Türkiye’de yönetici sorumluluk poliçelerinin kullanımının çok yetersiz olduğunu ileri süren Av. Doğan Eymirlioğlu, “Bizim hukuki olarak önleyici hekimlikten çok cerrahi müdahaleyi seven bir anlayışımız var. Bu ürün, önleyici hekimlik ürünü aslında” dedi.
Türkiye’de yönetici sorumluluk poliçelerinin kullanımının çok yetersiz olduğunu ileri süren Av. Doğan Eymirlioğlu, “Bizim hukuki olarak önleyici hekimlikten çok cerrahi müdahaleyi seven bir anlayışımız var. Bu ürün, önleyici hekimlik ürünü aslında” dedi.
Türkiye’de önümüzdeki dönemde ön plana çıkacak hayat dışı sigorta branşları arasında ‘sorumluluk sigortaları’ geliyor. Sorumluluk sigortaları içinde de şirket yöneticileri ve yönetim kurulu üyelerini yakından ilgilendiren ‘yönetici sorumluluk’, geçen hafta Sigorta Ekranı ve Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği (SBD) Türkiye ortak yayınında tüm detaylarıyla ele alındı. İntegra Sigorta ve Reasürans Brokerliği’nden İpek Ünal ve Balcıoğlu Selçuk Ardıyok Keki Avukatlık Ortaklığı’ndan Av. Doğan Eymirlioğlu’nun katıldığı canlı yayında; “Türkiye’de yönetim kurulu üyelerine ve yöneticilere en çok hangi gerekçelerle dava açılıyor?” “Covid 19 ile birlikte davalar arttı mı?”, “Türkiye ve dünyada sigortaya ilgi ne düzeyde?” gibi soruların yanıtları verildi. Türkiye’de yönetici sorumluluk poliçelerinin kullanımının çok yetersiz olduğunu ileri süren Av. Doğan Eymirlioğlu, “Bizim hukuki olarak önleyici hekimlikten çok cerrahi müdahaleyi seven bir anlayışımız var. Bu ürün önleyici hekimlik ürünü aslında” dedi.
Halka açık şirketlerde dahi sigorta bilinci oturmadı
Eymirlioğlu, yönetici sorumluluk sigortalarının Türkiye’de yeterince gelişmemesinin sebepleri konusunda şunları söyledi: “Birincisi, ürünü ne kadar tanıtırsak tanıtalım; yönetici-hissedar seviyesindeki risk algısı ve bilinci ile örtüşmesi lazım. Sizin bunun varlığını dahi düşünüp, almayı değerlendirebilmeniz için gerek avukatınız; gerek mali müşaviriniz tarafından aslında mevcut mevzuat altında ne kadar riske maruz kaldığınız; nelerin başınıza gelebileceğine dair en azından bir fikrinizin olması lazım. Zaten küçük ve orta ölçekli şirketlerde böyle bilinç söz konusu değil. Esas şaşırtıcı olan halka açık şirketlerde dahi bu bilincin oturmamış olmasıdır. Bununla ilgili ne yapılabilir kısmında, sigorta şirketleri, brokerler ve avukatlar, mümkün olduğunca bu eğitici-öğretici; ‘Bakın böyle bir ürün var. Bu ürüne ihtiyacınız olabilir’ davulunu çalmaya devam etmeli.”
Kamu alacakları en başta
Ülkemizde yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilere açılan davalarda yönetim kurulu üyeleri bakımından esas sorumluluk kaynağının, ‘kanuna veya ana sözleşmeye aykırılık’ temelinde doğduğunu belirten Eymirlioğlu, Türkiye’de yönetim kurulu üyelerine veya yöneticilere yöneltilen talepleri şu şekilde özetledi: “En başta kamu alacakları geliyor. Vergi ve SGK primlerinin şirket tarafından ödenmemesi veya kesilen cezalar kamu alacağı niteliğinde ise bunların ödenmemesi. Nakit akışı problemlerinin arttığı dönemlerde, teknik iflas düzenlemelerine aykırı davranılması. Bu ihmalden olabilir, hissedarın baskısıyla olabilir, ancak her halükarda yöneticinin sorumluluğunu tetikleyebilecek bir husus. İş kazaları ve çevre cezaları. Halka açık şirketlerde SPK’nın ve az da olsa aktivist hissedarların yaklaşımlarını da gördüğümüzde; yöneticinin ihmali veya hatası sonucu 3. şahısların şirkete verdikleri zararlar bakımından da davalar açılabildiğini de görüyoruz.”
Türkiye’de Covid-19 temelli dava henüz yok
Türkiye’de Covid-19 temelli davalarla henüz karşılaşılmadığını belirten Eymirlioğlu, bu konuda şu bilgileri veriyor: “Covid-19’un dolaylı sonucu olarak kimi taleplerde artış görülebilecek. Özellikle nakit akışında kriz yaşanan şirketlerde; teknik iflas ortaya çıktığında, alacaklıların, ödeme potansiyelini arttırabilmek adına sadece borçlu şirkete değil, şirketin yöneticilerine de kanundaki teknik iflas düzenlenmelerine uymamalarından yahut sair surette görevlerinde hata ya da ihmale düştüklerinden bahisle dava açmaları söz konusu olabilecektir. Eğer bu nakit akışı problemi aynı zamanda SGK primlerinde bir aksamaya sebebiyet veriyorsa, bunların orta vadede yöneticilere idarenin, yöneticinin kişisel sorumluluğuna da başvuracağı talepler olarak dönmesi riski var.”
