Kanun numarası, 7397. Kabul tarihi, 21.12.1959. Kanun’un adı, Sigorta Murakabe Kanunu. Kanun’un değişim tarihi, 14.6.2007. Sigorta Murakabe Kanunu’nun yürürlükte kalma süresi 47 yıl. Sigorta sektörü 47 yıl aynı Kanun ile yol aldı. Yerine hazırlanan Kanun’un numarası 5684. Kabul tarihi 16.6.2017. Geçen süre 10 Yıl. Bu 10 yıl içinde çıkarılan yönetmelik ve genelge sayısı da 47 yıllık 7397 sayılı Kanun’un süresince çıkarılanları neredeyse geçti. Bu sürenin sonunda ve bu durumda şunu söyleyebilir miyiz? “Kanun yapmayı bilmiyoruz veya beceremiyoruz.”
Yapılan her yönetmelik ve çıkartılan her genelge bir öncekini düzeltmek, değiştirmek veya iyileştirmek için hazırlanıyor. Büyük sayılar kanunu ve sigorta sektöründe en erken değerlendirme yapma veya planlama yapma süresi en az 1 yıl. Bir poliçe vadesi dolmadan değerlendirme yapmak olanaklı değil. Sigorta sektörü olarak reasürörler ve sigorta şirketlerinin pozisyon alması, strateji yapması, pazarı okuması v.b her türlü gereklilik için en az gereken süre 1 yıl iken, hiç bir koşul 1 yılı stabil edemiyor ise sektörün yapılanması olanaklı değildir ve olamaz.
Heyecan hezeyana dönüştü
Yeni yasanın yarattığı heyecan, heyezana dönüştü. 10 yıldır devam eden dinamik sorunlu süreçler bir birini tekrarlayan mali dönemler ve değişemeyen yapısıyla sektörün 10’uncu yıl marşı heyezan ve hayal kırıklığı üzerinedir. 47 yıllık yorgun Murakabe Kanunu’nu tarihe gömen 5684 sayılı Kanun’un, tarihte kendine bulacağı yeri ve adı belirlenmiş durumda. 2017 yılını kapatacağımız günlerde Türk sigorta sektörü için en önemli sorun ne olabilir diye düşündüğümde ; SİYASALLAŞMAnın iyileştirilemez ve kalıcı sorunlara yol açtığını görerek, bizi tüm evrensel uygulamalardan da koparan, uzaklaştıran lokalde kendine özgün bir sorun olduğunu gözlemliyoruz.
Sigortacılık evrenseldir. Küresel uygulanır, algılanır ve yaşanır. Gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunu; siyasetin her konuya dahil olup bildiğini sandığı ve sadece kendisi için doğru olanı yaptığı uygulamaların her zaman en önemli sorun olmasıdır. 10. yılını dolduran 5684 sayılı Kanu için öncesinde yapılan her türlü yazılı uyarı yok sayılmış ve uygulamaya alınmıştı. Bu gün tüm sektör neden bu durumda? Asla bir başka sebep aramaya gerek görmüyorum. Kesin ve tartışmasız en önemli sektör sorunu, sigorta endüstrisinin 10. yıl marşının ilk kıtasıdır. Umarım bu anlayışın değişimine tanık oluruz.
2017 yılını uğurlar iken kapanan yılı zorlayan koşulları hatırlamak gerek;
- Kar ağırlığı ve küresel ısınma etkileri,
- Küresel ısınmaya bağlı rutin hale gelen şehir selleri,
- Terör,
- Endüstriyel yangınlar,
- Trafik sigorta primlerindeki tavan fiyat uygulaması,
- Değer kaybı tazminatları,
- İşveren mali mesuliyet hasar dosyaları,
- Muallak ve karşılıkları,
- Destekten yoksun kalma tazminatları,
- Bu tazminatları geçim kaynağı yapan avukat, eksper, sigortacı ve tedarikçi iş birlikleri,
- Adalet Bakanlığı’nın tazminat hesabına yönelik 2 ayrı yöntemden birisini kesinleştirememesi,
- Sigorta Bilgi Merkezi’nden etkin faydalanamama,
- SEGEM in amacına uygun duruma getirilemeyişi; sertifika kuruluşu olarak kalması,
- Sigorta acentelerinin değişemeyen trajik durumu,
- Ardışık yaşanan katastrofik hasarların sektörde yarattığı durum ve sonuçlar.
