25 Kasım 2024, Pazartesi
spot_img

Deprem ayıpları ortaya çıkarıyor

Depremlerin ayıpları ve kusurları ortaya çıkardığını dile getiren eksper Mustafa Nazlıer, “Aslında depremler bir test. Kimin, neyi yapmadığını, daha iyi yapamadığını gösteren bir test. Bugüne kadar görünmeyen ayıplar, kusurlar ortaya çıkıyor” diyor.

SİGORTAMEDYA ÖZEL

İzmir depremi gösterdi ki deprem kuşağında olmasına rağmen Türkiye’nin, bu konuda hala kat etmesi gereken çok uzun bir yol var. Uzmanların ortak görüşü “Türkiye’de deprem konusunun maalesef henüz gereği şekilde ele alınmadığı ve ciddi olarak değerlendirilmediği” yönünde.

Türkiye’nin canını yakan depremlerin yaşandığı bölgelerde birebir hasar tespit çalışmalarında bulunan eksper ve SigortaMedya Yazarı Mustafa Nazlıer de aynı görüşte. Van depremi ile İzmir depremini karşılaştıran “Maalesef bu kadar zaman içinde bir gelişme olmadığını gördük. Hala kaos ve belirsizlik hakim” açıklamasını yapıyor. Depremlerin gizli ayıpları ve kusurları ortaya çıkardığını dile getiren Nazlıer, “Aslında depremler bir test. Kimin, neyi yapmadığını, daha iyi yapamadığını gösteren bir test. Bugüne kadar deprem olmadığı için görünmeyen ayıplar, kusurlar ortaya çıkıyor” diyor. Sigorta Ekranı’na konuk olan Nazlıer’e göre İzmir’de yeni binalarda da oluşan hasarlar yapı denetimi konusunda da eksikler olduğunun bir göstergesi…

Eksik taraflarımız hala çok fazla

İzmir depreminin Türkiye’de yaşayan herkesi derinden yaraladığını belirten Mustafa Nazlıer, “İzmir mazisi eski bir şehir. Bu nedenle binaların büyük kısmı eski. Ayrıca raporlarda da belirtildiği üzere kaçak yapılar çok fazla” diyor. İzmir’in sigortalılık oranının birçok şehre göre biraz daha yüksek olduğunu ancak eksikliklerin olduğunu kaydeden Nazlıer, “Belediye deprem konusunda yoğun çalışmalar yapmış olsa da bazılarının hayata geçmediğini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bazı sorumlulukları yerine getiremediğini görüyoruz. Aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen Van depremi ile İzmir depremi arasında çok büyük farklılıklar olmadığını üzülerek görüyoruz. 6.9 şiddetli bir depremde İzmir’de bu kadar hasar olmamalıydı. Maalesef bu kadar zaman içinde bir gelişme olmadığını gördük. Hala kaos ve belirsizlik hakim. Üstelik bu bir İzmir depremi değil, bu Sisam Adası depremi. Biz sadece depremin merkezine yakın bir yerdeyiz. Ama depremin merkezi İzmir olsaydı durum çok daha farklı olurdu” açıklamasını yapıyor.

97’den önce yapılan çok fazla bina var

İzmir’de ilk belirlemelere göre 475 tane hafif hasarlı bina, 14 yıkılan bina, 6 tane de yeni yıkılan bina olduğunu belirten Nazlıer, bu konuda net rakamları konuşmanın henüz erken olduğunu söylüyor. Depremlerin gizli ayıpları ve kusurları ortaya çıkaran bir mekanizma oldugunu ifade eden Nazlıer, şöyle devam ediyor: “Aslında depremler bir test. Kimin, neyi yapmadığını, daha iyi yapamadığını gösteren bir test. Bugüne kadar deprem olmadığı için görünmeyen ayıpların, kusurların ortaya çıktığı bir durum.” Nazlıer, bölgedeki hasar durumunun 15 gün sonra daha da belirginleşeceğini kaydediyor.

Nazlıer, yaptıkları ilk tespitlere göre İzmir’de hasar gören binaların büyük bir kısmının 25 yaş ve üzeri olduğunu söylüyor. 1997 yılında çıkan son deprem yönetmeliğinin Türkiye’deki yapı stoğunda iyileşme yarattığını belirten Nazlıer, şu açıklamayı yapıyor: “Yönetmeliği esas alan binalarda mimar ve mühendislik tasarımları etkin olduğu için çok fazla hasar olmasını beklemiyoruz. Ama İzmir’de 1997 yılından önce yapılan çok bina var. Bu binaların hemen hemen hepsinde hasar var. Yetkililerin doğru tespit yapabilmesi için bu yapılardan uzak durulması gerekiyor. İlk başta 97 yılından önce yapılanları esas almak gerekir. Eğer çevrenizdeki veya oturduğunuz bina 1997 yılından önce yapıldıysa tedbiren içinde bulunmamayı önemli görüyorum.”

Türkiye’de yapı denetimi maalesef yok


Nazlıer, “İzmit depreminde yeni binalarda da hasarlar oluşmuştu. Bu yapı denetiminin de eksik olduğunun bir göstergesi değil mi?” sorusuna ise şu cevabı veriyor: “Her zaman açık sözlü oldum. Her şeyi şeffaf olarak konuştum. Maalesef Türkiye’de yapı denetimi yok. Örneğin, Hatay Havalimanı 3 kere battı. Bu havalimanı balık çiftliği olsaydı daha verimli olurdu. Çünkü teknik olarak havalimanı koşullarını taşımıyordu. Sürekli sel altında kalıyordu. Burada yapılan kusurların tespit edilerek sorumlulara ceza verilmemesini çok ciddi bir sorun olarak görüyorum. Türkiye’de çok sayıda deprem yaşandı. Ama deprem sebebiyle tutuklanan kimse yok. Zarar gören binaların hepsinde ayıplar kusurlar var ama ona rağmen, yapılan bir işlem yok. Çok ciddi sorunlarımız var. Aslında burada sorun deprem değil. En büyük sorun cehalet ve ekonomik çıkarlar.”

Eski medeniyetler dağ yamacına ev yaparken, biz dere yataklarına yapıyoruz

Depremin merkezine en yakın yer olan Seferihisar ile Bayraklı arasında önemli bir mesafe olmasına rağmen en büyük yıkımın Bayraklı da olduğuna dikkat çeken Nazlıer, “Seferihisar ile Bayraklı arasında akarsu yatakları var. Aslında milattan önceki yıllarda bile başta Hitit olmak üzere medeniyetlerin çoğu yerleşim yerlerini dağ eteklerine yüksek yerlere yapmışlardı. Bunun sebebi depremler ve sellerdi. Dere yataklarında ev yapılmaması bütün dünya medeniyetlerinde bu kadar net iken Bizim deprem yaşadığımız bölgede hasarlı binaların çoğunluğu iki akarsu yatağının arasında kalan bölgede yer alıyor. Orası delta yane akarsu havzası. Ve zemin sıvılaşmaya çok müsait. Depremin bu bölgede bu kadar yıkıma neden olması bu bölgede şehirleşmeye izin verilmesi ile bağlantılı. Temel sorun bu…” diyor

Kötü olan deprem değil, kolonları kesenler

Deltada yapılan binaların altına açılan market, güzellik merkezi, galeri gibi KOBİ tarzı işletmelerin kendi iç dekorasyonları için kolon kesme gibi durumlardan dolayı yıkılmaların çok fazla olduğunu belirten Mustafa Nazlıer, “Aslında bu bir cinayet. Bu daha kötü. Deprem bu kadar kötü bir şey değil.  Yıkılmalardar kimlerin sorumlusu olduğunu bütün toplum görmeli ve bir daha bunun yaşanmaması için yapılması gerekenler konuşulmalı. Ama henüz bu aşamaya gelemedik” açıklamasını yapıyor.  

Deprem teminatı içinde tusunami de var

İzmir’de deprem sonrasında yaşanan tusunamide dalga boyunun 1-1.5 metre aralığında olduğunu belirten Nazlıer, bu dalgalar ciddi hasarlara yol açtığını belirtiyor. Deprem teminatmarı içinde tusunaminin de yer aldığını belirten Mustafa Nazlıer, “Tusunami deniz depremi demek. O da bir deprem olduğu için deprem teminatının içinde yer alıyor. Deprem ek teminatının içinde yer alır. Tusunaminin sel olarak değerlendirilmesi bir hata olur” diyor.

İlk defa yapışık risk kavramını deneyimleyeceğiz

Mustafa Nazlıer, İzmir depreminin sigorta sektörü için tusunamiden kaynaklı farklı bir boyutunun da olduğunu dile getiriyor. Nazlıer, şu açıklamayı yapıyor: “Burada yapışık risk kavramı ile karşı karşıyayız. Deprem ve tusunami… Yapışık risk kavramını deneyimleyeceğiz. Deprem ve tusunaminin yarattığı hasar sürecinin dikkatle ele alınması gerekiyor. Tusunaminin hasar giderme süreci farklı olacak. Çünkü suyun ulaştığı yerlerde depremle birlikte etkileşime girdiğinden farklı sonuçlar doğacaktır. Bu konu neden çok önemli? Umarım tanık olmayız ancak İstanbul depreminde en fazla yaşaşacağımız sorunlardan birisi yapışık risklerin yarattığı sonuçlar olacaktır. Bu da kısa, orta  ve uzun vadede hasarı farklı yönetme zorluğu yaratacak. Bu nedenle İzmir depreminde elde elinecek bilgileri daha sonra bize yol göstermesi için çok iyi derlememiz gerekiyor” açıklamasını yapıyor.

Yayının tamamını izlemek için tıklayınız…

SİGORTA EKRANI

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER