2 Kasım 2024, Cumartesi
spot_img

Can Akın Çağlar: Sektör 2019’da yüzde 15-17 bandında büyür

TSB Başkanı Can Akın Çağlar, Türk sigorta sektörünü AA Finans Masası’nda değerlendirdi.

Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Yönetim Kurulu Başkanı Can Akın Çağlar, Türk sigorta sektörünün yüzde 72’sinin yabancı sigorta şirketlerinden oluştuğunu belirterek, “Bu kadar kur ve faizlerde atak olmasına rağmen, yabancıların Türkiye’ye yönelik güveninde hiçbir negatiflik yaşamadık” dedi.

AA Finans Masası’na konuk olan Çağlar, ekonomiyi değerlendirirken siyasi, ekonomik ve finansal olmak üzere 3 temel ayağı dikkate aldıklarını söyledi.

Bu 3 ayağın sağlam olması durumunda ekonominin sağlıklı bir şekilde yoluna devam edeceğini vurgulayan Çağlar, “Dünya siyasetini etkileyen hele ki dünya ekonomisinin büyüklüğünün yüzde 25’ini oluşturan bir ülkenin başındaki bir kişinin bir anlamda twitlerle ortamı germesi, twitlerle siyası ayağı sallıyor olması işin açıkçası dünya ekonomisinde bir çalkantı oluşturuyor. Hele ki bunu tek bir ülkeye yönlendirdiği zaman o ülkenin etkilenmesi doğal olarak daha farklı olabiliyor” diye konuştu.

Siyasi söylemler için sigorta

Çağlar, ancak dünyanın yavaş yavaş buna alıştığını ve sigortacılar olarak sürekli yeni ürün geliştirme çabası içerisinde olduklarını dile getirerek, “Belki de uluslararası siyasi söylemin de absorbe edilmesi için bir sigorta geliştirsek sanki fena olmaz gibi gözüküyor. Aksi takdirde her gün bir twitle uyanan ve ona göre ekonomin şekillendiği bir dünyanın çok sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlaması çok mümkün değil. O sebepledir ki dünya ekonomileri sürekli çalkalanıyor. Bu çalkalanmaların da getirdiği değişik ülkelerde değişik etkiler ortaya çıkabiliyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye ekonomisinin de doğal olarak bu gelişmelerden etkilendiğine işaret eden Çağlar, “Çünkü dış dünya ile önemli bir entegrasyonumuz var. Kapalı bir ekonomi değiliz, yıllardan beri, rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanlığından beri bir dış dünyaya açıklığımız söz konusu. Bugün de her geçen gün dış dünyayla daha entegre olan bir yapımız var. Dolayısıyla dış dünyadaki siyasi etkilenmeler, ekonomik etkilenmeler, finansal etkilenmeler bizi de dolaylı veya direkt etkileyebiliyor” dedi.

Türkiye’nin geçmediği stres testi kalmadı 

Akın Çağlar, Türkiye ekonomisine de aynı şekilde siyasi, ekonomik ve finansal çerçevede bakılması gerektiğini dile getirdi. Son 16-17 yıldır tek başına bir iktidarın getirdiği siyasi güveni her zaman hissettiklerini belirten Çağlar, şunları kaydetti: “Ekonomik ayağımız bugünlerde biraz yavaşladı. Ağustos ayında yaşanan kur ve faiz ataklarının getirdiği etkileşimle yeni bir denge düzeyine geldik. Finansal ayak tarafında da BDDK’nın kurulduğu günden bugüne kadar bankacılık sektörünü aşırı regüle etmesi ve çok disiplinli yaklaşması sonucunda Türk ekonomisi bütün bu çalkantılara rağmen ayakta. Aslında biz finansçılar stres testleri yaparız, regülatörler stres testleri yaparlar. Herhalde Türkiye’nin geçmediği stres testi kalmadı. İşte darbe girişiminden tutun diğer finansal ataklara kadar, yurt içinden yurt dışından ülkemize yönelik saldırılara kadar. Hamd olsun bütün bunlara rağmen Türk ekonomisi her 3 ayağın getirdiği güvenle ayakta durmaya devam ediyor. Zaman zaman yavaşlayabiliyoruz ama tabii ki Türkiye çok dinamik bir ülke.”