Belli şirketlerde yoğunlaşma olmamalı
Sigortalıların Türk mevzuatı anlamında, taleplerini karşılayabilecek poliçenin de az olduğunu belirten Eymirlioğlu, belli sigorta şirketlerinde yoğunlaşma problemine de dikkat çekti. Bir yönetici sorumluluk sigortası istendiğinde önünüze 10 tane farklı metin geldiğini belirten Eymirlioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu: “Tecrübeyle binaen biliyoruz ki esasen 3 tanesi dışındakilere bakmaya dahi gerek yok. Diğerleri bu ürünlere kıyasla çok zayıf. Bu, şu problemi ortaya çıkarıyor: Gerçek anlamda teminat almak isteyen bütün şirketler, aynı sigorta şirketleri üzerinde yoğunlaşıyor. Tabii ki bu prim ve risk dağılımında ve ürün geliştirmede belki de haksız bir yükü son derece sınırlı oyuncunun üzerine yüklemek oluyor. Yapılması gereken, yetersiz diye değerlendirmediğimiz poliçeleri ortaya koyan şirketlerin; öncelikle poliçe kalitesini arttırmak. Bununla ilgili olarak sigorta şirketleri tarafında bir efor ortaya çıktığında, bu poliçe kaliteleri, rakipleri ile eşleştirildiğinde belki daha yaygın bir penetrasyona ulaşabileceğiniz. Bugün mevcut talebi karşılama adına sınırlı sayıda tatmin edici ürün var ve sınırlı sayıda sigortacı bunu veriyor. Bu da sıkıntı yaratıyor diye düşünüyorum.”
Anlaşmazlıklarda müzakere önemli
İpek Ünal, ‘hukuki giderler’in de poliçenin önemli bir parçası olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de mahkemelere gittiğinizde süreç çok uzun; 3-5 seneye kadar devam eden davalar olabiliyor. Bu noktada mahkemeye gitmeden müzakere ile çözmek hem daha hızlı, hem daha etkin bir yöntem” dedi. Ünal ve Eymirlioğlu, anlaşmazlıkların dava aşamasına gelmeden müzakere ile çözülmesinin hem sigortalıya hem de sigortacıya kazandırdığını söyledi.
Halka açık şirket yöneticileri daha fazla risk altında
Av. Doğan Eymirlioğlu, halka açık şirket yöneticilerinin, kapalı sermaye şirketlerindeki yöneticilere kıyasla daha fazla bir risk altında olduğunu vurguladı. Halka açık şirketlerin tabi olduğu mevzuat itibarıyla, özellikle Sermaye Piyasası Mevzuatı da dikkate alındığında artırılmış bir yükümlülük dizini ile karşılaşıldığını belirten Eymirlioğlu, şunları söyledi: “Bilgilendirme yükümlülükleri, şeffaflık yükümlülükleri, 2012’de yapılan Ticaret Kanunu değişikliğinde temel esaslardan biri. Hissedarların ve hatta daha ötesi şirketin paydaşlarının şirket hakkında bilgi alabilmeleri, işlemleri daha yakından takip edebilmeleri ve hesap verilebilirlik felsefesi üzerine kurulu bir düzen bu. Bunun en yoğun yansıması da tabii ki, ek olarak küçük yatırımcının korunması refleksinin de devreye girdiği, halka açık şirketler nezdinde oluyor.”
ABD’de toplu davalar primleri yükseltiyor
Yönetici sorumluluk sigortası ile ilgili olarak küresel olarak prim üretimi ile ilgili bilgileri paylaşan İntegra Sigorta ve Reasürans Brokerliği’nden İpek Ünal, poliçe ile ilgili global anlamda yaklaşık 15 milyar dolarlık bir prim üretiminin olduğunu ve söz konusu üretimin, çok büyük bir ağırlığının Amerika sonra da Avrupa’dan geldiğini kaydetti. Yönetici sorumluluk sigortasında primlerin artmaya başlamasının, Covid-19 öncesinde başladığını ifade eden Ünal, Amerika’daki grup davaları olarak görülen toplu davalar, çevre kirliliği ile ilintili davalar ve savunma masraflarının çok ciddi derecede artmış olmasının, bu artışın temel sebepleri arasında olduğunu söyledi. Eymirlioğlu da Amerika’da primlerin bu kadar yükselmesini tetikleyen unsurlardan bir tanesinin, Türkiye ve kıta Avrupa’sında olmayan ‘ibreti alem için’ diye tabir edilebilecek çok yüklü, cezalandırıcı nitelikteki tazminatların verilmesi olduğunu vurguladı.
Yayının tamamını izlemek için linke tıklayınız.