Geçtiğimiz hafta sigorta sektöründeki Sivil Toplum Kuruluşu (STK) enflasyonundan söz etmiştim. O kadar çok elektronik posta ve telefon ile geri dönüş aldım ki bu hafta da bir ekleme yapmadan edemedim. Geri dönüşlerde yazımı destekleyenlerin sayısı bir hayli fazlaydı. Konunun özeti, STK başkanlıklarından nasiplenmek isteyenler koltuğa yapışıyor, gerçekten meslektaşlarına fayda sağlamak için çalışmak isteyenler bir,iki dönem sonra yavaş yavaş bırakıp gitmeye çalışıyor. Gözlemlediğim bu. Gitmesi gerekenler belli. Onları, sektörle ilgilendiğimden bu yana, yani 15 yıldır izliyorum. Müzmin başkan onlar… Ama bıktık artık, çevrenizde hiç mi gençler yok? Yerlerinize cıva gibi çalışacak gençleri hazırlayın ve bırakıp gidin artık…
Başkan olmak için dernek kurup yıllarca başkanlık yapmayı planlayanlar var, görüyorum. Ama genel kurullarını ve kuruluş yıldönümlerini 19-20 kişi ile kutluyorlar. Neyse bu yazımda eklemek istediğim bu değildi elbette. Eklemek istediğim konu bu STK’ların kendilerini SAİK zannetmelerine takıldım. Bu STK başkanlarının açıklamalarına sizler de tanık olmuşsunuzdur. “Dernek üyesi acentelerim şu konuda oldukça mağdurlar. Biz konuyu Hazine’ye giderek bizzat Müsteşar Yardımcısı Ahmet Genç’e aktardık. Konu ile ilgileneceklerini söylediler. Yakında açıklama yapacaklar.” Geçtiğimiz yıllarda da İstanbul’da bir STK yetkilisi papyon takıp, kürsü de oturup konuyu tartışıp, sonunda bir toplantı notu yazıp “Bunu Ankara’ya götürüp Hazine’ye ilettik” diyordu, ama o sırada Sigorta Acenteleri İcra Komitesi (SAİK) diye bir kurum vardı.
Acente STK’larının değerli başkanları, bırakın tribünlere oynamayı ve gelecekteki ilk genel kurulda koltuğunuzu kaptırmak derdini! Kanunla oluşturulmuş, sizin bir resmi üst makamınız var, o da SAİK. Dört yılda bir, il delegeleri seçiliyor. Bu delegeler sektör meclisini oluşturuyor, onlar da içlerinden SAİK üyelerini seçiyor ve başkan seçiliyor. Yani bir acente derneği başkanı, üyelerinden bir istek geldiğinde bunu il delegeleri veya meclis üyesine aktarmalı. O da SAİK’e. Hadi bu kadar uzatmayalım. SAİK Başkanı’ndan bir randevu alırsın, gider iletirsin. Daha da kısa bir yöntem önereyim, Başkan’a elektronik posta atarsın. Bu kadar… Senin Hazine’de ne işin var kardeşim?
Ama bu dostlarımın da kabahati yok, gelenek böyle… Sağ olsun Müsteşar Yardımcımız Sayın Ahmet Genç, Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nde de her geleni kibarlıktan geri çevirmez, görüşürdü. Yeni görevinde de bu alışkanlığını sürdürüyor. Halbuki sayın Genç, randevu isteyen STK başkanlarına “Sorunlarınızı bana değil, SAİK Başkanı’na iletin” dese iş yoluna girecek.
Burada kişileri korumak istediğim düşünülmesin. Benim derdim kurumların saygınlığı. Bugün SAİK Başkanı Ali’dir, yarın Veli olur. Konu SAİK’in atlanmamasıdır. SAİK’i yeterli görmüyorsan, gelecek seçimlerde o kişileri seçmeme hakkın var. Burada SAİK Başkanı Hüseyin Kasap’ın da ihmali var mıdır? Evet. Toplantılara gidip konuşmak, ayaküstü soruları cevaplamakla da olmaz. Sektör meclisini çalıştıracaksın. Hiyerarşiyi işleteceksin ki bunlar yaşanmasın.
CAN KANTAR / DÜNYA