Deloitte Türkiye tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm: Neredeyiz? Nereye Gidiyoruz?” raporuna göre, Türkiye ekonomisi yüzde 3,5 büyüyecek. 2014 yılındaki büyüme ise potansiyele göre zayıf olacak. Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan, “Ekonomik Görünüm: Neredeyiz? Nereye gidiyoruz?” raporu yayınlandı. Raporda, soru ve cevaplarla Türkiye ekonomisi, küresel ortam, büyüme, ABD’nin faiz politikası ve önümüzdeki dönemde küresel ve yerel gündemi nelerin meşgul edeceği değerlendiriliyor.
Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, ABD’de yaşanan son gelişmeler ışığında son haftalarda FED parasal genişleme ile ilgili söylemini bariz bir şekilde yumuşatmış olsa da, gelişmekte olan piyasa ekonomileri üzerindeki baskının henüz hafiflemediğini belirtti. Gürer, “Son yıllarda çok iyi bir büyüme performansı gösteren bu ülkelerin, bu performansın tekrarı için, yeniden yapısal reformlara ağırlık vermesi gerekiyor. Türkiye ise dış finansman ihtiyacının görece yüksekliği sebebiyle bu dalgadan sert bir şekilde etkilendi. Önümüzdeki dönemde ekonominin tekrar arz tarafına yoğunlaşmasını bekliyoruz” dedi.
Dünya ekonomisi bu yıl da yüzde 3 civarında büyüyecek
Raporda, en son tahminlere göre dünya ekonomisindeki büyümenin geçen sene ile aynı seviyelerde (yüzde 3) olacağı belirtilirken, büyüme dinamiklerinin değiştiğinin altı çiziliyor. ABD ekonomisinin görünümünde hafif bir bozulma olsa da büyüme beklentisini yüzde 1.5 -2 civarı ile koruduğu belirtilen ve bu oranın önümüzdeki yıl yüzde 3′e çıkması öngörülen raporda, Avrupa Bölgesi’nde yaşanan olumlu kıpırdanmalarla ikinci çeyrekte Euro Bölgesi’nin (EB) çok az da olsa büyüdüğü ve teknik olarak resesyondan çıktığı vurgulanıyor. Ayrıca önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelerin sistematik bir kriz yaşama olasılıklarının düşük olduğunun altı çizilen rapora göre, son yıllarda gündemden düşmeyen Çin’de ise önümüzdeki dönemde kaçınılmaz olarak büyümede bir yavaşlama olacağı ifade ediliyor.
Türkiye’de büyüme hızlı ama dengeli değil
Raporda, Türkiye ekonomisindeki büyümenin hızlandığı ancak talebin kompozisyonuna bakıldığında, çok dengeli ve/veya tatmin edici bir görüntü olmadığı vurgulanıyor. Yılın ikinci çeyreğinde ekonomide özel tüketim ve kamu harcamaları ağırlıklı iç talebin ve stok artışlarının büyümeye katkı sağladığı belirtilen rapora göre, dış talepte negatif etki ve özel yatırımdaki zayıf seyir göz önüne alındığında, büyümenin kompozisyonu henüz ideal bir görüntü vermiyor.Raporda yılsonuna gelindiğinde; son dönemde faizlerde yaşanan artışlar, önemli bir güven göstergesi olan TL’nin henüz tam istikrara kavuşmamış olması, piyasalarda devam eden oynaklık ve Suriye gibi bölgesel etkenler nedeniyle büyümenin tekrar bir miktar zayıflamaya başlamasının sürpriz olmayacağı vurgulanıyor.
2014 yılında büyüme daha zayıf olacak
Türkiye’nin yılsonunu yüzde 3.5 gibi bir büyüme ile kapatacağı belirtilen rapora göre, 2014 yılında büyümeyi belirleyecek en önemli etkenler arasında dış finansman olanakları, yatırımcı ve tüketici güveni ile siyasetin yer alacağının altı çiziliyor. Raporda ayrıca büyüme modelinin en önemli parçası olan inşaat sektörünün önümüzdeki dönem büyümeye eskisi kadar katkı yapmama olasılığı da belirtiliyor. Raporda ayrıca enflasyon beklentilerinin çok fazla bozulmadığı ancak enflasyonun hedefin halen belirgin şekilde üstünde seyretmeye devam ettiği ifade ediliyor. Son gelişmeler ışığında enflasyonun yılı yüzde 7.5 civarında bitireceği, 2014′te ise bu “katılığın” devam ederek -çok olumlu bir sürpriz olmazsa- yine bu civarlarda seyredeceği öngörülüyor.
Cari açık gelecek yıl yüzde 6’nın altına inebilir
Raporda aynı zamanda son dönemde enerji kadar, altın ticaretinin de dış ticaret/cari denge trendini etkilediği belirtiliyor. Geçtiğimiz yıl pozitif seyreden net altın ticaretinin bu yılbaşından itibaren negatife döndüğü, bunun da cari açığın genişlemesinde en önemli bir faktör haline geldiği ifade ediliyor. Enerji ve altın hariç tutulduğunda, cari açığın Aralık 2012′den bu yana 0.5-1 milyar dolar seviyesinde yatay seyrettiğinin altı çiziliyor. Önümüzdeki yıl içinse, büyüme potansiyelin altında kalır, kur değerlenmezse, cari açığın GSYH’ya oran olarak yüzde 6′nın altına inmesi söz konusu olabilir.
FED tahvil alımlarını azaltmaya devam edecek
Rapor, son dönemde FED’in aldığı kararlara da değinerek önümüzdeki dönem en olası senaryoyu da aktarıyor. Buna göre, en olası senaryo gecikmelide olsa FED’in tahvil alımlarını bir noktada azaltmaya başlayacağı yönünde. Başka bir ifade ile FED’in Eylül’de yapmadığını Aralık toplantısında gerçekleştirmesi ve Aralık sonrasında da hem yavaş hem de temkinli adımlarla alımları azaltmaya devam etmesi en olası senaryo olarak karşımıza çıkıyor.
Dünyanın gündemini bu konular meşgul edecek
Önümüzdeki dönemde dünyanın ve Türkiye’nin gündemini meşgul edecek meseleler ise raporda şöyle sıralanıyor:
ABD tarafında borç tavanı tartışmaları, FED toplantıları ve FED’in başkanlık seçimi en önemli olaylar arasında yer alıyor.
ABD istihdam piyasasının seyri açısından aylık olarak yayınlanan işgücü görünümü raporları da önümüzdeki dönemde yakından takip edilmeye devam edilecek.
Henüz yeteri kadar büyüme sağlayamayan ve yapısal birçok sorunun devam ettiği Avrupa da, Merkel sonrasının yatırımcılar tarafından yakın merceğe alınacak.
Türkiye’de ise büyüme-ödemeler dengesi dinamiği çok yakından izlenecek. Not artışı veya indirimi gündemde olmaya devam edecek. Ancak beklenti, kısa vadede iki yönde de herhangi bir not değişikliğinin olmaması yönünde. www.bloomberght.com