Allianz’ın hayat ve emeklilik ürünlerinin satışı için HSBC ile yaptığı münhasır anlaşmanın, Allianz Yaşam ve Emeklilik açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Allianz Yaşam ve Emeklilik Genel Müdürü Dr. Volker Stüven, “HSBC dağıtım kanalı ile yeni iş hacmimiz iki katına çıkacak” diyor. Türk sigorta sektöründe, 2013 yılına damgasını vuran şirketlerin başında hiç kuşkusuz Allianz geliyor. Sektörün önemli oyuncularından Yapı Kredi Sigorta’yı satın alarak mutlu sona ulaşan Allianz, uzun süre gazetelerin finans sayfalarının manşetlerinden inmedi. Yapı Kredi Bankası gibi çok önemli bir dağıtım kanalına sahip Yapı Kredi Sigorta’nın satın alınması tabii ki Allianz için çok önemli. Bunun yanında daha bir kaç ay önce Allianz’la ilgili çok önemli bir gelişme daha oldu. Ancak, söz konusu gelişme Allianz’ın, Yapı Kredi Sigorta’yı satın alma haberlerinin arasında biraz gözden kaçtı. Şirketi biraz yakından takip edenlerin de çok iyi bildiği bu önemli gelişme, Allianz’ın HSBC ile yaptığı “münhasır bankasürans”anlaşması.
SİGORTALI Dergisi’nin bu ayki kapak konuğu, Allianz Yaşam ve Emeklilik Genel Müdürü Dr. Volker Stüven. Dr. Stüven’le Allianz’ın, HSBC ile yaptığı münhasır anlaşma, söz konusu anlaşmanın Allianz Yaşam ve Emeklilik şirketine yapacağı katkılar, BES ile ilgili güncel gelişmeler ve hayat sigortacılığı konularında bir söyleşi gerçekleştirdik. HSBC ile yapılan anlaşmanın, Allianz Yaşam ve Emeklilik açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Stüven, “HSBC dağıtım kanalı ile Allianz Hayat ve Emeklilik’in yeni iş hacmi iki katına çıkacak” diyor.
Allianz ve HSBC arasında 10 yıllık münhasır bankasürans anlaşması
Allianz Türkiye’nin, HSBC ile son yaptığı anlaşma, 10 yıllık münhasır bir bankasürans anlaşması. Hayat ve emeklilik ürünlerinin satışını kapsıyor. Ancak, iki şirket arasındaki işbirliği sadece bu anlaşma ile sınırlı değil. İki şirket daha önce de Çin, Endonezya, Malezya, Avustralya, Sri Lanka, Brunei, Filipinler ve Tayvan gibi Asya ülkelerinde hayat, sağlık ve kredi sigortası ürünlerinin dağıtımı ve varlık yönetimi hizmetleri için çeşitli ortaklıklar gerçekleştirdi. Allianz, aynı zamanda Türkiye’de de 2011 yılından bu yana emeklilik fonlarının yönetimi için HSBC ile stratejik ortaklık yürütüyor. Allianz ile HSBC arasındaki küresel ilişkinin bir parçası olan son anlaşma; HSBC’yi, Allianz Hayat ve Emeklilik şirketinin uzun dönemli stratejik ortağı konumuna taşırken, Allianz Hayat ve Emeklilik ise Türkiye’deki banka dağıtım kanalına stratejik açıdan önemli bir erişim kazanıyor.
HSBC ile global ölçekte ilişki
Allianz ve HSBC’nin diğer birçok ülkede de birlikte çalıştıklarını hatırlatan Stüven, söz konusu anlaşma ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Allianz Grubu ile HSBC arasında global ölçekte de uzun zamandır süre gelen anlaşmalar mevcut. HSBC ile Türkiye’de gerçekleştirilen anlaşma ise, Allianz’ın Türkiye’ye yatırım yapması ve bu pazarda daha da büyümesi için eşsiz bir fırsat oluşturuyor. Bu anlaşma HSBC ile beraber dünyanın en hızlı büyüyen sigorta pazarlarından birinde müşteri odaklı varlık yönetimi taleplerine cevap vermemize olanak sağlayacak.” Günümüzde, hayat ve emeklilik ürünlerinin satışında bankaların çok iyi bir dağıtım kanalı (bankasürans) olduğunu belirten Stüven, “HSBC de Allianz için ilave bir dağıtım kanalı olacak. Allianz açısından geleceğe oldukça pozitif bakıyorum” diyor.
