Sigorta, dünyanın gelişmiş ülkelerinde kabul görmüş bir sistem. Bu ülkelerde insanlar sigortayı bir ihtiyaç olarak gördüklerinden şirketler ayrıca pazarlama için bir çabaya girmezler. Pazarlama derken tabii ki, kendi şirketleri için bir pazarlama stratejisi uygularlar. Gelişmiş ülkelerde sigorta yaptırmak olmazsa olmaz bir olgu olduğu için geriye sadece şirket seçmek kalıyor. Bu ülkelerde sigortacılık yapan şirketler için pazarlama kaygısı yok ama sigorta yapacak kişi bulamama sıkıntısı var. Herkes zaten sigortalı ve yeni sigorta yapılması için öncelikle nüfusun artması gerekli. Durum böyle olunca sistem tıkandığından dünyanın dev sigorta şirketleri yıllardır potansiyeli olan yani sigortalanmamış kişi ve kuruluşların olduğu ülkelerde yatırım yapmaya çalışıyor. Bu cazip pazarlardan biri de tabii ki Türkiye. Potansiyeli çok yüksek. Hala sigorta ile tanışmamış milyonlarca kişinin olduğu ülkemizde de dünyanın dev sigorta şirketleri faaliyet gösteriyor.
Ülkemizde yıllardır sigortanın önemini anlatmak için büyük bir çaba sarf ediliyor ve yıllardır patlama yapmasını bekliyoruz. Bunun için biz yazılar yazıyoruz, dergiler çıkarıyoruz. Sigortanın gerçekten bir ihtiyaç olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Madem hızla gelişen bir toplumuz, kişi başına düşen gelirimiz artıyor, bu paralelde sigortacılığın da gelişmesi bekleniyor. Dünyada kişi başına düşen sigorta pirimi yüzlerce hatta binlerce dolarlarla ifade edilirken bizde hala 100-150 dolarlar arasında gidip geliyor. Patlamıyor bir türlü…
Sigorta şirketleri yöneticileri çeşitli sloganlar bularak sigortanın önemini vatandaşlarımıza anlatmaya çalışıyor. Senelerce “Sigortanı yaptır, gece rahat uyu”, “Sigortanızı yaptırmayacak kadar zengin misiniz?” gibi birçok slogan ile işin önemini anlatmaya çalıştılar. Hatta sigorta yaptırıp sonrasında yaşanan hasar sonrası mağduriyeti giderilen sigortalıların gazetelere boy boy teşekkür ilanlarına da çok sık rastlar olduk. Fakat ‘bize bir şey olmaz’ duygusu, sigorta yaptırmanın önündeki en büyük engel. Karşılaşılan olumsuzlukların bir gün kendi başına gelebileceğine kimse inanmak istemiyor. Ama ne yazık ki her gün onlarca yangın, hırsızlık ve birçok felaket ile hepimiz karşı karşıya kalabiliyoruz.
Tüm bunların ışığında geçtiğimiz gün bir arkadaşım bana bir fotoğraf gönderdi. Resimde tamponunda “Kasko yok, muska var!” yazılı bir araç var. İtikatlar da tabii ki önemli ama her gün yaşanan felaketlerin de bu tür inançları olanlara denk geldiğini de düşünmek gerekiyor. Bu fotoğrafı görünce içimde bir karamsarlık oluşmadı değil. Sigortalılık bilincinin oluşması için bu kadar çaba sarf ederken ‘Boşuna mı uğraşıyoruz’ diye aklımdan geçirdim. Ardından, ‘Ben bile bunu düşünürken, ülkemizde milyarlarca dolarlarla yatırım yapan dünyanın dev sigorta şirketlerinin yöneticileri ne düşünüyordur?’ dedim. Çünkü bu şirketler yıllardır bu ülkedeki tüm otomobillerin hasarlarını tamir ettirdiler. İşletmelerde oluşan hasarların tazminatlarını ödediler. Ve bunu uzun yıllar zarar ederek yaptılar. Ya onlarda benim gibi bir an bile olsa umutlarını yitirirlerse diye korktum açıkçası.
Can KANTAR / SEKTÖRÜN İÇİNDEN
dunya@dunyagazetesi.com.tr
23 Temmuz 2014