Çağlar, 2018’de sektör olarak kolay bir yıl geçirmediklerini bildirdi. Kurlardaki dalgalanmaların ve faizlerin sektörü etkilediğini aktaran Çağlar, “Sigortacılığın 2 ana gelir kalemi var. Bir taraf teknik, yaptığı ana işten elde ettiği gelirler var bir tarafta da finansal gelirleri var. Faizlerin yukarı gitmesinin getirdiği bir finansal gelir artısının yanı sıra öbür tarafta maliyetlerin oluşturduğu bir yükle karşı karşıya kaldık. Ama ana yapı olarak bir takım büyüklükleri söylemek gerekirse 165 milyar liralık aktif büyüklüğü olan bir sektörüz. 63 tane sigorta şirketi var. 2018 yılında ortalama yüzde 20’ye yakın bir büyüme gösteren sektör. Toplam primimizi de bu yıl herhalde 51-52 milyar lira civarında kapatacakmışız gibi görünüyor” şeklinde konuştu.

“Bu sektörün büyümeye ihtiyacı var” 

Sektörün finansal gelirlerin sağladığı karşılıkla da 6 milyar liranın üzerinde bir karlıkla yoluna devam ettiği bilgisini paylaşan Çağlar, sektörün Türk ekonomisine önemli katkılar sağladığını dile getirdi.

Çağlar, şöyle devam etti: “Birincisi gayri safi milli hasılanın 35 katı kadar bir güvence sağlıyoruz. Yani 107 trilyon lira Türk ekonomisinin, Türk insanın varlıklarını güvence altına alan bir sektör. Dolayısıyla 145 milyar lira civarında tasarruf üreten bir sektör. Bu sektörün büyümeye ihtiyacı var. Türkiye’nin büyümeye ihtiyacı var. Yaşadığımız son ataklardan dolayı ekonomimiz biraz yavaşlamış olsa da alınan bir takım tedbirler, dengelemeye yönelik alınan tedbirlerle Türk ekonomisi inşallah 2019’da belki seçimlerin getirdiği bir durağanlık olacaktır. Seçimler öncesinde illa ki bir ‘dur bakayım’ modu oluyor. Seçimler öncesinde illa kriz olmasına gerek yok. Herkes bir alacaksa almıyor, satacaksa satmıyor. ‘Bir seçim geçsin bekleyelim’ diyor. Bu durağanlık geçtikten sonra yılın ikinci yarısında inşallah ekonomimiz tekrar hızlanmaya başlayacak ve eski ortalama yüzde 5’ler, 6’lar civarında büyüme rakamlarına ulaşırsa sektör olarak biz de bu trendden istifade edeceğiz.”

“Gayri safi milli hasılamızın 1.4’ü”

Akın Çağlar, Türk sigorta sektörünün yüzde 72’sinin yabancı sigorta şirketlerinden oluştuğunu aktararak, şunları kaydetti: “Bu kadar kur ve faizlerde atak olmasına rağmen, yabancıların Türkiye’ye yönelik güveninde hiçbir negatiflik yaşamadık. Bir yıl önce, her şeyin normal olduğu dönemde, elimizdeki nakitlerin sadece yüzde 15’i döviz, yüzde 85’i TL idi. Kurların arttığı dönemde, bu oranlar aynen korundu. Sektör olarak yine yüzde 15’lik döviz likiditesi taşıyoruz. O da yurt dışı borçlanmamızı ödemek için ihtiyaç olan bir rakam. Biz özellikle yabancı şirketlerle bir araya geldiğimizde, bu dalgalanmalardan biraz endişeleniyor olmakla birlikte hep şunu söylüyorlar: Biz Türkiye’nin uzun vadeli potansiyeline güvendiğimiz için buradayız.

Biz gayri safi milli hasılamızın 1.4’ü kadarını sigortacılıkta aktif oluşturmuşuz. Avrupa’da bu oran 7 civarında. Yabancıların kendi ülkelerinde ekonomi yavaşlamış, nüfus yaşlanmış, yatırım ihtiyaçları yerine gelmiş… Dolayısıyla ellerindeki likiditeyi yatıracak yer arıyorlar ve bu anlamda onlar için Türkiye hem Avrupai bir ülke olması açısından hem inanılmaz bir potansiyel sunmasından dolayı yabancının ilgisinde ben bugüne kadar hiçbir eksiklik görmedim.”

Sigorta sektörünün geçmiş 10 yılda yüzde 15’ler civarında büyüdüğü bilgisini veren Çağlar, “Enflasyonun yüzde 8’lere indiği dönemde reel büyüme gösteren bir sektörüz. Bugün yaşadığımız enflasyon oranları yüzde 20’lere çıktığı dönemlerde de reel anlamda büyüyemeyen, nominal olarak büyüme trendi içinde olan bir sektörüz. Bugünden yarına agresif büyüme trendine ihtiyacı olan bir sektör gibi gözükmüyor sigorta sektörü. Sigorta sektörü olarak 2019’da ise yüzde 15-17 bandında büyürüz diyoruz” diye konuştu.

“Yaşadığımız sorun Türk ekonomisinden kaynaklanmıyor”

Çağlar, geçmiş dönemlere bakıldığında Türk ekonomisinin büyümesi ile bankacılık sektörünün verdiği kredilerinin birebir korelasyona sahip olduğuna işaret etti.

Bugünlerde kamu bankalarının gerek faiz indirimi gerekse yeni kredilerin verilmesi noktasında rol almaya başladığına dikkati çeken Çağlar, diğer bankaların bunu takip edeceğini düşündüklerini söyledi.

Çağlar, “Şu bir gerçek ki yaşadığımız faizler Türk ekonomisinin sıkıntılarının getirdiği faizler değildi. Yaşadığımız kur seviyeleri Türk ekonomisinin temellerinden kaynaklanan bir sorun değil. Tamamen bir atak diyelim. Dolayısıyla bu dengelenme ve aşağı doğru yavaşlama süreci içerisinde. O yüzden yılın ilk yarısı belki seçim yoğunluğuyla geçecek ama arkasından ikinci yarıdan itibaren yeniden trend yukarı gidecektir” ifadelerini kullandı.

“Milli Tasarruf Seferberliği ilan etmeliyiz”

TSB Yönetim Kurulu Başkanı Can Akın Çağlar, “Türkiye’nin hassaslaştığı dönemlerde sıcak para denilen portföy yatırımlarının hızla Türkiye’den çıkması bize kur atakları olarak yansıyabiliyor. Bundan dolayıdır ki Milli Tasarruf Seferberliği ilan etmeliyiz” dedi.

Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki (BES) birikimlere ilişkin soru üzerine Çağlar, Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin tasarruf eksikliği olduğunu belirterek, BES hayata geçmeden önce Türk insanının tasarruflarının GSMH oranının yüzde 20’lerdeyken, BES’in de devreye girmesiyle tasarrufların artmasına 5 puanlık katkı sağladığını söyledi.

Çağlar, sigorta sektörünün toplam finansal büyüklüğün yüzde 4’ünü oluşturduğunu, en büyük payın yüzde 88 ile bankacılığa ait olduğunu ifade ederek, “Yüzde 4’lük büyüklükle 145 milyar TL’lik tasarruf üreten sektör. Sigorta sektörünün ürettiği tasarruflar kaliteli, çünkü biz uzun vadeli yatırımlarda tasarruflarımızda kullanıyoruz. Sigorta sektörünün büyümesinin sağladığı tasarruflar ülkenin kalkınmasına birebir fayda sağlıyor” diye konuştu.

Türkiye’nin hassaslaştığı dönemlerde sıcak para denilen portföy yatırımlarının hızla Türkiye’den çıkmasının kur atakları olarak yansıyabildiğini anlatan Çağlar, “Bundan dolayıdır ki Milli Tasarruf Seferberliği ilan etmeliyiz. Tasarruf etmek tüketim yapmayacağımız anlamına gelmemekle beraber hayatımızdaki gereksiz harcamaları kısmak lazım. Bir ekonominin en temel tasarrufu verimlilik artışıdır. Biraz teknolojiye önem vermemiz gerekiyor. Teknolojinin getirdiği verimliliği yansıtmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“BES’te yaklaşık 92 milyar TL tasarruf elde edildi”

Çağlar, BES ile ilgili bir takım eksikliklerinin olduğunu, bazı ihtiyaçların oluştuğunu ancak hepsinin birden çözülmesini beklememek gerektiğini aktararak, BES’e işveren katkısını beklediklerini, ama bugünün zor şartlarında işverene bir yük daha gelmesini istemediklerini, ileride sağlanacak işveren katkısını destekleyecek uygulama olursa işverenin de çalışanın da memnun olabileceğini dile getirdi.

Otomatik katılımla BES’e 15 milyon kişi girdiğine, bugün 5 milyon kişinin sistemde bulunduğuna dikkati çeken Çağlar, “Cayma oranı çok yüksek gözükmekle beraber, tasarruf etmeyen 5 milyon insan tasarruf eder hale geldi. BES’te biriken tasarruflar 87 milyar TL. 2003 yılında hayatımıza giren Bireysel Emeklilik Sistemi’nde yaklaşık 92 milyar TL tasarruf edilmiş vaziyette bulunuluyor” dedi.

Çağlar, otomatik katılımla ilgili mevzuatın 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık bir ay sonra çıktığını anımsatarak, “3 aylık bir süre içerisinde de hayatımıza girdi. Hem sektör olarak çok hazır olunamadı hem de vatandaşa çok anlatılamadı. Bunun getirdiği yanlış algılamayla sistemden çıkmazlarsa bir daha hiç çıkamayacaklarmış gibi bir algı oluştu. İnsanlarımıza bunun önemini anlatmamız lazım. (Otomatik katılım) Yüzde 66 cayma oranını söylüyoruz ama diğer taraftan da 5 milyon kişi bulunuyor. Bugün Avrupa’daki birçok ülkenin nüfusundan büyük bir rakamdan bahsediyoruz. İnsanımız tasarruf etmeye başlamış” ifadelerini kullandı.

Yeni düzenlemeyle BES’te işverenleri tarafından sisteme dahil edilip ayrılma hakkını kullananların 3 yıl içerisinde bir defalığına sisteme dönebilmesinin önünün açılmasına ilişkin Çağlar, “Sektörün bu konuda derdi yok. Şu anda 5-9 çalışanı bulunan 400 bin firmanın çalışanları sisteme giriyor. Yaklaşık 2 milyon insan otomatik katılım içerisinde girecek. Sektör bu kadar büyük rakamları bile karşılayacak vaziyette. Operasyonun gerçekleştirilmesi konusunda sektörün yetkinliği ileri düzeyde” değerlendirmesinde bulundu.

“Son 10 yılda trafikten sektör olarak 7,3 milyar TL zarar ettik”

Çağlar, Türkiye’de bugün 22,5 milyon aracın bulunduğunu, bu araçların 17,5 milyonu trafik sigortasını, yaklaşık 6 milyonu da kaskoyu almış vaziyette olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Bir anlamda kamusal görev olduğu ve bu kadar insanımızı ilgilendirdiği için serbest olan tarifeden yaşanan hızlı fiyat artışlarının akabinde devlet fiyatları kendinin belirlediği bir tarife sistemine geçti. Tarife sistemine geçişle iyi sürücü ile kötü sürücüyü ayırt etme imkanımız kalmadı. Bir havuz ve belli bir tarife mantığıyla yürüttüğümüz için orada kişi bazlı fiyatlama imkanından mahrum kaldığımızdan dolayı sistemi bir havuz fiyatlaması haline getirdik. Biz son 10 yılda trafikten sektör olarak 7.3 milyar TL zarar ettik. Trafik sigortası kamunun bize verdiği zorunlu bir görev olması, insanımıza da zorunlu tutması nedeniyle sektör olarak bundan para kazanalım derdinde değiliz ama zarar da etmeyelim derdindeyiz. Burada oluşan zararı diğer ürünlere yansıtmak durumunda kalıyoruz.”

Türk sürücülerin Avrupa’daki sürücülerden 2 kat daha fazla kaza yaptığına işaret eden Çağlar, trafik kazalarının azaltılmasının önemli olduğunu, yaptıkları her 100 liralık trafik poliçesinden 36 lira zarar ettiklerini söyledi.