Mevcut pazar payına bakmıyoruz
Allianz Hayat ve Emeklilik ile sorularımızı da yanıtlayan Stüven, Allianz Yaşam ve Emeklilik’in şu andaki pazar payına bakmadıklarını da ısrarla vurguluyor. “Şirketin mevcut pazar payı, geçmişin bir yansımasıdır. Allianz Yaşam ve Emeklilik pazarın en hızlı büyüyen şirketlerinden biri. Allianz’ın aynı zamanda diğer yeni dağıtım kanalı da Yapı Kredi Bankası. Gerek Yapı Kredi, gerekse HSBC gibi dağıtım kanalları ile birlikte Allianz Yaşam ve Emeklilik’in pazardaki mevcut pozisyonu daha da güçlenecek” diyor Stüven. Türkiye’de 2013 yılı başından itibaren başlayan yüzde 25 oranında devlet katkı payı sunan yeni BES hakkında da görüşlerini aldığımız Stüven, sistemin ilk 9 aylık gelişiminden oldukça memnun; sistemde yılbaşından bu yana katılımcı sayısı ve toplam fon büyüklüğünün artmasında devlet katkısının önemli bir faktör olduğunun altını çiziyor. BES’i desteklemek için Allianz Yaşam ve Emeklilik katılımcılarına da 19 milyon TL’lik bir devlet katkısının ödendiğini ifade eden Stüven, “Yeni devlet düzenlemesi çok pozitif bir gelişme. Türkiye’de bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının artmasına katkı sağlayacak” diye konuşuyor. BES’te pazarın çok rekabetçi olduğunu ve emeklilik şirketlerinin kesintilerinde (yönetim gideri, fon işletim gideri kesintisi) yeni düzenlemenin olduğunu hatırlatan Stüven, “Sektörde faaliyet gösteren şirketler arasında kıyasıya rekabet söz konusu. Sözgelimi, bazı hayat ve emeklilik şirketleri pazardan çekildi, emeklilik branşını kapattı; çünkü, yeterli kazanç için gerekli ölçek büyüklüğüne ulaşamadı. Ölçek büyüklüğü emeklilik şirketleri için çok önemli bir faktör. Bu nedenle bankasürans gibi dağıtım kanalları büyük önem taşıyor” diyor. Stüven, rekabetçi BES pazarında Allianz’ın lider konumda olduğunu, Allianz’ın Yapı Kredi Emeklilik şirketinin ana ortağı haline gelmesinden sonra daha da büyüdüklerini ve mevcut durumu korumayı hedeflediklerini de vurguluyor.
Katılımcılar piyasa dalgalanırken sakın BES’ten ayrılmasın
Mayıs ayı sonunda başlayan Gezi Parkı olaylarının ardından ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımlarını azaltacağına yönelik beklenti ve son olarak da Suriye’ye yönelik olası bir operasyon nedeniyle finansal piyasalar da dalgalı bir seyir izliyor. Allianz Yaşam ve Emeklilik Genel Müdürü Volker Stüven’e “Piyasalardaki dalgalanmalar, Bireysel Emeklilik Sistemi’ni nasıl etkiler? Katılımcılara neler öneriyorsunuz?” sorularını yönelttik. Stüven, gelişmelere oldukça serinkanlılıkla yaklaşıyor ve Bireysel Emeklilik Sistemi’nin uzun vadeli bir sistem olduğunun ısrarla altını çiziyor. “Ekonomideki dalgalanmalar ve istikrarsızlık tabii ki tasarruflar ve finans sektörü açısından iyi bir şey değil;ancak emeklilik uzun vadeli bir iş. Katılımcılar, en az 20 yıllık bir dönem için tasarruf ediyor. Katılımcılar, piyasalardaki belirsizlik dönemlerinde emeklilik planlarını değiştirebilirler; ancak ekonomideki dalgalanmalarda sistemden ayrılmak ve ekonomi istikrar kazandığında yeniden sisteme dönmek yanlış. Katılımcılar, sistemde sürekli kalmalı ve sisteme ödeme yapmayı sürdürmeli” diyor Stüven.
