CAN KANTAR / YORUM
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu 14 Haziran 2007 tarihinde Resmi Gazete‘de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bir ay sonra 13 senesi doluyor. Sigortacılık Kanunu‘nun 1’inci maddesi şöyle diyor: “Bu Kanunun amacı, ülkemiz sigortacılığının geliştirilmesini sağlamak, sigorta sözleşmesinde yer alan kişilerin hak ve menfaatlerini korumak ve sigortacılık sektörünün güvenli ve istikrarlı bir ortamda etkin bir şekilde çalışmasını temin etmek üzere bu Kanuna tâbi kişi ve kuruluşların, faaliyete başlama, teşkilât, yönetim, çalışma esas ve usûlleri ile faaliyetlerinin sona ermesi ve denetlenmesine ilişkin hususlar ve sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesine yönelik olarak sigorta tahkim sistemi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.”
Yani kanunda aslında şu söylenmek isteniyor: “Bu kanun ile bir düzen getireceğim. Başta tüketici olmak üzere tüm sektör paydaşlarının hak ve menfaatlerini korumak için bu kanunu çıkardım. Özeti bu. O günden bu yana tabii ki kanun üzerinde çağın gereklerine göre bir düzenleme yapılmalı. Ama tabi ki ana hatlarına dokunmamak şartıyla. Özüne dokunacaksan da bunun yönetmeliklerle yapılamayacağı çok açık.
Önce şunu söylemeliyim. Acenteler sektörün temelini oluşturan paydaşlardan biri. Prim üretiminin yüzde 60’ını acenteler yapıyorsa gerisi tartışmaya gerek bile yok. Bu arada sigorta şirketleri, brokerler ve eksperler de sektörün diğer temel taşları. Konumuz acenteler olduğu için diğer sektör paydaşlarına vurgu yapmadan yazımı yazayım istiyorum.
Önce şu konuda anlaşalım. Sektörün önemli bir paydaşı olan Acenteler bu sistem içinde ayakta kalmalıdır. Onların işlerini daha iyi yapabilmeleri için her fırsat verilmeli. “Sigorta Acenteden alınır“, “Sigortacılık Acentesiz Olmaz.” Bunların hepsinin altını çizerek yazıyorum. İnanarak yazıyorum.
Acenteler daha önce kaytan bıyıklı, elinde çanta, birilerinin boş halini yakalayıp elinden parasını alıp, hasar sırasında ortada bulunmayan biri olarak görülürdü. 2007 Yılında çıkan 5684 Sayılı Sigortacılık Yasası ile buna bir çeki-düzen getirildi. Levhaya kayıt olacaksın, Segem Belgesi alacaksın, başka iş yapamayacaksın, ayrı kapı numaran olacak, sabit bir IP kullanacaksın, yok üniversite mezunu olacaksın falan da falan… Bunları okuyunca insan Sigorta Acenteliği’nin bir meslek olarak gösterildiğini düşünüyor. Saygın bir meslek olması için de saydıklarım en temel maddeler. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz.
‘SİZ DE BANKACILIK YAPIN’
Ama sonra ne oldu? Ufak ufak bu işi herkes yapar oldu. Yani herkesin yapabileceği bir iş olarak ortaya çıktı. Bununla ilgili de birkaç tane yazı yazdım. Acentelerin eli kolu yasa ile bağlanmış, başka iş yapamazsın denilmiş. Fakat diğer taraftan her önüne gelen sigortacılık yapma gayretinde. “Eli bağlı dayak diyen boksör gibi” tanımı da yapmıştım. Hatta bu konu yıllar önce bankalar nedeniyle gündeme geldiğinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde bir panelde konuşan Sigortacılık Genel Müdürü Dr. Ahmet Genç, “Bankalar sigortacılık yapıyor diye itiraz ediyorsunuz. Tamam, siz de bana bankacıların yaptığı bazı finansal enstrümanları satmaya aracılık etmek ile ilgili proje getirin. Siz de bankacılık yapın” dediğini çok net hatırlıyorum. Gerçi yakın zamanda TÜSAF’ın Findeks ile işbirliği tam bu konunun yıllar sonraki bir açılımı olarak görülmeli. Sonrasında Kefalet Sigortası gibi birçok ürün sigorta sektörünün portföyünde artık yer almaya başladı.
Ama bu pastaya ortak olmak isteyenlerin sadece bankalar olmadığı ortaya çıktı. GSM operatörlerinden tutun, tekno marketlere, internet sitelerine kadar pastaya gelen ortak her geçen gün artıyor. Son çıkan yönetmelik de artık bardağı taşıran son nokta oldu. Acenteler pastasını kime karşı koruyacağını şaşırdı diyebilirim. İş tüketicinin insafına kalmış. Hizmet alacağını düşünüyorsa gidip acenteden alacak. Buna güvenmiyorsa gidecek internetten, marketten, kiosklardan alacaklar.
SİGORTA ACENTELİĞİ BİR MESLEK Mİ?
Önce şunu sormak istiyorum. Sigorta acenteliği bir meslek midir? Meslek kabul ediliyorsa ayrı, edilmiyorsa başka bir şekilde yaklaşmak gerekiyor. Acentelik, bir mali müşavir, eczacı veya Noter gibi mi düşünülüyor. Yoksa ganyan bayii gibi mi görülüyor. Bir inşaat mühendisi gidip eczacılık yapabiliyor mu? Hayır. Ama aynı inşaat mühendisi gidip SEGEM Belgesi alıp levhaya kayıt olup sigorta acenteliği yapabilir. İşte işin burası zurnanın tam “zırt” dediği yer. Ben yıllardır sigorta acentesinin bir ‘danışman’ gibi kendisini yetiştirmesini gündeme getirdim. Kanun çıkarılarak bir düzenleme getiriliyorsa acenteliğin bir meslek gibi görülmek istendiği bir gerçek. Ve yazılarımda hem böyle olmazsa acentelerin saygınlığı olmayacağını vurguladım.