Çağlar, elementer branştaki sigorta şirketlerinin ürün dağılımına bakıldığında yüzde 50’si trafik sigortası ve kaskodan geldiğini anlatarak, “Bugüne kadarki klasik ürünlerle Türk sigortacılığı ancak bugünlere gelmiş. Bizim finansal ürün çeşitliliğine erişmemiz gerekiyor. Biz yaklaşık 3 yıldır kendimize yol haritası belirledik. Bu yol haritası içerisinde alacak sigortaları, katılım sigortacılığı, kefalet sigortacılığı, sorumluluk sigortaları ve siber güvenliğe yönelik sigortaları önemsediğimizi ifade ettik. En hızlı yol almayı beklediğimiz alacak sigortaları alanı. Alacak sigortalarıyla ilgili düzenleme olmazsa olmaz. Piyasa kredisinin daralmasının önüne geçilebilmesi için alacak sigortası olmazsa olmaz, hayati bir enstrümandır” diye konuştu.

Devlet tarafından garantili havuzun kurulması esnafın birbirine sattığı vadeli alacakların sigorta şirketleri tarafından güvence altına alınmasıyla piyasanın daralmasının önüne geçebileceğini aktaran Çağlar, Türkiye’de yapılan son düzenlemelerle artık teminat mektubunun sadece bankalardan alınmak zorunda olunmadığını, sigorta şirketlerinin de artık bankaların verdiği teminat mektuplarının aynısını kefalet sigortacılığı ismi altında verebildiğini söyledi.

Son yapılan düzenlemeyle sigorta şirketlerinin verdiği kefalet sigortalarının (teminat mektubu) kamu ihalelerinde de kabul edilecek hale geldiğini dile getiren Çağlar, bu konuda önlerine ciddi bir alan açıldığını aktardı.

Çağlar, Türk sigorta sektörünün bütün büyüklüğünün 50 milyar lira olduğunu anımsatarak, “Önümüzde 440 milyar liralık yeni bir alan açılıyor. Bu alan sadece sigorta sektörü, müşteriler için değil bir anlamda bankacılık için de muhteşem bir imkan haline geliyor.” dedi.

Katılım sigortacılığından da bahseden Çağlar, doğal afetlerin, iklim değişikliğinin getirdiği risklerin de farkına varılması gerektiğini söyledi.

“Her iş günü 138 milyon lira hasar ödüyoruz”

Çağlar, terör, yangın, işsizlik, doğal afetler gibi olayların sigortacılığa ilgiyi artırıp artırmadığına dair bir soru üzerine, önceki yıl 29 milyar lira, 2018’de de de aşağı yukarı 35 milyar lira hasar ödediklerini söyledi.

“İş günü olarak kabaca baktığımızda sigorta sektörü her gün 138 milyon TL insanımızın kara gün dostu olmak vasfıyla yanında olmuş.” diyen Çağlar, bu yönleri ile de anılmak istediklerini, sektörün sadece prim üretip poliçeyi arz etmediğini anlattı.

Çağlar, yıl genelinde iş günleri baz alındığında her gün 138 milyon lira ödeme yaptıklarını kaydederek, sektör olarak ödedikleri hasarlarla, zor zamanlarda insanların yanında olmalarıyla anılmak istediklerini bildirdi.

Türk ekonomisinin sürdürülebilirliğinin teminatının sigorta sektörü olduğunu dile getiren Çağlar, ekonominin sürdürülebilirliği açısından sigortacılığın çok önemli olduğunu anlattı.

Çağlar, Türkiye’nin büyük yatırımlarının ardında mutlaka sigortacılığın olduğunu belirterek, “Bugün Avrasya Tüneli’nin, köprülerin, Cumhuriyet tarihinin imza attığı yeni havalimanlarımızın finanse edilebilmesi için arkasında mutlaka sigorta olması lazım. Sigorta olmayınca yabancı ve yerli finansörler buralara nasıl kredi verecek?” diye konuştu.

Sigorta sektörünün Türk ekonomisine, sanayisine ve insanına tecrübesini aktardığını ve hasarın önüne geçmeye çalıştığını aktaran Çağlar, yatırımların sürmesi için sigortanın olmazsa olmaz olduğunu vurguladı.

Çağlar, tüketicilerin sigorta poliçelerini, kontratlarını yeterince incelemediğini belirterek, kişilerin imza atmadan önce teminat tutarların inceleyerek itiraz edebileceğini ve bu rakamı düşük tutarlar ödeyerek yükseltebileceğini anlattı.