Bu listeye eklenecek süregelen ve değişemeyen kronik sorunlar 2017 yılında devam etti. Bu yılın özelinde listenin 1. sırasını tavan fiyat uygulaması alacaktır. Ancak, fark edilemeyen ve dikkat edilmesi gereken önemli yeni sorunları tanımak gerek. Sektöre oldukça hızlı giriş yapan enerji sektörünün önemli sorunları var;
- Üretici
- Satıcı
- Proje yapımcısı
- Montajcı
- Ve işletmeci kaynaklı ciddi sorunlar hızla ve henüz ortaya çıkmakta.
Genel olarak tüm mühendislik sorunlarını, sigortalı oldukları durumda Türk sigorta sektörü fonluyor. Sonradan ortaya çıkan gizli ayıp ve kusurlar poliçelerde tazminat konusu. Kök sebep analizi doğru yapılmadıkça doğrudan tazmin konusu olmaktadır. Rücu açısından değişiklik yaratmasını sağlamanın tek yolu Kök Sebep Analizlerinin doğru yapılmasıdır. Bu ve benzer sonuçları somut hale getirmenin koşulu akademisyenler ile çalışmaktır.
Bu durumu açıklamak için incelemesi yapılan hasarlarda sık karşılaşılan önemli bir ayrıntı dikkate çekici. Düşey hareketli yükler için yasal otoritenin standardı olan parametrelerde TS 498 esas alınmaktadır. Küresel ısınma ile değişen iklim koşullarına göre parametre verileri değişmedikçe doğru yapıldığı var sayılan her proje hesap hatasına dönüşerek imal edilmektedir. Kar yükü hesapları gibi iklimsel verilere ait parametreler, Türkiye için güncellenmek zorunda. Aksi halde her projenin hatalı imal edildiğini dikkate almak veya enerji sektöründeki üretici firmaların ekipmanlarının test ve deneme üssü olmamız gerekecek. Veya 2 kamyon ve 1 kepçe alan her kişi veya firmanın kendini mühendislik ve müteahhitlik firması olarak görmesi. Elbette üreticileri veya inşaat firmalarını denetleyip geliştiremeyiz, ancak tamamının tüm maliyetleri sigorta poliçesine konu. Gelişen Türkiye’nin bu gelişme aşamasındaki her türlü ARGE maliyetini sigorta sektörü karşılamaktadır. Bu durum artarak devam eden bir çok sorunu getirecektir. Tazminatı ödenen hasarların ne kadarı gerçekten poliçe konusu, ne kadarı rücu edilmeli ve gözden kaçıyor? Ne kadar hasar tazminat konusu olmadığı halde ödeniyor?
Sektör içi işbirliği artmalı
Mevcut görünümde sigorta sektörünün yukarıdaki sorunlarının çözümü için başlangıç noktası sektör içi iş birliğinin artırılması olabilir. Kendi içinde parçalanan sektörün her parçası kendisine alan yaratmak ve güçlü olmak için akıl ve bilgiyi kullanmak yerine sigorta sektörünün en önemli sorununa yol açan siyaseti kullanmaktadır. Bu yöntemin henüz pozitif bir sonuç yarattığı görülmemesine rağmen parçalanmış her taraf kendisi için en iyi çözüm olarak aynı yöntemle hareket etmektedir. Artık ortak akılı oluşturmanın, rekabet etmekten daha önemli olduğunu görmemiz gerek.