VİTAMİN, AĞRI KESİCİ MARKETTE SATILIYOR!
Şimdi bir örnek vereyim. Eczacılık bir meslek. Eczacının eline bir reçete geldiğinde sadece arkasını dönüp raftan ilacı alıp size mi veriyor. Tabii ki hayır. Hatta eski eczanelerde dükkanın arka tarafında bir bölümde bazı ilaç karışımları da yapılabiliyordu. O kadar kritik bir meslek. Bu söylediğimin aynısının karşılığı birçok sigorta ürününde var. Ama sonra görüldü ki bazı sabit ilaç niteliğinde olmayan vitaminler ve benzeri ürünler artık eczane dışında satılabiliyor. Çünkü üzerinde uzmanlık gerektirmeyen içeriği belli, fiyatı belli vitaminler yurtdışında marketlerde salçaların arka rafında satılıyor. Ama diğer taraftan, eczaneler de artık deniz terliği satıyor.
SARI İNEĞİ VERMEYECEKTİNİZ!
Artık böyle bir dünyaya doğru gidiyoruz. İşte ben geçen haftadan beri trafik sigortası ile ilgili yazarken trafik sigortasını fiyatı sabit bir ürün haline getirmeyin. Bu sefer her yerde satılabilir diye altını çizmiştim. Bugünü kurtarmak isteyenler ise trafik sigortası fiyatı için sabit olsun derken, uzun vadeli düşünenler hayır demişti. Ama işte, sevgili dostlar geldiğimiz nokta siz o SARI İNEĞİ VERMEK İSTEMEYECEKTİNİZ. Hal böyle olunca bütün ineklerin yavaş yavaş elinizden gitme tehlikesi ortaya çıktı. TÜSAF Başkanı Murat Büyükçelebi, SİGORTA EKRANI‘n da konuğum olduğunda, “Bizi kiokslar falan korkutmuyor, büyük grupların bu işe girip ekmeğimize ortak olmasından endişe ediyorum” demişti. Şimdi yavaş yavaş aynen böyle oluyor.
YÖNETMELİK KANUNA AYKIRI
Biz Sabit Fiyat, Komisyon iadesi, statik IP, falan konuşurken ne oldu? Herkes daha büyük tehlikeye döndü yüzünü. Onlar şimdi rafta. Çıkan son yönetmelikle ilgili olarak, SİGORTA EKRANI‘nda görüşlerimi sunmuştum.
Bu yönetmelik nereden bakılırsa anlamsız. İnanıyorum ki düzenlemeyi yapan Sigortacılık Genel Müdürlüğü bunun iptal edileceğini bile bile belki de yukarıdan tavsiye ile bunu çıkardı. Bence SGM Bürokratları, “Biri çıkıp iptal davası açsa da bu sorumluluktan kurtulsak” diye düşünüyor olmalılar. Çünkü çok açık bir şekilde kanuna aykırı. Kanun değiştirilirse yapılacak bir şey yok elbet. Ama bu haliyle uygulanması imkânsız.
TÜM SEKTÖR BUNA KARŞI!
Şunu da ekleyeyim tüm sektör paydaşları buna karşı. Edindiğim bilgiler ışığında sigorta şirketleri, brokerler, hepsi bu yönetmeliğe karşı. Ve sektör burada birlik olmalı ve yasal girişimlerde bulunmalı. Tepkisini göstermeli. Ama, “Sokaklara dökülelim” gibi öneriler kulağıma geliyor. Sakın derim, haklıyken haksız duruma düşülmemeli. Bu karar yargıdan mutlaka dönecektir. SAİK itirazını yapmış. Daha yapacak birçok kurum ve kişi de var. Sakin olmak yeterli.
TEBRİK EDİYORUM, İPTALİNİ İSTİYORUM?
Sektörün tüm paydaşlarının bugünde birlik olması gerekiyor. Ben bu yazımı tüm Ulusal Medya’da da paylaşacağım. Konunun destekçisiyim ve takipçisi de olacağım. Bu yönetmeliği hazırlayanlar, çıkmasını sağlayan tüm kurum ve kişilerin bu yanlışlığı göreceklerini düşünüyorum. SAİK Yönetim Kurulu ve Başkanı Sayın Levent Korkut ile ilgili eleştirilerimi saklı tutuyorum. Çıkan yönetmeliği alkışlayıp çıkaranlara teşekkür edip, ardından iptali için mahkemeye gitmek. Başka bir başkana nasip olmazdı. Bu konuları daha sonra derinine tartışacağız. Bugün birlik günü ve yanlıştan dönülmesi için el ele verme günü. #sigortaacentesizolmaz diyorum.
Sigorta acenteden alınmalı klişesini artık aşmak lazım. Sigorta, işi bilenden alınmalı.
Bankalar olmasa acenteler 2 ve sonraki yıllarda üretebilecek yeni konut poliçesi bulabilecekler miydi?
Brokerlar olmasa sektör çağrı merkezi üzerinden satmak için yeni ürünler çıkartmak zorunda kalacak mıydı?
Otobayi acenteler olmasa uzatılmış garanti poliçesi olabilecek miydi?
Örnekler ilk aşamada aklıma gelenler liste uzar gider. Tüm dağıtım kanalları birbirine muhtaç, herkesin birbirini kollaması gerektiği ve artık mevzunun Türkiye olduğu hassas bir dönemdeyiz.
Saygılarımla
Acenteler olmasa diğer yetkili kurumlar hiç bir sorunu çözemez.