Yeni yıla dövizde kur artışı, ÖTV zammı, Danıştay kararının gölgesinde başlayan sigorta sektöründe trafik sigortası fiyatlarında önemli bir hareket beklenmezken, bu gelişmelerin kasko sigortasında fiyat artışı olarak hissedilebileceği öngörülüyor.
Ülkemizde yol alan 21 milyona yakın aracın en büyük güvencesi ise trafik ve kasko sigortası. Bu araçların 14.7 milyonu trafik sigortası güvencesinden faydalanıyor. Kasko sigortasında ise durum farklı. 21 milyon aracın yalnızca 4.9 milyonu kasko sigortası güvencesi ile trafiğe çıkıyor… Yollarda yalnızca trafik sigortasının yeterli olmadığını, kendi aracımız için güvence sunan kasko sigortasının önemini tekrar hatırlatmakta fayda var.
Tüm bir yılı trafik sigortası ile konuşarak geçirdik dersek, yanlış olmaz. Ancak 2016 yılını kapatırken yaşanan döviz kurundaki artış, motorlu taşıtlarda Özel Tüketim Vergisi’nin (ÖTV) artması ve son olarak da Danıştay’ın eşdeğer ve çıkma parça kararı gibi gelişmeler, akıllarda 2017’de bu branşlarda bizleri neleri beklediği konusunda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. Sektör temsilcileri, yaşanan gelişmelerin ekonomik boyutta sektöre maliyeti olabileceğini ve bu doğrultuda fiyatların da artabileceğini öngörüyor. Trafik sigortasında primlerin yapılan düzenlemeler doğrultusunda oturduğunu belirten yöneticiler, trafik sigortasında önemli bir değişlik beklemediklerini ancak döviz artışı ve ÖTV zammının kaskoya yansıyacağını, fiyat artışı yaşanabileceğini ifade ediyor.
“Riskler değerlendirilerek sigorta kararı verilmeli”
Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonrası trafik sigortasında fiyatlarda indirim görüldükten sonra fiyatların stabil hale geldiği söylenebilir. Fiyatların stabil hale gelmesinin de etkisiyle trafik branşının 2017 yılında önemli bir büyüme kaydetmeyeceğini, hatta aynı prim üretimi seviyesinde kalabileceğini tahmin ediyoruz. Türk lirasının değer kaybı kendi başına bir ekonomik veri olmanın ötesinde tüm ekonomi hakkında bir gösterge olarak kabul edilmektedir. Artan döviz/TL oranları, Moody’s rating düşüşü, FED’in genişletici para politikasından uzaklaşması ve faiz artışı beklentisinin artması ile birlikte değerlendirildiğinde; Türkiye’de enflasyon ve faizde artış, tasarruf, yatırım ve sıcak para girişinde azalma; dolayısıyla büyümede azalış anlamına gelebilir. Bu noktada, sadece kurun yükselişi değil diğer ekonomik faktörleri de iyi analiz edip riskleri doğru yöneterek pozisyon almanın önemi giderek artmaktadır. Kurlardaki yükseliş hem araç hem de yedek parça fiyatlarının artmasına; dolayısıyla sigorta şirketlerinin hasar maliyetlerinin de yükselmesine sebep olacaktır. Bu etki, fiyatlandırmasını döviz bazlı yapan markalar için direkt, TL bazlı yapan markalar içinse biraz gecikmeli de olsa görülecektir. Sigorta şirketlerinin bu gizli maliyetleri de dikkate alarak döviz pozisyonlarını belirlemesi ve kurların bu seviyede kalması veya daha da yükselmesi halinde fiyatlamalarında bir miktar artışa gitmesi beklenebilir. Sigorta primlerinin fiyatlarını belirleyen en önemli etken, prime esas risklerin doğru belirlenmesi ve buna göre fiyatlandırma yapılmasıdır. Sigorta şirketleri, bu yaklaşımla ve kamunun sunduğu çerçevede bir fiyatlandırma yapmaktadır. Sigorta, tüketicilerimizin kendilerini ve varlıklarını korumak için vardır. Bu yüzden de tüketicilerin tüm sigorta ürünleri için, karşılaşabilecekleri muhtemel riskleri ve bu risklerin meydana gelmesi halinde oluşturabilecekleri maddi ve manevi sonuçlarını değerlendirip bu değerlendirme sonucunda sigorta yaptırma veya yaptırmama kararını almalarının en sağlıklı yöntem olacağını düşünüyoruz.
Trafik sigortasında düşüş yakalandı
Biz de bu doğrultuda bu gelişmeleri ve trafik ve kasko sigortasına etkilerini ayrı başlıklar atında inceledik. Trafik sigortasında artan primler karşısında kanuni düzenlemeler yapılarak sektörde maliyet yaratan unsurların iyileştirilmesi ve böylelikle fiyatların düşmesi amaçlanmıştı.
