2 Kasım 2024, Cumartesi
spot_img

Mustafa Nazlıer: Sektör 2017 yılını kapattı!

Sigorta Eksperi Mustafa Nazlıer, Hayatımız Sigortalı Dergisi Ekim sayısındaki köşesinde; sektörle alakalı güncel konulardan, doğal afetler zincirine, itfaiyeciliğin gelişiminden sektördeki sorunlara kadar oldukça kapsamlı bir yazı yayınladı.

Mustafa Nazlıer’in yazısı şu şekilde:

mustafa nazlier

Sigorta sektörü, 2017 yılı için öngörülen sınırlarını temmuz sonu itibarıyla aşmış durumda. Sektörü zorlayan üç konu gündem yaratıyor;  

  • Trafik sigortalarında tavan fiyat uygulaması,
  • Aynı lokasyonu ardışık şekilde etkileyen doğal afet hasarları (İstanbul),  
  • Artan yangınlar ve itfaiye çalışmaları.

Her biri kendi özelinde önemli içeriğe sahip. Bunlara kısaca değinerek asıl konumuz olan yangınları ayrıca incelemek istiyoruz. Trafik sigortalarında tavan fiyat uygulamasını önemli bir hata olarak görmekteyiz. Tamamen bilimsel içeriği olan bir konuda uluslararası uygulamaları gözetmeden, öncesinde gereği olan birçok hususu dikkate almadan, bir tepki olarak uygulanan siyasal bir karardır. Bu ayrıca, yabancı sermaye ve uluslararası sigorta sektör aktörlerine açıklaması zor bir durum. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü yaklaşık 15 yıl öncesinde başlayan yönetim tarzı ile sigorta sektörünü bu duruma getirdi. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Sayın Dr. Şerif Çakırsoy’un genel müdür olarak görevi aldığı dönem sektörün en zor günleridir. Dahili olmadığı bir sürecin tamamından sorumlu olarak zor bir çalışma ortamında olduğunu düşünmekteyim.

Sigortacılık, büyük sayılar kanunu ve zaman ile ölçülen yapıdadır. Tavan fiyat uygulamasının sonuçlarını görüşmek ve yorumlamak için 2018 yılı temmuz ayını görmek şarttır. Öncesindeki her verilen bilgi yorum, görüş, dilek ve temennidir. Tüm sigorta sektörü, 15 yıl boyunca elinde avucunda ne varsa proje ve bilgi olarak Dr. Şerif Çakırsoy göreve gelmeden Sigortacılık Genel Müdürlüğü’ne verdi. Tek siyasi parti döneminde tüm alanlarda çok büyük değişim ve yapılanmalar yaşanırken sigorta sektörünün bugünkü duruma gelmesinin sebebini anlamak için araştırma yapmaya gerek dahi yoktur.

Sektör, sorunlarını kendi çözecek

Sigortacılık meslek ve faaliyet olarak siyasallaşamaz. Evrensel yapısı engeldir. Türkiye olarak kendi bölgesine münhasır bir risk ve sigorta sistemi kurarak farklılaşabilir. Ayrıca kesinlikle Türki devletler ve Orta Doğu özelinde Türkiye olarak ‘Risk ve Hasar Yönetimi’ için ayrı bir model oluşturmanın gerekliliğini çok daha önce yazılı hale getirmiş ve gündeme almıştık. 10 yıl önce sunulan proje ve tekliflerin bugün gündeme alınıyor olması sorunların tanımı için bir açıklamadır. Bir başka yönü ile Türkiye Sigorta Birliği (TSB) başta olmak üzere sayısız sivil toplum kuruluşu varken, bunların tamamı kendi isteğiyle bir şeyler yapmaya gayret ediyor iken halen bir sonuç alınamıyor ise hiç birimiz hiç bir şey bilmiyoruz, yapamıyoruz anlamına gelir. Bu durumda doğru olanı bilenler yapıyorsa sonuçlarından onlar sorumludur, bizlere de öğretmek durumundadır.