BES’te devlet katkısı sürmeli
Stüven, BES’te devlet katkısının da sürmesi gerektiği düşüncesinde. Devlet katkısının BES katılımcıları için iyi bir teşvik olduğunu vurgulayan Stüven, şunları söylüyor: “Türk ekonomisini tehdit eden en büyük risklerden biri artan ‘tasarruf açığı.’ Türkiye’de tasarrufların artması; bireylerin tasarruflarından oluşan daha fazla fonun, Türk ekonomisine kazandırılması gerekiyor. Bireysel Emeklilik Sistemi de bunu sağlıyor. Bu nedenle yüzde 25’lik devlet katkısı, bireyleri teşvik etmek için dengeli bir oran. Diğer ülkelerde de devlet katkısı büyük bir teşvik oluşturuyor.” Stüven’in verdiği bilgilere göre, Almanya’daki özel emeklilik sistemi ile Türkiye’deki sistem arasında benzerlikler söz konusu. Nüfusu giderek yaşlanan Almanya’da özel emeklilik sistemi önemli bir yere sahip. Devlet teşviği uygulaması Almanya’da da mevcut; ancak, Almanya’daki sistemde teşvik, Türkiye’de olduğu gibi bireylerin emeklilik hesaplarına devlet katkısı şeklinde değil; 2013 yılı başından önce Türkiye’de uygulandığı gibi vergi teşviki şeklinde uygulanıyor. Bu da bireyin yaşına göre değişiyor. Ayrıca, Almanya’da kurum katkılı sözleşmeler de sistemde önemli bir yer tutuyor. Söz konusu sözleşmelerde ‘ihtiyari’ olarak işverenler, çalışanları adına sisteme katkıda bulunuyor; çalışanlar da ücretlerinin belirli bir kısmını özel emeklilik sistemine aktarıyor. Stüven, kurum katkılı sözleşmelerin, Türkiye için de büyük potansiyel oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’de aileyi koruyan sigortalarda büyük potansiyel var
Volker Stüven, Türkiye’de hayat sigortacılığının ise çok rekabetçi bir pazar olduğuna dikkat çekiyor. Hayat sigortacılığını birikim ve risk sigortası şeklinde iki kategoride değerlendirebileceğini belirten Stüven, şunları söylüyor: “Birikim sigortacılığında Türkiye’de hayat sigortası poliçesi satın alan bireyler, 1990’lı yıllarda yüksek enflasyon, poliçe sahiplerine düşük ödemeler nedeniyle kötü deneyimler yaşadı. Bu nedenle birikim sigortası Türkiye’de popüler olamadı. Risk sigortası ise özellikle banka kredileriyle bağlantılı ürünlerde çok yaygın; ancak Türkiye’de toplumun daha çok aile odaklı olduğu unutulmamalı. Bu nedenle, gerçekten aileyi koruyan sigortalar Türkiye’de çok önemli ve büyük potansiyel oluşturuyor. Biz de Allianz olarak özellikle çocukların ihtiyaçlarına yönelik ‘Büyüyen Çocuk Sigortası’nı piyasaya sunduk.” Stüven, hayat sigortalarında her yıl sürekli yeni ürün çıkartmanın değil, bireylere doğru ve ihtiyaçlarına yönelik ürün sunmanın gerekli olduğunu söylüyor.
