Sigortacılık hayatım boyunca kendimi gençlerle daha iyi anlaşır bulmuşumdur. Çünkü yeni fikirler anlamında sürekli üretkendirler. Grubun önünde koşmaya ve fikirlerinin dinlenilmesine bayılırlar. Oysa çoğu zaman bu içten gayretleri “beyhude” bulan bir başka grup da vardır ve genellikle onların dediği olur. Hele birkaç da başarı gösterdikleri takdirde “gördün mü bak” kıvamında kurum kurum kurulurlar. Tecrübe elbette çok iyi bir şeydir. Çoğu zaman belalardan korur şirketleri; buna hiç itirazım yok.
Doğa durağan değildir
Fakat şuna itirazım var: Tecrübe çoğu zaman stabiliteden yana görüş bildirir. Durağanlık ve bulunduğun konumu korumak, daha önce o konuma ulaşmak için harcadığın emekleri kutsamak anlamına gelir. Yani bir zamanlar emek vermişsinizdir ve o emekle ulaştığınız yerde geçirdiğiniz her süre, daha önce harcadığınız emeğinizin değerini arttırmaktadır. Konuya bu açıdan yaklaştığınızda haklısınız, fakat haklı olmadığınız taraf şu; doğa sizin gibi durağan değildir! Doğa sürekli gelişmekte ve dönüşmektedir. Eğer durağanlığı seçerseniz, göreceli olarak geriye doğru gidiyorsunuz demektir.
Bunu bir örnekle pekiştirelim. Belki biliyor ve belki bilmiyorsunuz; ama şu yaşadığımız dönemde akademisyenlerin çoğunun bir sıkıntısı baş göstermiştir. Dünya öyle hızlı bir değişim çevrimine girmiştir ki bilimde bin bir emekle sağladıkları her gelişme, kısa sürede yenisini gerektirmekte ve geçmişte kalmaktadır. Sürekli yeni bir şeyler düşünmeleri ve yeni araştırmalara girişmeleri gerekmektedir. Bunu da mümkünse ışık hızında yapmaları gerekmektedir. Hatta çok ünlü bilim adamları buna dayanamayıp geçenlerde bir bildiri yayınladılar. Kısaca söyledikleri şey şuydu: Artık kendilerini fabrika tipi bir kuluçka makinesine bağlanmış hissetmekteydiler. Zamanı gelince yumurtlayamazlarsa kesime gönderilmeleri gereken bir süreci yaşamaktaydılar.
Enerji gençlerdedir
Yani artık doğadaki ve insan toplumlarındaki hızlı değişim, buna dayanabilecek enerjiyi gerektirmektedir. Peki sizce bu enerji nerededir? Elbette gençlerde… Onlar değişime daha hızlı ayak uydurma kapasitesine sahiptirler. Bundan şu anlaşılmasın; iş yerinde gençleri işe alalım yaşlılara kapıyı gösterelim demiyorum. Hele emeklilik yaşının yükseldiği bu dönemde, iki dinamiği uzlaştıracak bir formüle ihtiyacımız var.
Şimdi asıl anlatmak istediğimize gelebiliriz o halde… Gençleri daha fazla dinlemek. Onların görüşüne daha çok başvurmak ve onları fikir üretmeye teşvik etmek. Elbette sadece fikir üretmek değil, ürettikleri fikrin ardından koşuşturmalarını sağlamamız da gerekiyor. Bunun koordinasyonunu da ileri yaştakilere verebiliriz. Onların da oturdukları sırça köşklerden çıkıp bu dinamizme tecrübelerini katmaları gerekiyor. Bu modeli kendi iş dünyasında oluşturan her sigortacıyı parlak başarılar beklemektedir. Hani üst ve orta düzey yöneticiler bir otelde toplanıp arama konferansları yaparlar ya, aslında o konferansa gençleri de dâhil etmek ve bastırılmamalarını sağlamak gerekiyor. Saçma da olsa özgürce düşüncelerini söylemeliler. İyi bir moderasyonla bu toplantılardan çok kazançlı çıkmak mümkün. Sigorta sektörünün buna bugün dünden fazla ihtiyacı var.
HAYATIMIZ SİGORTALI / HAZİRAN 2018