Bir durum tespiti yapılması şart. Kaçınılmaz olan şu; sektör kendi sorunlarını kendi çözecek. Sorunları çözmek için kamu desteği gerekli mi tartışılır. Bilgiye dayalı hizmeti sunmak için çok da gerekli olmasa gerek. Düzenlemeler için destek şart. Ancak, sektör bir bütün olarak hareket edebilirse. O kadar çok sivil toplum kuruluşu var iken (TOBB, dernekler, vakıflar, platformlar v.b) TSB’nin emek ve çabalarının anlamı azalıyor. Bunun önemli bir hata olduğunu düşünmek gerek.

5684 Sayılı Kanun’un hazırlık çalışmalarında da gündeme gelmişti. TSB’nin etkinliğinin azaltılması sektöre zarar verebilir. Bu sebeple, acente ve eksperler için meslek odası kurmak doğru olmayabilir derken, sektör ile hiçbir ilgisi olmayan TOBB içinde örgütlendirme yapılmasının ne kadar doğru bir karar tartışılmalıdır. Sektör kendi sorunlarını otorite ile aşmaya çalışırken yeni bir step–aşama ortaya çıktı. Hiçbir ilerleme olmadığı da ortada.

Her şeyden önemlisi, bugün sigorta şirketlerinin tamamına taraf olarak yaklaşarak cezalandırırcasına davranarak sektörün iyileşeceğini beklemek çok daha büyük bir hatadır. İyi niyet prensibi ve uzlaşmanın esas olduğu sigortacılık mesleğinde, önyargılı ve gerçek olmayan olgunlaşmamış gerekçeler ile sürekli müdahalelerde bulunmak tümüyle zorlaştırıcıdır. Bir bütün olarak bakıldığında trafik sigortalarında gelinen noktada çok fazla etki faktörünün olduğunu anlamak gerek. Tam da bu aşamada, Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek bir şans olarak görülüyor. Doğru bilgiler eksiksiz ve gerekçeli iletilirse hak ettiği karşılığı göreceğine inanıyoruz.

kasirga

Doğal afetler zinciri…

Sektörü 2017 yılı ilk yarısında önemli ölçüde etkileyen bir başka konu, bir dizi doğal afetler zincirinin İstanbul’da kısa ara ile yaşanmış olmasıdır. Küresel ısınma sonucu ortaya çıkan afet ve felaketler mutlaka bir sonuç yaratacak ancak asıl felaketler, alınan politik kararlar sonucu yaşanıyor. Henüz Bodrum’da yeni deprem olmuşken, İstanbul’da fırtına ve sel hasarlarının etkileri henüz son bulmamışken 27 Temmuz’da ortaya çıkan son felaketler zinciri sigorta sektörünü tümüyle derinden etkileyecek türden. Oto ve oto dışında örneği görülmeyen karakteristikte risk ve hasarlara tanık olundu. Daha önce karşılaşılmayan bir süreç yaşandığı kabul edilmelidir. Sigorta sektörü; tüm zararları karşılama konusunda üstün gayret gösterdi ve devam da ediyor.

Bu durumun yarattığı hasar maliyeti oldukça yüksek. Aynı lokasyonda aynı risklerin tekrar gerçekleşmiş olmasının yarattığı etkiler çeşitlilik gösteriyor (Exses, trete, reasürans açısından). Dolayısıyla tek maliyet hasar değil. Bu hasar dosyalarının yarattığı iş yükü ve trafik ise çok daha yorucu. Daha önce hiç olmadığı kadar tüm sektörde planlamaların da üzerinde iş yükü var.

Yangınlar çıkmasaydı şaşırırdık

Tam da bu sorular ile uğraşırken sektörün kronik sorunu YANGINLAR devreye girdi. Yaz dönemi aşırı enerji tüketimi, elektriğin iletim ve dağıtım sorunlarıyla birleşince akım–enerji dalgalanmaları stresi artırdı. Piyasaya hakim olan Çin mallarının olumsuz etkileri hatalı imalat, montaj ve projeler ile birleşince bu denli fazla yangın çıkmaması şaşırtıcı olurdu.