‘Büyüyen çocuk’ ile çocukların hayatı artık güvence altında
Allianz’ın, piyasaya sunduğu ürünlerden birisi de “Büyüyen Çocuk Sigortası.” Söz konusu ürün, geleceğe yönelik birikim yaparken, risklere karşı güvence de sağlıyor. Birikim teminatı ile çocuklar için ödenen primler, seçilen süre içinde birikip her yıl elde edilen kâr paylarıyla büyüyerek yatırıma dönüşüyor. Çocuklar, bu birikimleri sigorta vadesi sonunda toplu ödeme olarak alabildikleri gibi beş ya da on yıllık bir dönem içinde her yıl artan şekilde maaş ödemesi alternatifini de seçebiliyor. Poliçe sahibinin vefatı halinde ise sigorta vadesinin sonuna kadar prim ödemeleri Allianz Yaşam ve Emeklilik tarafından karşılanırken, sigortalı çocuklara maaş bağlanarak sigorta süresi sonuna kadar güvence altına alınıyor. Büyüyen Çocuk Sigortası, 0-17 yaşları arasındaki çocukları kapsarken sigorta süresi 18-25 yaşları arasında sonlandırılabiliyor.
Allianz acentelerin eğitimine odaklandı
Stüven, “Allianz Yaşam ve Emeklilik’in acenteleri hakkında ne düşüyorsunuz?” sorumuzu ise şu şekilde yanıtlıyor: “Acenteler hayat ve emeklilik ürünleri satışında çok önemli bir dağıtım kanalı. Hayat ve emeklilik işi ise oldukça karmaşık. Bu nedenle, şirket olarak Türkiye’de acentelerin eğitimine odaklandık. Acentelerle ilişkilerimize büyük önem veriyoruz. Allianz çalışanları ürünler hakkında acenteleri eğitmek için HSBC ile işbirliği de yapıyor. Allianz Hayat ve Emeklilik ve global olarak Allianz olarak müşteri memnuniyetine büyük önem veriyoruz. ”
Bisiklet kullanmayı seven sigortacı
SİGORTALI Dergisi’nin kapak röportajları içinde artık bir gelenek haline gelen konukların hobileriyle ilgili sorularımızı bu kez de Allianz Yaşam ve Emeklilik Genel Müdürü Volker Stüven’e yönelttik. Verdiği bilgilere göre, Stüven’in çok ilginç bir hobisi var; o da bisiklet sürmek. Almanya’da bisiklet kullanan Stüven, buna karşın İstanbul’da bisiklet sürmenin ise çok zor olduğunu itiraf ediyor. İstanbul’da yaşamaktan ve balık yemekten de çok hoşlandığını dile getiren Stüven, İstanbul’un balık yemek için çok iyi bir yer olduğunu ve boğazda değişik lokantalarda yemek yemeyi sevdiğini vurguluyor. Sinemayı ve futbolu da çok seven Stüven, Almanya’da tuttuğu takım konusunda ise ser verip sır vermiyor.
Ekonomi ve sosyal bilimler uzmanı
1962 Hamburg doğumlu olan Volker Stüven, 1987 yılında Almanya’da bulunan Mannheim Üniversitesi Sosyal ve İktisat Bilimleri ve İstatistik Fakültesi’nden mezun oldu. Stüven, Mannheim Üniversitesi’nden Ekonomi alanında yüksek lisans ve Christian-Albrechts Üniversitesi’nden Sosyal Bilimler alanında doktora derecesine sahip. Allianz Genel Merkezi’nde 2009-2012 yılları arasında İcra Kurulu Başkan Yardımcısı ve Strateji ve Geliştirme Müdürü olarak görev yapan Stüven, 2005-2008 yılları arasında Allianz Kuzey Amerika’da Yatırım Yönetimi Müdürü ve Risk Yönetimi Müdürü olarak görev aldı. 1991-2004 yılları arasında Allianz Genel Merkezi’nde Mali İşler alanında pek çok görevde bulunan Stüven, halen Allianz Yaşam ve Emeklilik A.Ş.’de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevini sürdürüyor. Alp SÜER / SİGORTALI