Sigortacılığın hafızası zayıf bir sektör olduğunu belirten Araştırmacı Yazar Fatih Kahya, Hayatımız Sigortalı dergisindeki köşe yazısında, bu hafızayı canlandırma ve diri tutma çabalarının da zayıf olduğunu söyledi. Ülkemizde tarihe ilgi duyulduğunu ancak sigortacıların kendi sektör tarihine karşı ilgisiz kaldığını söyleyen Kahya’nın köşe yazısı şu şekilde:
“Hayatımız Sigortalı” dergisi 2011 yılı Ocak ayında 1’inci sayısı ile yayın hayatına başladı ve biz 2011 yılı Mayıs ayından bu yana dergimizde “Sigortacılığın Dünü” başlığı altında bu köşede sigortacılığın tarihine ışık tutmaya çalışıyoruz. Bu, bizim dergideki 75’inci yazımız. Neler yazmadık ki bu köşede? İlkçağlarda sigorta, İslam tarihinde sigorta benzeri uygulamalar, Batı’da ilk sigorta örnekleri, Londra Yangını, 1870 Pera Yangını, sigorta kanunları, kasıtlı yangınlar, sigorta suistimalleri, kimi kurumların tarihleri, kimi sigortacılar, Osmanlı döneminde kamu mallarının sigortalanması, Cumhuriyet dönemi sigortacılık faaliyetleri … Tam 75 yazı…
Umarım bu yazılar sektör ve sektör tarihi ile ilgilenenlere faydalı olmuştur. Bu köşede yazdıklarımızla sektör tarihine ışık tutmak kadar, tarih bilinci uyandırma çabamız da vardı. Sigortacılık yapanların ve özellikle ülkemizde faaliyet gösteren şirketlerin sektör tarihine daha da ilerisi kendi şirketlerinin tarihine ilgilerinin artması sevindirici olurdu.
Dünyada sigortacılığın tarihi çok eskilere uzanıyor. Bizde de modern sigortacılığın tarihi 150 yılı aşmış, 200 yıla yaklaşmış durumda. Ülkemizde Osmanlı döneminden beri faaliyet gösteren şirketler var. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan ve hala faaliyette olan kurumlar var. Finans ve özellikle sigortacılık güven üzerine inşa edilen ve bu temel üzerinde büyüyen alanlar. Osmanlı döneminde faaliyet gösteren şirketler bile geride bıraktıkları 10, 15, 30 yılları kurumlarının ne kadar güvenilir olduğunu ispatlamak için reklam ve ilanlarda ön plana çıkarmışlardı. Bu reklam ve ilanlarda yazdıkları poliçe sayısını, topladıkları prim miktarlarını ve ödedikleri tazminatların miktarlarını da yazmışlardı. Bütün bunları güven kazanmak için yapmışlardı.
Türkiye’de sigortacılık kök salmış, yerleşmiş durumda. Ülkemizde faaliyet gösteren bazı şirketlerin de kökleri oldukça eskiye dayanıyor. Sektör sadece sigorta şirketlerinden ibaret değil. Sektörde sigorta şirketleri dışında sigortacıların da örgütleri/dernekleri, sigortacılık eğitimi veren vakıfları var.
Gelgelelim bu kadar şirket, vakıf, derneğin gerek sektör gerek kendi kurumlarının tarihi ile ilgileri ve bilgileri maalesef yeterli değil. Tarih, insanlığın hafızasıdır.
Kurum tarihi…
Kurumların tarihleri de o kurumların hafızasıdır. Düşününki bu ülkede 50, 100 belki 150 yıldır faaliyet gösteren bir şirketsiniz. Birçok ciddi ülkede ve şirkette olduğu gibi şirketinizin tarihine, geçmişinize dair elinizde bir birikim ve çok sayıda belge/kaynak bulunması beklenir. Ancak böyle bir birikiminiz, bu birikimi ve geçmişinizi koruma çabanız yoksa bu ülkede ne kadar eski olduğunuzu ön plana çıkarmak ne işe yarar? (Bu çabanız mutlaka portföy genişlemesi olarak size dönecektir. Çünkü güven verme anlamında, 100 yıldan fazla zamandır bir ülkede faaliyet gösteren bir şirket yeni doğmuş bir şirketten her zaman daha avantajlıdır.)
Şimdi ne kadar eski bir şirket oluşu ile gurur duyan bir şirketin, kendi tarihine dair elinde belge yoksa, kurumunuzun geçmişe ait bir arşivi yoksa kurumunuzun, daha genelde sektörün tarihine ne kadar ilgi duyduğunuz tartışılır.
Kurum tarihi yazma, ülkemizde yavaş da olsa gelişme kaydeden bir faaliyet. Bazı şirketlerin, özellikle bankaların kurum tarihleri yazıldı. Sigorta sektöründe de birkaç örnek var. O örnekler de o kurumların arşivlerinin korunması ile mümkün oldu.
2004 yılından bu yana sigortacılık tarihi çalışıyorum. 13 yıldır bilgi ve belge topluyorum. Mütevazi de olsa bir koleksiyonum oldu. Belki zihnim, fikrim bununla meşgul olduğundan, benim ile aynı çaba içerisinde olan şirketler ve şahıslara büyük saygı duyuyorum. Bu çabayı tarihe karşı duyarlılığın göstergesi olarak okuyorum. Senelerdir bir konu veya bir şirket ile ilgili yazı hazırlayacağım zaman adeta önümde binlerce küçük parçası olan bir puzzle ile mücadele ediyor gibiyim. Ne kötü ki bu çok parçası eksik olan bir puzzle. Bu yüzden hiçbir zaman resmin tamamını göremiyorum ve sektör tarihi ile ilgilenenlere bu resmi tam olarak gösteremiyorum.
Resmin daha net görünebilmesi için parçaları tamamlama zorunluluğumuz var. Bu da kurumların / derneklerin / vakıfların önce arşivlerini koruması, sonra bu arşivler ile kurumların tarihinin yazılması, bir de sektöre hizmet edenlerin anılarını kaleme alması ile mümkün görünüyor. Bugüne kadar yaptığım çalışmaların büyük kısmını Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgelerine dayanarak yaptım. Osmanlı Devleti dünya tarihinde eşi benzeri çok az görülen bir arşivleme ve bu arşivleri koruma hassasiyetine sahipti. Osmanlı Bankası Arşivi (şu anda SALT Research) de bu anlamda araştırmacılara önemli kaynak sunan bir kurum.
Kendi sektörlerine ilgileri az
Sigortacılık maalesef hafızası zayıf bir sektör. Bu hafızayı canlandırma ve diri tutma çabaları da oldukça zayıf. Bu ülkedeki birçok insan sigortacılığın ne kadar eskilere uzandığına dair fikir sahibi değil. Sigortacılığı 20. yüzyılda başlayan bir uğraş zannedenlerin sayısı hiç de azımsanmamalı. Ülkemizde 1900’lerin başında 100’den fazla sigorta şirketinin nakliye, yangın, hayat, seyahat, hırsızlık gibi birçok değişik branşta faaliyet gösterdiğini sektörde olanların bile birçoğu maalesef bilmiyor. Oysa ülkemizde tarihe ilgi duymayan neredeyse yok gibi. Ancak bizim sigortacılık sektöründe sigortacıların kendi sektör tarihine karşı aynı ilgiyi duyduklarını söylemek zor.
Ülkemizdeki hemen hemen tüm üniversitelerde iki veya dört yıllık sigortacılık, risk yönetimi, aktüerya bölümleri var. Bu bölümlerde okuyan müstakbel sigortacılara sigortacılık tarihi dersi verilmeli, sigortacılığın tarihi öğretilmeli.
Bu zayıf hafızayı güçlendirmek elimizde.
yalnız sektörün mü?