23 Aralık 2024, Pazartesi
spot_img

Hayrettin Karaman: İslam’a göre meşru sigorta

Yeni Şafak köşe yazarı Hayrettin Karaman, 13 Ekim’deki yazısında İslami sigortanın, İslam’ın teşvik ettiği karşılıklı yardımlaşma, dayanışma, bağışlama esasına dayandığını, Türkiye’de de mevzuata kavuşmasını, uygulanmasını, önündeki diğer engellerin kaldırılmasını beklediğini yazdı. “Tekafül, karşılıklı, üyelik sigortası varken İslâmî sisteme uymayan bir sigorta şekli için ‘caizdir’ diyenlerin biraz daha düşünmeleri gerekiyor” diyen Karaman, İslam’a göre meşru olan sigorta şeklini anlattı.

Hayrettin Karaman‘ın yazısı şöyle:

hayrettin karaman 1Sigortacılığın ne olduğu konusunda eksik bilgiye veya yanlış yoruma dayalı fetvalar veriliyor, bu fetvaları alanlar değil, verenler sorumlu olduklarına göre daha ihtiyatlı davranmaları gerekmez mi?

Mesela şu fetvayı ele alalım:

“Globalleşen dünyada ticari sigortanın bulunmamasının risk olduğunu” ifade ettikten sonra şöyle diyorlar :”Genel olarak sosyal sigortalar, karşılıklı sigortalar ve ticari sigortalar caizdir, kâr payı esasına dayalı çalışan birikimli hayat sigortası ile bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemi ise primlerin dinen helal olan alanlarda değerlendirilmesi durumunda caizdir.”

Benim bu yazıdaki konum tamamen farklı bir alan olan “sosyal sigorta” değildir. Karşılıklı sigorta, ticari sigorta, bireysel emeklilik ve hayat sigortasıdır.

Karşılıklı sigorta İslam’ın teşvik ettiği karşılıklı yardımlaşma, dayanışma, bağışlama esasına dayanır ve biz yıllardan beri bu sistemin Türkiye’de de mevzuata kavuşmasını, uygulanmasını, önündeki diğer engellerin kaldırılmasını savunuyoruz.

Bu sistemi kısaca açıklayalım: Sisteme dahil olmak isteyenler bir fon, bir sandık kuruyorlar, idare için yeterli mekan, alet, araç ve personel temin ediyor ve masrafını da fondan ödüyorlar. Kayıp, kaza, hasar vb. oluştuğunda fondan karşılanmasını isteyenler tahmini ödeme büyüklüğüne göre bir meblağı kısmen peşin ve kısmen taksitli olarak fona yatırıyorlar. Fonun sahibi buraya para yatıran ve sisteme katılan şahıslar oluyor. Yöneticiler de onların çalışanları oluyorlar. Fonda biriken para atıl kalmasın diye tahmini ödeme kısmı ayrıldıktan sonra geri kalanı meşru gelir getiren ticarette ve yatırımlarda kullanılıyor, geliri de fona para yatıranların oluyor. Katılımcılardan biri sözleşmeye dahil bir zarara uğradığında onun zararı fondan “karşılıklı bağış” esasına göre karşılanıyor. Katılımcı fondan çıkmak istediğinde kalan ana parası ile elde edilmiş ise kârı kendisine iade ediliyor. Zarar ve hasar büyük olur da fonun bütün parası yetersiz hale gelirse katılımcılar karz-ı hasen (faizsiz borç) veriyorlar ve gelecek yıllarda alacaklarını tahsil ediyorlar.

Bu sistem düzgün çalıştığında katılımcılar zaman içinde hem riskleri teminat altına almış, gerektiğinde zarar karşılanmış hem de yardımlaştıkları için sevap ve ticaretten, yatırımdan para kazanmış oluyorlar.

Karşılıklı, tekâfül, üyelik sigortası diye bilinen bu sigorta sistemi Türkiye’de ancak kooperatif yapısı içine uygulanabiliyor. Şirket veya başka hukuki yapılar içinde eksiksiz ve problemsiz uygulanabilmesi için sigorta kanununda değişiklik yapılması veya ayrı bir “tekâfül sigortası kanunu” çıkarılması gerekiyor.

Ticari sigorta dünyada yaygın olan ve ülkemizde de uygulanan, kapitalizmin insanların korkularını ve ihtiyaçlarını istismar ederek büyük paralar kazanma aracıdır. Bu sigortada iki taraf vardır: sigortacı (şirket) ve sigortalı. Sigortacı, sigortalıdan aldığı ve aldığı anda malik olduğu paralar (primler) karşılığında ona, risk gerçekleşmesi halinde gerekli ödemeyi (parayı) verme teahhüdünde (yani peşin para karşılığında şarta bağlı parayı ihtimale göre satma teahhüdünde) bulunmaktadır. Mesela yıl içinde risk gerçekleşmezse sigortalının parası boşa gitmekte, korkularından emin olmak için tekrar para yatırmak mecburiyetinde kalmaktadır. Fıkıhta akdin meşru olabilmesi için satılan ve alınan şeylerin meşru, belli ve teslim edilebilir olması gibi şartlar vardır. Bu sigorta çeşidinde sigortalının ödediği para bellidir ve peşinen ödenmiştir, sigortacının buna karşı teslim edeceği belli bir mal, hizmet veya hak yoktur. Güven duygusu satım konusu olamaz. Sigortacıların genellikle bankaları da vardır ve topladıkları paraları şeriata göre meşru olmayan ticaret ve yatırımlarda da değerlendirirler.

İnsanların güven ve gerektiğinde yardım alma ihtiyaçlarını karşılayacak, istismardan uzak, ihtiyaç sahibinin menfaatine uygun bir sigorta şekli (tekafül, karşılıklı, üyelik sigortası) var iken İslâmî sisteme uymayan bir sigorta şekli için “caizdir” diyenlerin biraz daha düşünmeleri gerekiyor. Ayrıca bu sigortaya bazıları cevaz veriyorlar diye caiz görmeyenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak olan tekâfül sigortacılığına hukuki imkanı vermemek haksızlıktır, dayatmadır, zulümdür.

Başka yazılarda “globalleşen dünyaya uyum”, hayat sigortası ve bireysel emeklilik ve sosyal sigorta” konularını ele alacağım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER