Bu başlık klişe bir sözdür. Birçok konuya adapte edildi geçmişte. Ben de acentelere, şirketlere sektöre birkaç kez adapte etmişimdir yazılarımda. Bir süreliğine özel işlerim nedeniyle sektör konularından uzaktım. Sektörü izlemiyorum anlamı çıkarılmasın bu söylediğimden. Çünkü telefonum ve tüm iletişim kanallarım 7-24 açık. Gazeteciysen böyle de olmalı, şikayetçi değilim…
Geçtiğimiz gün alınan fazla primler ile ilgili bir yazı paylaştım. Evet, bir prim iadesi yapılacak ama kamuoyu zamlanan primlerin iade edileceğini zannetti. Şaşılacak bir şey yok, gündem bu. Sonra ne oldu bütün sigortalılar acentelere hücum edip böyle bir hakları olup olmadığını öğrenmek istedi. Acenteler dört gündür iş yapamaz durumda. Gelen soruları cevaplamaya çalışıyor. Tamam, trafik poliçelerinin yüzde 95’ini acenteler kesiyor, sigortalılar şirketi değil acenteyi tanıyor ama bu kadarı da zaten zor şartlarda çalışan acenteler için sıkıntı yaratıyor.
Fahri sektör sözcüsü görev başında!
Yapılan iade haberinin sonunda bir tarih verilmiş, bu iadelerin hangi şartlarda ve nereden yapılacağı yazılmış, haberi kulaktan duyan acentelere neden koştu diye düşünüyordum ki… Bir acente dostum olayın kahramanını bulmuş benimle paylaşmış. Sigorta sektörünün fahri sözcüsü İSAD Başkanımız Sayın Turusan Bağcı bir TV kanalına çıkıp ‘sigortalılar acenteleri ile temasa geçmeli’ demiş. Haberin sonrasında haberin metin yazarı her ne kadar sigorta şirketleri ve Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nden öğrenebileceğini söylese de sigortalılar ne yazık ki Sayın Bağcı’nın sözüne ve işin kolayına itibar etmişe benziyor. Özetle, Sayın İSAD Başkanımız halkımızı doğru bilgilendirmeye devam ediyor. Bu konuya açıklık getirmek istedim, işleri kilitlenen acente dostlarım en azından nedenini bilmeli diye düşünüyorum.
Bu arada gözden kaçan bir diğer konu bu prim iadeleri yapılırken acente komisyonlarına yansıyan ortalama 10 milyon TL tutarın da acentelerden kesilecek olması. Bu konuda belirsizlik var, fakat şu ana kadar bir tek Axa Sigorta bunların hesaplanacağını acentelerine bir yazı ile duyurmuş. Sigorta şirketleri ne yapsın eksik aldığı primi sigortalıdan tahsil edemeyince ‘hiç olmazsa acentelerden bir kısmını tahsil edeyim!’ diye düşünüyor olabilir.
Sözleşmeler tekrar gündemde
Acenteler Yönetmeliği’ne göre 16 Temmuz’a kadar şirket-acente arasındaki sözleşmelerin yönetmeliğe uygun hale getirilmesi istenmişti. Bazı şirketler harekete geçmiş ve acentelere yeni sözleşmeleri imzalatma çabasına girmiş. Yönetmelikte yer alan 3 ay öncesinden komisyon indiriminin acenteye bildirilmesi maddesi dışındaki maddeler tabii ki şirketleri koruyacak nitelikte. Burada şirket açısından bakıldığında hak veriyorsunuz. Acente tarafından bakıldığında da acentelere hak veriyorsunuz. Burada koşulları belirleyen arz talep dengesi. Bunun bir ticari faaliyet olduğu da düşünülürse acentelerin şirket seçme özgürlüğü olduğu söylenebilir. Nasıl şirketler çalışma şartlarına uymadığını düşündüğü acentelerin sözleşmelerini fesih ediyorsa, acenteler de komisyonlarını ya da sözleşmesini beğenmediği şirket ile çalışmama yolunu seçebilir. Birçok acentenin özellikle küçük acentelerin böyle bir gücü yok, bu bir gerçek. Onların da gözleri kendilerini savunacak meslek örgütlerinde. Kendilerine sahip çıkılmasını bekliyorlar. Sözleşmeyi imzalamasa fesih edilecek ve ticari faaliyeti zor duruma düşecek acentenin. Şirketlerin karşısında dik duracak birkaç büyük acente dışında bunu yapacak kimse yok. Zaten bu büyük acentelerin de özel sözleşmelerinin, özel çalışma koşullarının olduğunu hepimiz biliyoruz. O zaman vur abalıya…
Hani ‘Kölelik sözleşmesi’ istemiyordunuz?
Acenteler bu kadar çaresizken, bu mesleğin en yetkili kurumu SAİK ve Başkanı Sayın Hüseyin Kasap neden bir açıklama yapmıyor. Resmi bir açıklamadan söz ediyorum yalnız. Hani şu büyük araştırma yapılmıştı, ‘yurtdışında böyleydi, neden Türkiye’de böyle’ diye açıklama yapılıyordu. Şirketlere ‘Almanya’da, Fransa’da acentelerinize hangi sözleşmeleri yapıyorsanız bize de onu yapın. Kölelik sözleşmesi istemiyoruz’ diyordunuz. Ne oldu da acentelere bu sözleşmeler şu sıralar imzalatılıyor. Çıkın resmi bir açıklama yapın SAİK olarak ve ‘Biz sözleşmeleri hukukçulara inceletene kadar, hiç bir acente sözleşme imzalamasın’ deyin de acentelerin bir dayanağı olsun. Orta ve küçük ölçekli acenteler SAİK’in gücünü hissetsin.
Afra tafraya gelince mangalda kül bırakmayan SAİK ve 19 kişi ile genel kurul yapan STK’lar ve onların medyada, sektör yayınlarında sürekli boy gösterip işi kendine yontan başkanlarımız neredesiniz? Hani nerede özgür sigortacılar derneklerimiz.
Sözün özü şu… Özgür sigortacılar, yok şu dernek yok bu dernek. Ve de SAİK tabii. Bunların hepsi boş. Bu STK’lar falan elimizi sallasak değen Başkanların bir işe yaramadığı ortada. Bence her acente kendi bacağından asılmalı. Kendini kurtarmalı. Acentelik bir ticari faaliyetse işini iyi yapan para kazanan kalsın, diğerleri kendilerine yeni bir meslek arasın. Bu sektör de malzeme bu. Orta ve küçük ölçekli acenteler bu STK’lardan pek bir şey beklemesin. Biri TV’lere çıkıp kendine yazmış, biri de dernek kartviziti ile iş kapmaya çalışmış, biri ticaret odalarında hasar takipçiliği ve komisyon almış, biri ben Başkanım diye ortalıkta dolaşmış, orta ve küçük ölçekli acenteler de HANİ BANA, HANİ BANA DEMİŞ. Kalın sağlıcakla.
CAN KANTAR / SİGORTA MEDYA