Kanuni düzenlemeler sonrasında ise fiyatların hemen düşmesi beklenmiş ancak fiyatlarda hızlı düşüş yaşanmamıştı. Sektör, düzenlemelerin etkilerinin zamanla hissedileceğini belirtse de bu süreçte fiyatların düşmesini destekleyecek ve tüketicinin daha uygun trafik sigortasına ulaşmasını sağlayacak ek önlemler de hayat geçirildi. Bunlardan bir tanesi Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde oluşturulan Trafik Sigortası Teklif Ekranı oldu. Bu ekranla tüketici trafik sigortası sunan tüm şirketlerin tekliflerini görebiliyor ve bütçesine uygun şirketi tercih edebiliyor. Uygulama ile şirketler arası rekabetin oluşması ve fiyatların aşağı yönlü hareket etmesi amaçlanıyor.
Bir diğer uygulama ise tüketicinin trafik sigortasını üç ay içerisinde iki kez iptal ederek yenileyebilmesi ile sigortalılara poliçe satın aldıktan sonra daha uygun primle herhangi bir cezai yaptırım olmaksızın yeni poliçe yaptırabilme imkanı sunulması. Tüm bu gelişmeler ışığında ise kanuni düzenlemelerin hayata geçmesinden bugüne trafik sigortası ortalama primlerinde yaklaşık yüzde 12’lik bir düşüş yaşandı.
Bu gelişmeler doğrultusunda trafik sigortasında fiyat düşüş trendinin yakalandığı görülüyor. 2017 yılında ise trafik sigortalarında stabilizasyonun yaşanacağı, enflasyon oranında kısmi artışların olabileceği öngörülüyor.
“Sigorta şirketlerinin amacı en adil primi sunmak”
Bir süre önce, 6704 sayılı Torba Yasa ile, “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası”na ilişkin düzenlemeler yürürlüğe alınmıştır. Bu düzenlemeler sonrasında sigortacılar en azından maliyetlerini hangi esaslar çerçevesinde hesaplayacaklarını daha sağlıklı bir şekilde tespit edebilmeye başladılar. 30 Eylül tarihi itibariyle Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi web sayfasından tüm sigorta şirketlerinin trafik sigortası primleri sorgulanabilmeye başlandı. Bu uygulama büyük kolaylık sağlarken sigortalılar, tüm şirketlerin primlerini tek bir listede karşılaştırılabilme şansı buldu. Böylece sigortalılar tercihlerine göre en uygun primi sunan sigorta şirketinden poliçelerini düzenletme imkanına sahip hale geldi. Bu uygulamanın zaman içerisinde sigorta şirketleri arasındaki rekabete katkı sağlayacağını düşünüyoruz. ÖTV oranlarındaki artışın önümüzdeki dönemde araç satışlarına olumsuz yönde etki yapmasını bekliyoruz. Döviz kurlarındaki artışlar, kısmi hasarlar bakımından yedek parça maliyetleri, tam hasarlar bakımından ise araçların piyasa rayiç değerlerinin yükselmesine neden olacaktır. Hasar onarımlarında çıkma parça ve eşdeğer parça kullanılmamasına yönelik Danıştay kararları da hasar maliyetlerini yukarı yönde artıracaktır. Sigortacılık aslında bir fon yönetimi işidir. Sigorta şirketleri aldıkları primlerin, üstlendikleri yükümlülükleri karşılayıp karşılayamadığına bakarak, ulaşacakları sonuçlara göre fiyatlarını belirlemektedirler. Sigorta şirketlerinin amacı prime indirim veya artırım anlamında etki edecek parametreleri dikkatle belirlemek ve sigortalılara en adil primi sunmaktır. Trafik Sigortası poliçelerinin zamanında yenilenmesi büyük önem arz etmektedir. Mevzuat gereği zamanında yenilenmeyen poliçelere gecikme sürprimi uygulanmaktadır. Poliçenin süresi dolduğu gün yenilenmediği takdirde, azami yüzde 50 olmak üzere, gecikilen süreye bağlı olarak değişen oranlarda prim artışı uygulanmaktadır.
Şirketler yalnızca orijinal parça kullanabilecek
Dolar artışı, ÖTV zammı, Danıştay’ın eşdeğer parça ve çıkma parça kararı gibi etmenler de yıl biterken sektörü doğrudan etkileyen diğer gelişmeler oldu. 1 Haziran 2015’te yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartları, hasarlı araçların onarımında orijinal yedek parça yerine eşdeğer yedek parça kullanımının önünü açtı. Hasar halinde yedek parçanın onarımı yapılamıyorsa ve o parçanın eşdeğeri de yoksa, ancak bu şartlarda orijinal parça kullanılacağı da genel şartlarda yer aldı. Bu şartlara göre şirketler ömrünü tamamlamış araçlardan ya da hasarlı araçlardan elde edilen ve çıkma olarak tabir edilen parçaların kullanılmasına da izin verilmişti. Danıştay 15’inci Dairesi, konuyla ilgili açılan davalar sonrasında bu iki şartın yürütmesini durdurma kararı verdi. Yani, Danıştay’ın nihai kararı sonrasında sigorta şirketleri artık, hasarlı araçların onarımında hem eşdeğer hem de çıkma parça kullanamayacak; sadece orijinal parça ile onarım yapabilecek. Danıştay’ın kararı orijinal parçadan yana olduğu takdirde şirketlerin hasar maliyetleri de artacak. Bu da direkt olarak primleri etkileyecek.
“Primler için vazgeçilen sigorta kişileri varlıklarından edebilir”
2016’da trafik sigortasıyla ilgili konular büyük oranda netlik sağlandı. Dolar kurundaki artışın hasar maliyetlerini yükseltmesi, bir miktar prim artışına neden olsa bile belirsizliklerin ortadan kalkması ve yeni uygulamaların zamanla benimsenmesine bağlı olarak şu anda bulunduğu banda yaklaşık bir çizgi içinde oturmasını bekliyoruz.
Dolar kurundaki artış sektörü iki yönden etkileyecektir. Bir yandan hasar maliyetlerini artırırken, diğer taraftan da enflasyonu tetikleyeceğinden kişilerin yeni varlık edinmesini zorlaştıracaktır. Bu durumda sigorta sektörünü olumsuz etkileyecektir. ÖTV zamlarının da yeni yılda araç satışlarında düşüşe neden olacağını bekliyoruz.
Bu gelişmeler doğrultusunda, trafik sigortası primlerinin şu anda olduğu banda yaklaşık bir bantta süreceğini, 2017’de kaskoda bir büyümeyi yaşanmayacağını öngörüyoruz. Sigorta ürünleri, kişilerin varlıklarını korumasının yanı sıra toplumsal barışı da sağlaması nedeniyle çok önemli. Primlerde göreceli olarak bir artış olsa da hala gelişmiş ülkelerden çok daha düşük durumda. Bugün primler nedeniyle vazgeçilen sigorta, yarın kişilerin varlıklarında çok önemli gerilemelere neden olabilir.
Bu nedenle sigortalılıklarını devam ettirmelerini öneririm. Öte yandan sigorta şirketleri de toplumda sigorta bilincini yükseltmek üzere çalışmalı, müşterilerini, satın aldıkları ürünün avantajları, teminatları, bu teminatlardan yararlanma koşulları, hızlı hasar ödemeleri için yapılması gerekenler, hasarsızlık koşulları, asistans hizmetleri konusunda sık sık bilgilendirmelidir.
“ÖTV ve kur artışı piyasaya henüz yansımadı”
Kasko ve trafik poliçeleri, araç satışlarının yoğunluğuna göre ivme kazanıyor. Dolayısı ile ekonomideki dalgalanmalar ve kur artışları satışa yansıdığından kasko ve trafik poliçelerinde de üretim kaybı yaşanacağı aşikar. ÖTV’deki artış da, döviz kurları da şimdilik piyasayı etkilemedi.
Tabii ki bu iki unsurun da piyasaya bir yansıması olacaktır. Bu konuda markalar kendi tedbirlerini alarak kampanyalar ile ÖTV almadı veya döviz kurunu sabitleyerek bu konunun bir süreliğine de olsa önüne geçmeyi başardı.
Danıştay’ın kararı ise bu konuların dışında piyasaya daha fazla etkisi olan bir konumda. Sigorta şirketleri bu durum karşısında özel anlaşmalarla orijinal parça tedariki yaparak önlemlerini aldılar ve poliçelerin fiyatlarını da bu şartlar göz önünde bulundurularak belirlediler.Bizim görüşümüze göre esas zor kısmı ZMS poliçelerinin hasar taleplerinde yaşanmaktadır. Devletin bu poliçeler üzerindeki tasarrufları, sigorta şirketlerinin bu poliçeleri üretmekte zorlanmasına neden olmuştur. Tedarik ve çıkma parça kullanımı da bu uygulamalar sonucunda ortaya çıkan yollardan birisidir. Trafik poliçelerinde değer kaybı ve bedeni zararların taleplerinin de olduğunu biliyoruz. Tasarruf edilmesi şart ancak maddi hasar kısmından bu tasarruf sağlanabilir durumda.
Döviz artışı önce kaskoyu etkiliyor
Kurlarda hızlı artışın direkt olarak etkilediği sektörlerin başında otomotiv sektörü geliyor. Sektöre maliyet olarak yansıyan kur artışı sonrasında kaçınılmaz son araç fiyatlarında artış oluyor. Bir de Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) zammı yaşanmasıyla tüketicinin alım gücü doğrudan etkileniyor. Tüm bu gelişmeler ise sigorta sektörüne de direkt etki ediyor. Yeni varlık edinmenin zorlaşması, trafik ve kasko sigortasında da azalmaya işaret ediyor.
Ayrıca kur artışları, yedek parça fiyatlarının dövize endeksli olması nedeniyle trafik ve özellikle kasko sigortasında maliyet artışına neden oluyor. Bu da bu branşlarda fiyat artışını beraberinde getirebiliyor. Kasko primleri dövize endeksli olarak fiyatlanan modellerde ise sigorta bedelleri artacağından artış önce kaskoda hissediliyor.
“2017’de birçok olumsuzluğun önüne geçilecek”
2016 yılı sonuna doğru ÖTV artışındaki yükselmenin yanı sıra yüksek kur artışları bütün hesapları alt üst etmiş fiyatların yükselmesi üzerindeki baskıyı olumsuzlukları daha da artırmıştır. 2016 yılı sonundaki gelişmeler 2017 yılının zor bir yıl olacağının göstergesidir. Mevcut gelişmelerden önlemler alınmadığı takdirde sadece otomotiv sektörü değil tarafların tamamı, devlet ve tüketicide olumsuz etkilenecektir. ÖTV ve kur artışı ile araç fiyatlarında büyük artışlar olacak, az araç satışı yapılmasından dolayı otomotiv sektörü olumsuz etkilenecektir.
Danıştay 15. Dairesi eşdeğer, çıkma ve sökme parçaların sigorta şirketlerince karşılanan hasar onarımlarında sigortalı ya da mağdur onayı haricinde kullanılmasına imkan veren maddenin yürürlüğünü durdurma kararı verdi. Orijinal parça yerine takılacak eş değer parçaların güvenlik riski oluşturmasının iptal nedeni oluşturduğu ifade edildi. Uygulamada araç sahipleri ile üretici, eş değer parça takılması nedeniyle garanti kapsamı başta olmak üzere birçok konuda karşı karşıya geldiğinden yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum. Kararda daha önce kullanılmış ve yıpranmış (çıkma/sökme) yedek parçalardan dolayı oluşacak güvenlik riskine dikkat çekildi. Bu konuda maalesef uygulamada suiistimallere neden olunmuştur. Çözüme, uluslararası kalite kontrolleri yapılan ve sıkı denetim ile takılacak eş değer ve kullanılmış, yıpranma olmayan parçaların kullanımına izin verilmesi ile ulaşılabilir. Aksi durumlara ve suistimallere karşı da yaptırım ve ağır cezai uygulamalar getirilmeli.
Eş değer parça uygulaması hasarlar üzerinde belirli ölçülerde maliyetleri düşürmüş poliçe fiyatlarının düşmesi nedeniyle de tüketiciye olumlu etkileri olmuştur. Sigorta şirketleri tahsil edilen primleri bir havuzda toplar hasar oluşması halinde de zararları biriken havuzdan giderir. Hasar maliyetleri ne kadar artar yükselir ise havuzdan o oranda azalma ve havuzu doldurmak için de o oranda primlerde artış olur. Hasar artışları tüketiciye önümüzdeki dönemlerde olumsuz olarak yansıyacaktır.
Uygun poliçe için öncelikle fiyatlarının yükselmesine neden olan etkenlerin teşhisi yapılıp bunlar için önlem alınmalı. Bu sağlanırsa rekabet ortamında fiyatlar kendiliğinde düşecektir. 2017 yılından umutluyum. Yakın zamanda sigorta ve otomotiv sektörü ile ilgili yeni kanunlar yasalaşacak ve birçok olumsuzluğun önüne geçilecektir.
Riskleri sigortaya devretmekten vazgeçilmemeli
Yaşanan gelişmeler sigortalının yollarda sigorta güvencesinden vazgeçmesine neden olabiliyor. Ancak trafik ve kasko sigortaları, güvenilir bir yolculuk için en önemli koşul. Trafik sigortası yaptırarak üçüncü şahıslara vereceğiniz zararları, kasko sigortası yaptırarak ise aracınızın başına gelebilecek zararları korumaya almış oluyorsunuz. Birbirini tamamlayan bu sigortalar, bireysel güvencenin yanı sıra toplumsal bir görev de üstleniyor, trafikte güvenli ulaşımın anahtarı oluyor. Bu nedenle yaşanabilecek olumsuz herhangi bir durumda sigortasız olmanın verdiği yükü tek başınıza sırtlanmak yerine, sigortacınıza devretmekte fayda var.