yönetmekte ve süreç hakkında en iyi bilgiye sahip durumdadır. Bir başka pozisyona geçilmedikçe konuyu bu kapsamda ele alıyoruz.

Pandemi sigorta poliçelerinde yer alıyor mu?

Özellikle örnek olması bakımından Borç Ödeme Sigortası Genel Şartlarını inceleyerek açıklamak isterim

A. SİGORTANIN KAPSAMI

A.1 Sigortanın Konusu

Bu sigorta ile sigortacı, işsiz kalma ya da kaza veya hastalık nedeniyle geçici iş göremezlik hâllerinin gerçekleşmesi sonucu sigortalının poliçede belirtilen ve sözleşmeye istinaden yapması gereken ödemelerini azami tazminat tutarı ve süresi ile sınırlı olmak üzere teminat altına alır.

Bu genel şartlarda geçen;

a) Aylık tazminat tutarı: Rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigortalıya ödenmesi gereken aylık ödemeyi;

b) Azami tazminat süresi: Rizikonun gerçekleşmesi durumunda yapılacak aylık tazminat ödemelerinin azami süresini;

c) Azami tazminat tutarı: Azami tazminat süresince aylık olarak ödenecek tazminat tutarlarının toplamını;

d) Bekleme süresi: Poliçede belirtilmek kaydıyla, işsizliğin ya da geçici işgöremezliğin gerçekleştiği tarihten itibaren tazminat ödemelerinin başlayabilmesi için beklenmesi gereken süreyi;

e) Geçici iş göremezlik: Tam teşekküllü bir hastane raporu ile belgelendirilmek kaydıyla, sigortalının kaza veya hastalık nedeniyle, geçici süre ile iş yapma yeteneğini kaybetmesini;

f) İstihdam ilişkisi: Poliçede farklı bir şekilde tanımlanmadıkça, Türkiye Cumhuriyeti sosyal güvenlik ve çalışma mevzuatı çerçevesinde sigortalı ile işveren arasında kurulmuş iş sözleşmesine dayalı hizmet ilişkisini;

g) İsteğe bağlı cerrahi müdahale: Tıbbi açıdan gerekli olmayan ancak sigortalının hayat kalitesinin korunması için kendi talebi doğrultusunda gerçekleştirilen cerrahi müdahaleyi;

h) İşsiz kalma (İşsizlik): Sigortalının, poliçede belirlenen hâller çerçevesinde gelir getirici işini veya işlerini kendi iradesi dışında kaybetmesini;

i) İşsizlik süresi: Sigortalının gelir getirici bir işte çalışmadan geçirdiği süreyi;

j) Kronik veya yinelemeli hastalık: Kronik bir durumdan kaynaklanan herhangi bir hâl, yaralanma, hastalık, rahatsızlık veya semptomları;

k) Muafiyet süresi: Süresi sonunda yenilenen poliçeler hariç, teminatının işlerlik kazanabilmesi için; sigorta sözleşmesinin kurulmasından itibaren geçmesi gereken ve özel şartlarda daha kısa bir süre belirtilmedikçe 90 gün olan süreyi;

l) Sigortalı: (m) bendinde tanımlanan sözleşmeye istinaden borçlu sıfatını edinen ve bu Genel Şartlar çerçevesinde sigorta teminatını alan gerçek kişiyi;

m) Sözleşme: Sigortalı açısından ödeme yükümlülüğü doğuran; kredi sözleşmesi, kredi kartı sözleşmesi, kira sözleşmesi, eğitim kredisi sözleşmesi ve benzer nitelikteki diğer borç doğurucu sözleşmeleri ifade eder.

A.3 Teminatlar

Sigortacı, sigortalının işsiz kalması ya da bir kaza veya hastalıktan kaynaklanan geçici iş göremezlik hâlleri için birlikte veya ayrı ayrı sigorta teminatı verebilir. İşsizlik ya da geçici iş göremezlik hâllerinden herhangi birinin gerçekleşmesi sebebiyle tazminat alınması durumunda; diğer hâlden kaynaklanan tazminat talepleri karşılanmaz. Teminat kapsamına alınan hâller poliçede açıkça belirtilir.

Bu sigortalar ile sigortalının sözleşmeye konu ödemelerini karşılayamaması durumu arasındaki ilişki;

a) sigortalının gelir getirici iş veya işleri, iş sözleşmesinin süreli olması halinde sözleşmenin süresi;

b) bu işler karşılığında elde ettiği gelir;

c) sözleşmeye istinaden yapması gereken ödemeler;

d) teminat altına alınan hâllerden birinin gerçekleşmesi hâlinde ödenecek tazminat miktarı ve süresi;

gibi unsurları da içerecek şekilde, poliçede belirtilir.

Bekleme süresi için tazminat ödenip ödenmeyeceği poliçede belirtilir.

3.1 İşsizlik Teminatı

Sigortalının işsiz kalması durumunda, sözleşmeye istinaden yapması gereken ödemeleri, işsizlik teminatı kapsamında karşılanır.

3.1.1 Teminatın Kapsamı

Sigortalının işsiz kalması hâlinde, azami tazminat süresi ve azami tazminat tutarı ile sınırlı olmak kaydıyla, sigortalı yeni bir işe başlayana kadar işsizliğin devam ettiği her bir tam ay için aylık tazminat tutarı kadar ödeme yapılır. Bir aydan eksik süreler için, her bir gün başına aylık tazminat tutarının 1/30’una eşit bir tutar hesap edilir ve ödenir.

