23 Aralık 2024, Pazartesi
spot_img

CAN KANTAR: Yaptığınızı beğendiniz mi?

Evet, sigorta sektörünü bu duruma düşüren herkese bu sözüm: Yaptığınızı beğendiniz mi? Türkiye ekonomisine trilyonlarca dolar teminat vererek büyük destek sağlayan ve çarkın dönmesine yardımcı olan bir sektöre bu yapılan reva mı? Yıllardır kaza tespit tutanağı derken tüm suistimalleri sineye çekerek, ülkemizdeki tüm araçların yıllardır tamirini cebinden yaptıran bir sektörden bahsediyorum. Milyarlarca TL bu işe gitti yıllardır. Sigorta şirketlerinin gelinen bu durumda hiç sorumluluğu yok diyebilir miyiz? Tabii ki diyemeyiz, 3-5 sene öncesine kadar pazarı domine etmek ve küçük şirketleri pazar dışına itmek amacı ile izlenen yanlış fiyat ve rekabet stratejileri ile sektörü bu hale düşürenler, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? O günlerde bu tip hayallere kapılmadan en az enflasyon oranı kadar fiyatları yükseltmiş olsaydınız, bu durumlara düşer miydiniz? O gün piyasada tek ben kalacağım iştahı ile uygulanan rekabet katlanarak bizi bu günlere taşımadı mı?

Sonrasında sektör, bir de iş takipçisi avukat bürolarının kıskacına düşünce sistem sürdürülemez oldu. Son yaşananlara hepimiz tanığız. Bu duruma düşmemizde hepimizin sorumluluğu var. Şirketlerin, alttan alttan bindiği dalı kesen acente dernek yöneticilerinin, servisçinin, yedek parçacısının, “Tamam ödeyeyim” diyen sigorta şirketine, “Yok ben icra yoluyla senden paramı alacağım” diyerek sigorta şirketini daha çok soymaya çalışan hukuk insanlarının ve hatta zamanında yapılanları görerek bilmeden bu işlere alkış tutan biz medya kuruluşlarının, evet hepimizin suçu var. Ama içine düştüğümüz ya da düşürüldüğümüz durum gerçekten içler acısı. Sloganı “güven” olan sektör, değil güven, itibarsızlıkta dip yapmış durumda.

Çalıştay yapmış olsaydık!

Artık bu duruma birileri çözüm bulmalı. Sigorta sektörü bunu hak etmiyor. Tamam bir popülist yaklaşıma kurban edildi sektör. Ama bu durumdan bile çıkış için bir yol bulunamaz mı? Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Kurulu, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in programına uysun diye 28 Nisan’a alındı. Sayın Şimşek ilk kez TSB’nin tüm üyeleri ile karşı karşıya gelecek. Şimdi yapılması gereken gerçekçi, ayağı yere basan iki üç farklı alternatifi Sayın Başbakan Yardımcısının önüne koymak. Öz bir sunum ile bunun sürdürülemez bir durum olduğunun kendisine anlatılması gerekiyor. Yoksa sektörün hali harap. Simülasyonlar ile artık bir havuz sistemi mi, bir reasürans garantisi mi, geçmişe dönük bedeni tazminat yükümlülüklerinin 10 yıldan iki yıla indirilmesi mi… Her neyse bu alternatifler masaya konmalı. Geçtiğimiz yıl acenteler toplantısında HDI Sigorta Genel Müdürü Ceyhan Hancıoğlu bu olanların neredeyse hepsini acentelerle paylaşmıştı. Ama bir önerisi hariç. Hancıoğlu demişti ki o zaman, “Bir çalıştay yapalım, buraya sigorta sektörünün tüm oyuncuları gelsin ve oradan ortak bir mutabakat ile çıkalım serbest piyasa mı, tarife rejimimi her neyse şartlarını birlikte belirleyelim” demişti. Ama yapılmadı.

Son gelinen noktada ne mi oldu? Fiyatlar belirlendi ve sektör buna uymamak için ayak sürümeye devam ediyor. Bu fiyat tespitinde sıkıntıları hepimiz biliyoruz. Şirketler Sayın Şimşek’e gidip fiyatlarla ilgili bir sunum yaptıklarında Sayın Bakan, “Hazine bürokratları sizinle aynı fikirde değil” dediğine göre. Ortada birileri doğruyu söylemiyor. Duyuyorum; “Sigorta şirketleri zarar etmiyor aslında 30 bin TL’lik muallak hasar dosyalarını 300 bin TL gösterip, zarar ettik diyorlar” deniliyormuş. Sevgili okurlarım bu iş bu kadar ‘muallak’ mıdır? Hazine’nin elinde bu kadar güç var, müfettişleri her gün şirketlerin içinde, bütün veriler anlık online takip ediliyor. Bir yanlış mı gördün, git sor ‘bu niye 30 değil de 300’ diye. Bunun için mutlaka bir cevap verecekler. Bunun mutlaka bir cevabı vardır. Böyle diyerek sektörü töhmet altında bırakıp, kurunun yanında yaşı da yakmanın ne anlamı var.

Şimdi ne durumdayız?

Gelinen nokta fiyatlar dip yaptı. Bu fiyatlarla poliçe kesen şirket, kestiğinde zarar edeceğini biliyor. Kesmemek için direniyor. Şirketler çeşitli bahanelerle sistemlerini kapamışlar. Bazıları bir açıp bir kapatıyor. ‘Ne kadar az yazsam kardır’ diyor. Diğer taraftan Hazine uyarıyor, “Bunu yazmayanlara adli ve idari para cezası vereceğim” diyor. Hiç bir şirket bunu iplemiyor bile ve içinden diyor ki “Yazarsam cezadan daha çok para kaybım olacak.” Sistemlerini açık tutup ortalıktaki poliçeleri yazan şirketlerin durumu ise ‘acentelerin insafına kalmış’ durumda. Hani bir dernek yöneticisi “İşte tarifeye geçtik, fiyatlar aynı, şirketler poliçe için kapımıza gelecekler. Ey acente dostlarım geçmişte komisyonlarımızı düşürerek bize zor günler yaşatan şirketlere üretim yapmayarak cezalandıralım” demişti. Görünen o ki şirketler acentelerin kapısında, orası doğru… Ama “Ne olur benden kesme” diye. Acentelerin bu kadar öngörüsüz başkanları varken sırtı yerden kalkmaz. SAİK Başkanı Hüseyin Kasap sağ olsun bir mektup ile Tarife’ye geçişi sağlayan tüm devlet erkanına şükranlarını sunmuştu. Bunu neden yaptığını zaten meslektaşları biliyor da Başkan şimdi meslektaşlarının ne hale düştüğünü kapı kapı dolaşıp yüzde 10 komisyonla bile trafik poliçesi kesecek şirket bulamadıklarını, evlerine ekmek götüremediklerini biliyor mu acaba?

Şimdi sistemler kapalı, açık olanlarının bin türlü şartı var. Yanında ferdi kaza sat, taksit yapma, müşterinin kredi kartından başka kabul etmem, falan filan. Durum tam bir kaos. Milli şirketlerimiz ekranlarını açık bıraktı, oraya yığılma olunca onlar da kapatmak zorunda kaldı. Bir orta ölçekli şirket yöneticisi “Can Bey açayım ekranımı da ben pazar payımı korumak zorundayım, daha önce 3 yazıyordum, devlerin ekranları kapalı orada yazılmayanları gelip benden yazdıklarında 3 iken 6 olursam ben batarım. Daha önce yazdığım portföy ve basamak dağılımında yazmaya devam edeyim yeter. Acentelerden ricam başkalarından yazamadıklarını bizim gibi orta ve küçük sigorta şirketlerinden yazmaya çalışmasınlar. Bu mesajı acentelere iletin lütfen” diyor.

Trafik ışıklı sigorta şirketi!

Sektör trafik ışıklı poliçe ekranı yapan şirketi konuşuyor. TC numarası girip teklif alınmak istendiğinde acenteye ekran altında renkler çıkıyormuş.

KIRMIZI – Sakın bu poliçeyi benden kesme acente kardeşim.

SARI – Aman dikkat bu poliçenin ne olacağı belli değil.

SİYAH – Acentem, bu arkadaş kara listede benden kesme, git nereden kesersen kes.

