Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini vurgulayan Marsh Türkiye’nin Eş CEO’su Tarık Serpil, “Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarında, broker ve diğer sigortacılar için ekmek çok” diyor.
HAYATIMIZ SİGORTALI / ALP SÜER
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda jeotermal, güneş ve rüzgar enerjisi gibi ‘yenilenebilir enerji’ kaynaklarına talep artıyor. Türk ekonomisinin büyümesine paralel olarak artan enerji ihtiyacı ve söz konusu ihtiyacı karşılayacak diğer geleneksel enerji kaynaklarının maliyetindeki artış ile yarattıkları çevresel sorunlar, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgiyi kaçınılmaz kılıyor. Yenilenebilir enerji, sigorta sektörü açısından da fırsatları beraberinde getiriyor. Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği’nin (SRBD) düzenlediği “Enerji ve Enerji Hasarları” konulu bir sohbet toplantısına katıldım. Toplantıda konuyla ilgili sunum yapan Marsh Türkiye’nin yeni Eş CEO’su Tarık Serpil’le tanışma ve sohbet etme imkânım da oldu. Serpil, öncelikle “güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarında, broker ve diğer sigortacılar için ekmek çok” diyor.
Büyük kısmının sigortası yok
Yenilenebilir enerji kaynaklarından özellikle güneş enerjisine büyük bir ilginin olduğunu belirten Serpil, “Bu alanda çok yatırım yapılıyor. Bu nedenle sigortalanma ihtiyacı söz konusu. Bu, sigorta şirketleri için de fırsat yaratıyor” diyor. Hayat dışı sektörde güneş, rüzgar vb. enerji tesislerinin sigortasını irili ufaklı birçok şirketin yaptığını vurgulayan Serpil, şunları söylüyor: “Toplam prim üretimi içinde yenilenebilir enerjiye yönelik sigortada prim üretimi düşük. Bununla birlikte gelişme potansiyeli var. Bu, oldukça ‘niş’ bir alan; bilen sayısı fazla değil, ama giderek büyüyor.”
Kâr kaybı teminatı yaygın
Yenilenebilir enerji santralleri için yapılan sigortalar içinde ‘kâr kaybı’ teminatının çok yaygın olduğunu ifade eden Serpil, ‘performans garantisi’nin de güneş enerjisi santrallerine özel ve söz konusu santraller için çok önemli bir teminat olduğunu kaydediyor. Serpil’e, geçen günlerde bir sigorta şirketinin bireylere yönelik ‘İklim Sigortası’nı piyasaya sunduğunu hatırlatıp, “İklim sigortası, güneş ve rüzgar santralleri için de geliştirilebilir mi?” sorusunu sordum. Dünyada büyük sigorta reasürans şirketlerinin, sigortayı güneş ve rüzgar santralleri için de sunduklarını belirten Serpil, “Bu ürünler Türkiye’ye getirilebilir. Ancak ölçümleme, risk analizi, hasar tarafı vb. dikkate alındığında bu ürünlerin oldukça kompleks olduğunu söyleyebilirim” diyor.
İklim değişiklikleri enerji santrallerini de etkiliyor
Marsh Türkiye Eş CEO’su Tarık Serpil, “Küresel iklim değişikliklerine bağlı artan doğa olayları, güneş ve enerji santrallerini nasıl etkiliyor? Hasarlar artıyor mu?” soruma da şu yanıtı veriyor: “Konuya, doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki perspektiften yaklaşmak doğru. Söz gelimi, daha çok dolu yağarsa, bundan güneş santralleri çok etkileniyor. Keza, fırtına ve yıldırımdan da rüzgar santralleri çok etkileniyor ve hasarlar artıyor. Bu doğrudan etki. Ancak bir de dolaylı etki var. Eğer iklim değişikliği sonucunda yeterince güneş olmazsa, güneş santrallerini zora sokabilir; ya da yeterince rüzgar esmezse de rüzgar santralleri zor duruma düşebilir. Ya da sıcaklık aşırı yükseldiğinde enerji termik santralleri yeterince verimli çalışamayacağı için kayıplar yaşanabilir. İklim değişikliğinin herhangi bir şeyi etkilememesi mümkün değil; bireylerin yemek alışkanlıkları da dahil olmak üzere.”