Hayatımız Sigortalı Yazarı Dr. Erhan Ayberk, Uzman isimli köşesinde, tüm zorunlu sigortaların bağdokusu olması gereken bir kavramdan bahsediyor. Ayberk’in “Toplumsal barış” başlıklı makalesi şöyle…
Sizler trafik teminatlarını fütursuzca arttırıp, bu nedenle insanlardan daha fazla prim kestikçe, ben de 2016 tarihli bu yazımı ara sıra tekrar paylaşacağım. Belki bir gün dikkat çeker. Yükselen primlerinizle tüm toplumu (tüketicileri) cezalandırıyorsunuz farkında değilsiniz. Bunun da baş sebebi, her seferinde arttırmaktan keyif aldığınız özellikle de maddi teminat tutarları. Şimdi lütfen 10 dakika aşağıdaki açıklamalara konsantre olun.)
Bu yazımızda, tüm zorunlu sigortaların bağdokusu olması gereken bir kavramdan bahsedeceğiz. “Toplumsal Barış” kavramı, öncelikle toplumun iki yönüne işaret eder.
-
Varlıklılar / Güçlüler:
Toplum içinde hakkını arama konusunda avantajlı olanları kastediyoruz. Kendi konumları itibarıyla (güç, para, eğitim düzeyi vs) mağduriyetlerini giderebilecek olanlardır.
-
Korunması Gerekenler:
Bu kesim ise mağduriyeti durumunda, telafi edebilmesi için mutlaka kollanması gereken, aksi takdirde kendi imkânlarıyla ayakta kalmakta güçlükler yaşaması muhtemel olanlardır.
Bir toplumun iç huzurunun korunabilmesi için; bu iki toplumsal kesimin birbirleriyle ilişkilerinde, devlet araya girerek bazı düzenlemeler yapmak zorundadır. Aksi halde bir kesim mağduriyetini gidermekte sıkıntı yaşayacak ve ‘toplumsal huzursuzluk’ ‘kargaşa’ ve devamında; ‘toplumsal kaos’ şeklinde gelişen bir sürecin sonunda ‘toplumsal yıkım’ noktasına gelinmesi söz konusu olacaktır.
İşte zorunlu sigortalar, bir anlamda bu tehlikeli gidişin önüne set çekmeye çalışır. Anlaşılır olmak için Zorunlu Trafik Sigortası üzerinden örnek verelim: Bir an için Trafik Sigortasının zorunlu olmadığını düşünelim. Geliri orta seviyedeki araç sahipleri, trafikte araçla seyrederken toplumun “korunması gerekenler’ kesimine zararlar vermiş olsun… Kendi gelirleri verdikleri zararı kısa ya da uzun vadede karşılamaya yetemeyecek olan bu orta gelir mensupları; örneğin zarar verdikleri bir trafik kazası kurbanının tedavi masraflarını karşılamayacaktır. Bu maddi yetersizlik, kaza mağduru kesimin zararlarını giderilemez noktaya taşıyacaktır.
Tabidir ki zorunlu getirilen bu korumanın dayanması gereken en önemli kriter, yazımızın başında değindiğimiz iki kesim arasındaki optimal dengeyi sağlaması olmalıdır.
Niçin? Çünkü eğer trafik sigortası bu zorunluluk olmasaydı da mağdur olmayacak kesime lüzumundan fazla bir koruma getiriyorsa, bu aynı zamanda mağdur olabilecek kesimin menfaati aleyhine bir sonuç doğurur.
Şunu demek istiyoruz: Örneğin, eğer siz zorunlu sigorta teminatlarını gereğinden fazla yükseltirseniz, prime yansıyacak ve doğal olarak da trafik sigortasız araç sayısını arttıracaktır. Bu durumdan yine kim mağdur olacaktır? Avantajlı katman sigorta olmasa da zararını giderebilecek durumdayken, korunması gerekenler mutlak mağduriyet yaşayacaktır. Yukarıda belirttiğimiz duruma en iyi örnek, ‘destekten yoksun kalma’ teminatıyla verilebilir.
Sigortasız gezen araçlar
Bu teminata ilişkin tazminat hesaplamaları ölen kişinin geliriyle alakalıdır. Kişinin yaşarken kazandığı gelir ne kadar yüksekse; tazminat o kadar fazla çıkmaktadır. Kısaca, teminat yükseldikçe zaten zengin konumda olanlar daha fazla yararlanmakta; gelirleri düşük olanlar ise “sigortasız gezen araçlar” nedeniyle daha mağdur olmaktadır. Şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz; şu anki trafik teminatları daha çok toplumun varlıklı kesimlerini kollamaktadır.
Yüksek teminat nedeniyle yüksek seyreden fiyatlar, korunması gereken kesimleri mağdur edecektir. Bunu görebilmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Sigortasız araç sayısındaki artış, en net göstergesidir. Korunmaya muhtaç kesimin kıyılarına yıkıcı dalgalar gelmeye başlamıştır.