“Her gün 44 bin insanın hasarını ödüyoruz”

Çağlar, tüketicilerin, sigorta sektörünün hasarları ödemek istemediğine dair bir algı olduğuna yönelik yorum üzerine, bu konuyu rakamlarla ifade etmek istediklerini söyledi.

TSB Başkanı Çağlar, “Kasko ve trafik örneklerinde söylüyoruz. 100 lira prim alıyoruz 106 lira hasar ödüyoruz. Aldığımızdan fazlasını ödüyoruz. 138 milyon lira her iş günü para ödüyoruz. 44 bin 400 dosyayı proses ediyor bu sektör. Her gün 44 bin insanın hasarını ödüyor. Ama sıkıntımız şu; insanlarımız aldığı poliçenin içeriğini bir okusa, içeriğindeki teminatları bir anlasalar o zaman bizim sorunumuz kalmayacak.” dedi.

Tüketicilerde sigorta poliçelerini okuyup incelemesini talep eden ve tüm rakamların poliçede olduğunu belirten  Çağlar, Türkiye’de finans okuryazarlığının düşüklüğüne dikkati çekti.

Çağlar, trafik sigortasında limitlerin belli olduğunu kaydederek, gerekli görülmesi halinde rakamların düşük fiyatlarla artırılabileceğini yineledi.

Katılım sigortacılığında hedef yüzde 5 pazar payı

Çağlar, katılım sigortacılığının desteklenmesine yönelik çalışmalarına ilişkin soruya karşılık, katılım bankacılığının payının binde 6’dan yüzde 5’e geldiğini anımsattı.

Katılım sigortacılığında da durum katılım bankacılığı gibi olduğunu, oraya da belirli hassasiyet sahiplerinin yöneldiğini anlatan Çağlar, sadece katılım sigortacılığı yapan şirketlerin yanı sıra pencere sistemiyle diğer sigorta şirketlerinin de bunu yapacak hale geldiğini aktardı.

Çağlar, “Orada belki bir geçiş süresi verildi 3 yıl, 5 yıllık bir süreç verildi. O süre olmasa idi diğer şirketler de burada daha ciddi yol alabileceklerdi. 3 yıl içerisinde burada yeterli potansiyel üretemeyeceklerini gördüğü için bazı sigorta şirketleri pencere sisteminde ısrarcı olmadılar” diye konuştu.

Bu nedenle yükün belki de katılım sigortacılığı yapan şirketlere bindiğini dile getiren Çağlar, onların bu alanda hızlı yol almasını beklediklerini bildirdi.

Çağlar, “Her türlü ihtiyaca uygun ürün sunuyor sektörümüz. Bir anlamda insanımızın kendi tercihine bırakıyoruz. Katılım bankacılığında gelinen nokta yüzde 5’lik pazar payı. Burada da 3-5 yıllık bir periyotta yüzde 5’lik pazar payına ulaşabilirsek kendimizi başarılı addedeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Sigortacılıkta alınacak çok yol var”

Çağlar, Türkiye’de kişi başına ödenen sigorta primine ilişkin bir soru üzerine, “Genelde kendimizi Avrupa ile mukayese ediyoruz. Avrupa’da kişi başı bin 650 dolar sigorta harcaması varken Türkiye’de 149 dolar. Kat edeceğimiz çok daha yol var.” dedi.

Türkiye’de sigortacılığın büyüklüğünün GSMH’ye oranının yüzde 1,4 iken Avrupa’da bu rakamın yüzde 7 seviyesinde olduğunu dile getiren Çağlar, “Emekliliğe baktığımızda ise orada GSMH’nin yüzde 120’si kadar prim üretilirken bizde sadece ve sadece yüzde 2,1. Dolayısıyla emeklilik tarafında gidilecek çok daha fazla yolumuz olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

Çağlar, ürün çeşitliliği olarak bakıldığında her geçen gün sektörü yeni ürünlerle buluşturmaya çalıştıklarını kaydederek, sektörün yüzde 72’sinin yabancı olduğunu, oradaki ürünleri, know-how’ları transfer ettiklerini anlattı.

Çağlar, Türk sigorta sektörünün her türlü talebe cevap verebilecek ürün zenginliğine sahip olduğunu kaydederken derinlik ve finansal büyüklük anlamında gidilecek çok yol olduğunu sözlerine ekledi.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER