Sigorta sektöründe en büyük sorunun “sektör dışı tüm tarafların her türlü sorunu tazminat ile kapatma isteği” olduğunu dile getiren Nazlıer, ülkemizde sigorta sektöründe en yüksek poliçe üretiminin oto kaza branşında yapıldığını belirtti. Ayrıca Nazlıer, Avrupa pazarında aynı sigorta sektörünün aynı ürün ile kar ederken ülkemizde zarar edilmesinin sebebinin eşit koşullarla uygulamaya gidilmemesi olarak değerlendirdi.
Sigorta sektörünün yaklaşık 15 yıllık serüveni son bulmak üzere. Her geçen gün kötü sonuna doğru hızla ilerliyor. Sigorta sektörünün mevcut koşullarda iyileşmesi gerçekten çok zor. Bu konu üzerine kendi aramızda Uzman Eksperler Sn. Murat Yılmaz ve Sn. Hüseyin Kaycı ile oto branşının içeriğini tartışırken, görüş olmaktan çıkarmak için bazı somut verileri paylaşarak sebep sonuç ilişkisini somut hale getirmek istedik. Temel sorunu görmek için mutlaka çok daha detaylı incelemeler ve açıklamalar da gerek ancak makro bir bakış açısı ile özetlemek yeterli olacaktır. Sorun, sigorta sektörünün zorunlu olarak içine çekildiği Mitomani alışkanlığı mı?
Sigorta sektöründe temel sorun “sektör dışı tüm tarafların her türlü sorunu tazminat ile kapatma isteğidir.” Hiç bir konunun gerçek
gerekçesine bakmadan, kök sebebi saptamadan, her sorunu çözmek için hukuki dayanakları olmasa dahi veya hukuk da içinde olmak kaydıyla tek bir sonuç isteniyor “Tazminat adı altında tüm hasarlar – zararlar ödenmelidir.” Sorunlar önemli değil parasını ödeyin devam edin. Taraflarının veya muhataplarının haklılığını incelemeden, görüş ve cevap hakkı da vermeden, tek taraflı olarak çıkarılan bir yargı kararı ile geriye dönük 10 yılı da kapsayacak şekilde Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortaları’nda tazminat kapsamını genişletmek ne kadar doğru olur? Bu genişletme ile sigortacının primini almadığı sorumluluklardan kendisine tazminat ödetilince primlerin artmasından neden şikayet edilir? Bu yöntemle sorunlar çözülmüş olur mu? Sektör içinde olan ve sektörden beslenen tarafların hukuki dayanak yaratarak sigortalısı bir talepte bulunmasa dahi sektörden tazminat alma istekleri tüm kamuya ne şekilde yansır? Artan maliyetleri tüm toplum neden üstlensin?…
Ülkemiz sigorta sektöründe en yüksek poliçe üretimi oto kaza branşında yapılıyor. Toplam poliçe üretimde en büyük paya sahip olan oto kaza branşı hasar prim dengesi açısından sektörün her zaman kamburu oldu. 2015 yılında toplam 22 milyar TL tutarında tazminat yükü oluşturduğu açıklanıyor.
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri M. Akif Eroğlu tarafından verilen son bilgi aşağıdaki gibidir.
Trafik güvenliği ve trafik sigortalarında durum nedir?
2015 yılı kesin olmayan verilerine göre, ülkemizde 1 milyon 82 bin 431 adet trafik kazası meydana geldi, bu kazalarda 3 bin 826 kişi hayatını kaybetti. Bu sadece kaza yerinde hayatını kaybedenlerin adedi, hastaneye ulaştıktan sonra vefat edenler dahil değil. 306 bin 128 kişi ise yaralandı. Kaza tespit tutanağı adedi 2008’de 491 bin 31 iken 2015 yılı sonunda 900 bin 624’e çıktı. 2014 yılında 1 milyon 199 bin 10 adet kaza meydana geldi, bu kazalarda 3 bin 524 kişi hayatını kaybetti, 285 bin 59 kişi yaralandı.
Trafik kazasına karışan taşıtlar başlıca hareket kaynağı olan motor, hareketi tekerleklere aktaran aktarma organları, karoseri, şasi, elektrik-elektronik aksamlar ve lastiklerden oluşuyor. Araçların üretici firmaların talimatlarına uygun kullanılması ve bakım periyotlarına harfiyen riayet edilmesi durumunda araç faktöründen kaynaklanan kaza oranının, istatistiklerde verilen oranda olacağı hususunda yetkililerle hemfikiriz.