YEŞİL– Sevgili acentem hemen kes, böyle sigortalı bulursan hiç durma benden kes…

Bu, pazarda domates seçen Ayşe Teyze’ye domatesleri elletmeyen pazarcıya benzemiş. “Elleme anne, ben sana iyilerinden veririm seçme yok,” deyip araya iki çürük atar pazarcı. Ne yapsın çürükleri kime satsın. Pazarcı haklı da Ayşe Teyze haklı değil mi? Şimdi sigorta şirketine kızmak mümkün mü? Bence hayır. O da ticari kuruluş amacı kar ya da edeceksem en az zararı edeyim mantığı. Acenteye kızmak mümkün mü? Tabii ki hayır. Ne yapsın o da birisinden poliçesini kesmek zorunda. Sigortalıya mı kızalım? Ona da kızmamak gerekir, kim kaza yapmak ister ki? Ama yılda 23 kaza yapan sürücü varmış, bu sürücünün ortalaması ayda iki kaza… Şimdi bunu kim sigortalamak ister. Bence kendisi de sigortalanmak istemez, ama ne yazık ki sigorta zorunlu.

HAZİNE’nin kestiği parmak acımaz!

Evet, bu kaosun içerisinden çıkmak için acilen bir şeyler yapılmalı. Reasürans havuzu mu? Tekrar bir fiyatlama mı? Geriye dönük zaman aşımını iki yıla indirmek mi? Bilmiyorum. Ama bir şeylerin yapılması şart. Yaşananlar çok da etik değil. Ama herkese hak vermekten de bıktım. “İyileri ben alayım, gerisini kim yazarsa yazsın. Ekranımı kapatırım günlük Hazine’nin keseceği cezayı yılsonuna kadar ödesem, poliçe keserek edeceğim zarardan daha az para çıkar kasamdan. İnternet yavaş, müşterinin kaşı gözünün üstünde” falan bu yaklaşımları etik bulmuyorum. Yapılacak şeyler belli. Hükümeti, Hazine’yi ikna edip bir çıkış yolu bulacaksın. Olmadı zararı sineye çekeceksin yılbaşına kadar, sonrasına bakacaksın. Buna da olmaz diyorsan, karşılıklarını doğru ayırmışsan korkmadan ruhsatı iade edeceksin. Başka bir yol görünmüyor. Acenteler için yorumlarımı diğer yazıma bırakıyorum. Onlar için de Doğa Sigorta CEO’su Nihat Kırmızı’nın en son demecini hatırlatmak isterim. Sektörü takip ettiğim son 12 yıldır söylenen efsane laf “çarpraz satış”. Evet, acentelerin başka bir çaresi yok görünüyor.

 

9 YORUMLAR

  1. Sigorta şirketleri bu zararı sineye çeksin demişsiniz… Kaç çalışan çıkararak sineye çekecekler bunu da hesaba katmak lazım. Neticede şirketler sadece sermayedardan ibaret değiller çalışanlarını ve onların akıbetleri herkesçe maalesef yok sayılmakta.

  2. Sigorta sektörüne özellikle trafik sigortasında mevzuatın net olmaması sebebi ile bedeni zararlar, maddi zararlarda eşdeğer parça,değer kaybı , ekspertiz ücretleri vs. hususunda sektör hala kangren haline gelmiş bir biçimde sıkıntı yaşıyor , sektör geçmişte her zaman rekabet odaklı yaklaşıp ben hasarımı yönetirim diğerleri yönetemez piyasada tekel / oligopol olurum yaklaşımı içinde hareket etti, birlik olup ileride yaşanacağı gün gibi açık sıkıntılara karşılık mevzuatın netleşmesi için girişimde bulunamadı, acenteler birlik olup komisyonun dışında hiç bir çıkarın peşine düşmedi, herkes Hazine’de dahil günü kurtarmanın peşine düştü, sonunda az da olsa mevzuatta değişiklikler olmadı değil ama bunu bile sektör ve Hazine eline yüzüne bulaştırdı, hala o kadar çok bulanık konu var ki gelecekte neler olacağı meçhul, kısacası dönüp dolaşıp aynı yere gelen sektör ve paydaşları artık günü kurtaracak politikalar yerine , yapısal mevzuat değişikliklerine enerjisini verse en azından üç beş sene sonra oturmuş bir mevzuat olur ve önünü görür

  3. Peki 12 nci aya kadar baskı altında bıraktığı fiyatlar serbestleştirildiğinde, bu yıl için ortaya çıkan zarar için fiyatlar yine uçarsa ne olacak.?