Yeni ürünlerle pasta büyümeli
Bu sorunlar ile başa çıkmak için yeni ürünler yaratarak pastayı büyütmek şart. Yeni ürün konusunda çok yaratıcı olunmadığı açık. Bu durumun sebebi serbest piyasa olarak görülmemize rağmen aksine aşırı müdahaleci davranılmasıdır. Kendini kurgulamasına izin verilmeyen sigorta sektörünün kısıtlanması en önemli sorun. Yeni ürün yaratılmadıkça sektörde iyileşme beklenemez. Bu ürünleri kurgulayacak, pazarı yönetecek ve etkileyecek insan kaynaklarını doğru yönetemediğimiz de bir gerçek. Çok ilginç bir saptamayı paylaşmak isterim. Hazırlık bölümü hariç 4 yıl Sigortacılık ve Risk Yönetimi bölümünde lisans öğrenimi alan öğrenci mezun olduğunda Sigorta Teknik Personeli unvanı alamaz iken 2 saatlik SEGEM sınavı ile bu unvanının veriliyor olması, 2 saatte alınacak belge için 4 yıl boşu boşuna eğitime gidildiği sonucu yaratır. Sigorta sektörünün insan kaynaklarını kendi lehinde kullanabilmesi için bu tür sorunlara yol açılmaması gerekir. Aksi halde akademik dünyadan gelen sigortacıları sektör dışına itmiyor muyuz? Teorik ile pratik eğitim uyuşmadığı gibi akademik gerçeklik ve saha gerçekliğinin çelişkisi ayrı bir vehamet.
Aynı durum sigorta eksperliği içinde geçerli. Oto ve oto dışı, tüm dünya da 2 ayrı kulvarda yapılandırılır iken halen bir birinden yasal zeminde ayrılmaması handikap. İstanbul da bu yıl yaşanan ardışık 2 ayrı dolu, fırtına ve sel olaylarında eksper sayısı yeterli olmadı. Aynı şekilde sene başında yaşanan kar ağırlığı hasarları veya deprem hasalarında ekspertiz süreci sorunlu yaşandı. Sektörün kendi içindeki dinamikleri yok sayarak hedeflenen amaç ne olabilir ki? Neden eksperlik sınavı eskiden olduğu gibi düzenli açılmaz? Bu, anlaşılmadı, anlatan da olmadı. Ekspertiz şirketi çalışanları ve sigorta sektörünün hasar servislerinde çalışan bilgili, tecrübeli ve yetenekli kişilerin kazanılamıyor olması çok önemli sorunlara yol açıyor. Ülkemizde yaşanacak hasarla sonuçlanan olay ve afetler için hazır değiliz. Bu konuda ilerlemek için bağımsız eksperlik meslek örgütü olmadıkça sektör içinde doğu konuşlanmak, gereklilikleri sağlamak olanaksız.
Olumsuzluklara rağmen ilerlemek için Tehlikeli Riskler Havuzu, TSE esas alınarak hazırlanacak ürün sorumluluk poliçeleri, genel sorumluluk poliçeleri, zorunlu ortak alanlar için teminat sağlanması, izlemeli dinamik risk analizlerinin kurgulanması, sektörel veri madenciliği, kâr kaybı, iş durması ve parametrik sigortalar halen gündemde yer arıyorlar. Bu aşamada teminat üreten, bölgesel risk modellemesi yapan (Ortadoğu ve Türki Devletler ) bir sigorta sektörü yaratamayız. Kısa ve orta vade planlarımız yok ve hiç olmadı. Bu, ilerleyen süreçte büyük pişmanlıklara yol açacak.
2018 yılında tüm sektörün siyasal etkilerden uzak, gelişen ve büyüyen, ülkemizin risklerini yöneten ve teminat altına alan şekilde çalışmasını dilerim.
Savaş ve terörün olmadığı sağlık , sevgi ve saygının eksilmediği bir yıl diliyorum.