Ancak sigorta sektörünün, meydana gelen trafik kazaları sonrasında gerek araçların incelenmesi, gerekse araç sahipleri ile diyalog kurulması fırsatını en fazla elde eden aktörleri olarak, istatistiki bilgilerin elde edilmesinde kullanılan yöntemlerin işlevsel olmaması nedeniyle belirtilen oranların, herkesin aracını üretici talimatlarına uygun kullandığı ve periyodik bakımlarını eksiksiz yaptırdığı teorisiyle yapılan hesaplama sonucunda ortaya çıktığını, pratikte araç faktörünün kazalardaki payının belirtilen oranların çok üzerinde olduğunu düşünüyoruz.
2015 sonu itibariyle ülkemizdeki 19,9 milyon adet kayıtlı aracın 15,9 milyon adedinin Zorunlu Trafik Sigortası bulunuyor. Zorunlu Trafik Sigortası yüzde 79,7 ile ülkemizdeki en yaygın sigorta türü. Her yıl trafik sigortası poliçe adetlerinde ve Zorunlu Trafik Sigortası primlerindeki artışın caydırıcı gücü, sürüş güvenliğine katkı sağlayarak trafik kazalarını önleyici etkiye sahip. Yani trafik sigortası ile bir yandan hasarlar karşılanırken, diğer yandan önlem alınması sağlanarak riskler azalıyor. 2015 yılı için son bilgiler bu şekilde olup 2014 yılındaki resmi verilere göre meydana gelen kazalarda kusur dağılımı ise aşağıdaki gibidir;
Kusur dağılımında en yüksek payı sürücü kusuru oluşturuyor. 2014 verilerine göre sürücü kusurunun yüzde 41,39’u “Araç hızını yol, hava ve trafiğin gerektirdiği şartlara uydurmamak” kusuru olduğu tespit edildi.
Bir araçtaki en önemli faktör lastikler…
Farklı nedenlerden, araçların bakım ve onarımlarının yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayan tamirhanelerde yapılması bile, üreticilerin talimatlarının dışına çıkılmasına ve araç faktörünün kazalardaki oranının artmasına neden oluyor. İstisnalar olsa da, maalesef genel olarak araç sahiplerinin bakım ve onarım işlemlerinde ekonomikliği ön planda tuttuğu, özellikle pahalı parçaların yenilenmesinde orijinal parça yerine çok daha ucuz olan yan sanayi parça kullanımına yöneldiği, hatta arıza belirtisi olan anormal ses, sızıntı, tolerans dışı boşluklar gibi belirtileri fark etmesine rağmen araç hareket kabiliyetini yitirene veya kaza yapana kadar aracını kullanmaya devam ettiği bilinen bir gerçek.
Bir araçtaki en önemli faktör kuşkusuz lastikler. Herkesin bildiği gibi marka- model ve ekonomik değeri ne olur ise olsun tüm araçlar 4 lastik üzerindedir. En iyi fren sistemi donanımlı yüksek teknoloji ürünü bir araçta bile ancak iyi ve doğru lastikler ile güvenli sürüş yapılabilir. Yıpranmış, bayatlamış, hava şartlarına uygun olmayan, standarttan büyük veya küçük ebatlı lastik kullanımı, değişik marka ve desende lastiklerin eşleştirilmesi oldukça yaygındır.
Lastiklerle ilgili bahsedilen olumsuzluk larlastikle yol arasındaki sürtünme katsayısını, dolayısıyla fren mesafesini direkt olarak etkiliyor, lastik kusuru nedeniyle zamanında duramayan aracın çarpması sonucunda oluşan kazaların nedeni de istatistiklerde “sürücünün aracın hızını yol, hava ve yük şartlarına uygun ayarlamamak” olarak 1. sıradaki yerini alıyor.
Bu durumdan anlaşılacağı üzere kazalarda araç faktörü istatistikte belirtilen yüzde 0,62 oranından çok daha yüksek bir paya sahip. Çok belirgin araç kusurlarının haricinde (lastik patlaması vb) kazalarda araca kusur yazılmıyor. Oysaki kaza sonrası ve/veya ekspertiz esnasında yapılacak incelemelerde kazada araç kusurunun olup olmadığı mutlaka fiili inceleme konusu yapılmalıdır. Kesin olan bu bilgiler mevcut iken olay kök sebebi araştırılmadığı için bu istatistiği doğru kabul etmek mitomanidir.
Trafik kazalarına sürücü, araç ve yol kusuru neden oluyor
Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Özdemir, “Taşıtlarda Güvenlik Sistemleri” konulu bir araştırma yaptıkları, bu çalışmada Türkiye’deki trafik kazalarının gerçek nedenleri ve buna karşı alınması gereken önemler üzerinde incelemelerinin bulunduğunu öğrendik.
İncelemelerinde: Türkiye’de 2002 yılında 407 bin 247 kaza meydana geldiği, bu kazalarda; 2 bin 885 kişinin öldüğü, 93 bin 713 kişi yaralandığı ve yaralıların tedavi masrafları dışında 357 milyon lira maddi kayıp yaşandığını tespit ettiler.
Trafik kazalarına yol açan başlıca etkenlerin; sürücü, araç ve yol kusurları olarak 3’e ayrıldığı, Türkiye’deki resmi verilerin, kazalarda araç kusurlarının payının yüzde 0,53 oranında olduğunu gösterdiğini saptayarak, bu rakamın AB ülkeleri standardının bile altında kalacağını belirlediler. Bu rakamların doğru olmayacağını belirterek, kaza raporlarının sağlıklı tutulmadığını ve birçok araç kusurunun, sürücü kusuru olarak kayıtlara geçmiş olduğunu belirttiler.
2002 yılındaki resmi veriler bu şekilde iken 2015 yılında ne değişti de ülkemiz AB ve dünya standartları üzerinde pozitif istatistiklere ulaştı? TSB dışında sorunlar ve çözüm önerilerini henüz gündemine alan göremiyoruz.
Maalesef sektörün tüm aktörleri çalışmalarını kazanın oluş nedeninden (kök neden) ziyade hasar uyumu ve araç onarımın maliyetinin düşürülmesi, maliyet yönetimi üzerine yoğunlaştırıyor. Kaza sonrası araç kusurlarının tespiti ve buna göre yapılacak düzenlemelerin sektöre olumlu yönlerinin neler olacağını bilmiyor.
Testi kırılmadan önceki süreci yönetme zamanındayız
Ülkemizde trafik kazası sonrasında bu tip bir tespit yapılmadığı gibi, son derece önem arz etmesine rağmen kazaya karışan araçların onarım işlemlerinin tamamlanmasının akabinde aynı zamanda yapılan onarımın tescillenmesini de sağlayacak olan muayeneye girme zorunluluğu da bulunuyor, şaka gibi…
Birbirini tamamlayan düzenleme ve uygulamalar ile bu çalışmaların can ve mal kayıplarına sebep olan kazaların hem önlenmesini hem de gerçekleşmesi halinde sorumluların doğru şekilde tespitini sağlayan en önemli faktörler olduğu da görüldü.
Özetle kaza sonrasında araçların detaylı olarak incelenmesi, kazanın kök nedeninin tespit edilmesi, var ise sorumlunun tespit edilmesi ve tekrarının yaşanmaması açısından son derece önemlidir. Anlaşmalı Tutanak uygulaması çözüm değil sorun kaynağı durumundadır. Kazalar ve sonuçları hakkındaki hiçbir bilgi ve istatistikte kesinlikle doğru değildir. Sigortacılık küresel bir faaliyettir. Avrupa pazarlarında çıkan ürün aynı anda ülkemizde pazara sunulur. Avrupa pazarlarında sigorta sektörü ürün ile kar ederken ülkemizde zarar edilmesinin sebebi eşit yasal koşullar da uygulamaya gidilememesidir. Bayram sonrası birçok ölümlü kaza haberinden sonra gündeme almak istedik. Artık testi kırılmadan önceki süreci yönetme zamanındayız. Bu kadar can ve mal kaybı için ne kadar tazminat ödenirse ödensin sonuç her zaman istenmeyen biçimdedir. Asıl olan bu kazaların önlenebiliyor olmasıdır. Muayene istasyonu ve lastikler ile yasal düzenlemeler yapılmadığından hiçbir uygulama tek başına çözüm yaratmıyor. Sürdürülebilir politikalar üretmek için realitesi yüksek çalışmaları artık konuşmak gerek. Eleştiri değil ama bazı gerçekleri de görmezden gelemeyiz. Bu konuyu biliyoruz ve her şeyin farkındayız. Bu ısrar niye?
Mustafa Nazlier meslektaşımın makalesindeki teknik yorum oldukça yerinde,sadece eksik gördüğüm bir konu da araçların onarımı mümkün olmaşan mekanik parçalarının hala pres veya ışıl işlem uygulamk sureti tamirlerinde ki israr ve dayatma, hem maddi hasarlı ve hemde yaralanmalı ve ölümle sonuçlanan kazaları tetikleyen bir unsur. Ayrıca yeni hibrit radyatörlerin ayakları hariç soğutma panellerinin kaynakla kapatılması ve tesviye sonrası boyanarak,onarıldı aldatması ile tüketiciye ait aracın motor,klima ve yağ sistemlerinin büyük arızlarına yol açmasına tamamen son verilmelidir….Maliyetleri azaltma bahanesi yapılan bu edepsizliğin mutlaka son bulması lazım. Bunda karar verici Sigorta Eksperleri ile Sigorta şirketi yöneticileri baş suçlu durumundadır…Onarım merkezlerine hiç girmek istemiyorum onlar zaten bu edepsiziğin göbeğinde yer alıyor….