Sigortalı, poliçede daha kısa bir süre belirtilmediği takdirde, teminat kapsamında ödenmiş olan son aylık tazminattan sonraki altı ay süresince sigortacıdan başka bir işsizlik tazminatı talebinde bulunamaz. İki veya daha fazla işsizlik süresi arasında altı ay veya yukarıda belirtildiği üzere poliçede belirlenen daha kısa bir süre bulunması durumunda; takip eden işsizlik süresi için bekleme süresi uygulanmaz.

3.1.2 Teminat Dışında Kalan Hâller

A.5 maddesinde belirtilen durumlara ilaveten, aşağıdaki hâllerden herhangi birisi nedeniyle doğan işsizlik süresi için tazminat ödenmez.

a) Sigorta sözleşmesi yapılırken sigortalı tarafından bilinen veya bilinmesi gereken nedenlere bağlı işsizlik süresi.

b) Muafiyet süresi içinde gerçekleşen işsizlik.

c) Sigortalının iş sözleşmesinin işveren tarafından ilgili mevzuata göre haklı nedenlerle feshedilmesi.

d) Sigortalının işverenle anlaşarak işten ayrılması.

e) Sigortalının ilgili mevzuata göre haklı sayılan bir neden olmaksızın istifa ederek işten ayrılması.

f) İşin gereği olarak çalışmaya dönemsel veya mevsimsel ara verilen hâller dolayısıyla geçirilen işsizlik süresi.

g) Grev veya lokavt dolayısıyla geçirilen işsizlik süresi.

h) Sigortalının kendi niteliklerine uygun bir işi makul şartlara uygun olarak aradığını belgeleyemediği işsizlik süresi.

3.2 Geçici İş Göremezlik Teminatı

Sigortalının geçici olarak iş göremez hâle gelmesi durumunda, sözleşmeye istinaden yapması gereken ödemeleri, geçici iş göremezlik teminatı kapsamında karşılanır.

3.2.1 Teminatın Kapsamı

Sigortalının çalıştığı süre içinde geçici iş göremezliğe maruz kalması hâlinde, azami tazminat süresi ve tutarı ile sınırlı olmak kaydıyla; sigortalıya geçici iş göremezliğin devam ettiği her bir tam ay için aylık tazminat tutarı kadar ödeme yapılır. Bir aydan eksik süreler için, her bir gün başına aylık tazminat tutarının 1/30’una eşit bir tutar hesap edilir ve ödenir.

Poliçede daha kısa bir süre öngörülmediği takdirde, sigortalı, teminat kapsamı altında ödenmiş son tazminattan sonra, söz konusu ödemenin temelini teşkil eden nedenlerden kaynaklanmayan geçici iş göremezlik hâlleri için bir ay; aynı veya ilişkili bir nedene bağlı olan geçici iş göremezlik hâlleri için ise altı ay süreyle sigortacıdan yeni bir talepte bulunamaz. İki veya daha fazla geçici iş göremezlik dönemi arasında geçici iş göremezliğin niteliğine bağlı olarak bir ay yahut altı ay veya yukarıda belirtildiği üzere poliçede belirlenen daha kısa bir süre bulunması durumunda, takip eden geçici iş göremezlik dönemi için bekleme süresi uygulanmaz.

3.2.2 Teminat Dışında Kalan Hâller

A.5 maddesinde belirtilen durumlara ilaveten, aşağıdaki hâllerden herhangi birisi nedeniyle doğan geçici iş göremezlik süresi için aylık tazminat ödenmez.

a) Sigorta sözleşmesinin yapılması esnasında mevcut bulunan bir özürden veya kronik veya yinelemeli bir hastalıktan veya teminat için yapılan başvuru tarihinde; sigortalı tarafından bilinen veya teminatın başlamasından önceki 12 aylık süre zarfında maruz kalınan herhangi bir nedenden kaynaklanan geçici iş göremezlik.

b) Kaza hali hariç olmak üzere, muafiyet süresi içinde gerçekleşen geçici iş göremezlik.

A.4 Ek Sözleşme ile Teminat Kapsamına Dahil Edilebilecek Hâller

Aşağıdaki hâller teminat kapsamı dışında olup, ek sözleşmeyle teminat altına alınabilir.

4.4.  Her türlü doğal afetler ile salgın hastalıklar ve pandemik hastalıklardan kaynaklanan işsizlik ve/veya geçici iş göremezlik.

Yukarıda açıklandığı üzere Aksine Sözleşme Yok İse Ek Teminat olarak Sigorta Poliçesinde yer verildiğini görüyoruz.

Temel olarak sigortacılığın genel prensiplerine göre teminat Sağlanmayacak risk olamaz. Yeter ki iyi bir sigortacılık sistemi ve anlayışlı olsun.

Son olarak; sigorta sektörünü bu süreçte dikkatle izleyiniz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu tür bir risk karşısında en iyi pozisyonu alarak; her zaman olduğundan daha fazla etkin ve profesyonel olduklarına tanık olacaksınız. Bu salgından en güçlü çıkacak sektör sigorta sektörü olacaktır.

Sevdiklerinizle güvende olduğunuz sağlıklı günler dilerim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER