Sektör ve ölçek fark etmeksizin tüm firmaların çevre riski bulunuyor. Firmalar bu doğrultuda oluşacak ekonomik risklerini Çevre Kirliliği Mali Sorumluluk Sigortası ile güvence altına alıyor.
SEVAL ÖZKAP / HAYATIMIZ SİGORTALI
Çevre kirliliği geleceğimizi tehdit ediyor… Artan nüfus, insan eliyle yaratılan kirliliği de hızlandırıyor. Günlük yaşamı özellikle de şehir yaşamını kolaylaştırıcı bazı gelişmeler doğal kaynakları bozuyor; su, hava ve toprağın kirlenmesine yol açıyor. Oluşan çevre kirliliğinin pek çok çeşidi bulunuyor: Toprak, hava, su, ses kirliliği, ambalaj atıkları, radyoaktif kirlenme, ışık kirliliği…
Çevreyi ve doğal dengeyi korumak, ona değer vermek, hepimizin görevi. Bu noktada sigorta sektörü de üzerine düşen görevi, sunduğu Çevre Kirliliği Mali Sorumluluk Sigortası ile üstleniyor; firmaların bu alandaki risklerini teminat altına alıyor.
Sigorta şirketleri, 2011 yılının Eylül ayında yürürlüğe giren Çevre Kirliliği Mali Sorumluluk Sigortası ile toprağın, yeraltı sularının, iç sular ve denizlerin, havanın kirlenme veya kirlenme tehlikesi nedeniyle Çevre Mevzuatı çerçevesinde sigorta ettirene yöneltilen ve sigorta ettirenin hukuken ödemek zorunda kalacağı tazminat taleplerine güvence sunuyor.
Haksız taleplere karşı savunmayı da sağlıyor Bu sigorta, poliçede belirtilen tesisin, faaliyetlerinden kaynaklanan kirlenmenin neden olduğu üçüncü şahıslar nezdindeki maddi hasar, ölüm, sakatlık ve bedensel yaralanmaya ilişkin zararlar ile kirlenme veya kirlenme tehlikesi nedeniyle poliçede sınırları belirtilen tesisin dışında yapılan temizleme masrafları, toplanan atıkların taşınması ve bertarafı masrafları Çevre Mevzuatı’ndaki hükümler çerçevesinde tazmin ediliyor. Ayrıca biyolojik çeşitliliğe gelecek zararlar, taşıma sırasında gerçekleşecek zararlar ve iş durması da ek teminat olarak kapsama dahil edilebiliyor.
Kirlenme veya kirlenme tehlikesine neden olan bir olayın meydana gelmesi durumunda bu olaya ilişkin tüm tazminat talepleri, tek bir hasar gibi dikkate alınıyor ve ilk hasarın oluştuğu tarihte meydana gelmiş kabul ediliyor. Ayrıca bu sigorta, sigortalının haksız taleplere karşı savunmasını da sağlıyor.
Önce önlem, sonra sigorta
Çevre kirliliğinde bireylerin olduğu kadar firmaların da büyük sorumluluğu bulunuyor. Üstlerine düşen bu sorumluluğu yerine getirmek isteyen firmaların mutlaka bu sigorta güvencesinden faydalanması gerekiyor.
Çevre Kirliliği Mali Sorumluluk Sigortası, Çevre Kanunu’na dayanıyor ve ‘kirleten öder’ prensibiyle hareket ediyor. Yani poliçede kirlenme ve bozulmanın önlenmesi, sınırlandırılması, giderilmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan harcamalar kirleten veya bozulmaya neden olan tarafından karşılanıyor. Kirletenin kirlenmeyi veya bozulmayı durdurmak, gidermek veya azaltmak için gerekli önlemleri almaması veya bu önlemlerin yetkili makamlarca doğrudan alınması nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan gerekli harcamalar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre kirletenden tahsil ediliyor.
Sektör ve ölçek fark etmeksizin yaptırılmalı
Her firmanın bulunduğu saha içinde, ister mevcut faaliyetlerinden, ister geçmişte yürütülen faaliyetlerden kaynaklanan belirli bir seviyede çevre riski bulunuyor. Hemen hemen tüm sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, çevre riski altında kabul ediliyor. Bu firmaların sigorta yaptırmak için de üretici ya da yüksek riskli bir endüstride faaliyet göstermesine gerek yok. Ölçek fark etmeksizin firmalar, çevre kirliliğinin herhangi bir çeşidine maruz kalabilir. Üretim tesisleri, enerji şirketleri, maden işletmeleri başta olmak üzere petrol arıtma, taşımacılık, kimya, plastik-çelik üretiminde faaliyet gösteren firmalar, elektrik tesisleri, katı atık sahaları, ilaç firmaları, müteahhit firmalar bu sigortayı yaptırarak çevre risklerini güvence altına alabilirler. Sadece saha sınırları belli işletmeler değil; sözleşmeye bağlı olarak üçüncü şahısların arazisinde iş yapan yükleniciler, taşeronlar ve taşıma firmaları gibi servis sağlayıcılar da şirketlerin sunmuş olduğu, ihtiyaçlarına uygun sigorta poliçelerine ulaşabiliyorlar.
Çevresel Sorumluluk Direktifi iç hukuka uyumlaştırılıyor
Avrupa Birliği’nde çevresel riskleri önlemek ve gidermek amacıyla 2004 yılında Çevresel Sorumluluk Direktifi yürürlüğe girmiştir. Direktif, çevresel zararın önlenmesi ve telafi edilmesi için “kirleten öder” ilkesine dayanan bir çevresel sorumluluk çerçevesi çizer. Ülkemizde de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen “Yatay Sektörde Çevresel Sorumluluk Direktifinin Uygulanmasına İlişkin Kapasite Geliştirilmesi için Teknik Yardım Projesi” ile Direktif’in iç hukukumuza ‘kanun’ olarak uyumlaştırılması öngörülüyor. Bu doğrultuda söz konusu proje, 22 Temmuz 2015 tarihinde imzalandı. Proje kapsamında hazırlanacak kanun taslağı ile öncelikle kirliliğin kaynağında önlenmesine ilişkin tedbirler belirlenecek, bunun mümkün olmadığı hallerde, kirliliği oluşturanın bu kirliliğin düzeltilmesi/tazmini konusunda hükümler getirecek. Sigorta şirketlerinin yöneticileri bu uygulama ile işletmelerin çevre zararlarına karşı sorumluluklarında önemli ölçüde artış görüleceğini ve bu durumun sigortaya olan ihtiyaç ve ilgiyi artıracağına dikkat çekiyor.
Firmaların sorumluluğunu kaldıran ve azaltan haller nelerdir?
▼ Sigortalı, olayın meydana gelmesinin önlenmesi, olayın meydana geldiği durumlarda ise zararın azaltılması, giderilmesi, sınırlandırılması amacıyla gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlüdür.
▼ Sigortalı, kendisinin veya sorumlu olduğu kişileri kusuru olmadığını, olayın mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse yükümlülükten kurtulur.
▼ Olayın oluşumunda zarar görenin kusuru varsa ödenecek tazminattan söz konusu kusur oranına göre indirim yapılabilir.
Çevre kirliliği yüksek rakamlı hasarlara neden oluyor
Çevre Kirliliği Mali Sorumluluk Sigortası, ülkemizdeki önemli bir açığı giderecek ve bu sigortanın ülkemizde yaygınlaşmasını sağlayacak önemli adımlardan biridir. Çevre hasarları, tespit ve yönetimi açısından oldukça karmaşık hasarlardır. Çevre poliçelerinde kapsam sadece kirlenen sahanın ya da denizin temizlenmesi ile kısıtlı olmadığı için acil müdahale masrafları, zararı azaltma masrafları, hukuki savunma masrafları ve iş durması tazminleri ile beraber toplam ödeme çok yüksek rakamlara ulaşabiliyor. Çevre kirliliği poliçelerinde ilgili ülke kanunlarına gönderme yapılıyor. Türkiye’de geçerli olan 2872 Numaralı Çevre Kanunu, Madde 3- Kirleten Öder Prensibi ve Madde 28 – Kusursuz Sorumluluk Prensibi ile ödenebilecek hasarların miktarının yüksek olma yolunu açıyor. Sigortalının faaliyeti ile direk ilintili olmayarak sebep olduğu örneğin sel, seylap, deprem gibi doğal afetlere bağlı olarak gerçekleşen ya da yangın söndürme çalışmalarına bağlı olarak gerçekleşen kirlenmeler de kapsamda değerlendirildiğinden oldukça yüksek rakamlar ödenebiliyor. Birçok AB ülkesinde poliçe zorunlu ‘Çevre kirliliği’ tanımı, kanunda “Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etki” olarak yer alır. Bu geniş bir tanımdır. Buna bağlı olarak sadece basit kelime anlamında anlaşılan kirlenmenin yanı sıra biyolojik çeşitliliğe ve insan sağlığına gelecek zararlar; bunların uzun yıllar alabilecek telafi sürecinde yapılacak olan masraflar da kapsama alınabiliyor. Mevcut zorunlu poliçelerin kapsam açısından çevre kirliliğine cevap vermemesi ya da kısmen cevap vermesi ve sigorta bilincinin artırılması açısından, bu alanda zorunlu bir uygulamanın gerekliliğine işaret ediyor. Değişik sorumluluk sigortalarının zorunlu olması uygulaması pek çok Avrupa Birliği (AB) ülkesinde de halen vardır. AB’nin yürürlüğe koyduğu katı kapsam, çevre bilincinin yüksek olduğu ülkelerde Çevre Kirliliği Sigortasına olan talebi artırmış; Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Portekiz gibi birçok ülkede de poliçenin zorunlu olmasını beraberinde getirmiştir.
[quote font=”palatino” bgcolor=”#d0d6cd”]Çevre Kirliliği Mali Sorumluluk Sigortası, Tehlikeli Madde ve Tehlikeli Atık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’ndan farklıdır. Tehlikeli Madde ve Tehlikeli Atık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın teminat kapsamı üçüncü şahıs maddi, bedeni zararları ve hukuki savunma masrafları ile sınırlıdır. Gerek ani ve kazaen, gerekse tedrici kirlenmelere bağlı temizleme masrafları kapsam dışında tutar.[/quote]
Kirleten öder ilkesi nedir?
‘Kirleten öder’ ilkesi ilk kez OECD’nin, 26 Mayıs 1972’de, 293’üncü toplantısında kabul ettiği, “Çevresel Politikaların Uluslararası Ekonomik Yönlerine İlişkin Rehber İlkeler Konusunda Konsey Tavsiyesi” başlıklı metninde yer almış. Haziran 1992’de Rio’da toplanan Dünya Zirvesi sonucunda açıklanan Rio Bildirgesi’nin “Çevre Maliyetleri” başlıklı 16’ncı ilkesinde de, ‘kirleten öder’ ilkesine değinilmiş. Burada, çevre maliyetlerinin uluslararası hale getirilmesine ve ekonomik araçların kullanımını geliştirmeye gayret göstermeleri gerektiği vurgulanmış. Avrupa Birliği’nde 2004 yılında yürürlüğe giren Çevre Sorumluluk Direktifi, ‘kirleten öder’ prensibinin çerçevesini çizmiş ve firmalara ciddi sorumluluklar yüklemiş. Bu Direktif 2013 yılına kadar birkaç kez kapsamı genişletilerek ve derinleştirilerek güncellenmiş. Bu direktif çerçevesinde Avrupa’da firmalar, çevreye verdikleri zarar için sadece zararı azaltma ya da temizleme çalışmalarından değil, doğal yaşama gelen zararı telafi etmekten ve tüm bu çalışmaların zaman alması durumunda da doğadaki kaybın telafi edilene kadar geçen sürede gerçekleşecek olan masrafları karşılamaktan da sorumlu.
Hasarda sigortalının sorumlulukları
▼ Sigortalı, sorumluluğunu gerektirecek bir olayı, haberdar olduğu andan 30 iş günü içerisinde sigortacıya ihbar etmeli.
▼ Sigorta koruması yokmuşçasına gerekli kurtarma ve koruma önlemlerini almalı ve bu amaçla sigortacı tarafından verilecek talimatlara uymalı.
▼ Sigortacının talebi üzerine, olayın ve zararın nedeni ile hangi hal ve şartlar altında gerçekleştiğini ve sonuçlarını tespite, tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu hakkının kullanılmasına yararlı, elde edilmesi mümkün bilgi ve belgeleri gecikmeksizin vermeli.
▼ Zarardan dolayı dava yoluyla veya başka yollarla bir tazminat talebi karşısında kaldığı veya aleyhine cezai kovuşturmaya geçildiği hallerde, durumdan sigortacıyı derhal haberdar etmeli ve tazminat talebine ve cezai kovuşturmaya ilişkin olarak almış olduğu ihbarname, davetiye ve benzeri tüm belgeleri derhal sigortacıya vermeli.
▼ Sigorta konusuyla ilgili başka sigorta sözleşmeleri varsa bunları sigortacıya bildirmeli.
Dünyada son 5 yılda 300 milyon dolar hasar ödemesi yaptık
AIG Çevre Kirliliği Sorumluluk Sigortası ürünümüzün gerek tedrici kirlenmelere gerekse sigortalının kendi arazisinde yapılacak temizleme masraflarına teminat sağlıyor olması, poliçenin en büyük avantajları arasında yer alır. AIG Sigorta olarak, Türkiye ve dünya genelinde sahip olduğumuz uzman hasar kadrosu ve uzun yıllardır beraber çalıştığımız çözüm ortağı çevre danışmanı firmalar ile birlikte, hasar yönetim hizmetimiz kapsamında, hızlı ve kirlenme şekline özel aksiyonlar alarak, kirlenen sahanın iyileştirilme sürecinde daha bilinçli adımlar atılmasını sağlamak da sigorta ile birlikte sağlanan avantajlardan biridir.
Çevre Kirliliği hasarları, gerek temizleme masrafları, gerek üçüncü şahıs maddi, bedeni tazminat talepleri ve hukuki savunma masrafları ve gerekse biyo çeşitlilik zararları göz önüne alındığında tazminat tutarlarının oldukça yüksek olduğu hasarlardır. AIG olarak son beş yıl içinde Çevre Kirliliği Sigortalarında dünya genelinde yıllık ortalama 300 milyon dolar hasar ödemesi gerçekleştirilmiştir.
Yurtdışında risk yönetim bilinci yüksek
Özellikle Avrupa Birliği 2004/35 EC sayılı Çevresel Sorumluluk Direktifi’ne bakıldığında, söz konusu Direktifin ‘Kirleten Öder’ prensibi dahilinde, çevre zararlarının önlenmesi ve giderilmesine yönelik yaptırımlarla ilgili bir çerçeve çizdiği görülüyor. Yurtdışında Direktif kapsamında yer alan yaptırımlar, işletmelere çevre zararlarının giderilmesi açısından oldukça büyük maliyetler yüklediğinden, firmaların risk yönetimi açısından sigorta bilinci daha yüksek ve buna bağlı olarak sigorta uygulamaları daha yaygındır. AIG Sigorta olarak, bu alanda satışını yaptığımız poliçelerimizin baz aldığı sorumluluk kapsamı, kirlenme için yürürlükte olan sağlık, güvenlik veya çevre hususlarına ilişkin Avrupa Birliği direktifleri, ülkemizde geçerli yasalar, belge, tüzük, yönetmelik, kanun hükmünde kararname ve diğer ilke ve standartlar ile resmi herhangi bir makamın veya kurulun veya mahkemenin herhangi bildirim, emir veya talimatlarıdır. Ürünlerimizle sağlanan teminat kapsamı, bugün geçerli olan mevzuat ve poliçe dönemi içinde mevzuatta meydana gelebilecek değişiklikleri de içermektedir