  4. Can Bey merhaba;

    Son gelişmelerden ne kadar rahatsız olduğunuzu ve birilerinin gerçekten ciddi çözümler bulmasını arzuladığınızı ve samimiyetinizi görüyorum.
    Ancak, gelin sizinle şimdi, “ağlayan şirketlerin, bu duruma kendi elleriyle nasıl düştüğünü örnekleyen yakın tarihe bir göz atalım.”
    Yıl 2008.
    Büyük bir şirkette C.e.o. iken, şimdi kendi şirketini kurup, herkesin beklediğinin aksine pek de başarı gösterememiş bir “duayen” in yüksek çabaları ile serbest tarifeye geçildi, kolluk kuvvetleri yerine anlaşmalı tutanak tutulmasını öngören bir sürece girildi.
    Biz acentelere sordular; “Bu uygulamalara geçilme yönündeki düşünceleriniz nedir?”
    Kendilerine aynen bugünleri özetleyen bir açıklama yaptık.
    *Acenteler cephe de savaşan askerlerdir, siz ise karargâhtaki evrak işlerine bakanlarsınız.
    *Öncelikle, eğer buna engel olmazsanız 10 yıl içinde sektörün başına şunlar gelecektir;
    *Kolluk kuvvetleri rapor tutmaya geldiğinde dahi, muallak bazı işlemler yapıldığını biliyoruz. Eğer anlaşmalı tutanağı halkın eline verirseniz hasar yükünüzü “beş”e hatta “on” a katlarsınız.
    *Devletin memuru en azından riski azaltır, kaldı ki trafikten sorumlu kolluk kuvvetleri bu adaleti sağlama görevinden başka hangi işle uğraşacak? Onların işleri *trafik kontrolü, ceza kesmek ve rapor tutmak*
    Yanılıyorsak düzeltin lütfen.
    *Bizi, “rapor tutmaktan kaçmakla ve tembellikle bile suçladılar.” Kaldı ki; polis bile gelse birçok acente, zaten müşterisin yanına koşup süreci gözlemliyordu. Ayrıca çoğu zaman hangi servise çekilecekse, o servis seve seve yardıma da gidiyordu. Asılsız bir karalamaydı, bizde güldük geçtik zaten.
    *Avrupa’da yıllardır yapılıyormuş, biz halkımızı Avrupalı görmüyormuşuz, yeniliklere açık olmalıymışız vs. “Akademik bilgisiyle gurur duyan, yeni işe girmiş mühendis, sorunun nerede olduğunu bilemezken, yılların alaylı Ustası gelip, bir çekiç vurur da makinayı çalıştırır ama mühendis kibrini korur.* “siz kıssayı anladınız zaten”
    *Dedik ki; acenteleri, bir şirketle çalışıp, çapraz satışla profesyonel sigortacılık yaparken, bir çok şirketle çalışan trafik takipçiye çevirmeyin, trafik yazayım derken diğer branşları kaybedersiniz, rasyolarınız tutmaz, acente kapatma yarışına girersiniz.
    *Bizzat kendimden örnek vereyim. Bu acente eleme süreci başladığında, çalıştığım 6 şirketten bir tanesi, “çok fazla şirket aldınız, branşlar da hedefleri tutturamıyoruz, böyle giderse yollarımızı ayırmak zorunda kalırız.” dedi. Bende, daha önce şirketleri uyardık, hastayı öldürdünüz cenazesini bize kaldırtmaya çalışıyorsunuz. Şimdi acente elemeye kalkarsanız uzun vade de pişman olursunuz, yarın fesih sözleşmenizi gönderiyorum. Ama devran döner de bana geri gelirseniz, bugünleri hatırlatırım. Dedim. Tahmin edin ne oldu. Sektörün ilk üçünde yer alan bu şirket, eleme sürecinden sonra ki kan kaybını telafi edemedi ve müdürlerinin ipini çekti. 3 Nisan 2017 pazartesi günü sabah saat 10:30 da bu şirketin, yeni acente müdürü, acentelik için, şartları bizim koymamıza razı bir biçim de görüşme talebinde bulundu. “tam o sıra da ben de uzun bir tünele girdim maalesef hat düştü ” anlarsınız ya.