Yangınların çıkıyor olması değil itfaiye müdahaleleri çok daha önemli durumda. Yıllardır en küçük bir ilerleme yaşanmayan alan itfaiyedir. Çok farklı gerekçeleri olduğu kesin, ancak itfaiyenin başarı ile tamamladığı tek operasyonun halen televizyonlarda gösterilen ağaçlardan veya araçlardan kedi kurtarma operasyonları içimizi acıtıyor. İtfaiye teşkilatı bu denli basitleştirilemeyecek kadar önemlidir. Başta ABD ve Avrupa olmak üzere en yüksek akademik eğitim ve en yüksek kolluk kuvveti yetkisi itfaiyedeyken yapılacak çok şey olduğunu görmeliyiz. Aksi halde can kayıpları ve maliyetler hızla yükselecektir.

londra yangın 3

İtfaiyeciliğin gelişimi

Bu konu çok detaylı ve geniş. Ancak, sektörü yakından ilgilendiren önemli bir gelişme ve heyecan verici bulduğumdan paylaşmak isterim. Prof. Dr. Sayın İ. Hamit HANCI sigorta sektörüne çok değişik alanlarda birçok katkı sağladığı gibi yangın konusunda da çok önemli çalışmaları halen sürdürmektedir. Son olarak Adli Bilimciler Derneği olarak ele aldıkları konu çok önemli bir içeriğe sahip. “İTFAİYE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURULMALIDIR” isimli çalışmayı Sayın Av. Alp Aslan (Adli Bilimciler Derneği Adli Yöneylem Komisyonu Başkanı) ve Prof. Dr. İ.Hamit Hancı (Adli Bilimciler Derneği Başkanı) aşağıdaki şekilde özetlemişlerdir:

İtfaiyecilik; bilgi, tecrübe, cesaret ve özveri isteyen, en riskli ve en stresli mesleklerden birisidir. İtfaiyeciler, hiçbir ayrım gözetmeden tüm insanların can ve mal güvenliğini koruma görevini üstlenirler. Canlarını tehlikeye atarken düşündükleri tek şey kurtarmak ve söndürmektir.

Türk İtfaiyeciliği, 1714 yılında ‘Tulumbacılar’ adıyla yeniçeri ocağına bağlı olarak kurulmuştur. Askeri sisteme bağlı olarak 210 yılı aşkın bir süre hizmet vermiştir.

1826’da yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla ‘Tulumbacı Ocağı’da ortadan kalkmıştır. 1827 yılında kurulan yeni ordu bünyesinde tulumbacılar ocağı yerine ‘Yangıncı Taburu’ kurulmuştur. Bu teşkilat daha sonra ‘Askeri İtfaiye’ adını almıştır.

1868’de Şehremaneti, Belediye Reisliği ve Belediye Daireleri kurulmuştur. Bu dönemde, İstanbul’un yangın söndürme işi yalnız askere bırakılmayarak belediyenin görevleri arasında sayılmıştır.

1890 yılında, bu defa taşrayı da ilgilendiren, ‘Men-i Harik Tedâbirini Havî Nizamnamesi’ ile belediye örgütlerinde yangın tertibatının tamamlanması ve personel açığının giderilmesi amaçlanmıştır.

Belediye dairelerinde de tulumbacı takımları tesis edilmeye başlanmıştır. Belediye tulumbacığı ile itfaiyecilik faaliyeti askeri olmaktan uzaklaşınca, İstanbul halkı, semt semt, mahalle mahalle, bıçkın delikanlılardan tulumbacı takımları kurmuştur. Cumhuriyet’in ilanı ile beraber itfaiye teşkilatını yurda hızla yayılmıştır.

3 Nisan 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, belediyelere ‘yangın vukuunu men edecek tedbirleri almak’ görevi verilmiştir. İtfaiye teşkilatının dayanağı olan 15. madde 22. fıkra gereğince, tüm il merkezlerindeki belediyeler teşkilatlarını kurmuşlardır.

Güncel mevzuatımız, İtfaiye Teşkilatını, Beledi İtfaiyecilik anlayışı kapsamında düzenleme yolunu seçmiş olup, buna ilişkin ana kaynaklar, Belediye Kanunu’nun 52. maddesi ve bu hüküm uyarınca İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan Belediye İtfaiye Yönetmeliği’dir.

İtfaiye teşkilatı, belediyeler dışında özel ve kamu sektörü kurum ve kuruluşları bünyesinde de dağınıklık sergilemektedir.

eksper sigorta

ÖNERİLER

  • Önleme, eğitim, kurtarma ve söndürme çerçevesinde çok büyük sorumluluk ve fedakarlıklar ile görev yapan Türk İtfaiye Teşkilatı’nın, dünyadaki benzer gelişmelere koşut olarak yeniden yapılanması gereklidir.
  • Güncel mevzuatımızda, itfaiye teşkilatı ile ilgili temel düzenlemeler, beledi itfaiyecilik anlayışı kapsamında ele alınmıştır.
  • Türkiye’de İtfaiye Mevzuatı’nın son derece dağınık olarak genel mevzuat içerisinde yer aldığı görülmektedir. Türkiye’de özel bir ‘İtfaiye Kanunu’ bulunmamaktadır. Bu nedenle itfaiye hizmetlerinin kapsamı ve itfaiyecilik mesleğinin net bir tanımını yapacak bir İtfaiye Kanunu çıkarılmalıdır.
  • İtfaiye birimleri, belediyeler için kâr merkezi olmayıp bir masraf kapısı olarak görülmektedir.
  • İtfaiye teşkilatının gerek nitelik ve gerekse nicelik olarak ülke düzeyindeki tüm belediyelerimizi kapsadığını söylemek olanaksızdır.
  • Her belediyenin maddi gücü aynı olmayıp, itfaiyesine yeterli kaynak aktaramayabilmektedir.
  • Bu hususta son derece başarılı yapılanan 112 Acil Sağlık Hizmetleri örnek alınarak,
  • Başbakanlık AFAD Teşkilatı bünyesinde bir İtfaiye Genel Müdürlüğü kurularak,
  • Hizmetin 112 deki gibi standartlaştırılması sağlanmalıdır.
  • Bunun Alternatifi, İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir İtfaiye Genel Müdürlüğü ve İtfaiye Akademisi’nin kurulmasıdır.
  • Bu şekilde belediyelerce bir masraf merkezi gibi görülebilen İtfaiye teşkilatının ve itfaiyecilik mesleğinin, karada, havada ve denizde, kamu ve özel sektörde, hak ettiği standartlara kavuşması sağlanmalıdır.

Ayrıca; İtfaiye teşkilatlarına, sadece meslek liselerinin itfaiyecilik ve yangın güvenliği bölümleri ile meslek yüksek okullarının itfaiyecilik bölümü mezunları alınmalıdır. Gönüllü itfaiyecilik anlayışı da mevzuatımızda yer almalıdır.

2017 yılı temmuz sonu itibarıyla sigorta sektörü zor bir döneme girmiş durumdadır. 2018 yılının büyük oranda ne şekilde olacağı şimdiden belli durumdadır. Önümüzdeki dönemleri etkileyecek bir başka etki unsuru ABD de yaşanan kasırgalar ve yol açtığı hasarlardır. Reasürans pazarları ve fiyatlar için bir şeyler söylemek çok zor, ancak kesin olan konu 2017 yılını kaybettik, 2018’in ise çok çok zor olacağıdır. 2017 yılının uzun süre unutulacağını sanmıyorum.

MUSTAFA NAZLIER / HAYATIMIZ SİGORTALI

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER