Pandemi tanı ve tedavileri geciktirdi bu süreçte birçok hasta hayatını kaybetti. Koronavirüs sebebiyle hastaneye gitmeye çekinen birçok hastanın tedavisi ve ön tanısı gecikti. Bu nedenle Pandemi döneminde COVID-19 hastasından bile daha fazla hasta diğer hastalıkları tedavi edilemediği için vefat etti.
SİGORTAMEDYA
Koronavirüs Pandemisi’nden en çok etkilenen sektörlerin başında özel hastaneler ve sağlık sektörü geldi. Özellikle Türkiye’deki birçok özel hastanenin Sağlık Bakanlığı tarafından Pandemi hastanesi ilan edilmesiyle birlikte insanlar mecbur kalmadıkça hastaneye gitmedi. Hatta bu dönemde önemli hastalığı olanların birçoğu tedavilerini erteledi. Bu durum hastaların erken tanı süreçlerinde gecikmelerin yaşanmasına neden oldu. Geciken tedaviler ise başta hasta kaybı olmak üzere mevcut hastaların tedavilerinin de ciddi maliyetlere ulaşmasına neden oldu.
Sigorta Ekranı’nın Cuma günkü yayınının başlığı, ‘COVID-19 hakkında doğru bilinen yanlışlar’dı. Moderatörlüğünü Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selcen Gür’ün üstlendiği yayına Liv Hospital Grup Koordinatörü Meri İstiroti ve Liv Hospital Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr.Celalettin Kocatürk katıldı.
Liv Hospital Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Celalalettin Kocatürk pandemi döneminde tanı ve tedavi gecikmeleri olduğunu söyledi. Kocatürk, “Bundan sonra da devam edecek. Bu konu hâlâ süregelen bir problem. Çünkü COVID-19 bitmedi, kısa vadede de bitmeyecek gibi gözüküyor. En iyi tahminler bile önümüzdeki bahar ayına kadar bu salgının devam edeceğini gösteriyor. Dolayısıyla bizim COVID-19 dışındaki hastalıklara vermediğimiz önemi bundan sonra telafi etmemiz lazım. Neredeyse her gün hatta bu yayına bağlanmadan önce de dahil olmak üzere günde 3-4 tane tanı ve tedavisi gecikmiş hasta görüyorum. Kanser tanısı geç konduğu için ne yazık ki çok daha işin içinden çıkılmaz duruma gelmiş. Ya da ameliyat şansını yitirmiş olduğu için diğer tedavileri vermek durumunda kaldığımız hastalar var” diye konuştu.
Yılda 180 bin hastaya kanser tanısı konuyor
Kacatürk, yılda 180 bin hastaya kanser tanısı konulduğuna dikkat çekerek bununda ayda yaklaşık 15 bin hastaya karşılık geldiğini söyledi. Kacatürk, pandemi sürecinde tedavi konusunda özellikle kanser hastalarında ciddi gecikmeler yaşandığını belirterek, şunları söyledi: “Yaklaşık 6 aylık bir süreyi göze önünde bulundurursak 80 bine yakın hastanın tanısı ne yazık ki doğru dürüst konulamadı, tedaviden mahrum kaldılar. Bu arada biz de hastalıkla ilgili endişeliydik, bilmiyorduk. O nedenle hastalara, ‘Geciktirebilir hastalığınız var ise lütfen gelmeyin’ dedik. Ama hastalarımızın bir kısmı ne yazık ki bunu yanlış anladı. Sadece kanser değil, kalp hastalıklarından dolayı da acile gelmeleri gerekirken gelmediler. Benim bir hastam ameliyat olmuş üzerinden 7-8 yıl geçmiş, göğsü ağrıdığı için hastaneye gitmemiş. Kalp krizi geçirerek vefat etti. Geçen bir yayın çıktı, Amerika’da bu dönem boyunca evde kalp hastalıklarından dolayı ölüm sayısı 3 kat artmış. Türkiye’de böyle bir istatistik olmadığı için bilmiyoruz. Eminim benzeri bizde de vardır.”
Gecikmeler sigorta sektörüne de ciddi bir yük oluşturuyor
Şu anda ameliyatlarda nasıl bir süreç izleneceği ile ilgili bir standardın olmadığını da belirten Kocatürk, “Sadece kalp ve akciğer ameliyatları gibi A grubu büyük ameliyatlarda çok kaba sınıflama yapıldı. O da daha yeni yapıldı. Burada bile kimler kemoterapi almalı, kimler geciktirmeli o bile belli değil. Öncelikle bunun bir standarda oturması gerekiyor. Bu standart getirilmeli ki hastaneler ve doktorlar arasında farklılıklar olmasın. Bu hastalıkların mali yükü de çok yüksek. 2018 yılında yapılan bir çalışmada bu hastalıkları sigorta sektörüne doğrudan maliyetinin yıllık olarak 50 milyar lirayı bulduğu ortaya çıkmıştı. Bu hastaları zamanında tedavi eder tekrar iş hayatına döndürürseniz üretmeye devam ediyorlar ve prim ödemeye devam ediyorlar. Ama zamanında tedavi etmezseniz bunlar işe de dönemiyor ve ekonomiye de katkı sunamıyor. Ve sigorta sistemi üzerinde çok ciddi bir yük oluşturuyorlar. Bu nedenle erken tanıdaki gecikmeler hem hastaların kaybına, hem de tedavileri ciddi bir maliyete neden oluyor” diye konuştu.
COVID 19’dan daha fazla hasta diğer hastalıklar nedeniyle vefat etti
Kocatürk, ‘Tüm hastanelerin pandemi hastanesi olarak ilan edilmesi neticesinde ne yazık ki böyle bir sonuç ortaya çıktı’ derken, sadece COVID-19 değil, COVID-19 dışında ihmal edilmiş olan, tedavisi gecikmiş olan hastaların da vefat ettiğini söyledi. Kocatürk, “Bu sayı COVID-19’dan daha fazla olabilir. Şöyle bir örnek vereyim. Yılda yaklaşık 480 bin ölüm oluyor. Bunun yaklaşık olarak yüzde 40’ı kardiyovasküler hastalıklardan, yüzde 30’a yakını da kanserden oluyor. Yüzde 12’si solunum hastalıklarından, yüzde 12’si de de nörolojik hastalıklardan oluyor. Yani bu dönemde COVID-19’dan daha fazla diğer hastalıkların gecikmesiyle hasta kaybettik” dedi.
Mesafeye uyarak tatile çıkabilirsiniz
Kocatürk, herkesin merak ettiği “Güvenle tatile gidebilir miyiz?’ sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Bazı kurallara uyarak, korkmadan gidebiliriz. Mesafe çok önemli. Mesafeyi 1.5 metre değil 3 metreye çıkarmamız gerekiyor. Kapalı yerde yemek yememiz lazım. Bu konuda çok fazla sayıda yayın var. Mecbur kalmadıkça maskeyi çıkarmamak lazım. Bu kurallara uyarsanız açık havada bulaşma imkânı zaten neredeyse hiç yok. Denizden, havuzdan bulaşmaz. Zaten denizden ya da sudan bulaştığına dair bir bildirim yok. Çarşaf ve havlu gibi günübirlik kullanmış olduğunuz tekstil malzemelerinin temizliğine dikkat etmeliyiz. Zaten Turizm Bakanlığı bu konuda eğitim verip sertifikalandırma yaptı. Tek eksiklik bazı grupların sertifikaları olsa da olmasa da testlerinin yapılması gerekliliğidir. Turizm çalışanlarının 10-15 günde bir tekrarlanarak testlerinin yapılması gerekiyor. Eğer bir otele gideceksek oteldeki çalışanların testlerinin yapılıp yapılmadığını sorgulamalıyız. Testlerin yanı sıra bir kereye mahsus antikor testlerinin de yapılması gerekiyor.”
Hepimiz için bir öğrenme süreci oldu
Pandemi sürecinin herkes için bir öğrence süreci olduğunu belirten Liv Hospital Grup Koordinatörü Meri İstiroti ise, “Hekimler ve işletme tarafında öğrendiklerimizi en hızlı şekilde uygulamaya geçirdiğimiz dönem oldu diyebilirim. Bakanlık Mart başında Türkiye’deki ilk vakaları duyurmaya başlamadan önce biz enfeksiyon komitemiz ve hekimlerimiz ile belli hazırlıklar yapmıştık. Personelimizi sahada eğitmiştik. Ama bunun yanında gece 11.30’da pandemi hastanesi olduğumuzu öğrendiğimizde ilaveten yapmamız gereken birçok şey oldu. Bunları da devreye soktuk ve eğitimlerimizi sürekli güncelledik. Bakanlık bazen gün içinde yönetmeliklerini birkaç defa değiştirdi. Biz yaptığımız çalışmalarla bunları uyarladık. Bina içerisinde birçok güvenlikli alan oluşturduk. Özellikle kanser tedavisi gören hastalar ve doğumlar gibi ertelenemeyecek vakaları yapmaya devam ettik. Bir yandan da COVID-19 servislerini ayrıştırdık. Şüpheli olarak gördüğümüz hastaları da farklı servislerde takip ettik. Sonra COVID-19 hastalarımızın taburcu olmasıyla normal rutin vakaları almaya başladık” diye konuştu.
Türkiye’nin işletmecilik anlamında dinamik bir ülke olduğuna vurgu yapan İstiroti, “Zaten biz birçok konuda hızlı uyarlama ve 7/24 hizmet verme anlayışındayız. Hem bakanlık çok hızlı kararlar aldı hem özel sektör kendini çok hızlı adapte etti. İlaçlar ülkeye hemen sokuldu. Başka ülkeler tanı koymadan ilaca başlamazken biz hemen ilaca başladık. Türkiye gerçekten Koronavirüs’e hızlı müdahale etti. Enfeksiyonun gerektirdiği koruma noktalarına çok hızlı el attık. O yüzden nüfusumuza oranla daha iyi sonuçlar ortaya çıktı” değerlendirmesini yaptı.
Online tedaviye ihtiyaç arttı
Liv Hospital olarak 2018’de ‘livbook’ adını verdiğimiz aplikasyon ile online hizmetlere başladıklarını belirten İstiroti, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Daha sonra ise video klinik adını verdiğimiz kurumsal bir platforma geçtik. Bu platform hastane yazılım sisteminin içerisinde doktorun gördüğü ekranın içinde açılıyor. Doktor mesela saat 10.30 randevusunu gördüğü zaman hasta ekrana geliyor. Doktorumuz hasta ile ilgili her türlü veriyi görüyor. Oradan analiz takibi yapabiliyor, istek yapılabiliyor. Böylece online randevularımız havada kalmıyor, hepsi kayda alınıyor. Dolayısıyla kurumsal bir online görüşme yapılıyor. Bu dönemde online tedaviye daha çok ihtiyaç oldu. Sadece dahiliye branşlarında değil, cerrahi branşlarda da çok talep oldu. En çok talep gören tabii ki psikiyatri idi. Çünkü toplumda kaygı seviyesi çok yüksekti. Bu anlamda ilave hastalarda oldu. Video klinik platformumuz şu anda da yoğun olarak kullanılıyor. Özel sağlık sigortası olan kişiler online muayeneyi nakit ödedikleri için, fiziki olarak gelip provizyon almayı tercih ediyorlar. Ancak ileride özel sigortalar çağın gerekliliklerine uyar ve online tedavileri öderse eminim çok daha kontrollü bir hayat sağlanacaktır.”
Yayının tamamını izlemek için tıklayınız…