    Neyse devam edelim….
    *Bizi, zaten diğer branşları satmaya gönlünüz yok diye, bahane aramakla suçladılar.
    *Dedik ki, bu düzen, küresel sigorta şirketlerinin, orta ve uzun vade de yerel şirketleri sindirip, satın alıp, kartelleşme çabalarıdır. “2008 den bu yana 55 şirketten 33 şirkete düşen sektör keşke bizi yanıltsaydı.*
    *Hem kendi yükünüzü, hem de acente yükünü arttıracaksınız. Acente trafik peşine düşmekten sigortacılığı unutacak. Diğer ürünlerini satmaya ve anlatmaya vakti kalmayacak, yaptığınız ek komisyon kampanyaları dahi işe yaramayacak, dedik.
    2008 den bu yana, trafik ve diğer branşların büyüme hızı arasında ki fark keşke bizi yanıltsaydı.
    *Dernekler, federasyonlar ve başkanları, şirketlere gebe kalacak, kendi acentelerine düşman olacaklar dedik, keşke “malum şahıslar” bizi yanıltsaydı.
    *Dedik ki; yakında bu sistem size ağır gelecek sonra acente komisyonlarına saldıracaksınız, acentelerle kavga edeceksiniz. O da yetmeyecek ve diyeceksiniz ki; “acentelere komisyon vereceğimize, komisyonsuz, acente fiyatının altına, online trafik satalım.” Keşke yanılsaydık.
    *Dediler ki serbest piyasa düşmanı mısınız arkadaşım?
    *Dedik ki; aranızdan bir tane delikanlı “C.e.o. çıksın desin ki, acentelere rest çekiyorum arkadaş, tüm acentelikleri fesh ediyorum, sadece online ve bölge müdürlüklerinden satış yapıyorum.” Ama bunu diyemeyeceksiniz. Ve diyemediler. Keşke öyle bir yiğit görseydik.
    *Hem acentelere ağzına geleni söyleyeceksin, hem ne yapıyorsun da komisyon alıyorsun diyeceksin, hem online komisyonsuz satış yapacaksın hem de acente olmadan devam etmeye cesaret edemeyeceksin. “bir şeyler yazardım buraya ama, okuyan herkes zaten gereken eklemeyi yapmıştır.”

    Velhasıl Sayın Can Bey “Ağabey”;
    *Kalibresi düşük, Devlet erkanıyla organize olamayan, federasyon ve dernekleri, acente aleyhine kışkırtan, halkını tanımayan, “iş ortağı” acentesini küçümseyip, kendi personeli gözüyle bakan
    “C.e.o. lar ve tebaası”, sektörü maalesef bu hale getirmiştir.
    *Avrupa’dan örnekler vermeye bayılan bu arkadaşlar, Avrupa ve Dünya satış kanallarının, acenteler tarafından domine edildiğini görme, stratejik fiyatlama, stk lar ve hükümetle şeffaf ve saygın bir ilişki kurma, detaylarını okuma da pek isteksizler.
    *Şirketlerin şimdi ki hallerine gerçekten üzülmek istiyorum ama “timsah göz yaşları” beni pek duygulandırmıyor.
    *Acentelere gelince, maaşlı şirket personellerinin aksine, biz ekmeğimizi gerçekten taştan çıkaran insanlarız. Bizim için üzülmeyin, bizim öngörümüz ve stratejilerimiz bizi her zaman yenilmez yapmıştır ve yapacaktır. Eğer yanılıyorsak ta, gider başka iş kurarız, esnaflık kanımızda var, ne yapalım.
    *Bugün 19 nisan 2017. Bu yazıyı okuyan insanlar, yakın zaman da görecektir, acentelerin vazgeçilmezliği anlaşılacak, sektöre hükmetmek isteyen şirketler, acentelerin kapısını yeni anlaşmalarla çalacak ve acenteler hak ettikleri saygıyı görecektir.

    Not: Acente arkadaşlarımdan, haddim olmayarak ricamdır. Önümüzdeki dönem de, “stk” lar daha da önem arz edeceğinden, çalışmalarından memnun olmadığınız, haklarınızı savunmayan, hizmetkar gibi değil de, efendi gibi davranan tüm “seçilmiş müdürler” i, devre dışı bırakıp, “bizden başkan” ları göreve getirmek için elimizden geleni yapmamızdır. Şirketlere karşı, devlet mekanizmalarına karşı bizim ve ailemizin geleceğini tüm gücüyle savunan, öngörülü, eğitimli, terbiyeli, saygın, yetkin, ehil ve “esnaf” başkanlar seçmek acenteler olarak görev ajandamızın en üst sıralarında olmalıdır.
    Üslup ve örneklerim de hata var ise af fola.
    Hepinize en içten Saygılarımla,

    • Sevgili meslektaşım ağzına sağlık çok güzel bir şekilde özetlemişsin.Bu günden sonrası tüm sigortacı meslektaşlarımız birlikte hareket etmeli diye düşünüyorum.Bizler hakkımızı araması için görev verdiğimiz dernek başkanları bizlerin hakkını aramıyorsa bizlerde kendimiz aramalıyız hep birlikte.
      Saygılarımla,

  5. ACENTELER HAMAL GİBİ KULLANILIYOR ACENTENİN ŞİRKETLER GÖZÜNDE BİR SAYGINLIĞI VE BİR DEĞERİ YOK SEN OLMAZSAN OLMA BAŞKASINI BULURUZ DİYE YÜZÜNÜZE SÖYLEYEBİLİYORLAR KOMİSYONLAR KUŞA DÖNDÜ TRAFİK POLİÇESİNİN YANINDA YOK FERDİ KAZA KES YOK BİLMEM NE KES YOKSA POLİÇE KESEMEZSİN PARASINI NAKİT HAVALE YAPMAZSAN KESEMEZSİN POLİÇE SAHİBİ İLE KART SAHİBİ AYNI KİŞİ OLACAK RUHSAT ASLINI GÖNDER OTOBÜS KESME KAMYON KESME HER POLİÇE ŞİRKET ONAYINA DÜŞER SAATLERCE BEKLER MÜŞTERİ BEKLEMEZ AZ ÜRETİM YAPTIN CEZA SAYMAKLA BİTMEZ KESMEMEK İÇİN SORUN ÇIKARMA YÖNTEMİ ACENTELERİN KUSURU NE YILLARCA FİYAT REKABETİ YAPTINIZ KİME SORDUNUZ HER ZAMAN SIKINTIYI ACENTE YAŞIYOR– DEVLETİN YAPTIĞI MÜDAHALEYE DİRETME EYLEMİ ,İNŞALLAH HAZİNE HEPSİNE KÖKLÜ BİR YAPTIRIM UYGULAR

  6. Tüm okuyuculara selam ve saygılarımla,
    Can bey ve diğer katılımcıların yorumları hayatın gerçekliğinden hareketle son derece isabetli. Gündemdeki konular, hazine, acente, şirket ve sigortalı boyutlarında kapsamlı bir şekilde değerlendirildiğini görüyoruz. Bana göre durum şöyle; şirketlerin belini büken, mali tablolarını olumsuz etkileyen nakden ve defaten ödenen bedeni hasarlardır. Vefat ve maluliyet hallerinde tazminat hesabı yaşam tablosu esas alınarak aktüeryal mantıkla hesaplanırken, tazminat ödemesi (hemen, sulhen, veya dava sonucu) nakden ve defaten ödenmektedir.
    Burada kamu otoritesinin destekten yoksun kalma sosyal amacına hizmet etmeyen istismar edilmiş bir fiili durum sözkonusudur.
    Önerim; bedeni tazminat ödemelerinin GÜVENCE FONU tarafından aylık ödemeler şeklinde yapılmasıdır. Şirketler bedeni hasarlarına ilişkin tazminat tutarını fona taksitler halinde ödesin, sigortalı/yakını BES mantığı ile yaşam boyu sürekli gelir elde etsin.
    Saygılarımla,

    1) Trafik sigortası zorunludur, şirketler de poliçe kesmekten imtina edemez,
    2) Tavan fiyat, taban komisyon fiyatlaması içinde şirketler de pozisyon al

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER